Yeni bir bölgesel ödeme aracı şart

Prof. Dr. Mete Gündoğan Independent Türkçe için yazdı

Görsel: FT

Dünya ekonomi politiğinin değişimini takip etmeye çalışıyoruz. İtiraf etmeliyiz ki takipte zorlanıyoruz.

Bir yandan hangi istikamette gelişmeler olabileceğini anlamaya çalışıyoruz.

Diğer yandan da öngörülerimizin isabeti açısından gelen verileri analiz ediyoruz.

Evet, bunları arkadaşımızla birlikte çalışıyoruz; ancak yine de anlamakta zorlanıyoruz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Geçmişte yaptığımız ve bu köşeden yayımladığımız öngörülerimizde ne kadar isabetli olduğumuzu görünce bu bizim için en önemli motivasyon kaynağı haline geliyor.

Buradan, dünyada yeni üretim merkezlerinin oluşumu, Avrupa'da savaşın yayılmasının maliyeti, doğalgaz kısıntısının maliyeti, bölgesel ticaret ve küresel finans krizine ilişkin birçok yazı yayımladık.

Belki de bunların en önemlisi, yeni bir ödeme aracının oluşturulmasıdır. Bu yazımızda bu konuyu ele alacağız.

Bu yazıyı çok isabetli bir zamanda yayımladığımıza inanıyorum. 

Çünkü 5 Ağustos'ta Erdoğan, Putin ile Soçi'de bir zirve toplantısı yapacak. Bu tür toplantıların ajandasını pek bilmesek de çok verimli geçeceğine inanıyoruz.

Geçen yılki zirve 29 Eylül'de yapılmıştı. O görüşmeden sonra birçok sorun çözülmüştü. Rusya ile olası gerginliklerimiz durmuştu.

Ticari faaliyetlerimiz artmış ve yeni projeler devreye girmişti. Liderlerin bu tür zirveleri ülkelerin ilişkileri açısından oldukça verimli oluyor.

Evet, 5 Ağustos'da Soçi Zirvesi'nde ele alınacak konuların detaylarını bilemeyiz. Ancak tahminde bulunabiliriz.

Bu konular arasında sanırım silah üretimi/satışı, enerji, doğalgaz/petrol satışı, Suriye'de barışın temini, Ege Adaları ve Kıbrıs sorunu ele alınabilir.

Bunlar elbette önemli konulardır ve hatta Türkiye'nin Rusya ile bunları doğrudan görüşmesi çok daha önemlidir.

Ancak bütün bunların fevkinde konuşulması gereken en önemli konu bölgede yeni bir ödeme aracının oluşturulması konusudur. 


Rusya, kendi para birimi Ruble'yi bir rezerv para birimine dönüştürme gayreti içerisinde.

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bunu yapabilir ancak sürdürülebilirliği tartışma konusudur.

Gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Yapamasa da Ruble'nin gücünü koruyacağından eminiz.

Şimdi, Soçi Zirvesi'nde Başkan Erdoğan, bölgesel para birimi için bir ortak çalışma grubu oluşturulması konusunu gündeme getirmelidir. 

Ülkeler, küreselleşme ve serbest piyasa diye diye büyük şirketlerin istilasına uğradı.

Özellikle Kovid-19 sonrası günümüzde istilanın boyutları çok belirgin olarak fark edildi.

Küreselleşmeden, ekonomik hacmi küçük veya gelişmekte olan ülkelerin büyük zararlar gördükleri anlaşıldı.

Günümüzde artık küreselleşmenin aksine yerelleşmenin daha adaletli olduğu düşünülüyor.

Daha da önemlisi, bazı ülkelerin açık ya da kapalı ambargo koymaları sonucunda ülkelerin kendi ihtiyaçlarını üretmeye çalışmaları onların öncelikleri olmuştur.

Küreselleşmeden ziyade yerelleşmenin kendi çıkarlarına daha çok hizmet edeceğinin farkına varmışlardır. 

Yani komşu ülkeler, mal ve hizmet üretiminde ortak para kullanarak ve kendi sınırları içerisinde ürettikleri malları serbest dolaştırarak en az seviyede rezerv para ihtiyacını oluşturmaya çalışmalıdır.

Böylece dış kaynaklı döviz ataklarından daha az etkilenirler. Bunun için de hali hazırda var olan para birimlerini kullanmaktan ziyade bölgesel yeni bir para birimi çok daha adil bir ticari alt yapı oluşturulmasına vesile olur.

Bu durum, bölgesel barış için de en sağlam alt yapıyı oluşturur ve ülkeler arasındaki güven ilişkisini artırır.

Zaten ekonomi demek, ödemek veya ödeyebilmek yani karşılıklı güven içerisinde ticaret yapabilmek demektir. 


Bölgemiz, içinde bulunduğumuz yüzyılda çok büyük ve merkezi bir konuma gelebilir.

Bölgemizde bir kalkınma olacak ise, birlikte ve bir bütün olarak hareket edilmesi gerekir.

Ülkelerde var olan yeraltı ve yerüstü zenginlikleri tek bir ülke açısından pek bir şey ifade etmez.

Eğer bu zenginliklerin birlikte değerlendirilebileceği etkileşimli bir bölgesel ticaret sistemi kurulursa, o zaman bu kaynak ve kabiliyetler çok şey ifade eder ve dünyada yumuşak güç haline gelir. 


Halihazırda bölge ülkelerinin ekonomi politik konuşlanması metropol ülkelerin tedarikçisi pozisyonundan öteye gitmemektedir.

Yapmamız gereken şey bu pozisyonu değiştirmek ve ülkeler arasında farkındalık yaratmaktır. 

Ülkemizin de içinde bulunduğu bölge Avrasya bölgesidir. Bu coğrafyaya geniş bir açıdan baktığımızda muazzam bir ticaret hattı potansiyeli görüyoruz.

Bu potansiyeli bize deniz ulaşım kabiliyeti veriyor. Çünkü deniz ulaşımı hem yüksek tonajlı hem de en ucuz ulaşım şeklidir.

Bu açıdan baktığımızda yerelleşmede bölgemiz, sekiz denizin çevrelediği hattın merkezi konumundadır.

Bunlar; Hazar denizi, Karadeniz, Marmara denizi, Ege denizi, Akdeniz, Kızıldeniz, Hint Okyanusu ve Basra Körfezi'dir.

Buna bazı su kanallarını da ekleyebiliriz. Bu hat bütün bölge için yeni bir ipek yolu projesi olma potansiyeline sahiptir.

Bu potansiyel, bölgesel bir ideale dönüştürülebilirse, bölgemiz dünyanın yeni cazibe merkezi haline gelir.

Doğu'nun zenginlikleri ile Batı'nın taleplerinin buluştuğu büyük bir pazara dönüşür.
 

 

Tabi böyle bir projenin, sadece bir ülkenin arzu ve istekleri ile tesis edilmesi mümkün değildir.

Ancak, öncülük yapan bir veya birkaç ülke olmadan, bu ticari hattın kendiliğinden oluşması da mümkün değildir.

Önemli olan fikirlerin ortaya konulması, sonra ortaya konulan fikirlerin ideallere dönüştürülmesi ve nihayetinde ideallerin projelendirilmesidir. 

Halihazırda bu bölgede yapılan ticarete baktığımızda, bölge ülkelerinin kendi içinde yaptıkları ticaret, bölge dışı ticarete nispeten yüzde 15'in altındadır.

Son on yıldır yaşanan iktidar çekişmeleri, kargaşalar ve savaşlar neticesinde özellikle Ortadoğu ülkeleri arasındaki ticaretin yüzde 10'ların bile altına düştüğünü söyleyebiliriz.
 

2.jpg
Not: Bu grafik, veriler güncel olmamasına rağmen fikir vermesi açısından önemli bir ölçütdür

 

Bölgesel bir büyük proje çerçevesinde yapılacak anlaşma ve düzenlemeler ile en azından bölge ihtiyaçları bölgeden karşılanmaya başlanırsa, mevcut ticaretimiz kolaylıkla ve hızla bölge içine yönelik olarak artacaktır.

Bu da bölgede kat be kat refah artışı ve barış demektir.

Ekonominin güçlü olmadığı yerlerde kötülükler kendilerine çabuk yol bulurlar. Fakirlik insanlara her türlü kötü çareyi makul gösterir.

Bölge ekonomisinin zamanla birlikte güçlenmesi bölge barışını da olumlu etkileyecek, yüksek mal ve hizmet devinimi sınır geçişlerinin yeniden düzenlenmesine vesile olacaktır.

Bu çerçevede kısa zamanda bölgemizdeki sınırlar da belli bir plan ve program ile ticaret kısıtı olmaktan çıkarılmış olacaktır.

Böyle bir ticari hat ve havzanın oluşmasında, bölge ülkelerinin tamamına yer verilmelidir.

Bunun için de öncelikle bir platform oluşturulmalı ve bu platforma Türkiye, Rusya, Ukrayna, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, İran, Suudi Arabistan, Mısır, Sudan, Pakistan başta olmak üzere bütün bölge ülkeleri davet ve dâhil edilmelidir.

Platform, zaman içerisinde bütün çalışmaları koordine edip gerekli kurul ve kurumların oluşmasına yardımcı olmalıdır.


Atılacak en önemli adımlardan biri de bölge ticaretinde ortak bir değer ölçüsünün belirlenmesidir.

Bunun için yapılması gerekenleri kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür. 

Öncelikle bu bölgede sanal bir para birimi oluşturulmalıdır. Bu para birimi ölçü birimi olarak tasarlanmalı ve fiili olarak basılmamalıdır.

Bunun için de Merkez Bankaları bir araya gelerek bu ölçüyü ifade edecek bir birimlik bir para sepeti oluşturup ilan etmelidirler.

Yapılacak ampirik hesaplara göre bu para sepeti belli oranlarda emtia, kıymetli madenler, çeşitli para birimleri ve bölge ülkelerinin para birimlerinden oluşmalıdır.

Akabinde bu sanal para birimine karşı ülke para birimleri belli formüller ve denetimler ile sabitlenmelidir. 


Sadece anlatılanların anlaşılması için şöyle bir örnek verelim.

Diyelim ki bölgede kullanılacak ölçü biriminin adı Merkez Lirasıdır. Kısaca ML olarak ifade edilir. 

1 Merkez Lirası bir sepeti ifade etsin ve şu şekilde olsun;

1 ML = X1*P1 + X2*P2 + X3*P3 + … +X(n)*P(n)

X1+X2+ … +Xn = 1 

P; {Ülke para birimleri, Madenler, Mallar,…}

Sisteme dahil olan her ülkenin parası, 1 merkez lirası (ML) karşısında sabitlenir.

Bu merkez lirasının hesapları her yeni ülke katılımında yeniden yapılır. Sabit ve değişken değerler Merkez Bankalarının bir arada oluşturacağı kriterlere göre belirlenir.

Her merkez bankasından temsilcilerin oluşturacağı bir kurul bu değerleri ilgili merkez bankası vasıtasıyla sürekli takip ve kontrol eder.

Bütün bunlar ilkesel bazda belirlendikten sonra bir yazılım ile online olarak gerçekleştirilir.


Ticaret her ülkenin kendi para birimi ile yapılır. Periyodik olarak sistemdeki merkez bankaları bir araya gelip ya mahsuplaşma ile ya da para değişimi ile aralarındaki ticareti dengelerler. 

Şöyle örneklendirelim. Diyelim ki Türk tüccar gitti Rusya'da alışveriş yaptı; TL ödedi. Ödediği bu TL'yi Rus merkez bankası aldı ve karşılığında eşdeğer Ruble'yi verdi.

Aynı işlemi Türk merkez bankası da yaptı. Böylelikle Rus merkez bankasında TL, Türk merkez bankasında da Ruble birikti.

Bu paraların Merkez Lirası eşdeğerleri bellidir. Rus ve Türk merkez bankaları bu paraların eşdeğer miktarlarını karşılıklı olarak silerler.

Bu anlık olarak yapılabileceği gibi periyodik olarak da yapılabilir.


Bu mekanizmanın kullanılmaya başlaması ile birlikte üye ülkeler arasındaki mal ve hizmet devinimini engelleyen sınırlar da tedricen kaldırılmış olacaktır.

Zamanla fiyatlar belli bir bölgesel dengeye ulaşır. Bölgede ticaret yapmak için yabancı bir paraya olan ihtiyaç da büyük oranda ortadan kalkmış olur.

Bunun sonucunda, yabancı döviz ataklarından bölge ülkeleri en az etkilenirler. 


Diğer ticaretlerini ise şu şekilde tahayyül edebilirsiniz. Bölgedeki ülkelerin enerji ödemeleri için dolar veya euroya olan ihtiyacı neredeyse dörtte bire iner.

Tekstil, gıda, tarım, hammadde vb. gibi ticaretlerinde de dolar veya euro ihtiyaçları neredeyse onda bir mertebelerine kadar düşer.

Bazı ülkeler aralarında takas ticaret tekniğini de kullanarak hayati yaşam mallarında döviz ihtiyacını tamamen ortadan kaldırabilirler.

Bölge ülkelerinde serbest ticaret olacağı için yerli ve milli üretim de artar.


Tabi böyle bir durumda, bölge ülkelerinin bazı nitelikli malları ithal etmeleri nasıl olacak diye bir soru aklınıza gelebilir.

Bunu da ülkelerin kendilerine bırakırsınız. Her ülke kendisinde var olan dolar veya euro imkânına göre bu tür nitelikli malları ithal edebilir.

Hatta bazı ülkeler biraz daha fazla ithal edip diğer bölge ülkelerine ML ile de satabilir.

Zamanla bölge ülkeleri, uygulamadaki sorunları ortak politikalar ile belli bir düzene sokacaktır. 


Ancak tekrar ifade edeyim, bu para birimi hiçbir zaman fiziksel olarak basılmamalıdır. Çünkü tedavüle çıkarıldığı anda spekülasyona da açık hale getirilir.

Hâlbuki paranın en önemli fonksiyonu, mal ve hizmetlerin ölçü birimi ve değişim aracı olmasıdır.

Bunun için, bu mekanizmayı takip edecek ve her ülkenin merkez bankaları ile birlikte çalışacak bir koordinasyon kurulu oluşturulmalıdır.

Bu kurul aynı zamanda paranın birikim aracı olması fonksiyonunu da belirli ilkelere bağlamalı ve yakından takip etmelidir. 


Tabidir ki bölge ülkelerinin çok rağbet ettiği pazarlarda her malın üzerinde iki fiyat etiketi olacaktır.

Birincisi o ülkenin parası cinsinden ederi ifade etmeli ikincisi de Merkez Lirası cinsinden eder ifade etmelidir.

O ülke insanı kendi malının kendi para birimi ile değerinin ne olduğunu bilecek. Oraya gelen diğer ülke insanları da ML ile kendi elindeki paraya göre malın değerini bilecektir.

Buna da açık bir örnek verelim. Diyelim ki Merkez Lirası Sepeti belirlendi ve her ülkenin parası, belirlenen merkez lirasına karşı sabitlendi.

Bir Türk Lirası 0,25 ML ve 1 Rus Rublesi 0,5 ML olsun. Bunu herkes biliyor. Rusya'ya geziye gittiniz ve bir mal alacaksınız.

Mal üzerinde iki etiket var. Biri 100 Ruble yazıyor ki bundan bir şey anlamayabilirsiniz. Aynı etiket üzerinde bir de 50 ML yazacak. O zaman siz TL olarak 200 lira verip o malı alacaksınız. 

Pazarlarda herhangi bir haksız rekabet olayına yer verilmemesini güvence altına almak amacıyla da bir rekabet hukuku oluşturulmalıdır.

Bu rekabet hukukunun temelinde insanın refah ve mutluluğunun teminatı olmalıdır. Bunu temin edecek şekilde rekabet kurulları da kurulmalıdır.

İnsanların temel ihtiyaçları olan gıda, barınma ve giyim konusunda bölgesel politikalar oluşturulmalıdır.

Bu da gıda, inşaat ve tekstil sektörlerini yönlendirecek ortak politikalar oluşturulması demektir. 

İşte bu çerçevede çalışmaların başlaması için Başkan Erdoğan Soçi Zirvesi'ne, ortak bir çalışma grubu kurulması önerisi götürmelidir.

Bu grup hemen iki ülkeden uzmanlarca oluşturulabileceği gibi fikri kabul edebilecek birkaç ülkeden uzmanlarca da oluşturulabilir.

Böyle bir çalışmanın gerçekleştirilebilmesi için konjonktür hiçbir zaman bu kadar müsait olmamıştı.

Bu çalışma, başkanların ömür boyu yaptıkları ve yapacakları en önemli çalışmalardan biri olur. Adeta eski veya kadim dünya, yeni dünyanın merkezi haline dönüşür.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU