Sudan'da devrim treni hâkî renge boyandı

Yusuf Kenan Küçük Independent Türkçe için yazdı

Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdülfettah El-Burhan ve Yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalu / Fotoğraf: Mahmoud Hjaj/AA 

Sudan'da 30 yıllık Ömer El-Beşir rejiminin kitlesel protestolar sonucu 11 Nisan 2019 tarihinde devrilmesinin üzerinden yaklaşık üç buçuk yıl geçti.

Ancak bugün darbeci askerlerin eski rejiminin devamı olma riski bulunduğunu, bölgesel koşulların yanı sıra, küresel konjonktürün de Sudan'daki halk hareketinin başarı şansını azalttığını görüyoruz. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ayrıca, El-Beşir'in yönetimden uzaklaştırılmasında önemli rol oynayan gençlerin, 1964 ve 1985 yıllarındakine benzer şekilde siyaset sahnesinden dışlandığını ve El-Beşir devrilmesine rağmen rejimin kan tazeleyerek yoluna devam etme eğiliminde olduğunu, dolayısıyla devrim treninin artık ilerlemediğini müşahede ediyoruz. 

Bu bağlamda, örgütledikleri direniş komiteleriyle devrimi tetikleyen gençler ise büyük ölçüde başladıkları yerdeler.

Cuntacı generaller El-Beşir'i koltuğundan ettiklerinde halkın meşru talepleri çerçevesinde hareket ettiklerini dile getirmişlerdi.

Ancak söz konusu talep ve beklentilerin hayata geçirilmesi istikametinde samimi gayret sarf etmek yerine ülkede "Beşirsiz bir Beşirizm" kurmayı yeğlediler.

Bu minvalde askeri cuntanın 2019 yılından bu yana statükoyu muhafaza edebilmek adına nasıl "mış gibi yaptığını" incelemek gerekiyor.
 

1.JPG
Fotoğraf: Mohamed Nureldin Abdalah/Reuters

 

Nisan 2019 darbesiyle rejimin niteliği değişiyormuş gibi yapıldı

Sudan'da ekonomik zorlukların tetiklediği geniş halk protestoları 2019 yılı başında El-Beşir yönetimini zor durumda bırakmıştı.

Tüm baskılara rağmen meydanları terk etmeyen halkın azim ve kararlılığı, generaller arasında rejimin El-Beşir'i artık taşıyamayacağı kanaatinin pekişmesine yol açtı.

El-Beşir'in devrilmesi Sudan halkı ve uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılandı.

Ancak bunun askeri bir cunta eliyle olması devrim treninin istikametini olumsuz etkileyen ilk önemli gelişmeydi.

Cuntanın temel motivasyonunun sivil bir yönetime geçiş için ortamı hazırlamak olmadığı, aksine El-Beşir liderliğinde ülke ekonomisi ve siyaseti üzerinde kurdukları tahakkümün muhafazasını amaçladıkları kısa sürede anlaşıldı.

Askerler, darbe sonrası protestocuları ve taleplerini temsil eden "Özgürlük ve Değişim Güçleri" (Kuva-yı İlan-il Hürriyet ve et-Tağyir) ile yaptıkları sivil yönetime geçiş müzakerelerini askıya aldılar ve 3 Haziran 2019 tarihinde 100'ün üzerinde göstericiyi katletme pahasına yönetimi devretmeye niyetli olmadıklarını gösterdiler.

Bu katliamdan sonra müzakereleri tamamen sonlandırdılar ve o güne kadar uzlaşılmış olan konuları da yok saydıklarını ilan ettiler. 


2019 Ağustos anlaşmasıyla iktidar paylaşılıyormuş gibi yapıldı

Söz konusu katliama rağmen Abdülfettah El-Burhan liderliğindeki cunta, o dönemde halktaki azim ve kararlılığın etkisiyle kerhen de olsa sivillerin yer aldığı bir geçiş yönetimi kurulmasına rıza gösterdi.

17 Ağustos 2019 tarihinde askerler ile sivil kanat arasında 39 ay sürecek bir geçiş yönetimi üzerinde anlaşıldı.

Bu minvalde kurulan Egemenlik Konseyi'nde sivil ve askerler eşit sayıda temsil edilecek, ancak Konseyin başkanlığını ilk 21 ay süreyle cuntanın lideri Abdülfettah el-Burhan üstlenecekti.

Akabinde Konsey başkanlığı sivillere geçecek ve 18 aylık sivil ağırlıklı yönetiminin ardından ülkede seçimler yapılacaktı.

Konsey'de çoğunluğu oluşturdukları dönem boyunca cunta, sivil yönetime geçiş konusunda gayret sarf etmek bir yana, iç ve dış politikada birçok alanda Başbakan Abdalla Hamduk liderliğindeki sivilleri devre dışı bıraktı.

Örneğin, İsrail'le normalleşme süreci ve Kızıldeniz'de Rusya'ya üs verilmesi anlaşması sivil makamlara bilgi verilmeksizin yürütüldü.

Yönetimdeki siviller, Sudan halkı ve uluslararası toplum nezdinde cuntaya meşruiyet sağlayan bir vitrin yüzü olarak görüldü.

Sivillerin Egemenlik Konseyi'ndeki varlıkları ayrıca, El-Beşir yönetiminin sonunu getirenlerden daha ağır ekonomik tedbirlerin alınabilmesinde, İsrail'le normalleşmenin halk nezdinde kabullenilebilmesinde, Sudan'ın teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarılmasında ve ihtiyaç duyulan dış finansmanın belli ölçüde tedarikinde etkili oldu. 
 

2.JPG
Sudan eski Başkakanı Abdalla Hamduk / Fotoğraf: AA

 

Ekim darbesinin ardından yönetimde sivillere yeniden yer veriliyormuş gibi yapıldı

Ancak Konsey başkanlığının sivillere devredileceği tarih yaklaştıkça cuntanın kaygılarının da arttığı gözlendi.

Zira yolsuzlukla mücadele komitesi askerlerin ülke ekonomisinde ciddi ağırlığının bulunmasına yol açan şirketlerin üzerine gitmeye başlamıştı.

Nitekim ülkedeki üst düzey güvenlik bürokrasisinin, aralarında inşaat, petrol, havacılık, bankalar ve tarım holdingleri dahil 400'ün üzerindeki şirketi kontrol ettiği biliniyor.

Bu minvalde cunta, yönetim sorunlarından sivil kanadı sorumlu tutan beyanatlarda bulunmaya, Özgürlük ve Değişim Güçleri'ni oluşturan gruplar arasındaki görüş ayrılıklarının ülkenin istikrarını bozduğunu iddia etmeye başladı.

Nihayet 25 Ekim 2021 tarihinde, yani Konsey başkanlığının sivillere devrine haftalar kala bir saray darbesi gerçekleştirilerek Konsey içerisindeki sivil kanat tamamen tasfiye edildi.

Siyasete yapılan bu müdahalenin darbe olmadığını iddia eden Burhan, amaçlarının rayından çıkan devrimi yeniden doğru istikamete yönlendirmek olduğunu söyledi.

Böylece başından beri kırılgan olmakla birlikte sivillerin söz sahibi olduğu geçiş dönemi düzenlemesi büyük ölçüde ortadan kaldırıldı.

Bu sayede cunta, ülke yönetimi üzerindeki gücünü tahkim etmiş oldu.

Yaklaşık bir ay ev hapsinde tutulan Başbakan Hamduk, imzalanan bir anlaşmayla yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu.

Ancak Özgürlük ve Değişim Güçleri'ni oluşturan grupların protesto etmesi nedeniyle bu anlaşma, Hamduk ile Burhan arasında yapılan, halkı ve muhalif grupları temsil niteliği bulunmayan bir mutabakat olarak kaldı. 


Cuntanın yeni taktiği: yönetimi sivillere devredecekmiş gibi yapmak 

Başbakan Hamduk, kendisine verilen sözlerin tutulmaması üzerine 2 Ocak 2022 tarihinde istifa etti.

Yaklaşık yedi aydır Başbakan atayamayan Burhan'ın, iç siyasetteki tıkanıklık ve uluslararası örgütlerden finansman temini sorunlarını aşabilmek amacıyla yeni bir taktik geliştirdiği görülüyor.

Bu minvalde 4 Temmuz günü bir açıklama yapan Burhan, ordunun Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği'nin kolaylaştırıcılığında yürütülen müzakerelerden çekilerek sivil bir hükümet kurulmasının önünü açmak istediğini duyurdu.

Burhan ayrıca, "geçiş döneminin tüm gereklerini yerine getirmekle yükümlü" olacak sivil hükümet kurulduğunda Egemenlik Konseyi'nin feshedileceğini ilan etti.

Burhan'ın bu çıkışıyla sivil kanat üzerinde baskı oluşturmanın yanı sıra, siyasi parti ve gruplar arasındaki görüş ayrılıklarını derinleştirmeyi amaçladığı şeklinde yorumlanıyor.

Haddizatında, aralarında Ulusal Ümmet Partisi'nin de bulunduğu önemli sivil aktörlerin katılmadığı sözkonusu müzakerelerin sivil siyaset ve halk nezdinde ciddi bir karşılığı olmadığını belirtmek gerek.

Ancak Burhan'ın asıl amacının olası bir sivil hükümeti orduya yakın siyasi gruplara kurdurmak olduğu iddia ediliyor.

Ancak BM ve Afrika Birliği'nin böylesi antidemokratik bir doğuma ebelik yapıp yapmayacağı henüz belirsiz. 
 

3.JPG
Egemenlik Konseyi Başkanı El-Burhan / Fotoğraf: Sarah Meyssonnier/Reuters

 

Devrimin akıbeti

Görüleceği üzere Burhan liderliğindeki askeri cunta, sivil yönetime geçiş konusunda şimdiye kadar hemen hiçbir samimi adım atmadığı gibi, süreç içerisinde ordunun siyaset ve ekonomi üzerindeki etkinliğini azaltacak tüm girişimleri engellemeye çalıştı.

Sudan'daki halk devrimi 11 Nisan 2019 tarihinde El-Beşir'in yönetimden uzaklaştırıldığı günden bu yana askeri cunta tarafından büyük ölçüde engellendi.

Neticede, 'tahkim edilmiş bir otokrasi' olarak nitelendirilebilecek El-Beşir yönetiminin yerini 'başıbozuk ve istikrarsız askeri bir otoriterlik' aldı.

Mevcut yönetimin başarabilmesi halinde gücünü konsolide edeceği güne kadar zamana oynayacağı ve sivil yönetime geçiş taleplerine karşı "mış gibi yapma" taktiklerini sürdüreceği anlaşılıyor.

Burhan'ın ordunun müzakerelerden çekileceği yönündeki beyanını da bu şekilde okumak gerek.  

1964 ve 1985 halk devrimlerinin hemen ardından gerekli hukuki altyapı hazırlanmaksızın seçimlerin yapılması, ordunun kısa süre içerisinde yönetime yeniden el koymasının temel nedeni olarak değerlendirilmişti.

Bu nedenle 2019 devriminden sonra ülkedeki siyasi aktörler, seçimler ve sivil yönetime geçişin aceleye getirilmemesinde ve cuntayla varılacak uzlaşı çerçevesinde bir geçiş döneminde karar kılmıştı.

Ancak gelinen noktada ordunun yönetimdeki etkinliğinin kırılamaması, dahası cuntanın önemli dönüm noktalarında süreci sabote etmesinin engellenememesi, bu stratejinin etkinliğini sorgulanabilir hale getirmiş durumda. 

Bölgesel ve uluslararası konjonktürün de ordunun elini güçlendirdiği bir vakıa. 

Cuntacı generallerin son üç yıldır hemen her kritik hamle öncesi Kahire'den muvafakat alması, Mısır'ın Sudan siyasetindeki etkinliğinin açık bir göstergesi.

Ayrıca, Etiyopya ile Nil suları ve Rönesans Barajı üzerindeki ihtilaflar göz önüne alındığında, Mısır'ın Hartum'da kendi güdümünde olmayan sivil bir hükümet kurulmasına müsaade etme olasılığı düşük.

Rusya, İsrail, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere çok sayıda uluslararası aktörün de güvenlik öncelikli dış politikalarının Sudan'daki askeri cuntanın meşruiyetini artırdığını söylemek mümkün. 

Bu çerçevede, Sudan'da sivil bir yönetimin kısa vadede kurulma ihtimalini tamamen dışlamak mümkün olmamakla birlikte, ordunun ekonomi ve siyaset üzerindeki ağırlığı devam ettiği sürece sivillerin "hükümet" olsalar dahi muhtemelen "iktidar" olamayacağı söylenebilir.

66 yıllık bağımsızlığının 53'ünü askeri yönetimler altında geçiren Sudan'da demokratikleşme istikametinde mesafe alınabilmesi için çok daha fazla zaman gerekiyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU