Herkesin cevaplaması gereken sorular...

Hakan Gülseven Independent Türkçe için yazdı

İllustrasyon: Irancartoon

Bunca sene iyi kötü bir 'hukuk'un hakim olduğu Türkiye artık 'kurumsallaşmış bir hukuksuzluk' ülkesidir.

Evet, iktidar yakınlarına hiçbir hukuk işlememektedir.

Ve bu durum herkesin malumudur.

Bakın, bir dönem 'kadrolu devlet mafyası' gibi hareket eden/ettirilen Sedat Peker'in iktidar unsurları ile girmiş olduğu ilişkilerin itirafları cumhuriyet tarihinin en acayip vakalarından biridir.

Kanıtlarıyla beraber ortaya konan ve inandırıcılığı üzerine kimsenin şüphesi bulunmayan bu itirafları soruşturacak tek bir savcının ortaya çıkmaması ise 'kurumsallaşmış hukuksuzluk'un baş nişanesidir.

Sahi, Türkiye 'normalleştiği' takdirde bu savcılar yine göreve devam edecek, değil mi?

Hiçbir şey olmamış gibi mi yapacağız tüm bir nüfus olarak?

Keza, 'vatandaş gazeteciliği' konusunda hepimize ders veren Metin Cihan'ın AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli hakkındaki belgeli ifşaatları da aynı hukuksuzluk duvarına çarpıyor.

Kayyum olarak atandığı şirketlerin içini nasıl boşalttığını sadece izliyoruz. Hakkında hiçbir işlem yapılamıyor.

Hani zaman zaman göstermelik bazı yargı kararları çıkıyor ya, onlar da bir şey ifade etmiyor.

Bir çeşit iktidar ortağı olan 'müteahhit' sıfatlı Mehmet Cengiz yargı kararına rağmen doğayı talan eden 'proje'lerine devam ediyor.

Bodrum Cennet Koyu'nu betona boğacak inşaat projesi, Danıştay'ın iki iptaline rağmen başlıyor!

Yukarıda, normal koşullarda her biri iktidar devirebilecek birkaç skandaldan söz ettim. Ve ne yazık ki bu skandallar toplamı bizim 'normal'imiz haline geldi.

Ülkeyi sarmalamış büyük bir yolsuzluk ve talan çarkının tıkır tıkır işlediğini hepimiz görüyoruz fakat hiçbir şey yapamıyoruz.

Dahası, iktidar unsurlarına hukuksuzluk konforu sağlayan 'yargı' mekanizması biz ağzımızı açtığımızda ceza kesmek için hızla işlemeye başlıyor.

Üstelik öyle punduna uyduralım gayreti de yok. Olmayan 'suç'u icat ediveriyorlar.

Bu ülkede gerçekleri dile getirenlerin maruz kaldığı adaletsizliği tarif edecek kavram bulmak gerçekten güç.

Şimdi yazının başlığına dönelim...

Herkesin, ama esas olarak muhalefet partilerinin tamamının kendisine sorması ve yanıtlaması gereken bir soru var:

Bu hukuksuzluk ülkeye hakim olduğu sürece iktidara çöreklenmiş mekanizmayı nasıl ortadan kaldıracağız?

Soruyu daha yalın ve parçalanmış haliyle soralım:

Birincisi, seçim yasasını kendi arzularınca değiştiren, seçim kurullarında görev yapacak hakimleri kafalarına göre belirleyen AKP-MHP bloğunun Türkiye'yi adil bir seçime götüreceğine kim inanıyor?

İkincisi, özellikle keyfiyetin tam hakim olduğu topraklarda adil seçim ihtimali yok ama yine de muhalefetin sandıklara sahip çıkabildiğini varsaydığımız koşullarda, seçim kaybetme ihtimalini tanımayacağını defalarca ilan etmiş iktidar unsurlarını kim, nasıl durduracak?

Bu sorular yanıtlanmıyor. Soruları yanıtlamak yerine, iktidar unsurlarının açık tehditleri ve işleyen 'kurumsallaşmış hukuksuzluk' karşısında, "Biz Kuvayı Milliye partisiyiz" diye kendi kendine 'gaz veren' bir ana muhalefet partisi ile muhatabız.

Bu durumda yeni sorular ortaya çıkıyor:

Misal, memleketimizin bu Kuvayı Milliye cengaverleri, hiç de yabana atılamayacak ittifak kuvvetleriyle beraber, bugün, şu anda, hukuku niye işletemiyor?

Niye her şey belirsiz bir gelecekteki muhayyel seçim zaferine erteleniyor?

Hukuku her koşulda hakim kılmak tüm siyasi partilerin sorumluluğu ve dahi görevi değil midir?

Beş tane yağmacının ülkenin bağrında geri dönülemez yaralar açmasını sadece seyrederek muzaffer seçim düşleri kurmak ayıp değil midir?

Evet, tüm serveti çalınmış, tüm varlıkları yağmacıların eline düşmüş bir memleket ve zavallı sefiller toplamı haline dönüşmüş bir millet bu soruların cevabını beklemektedir.

Lütfen kimse kullandığım tabirlerin 'ağır' olduğunu söylemesin. Zira halimizi anlatacak daha 'hafif' tabir bulamıyorum.

80 küsur milyonluk bir nüfusun örgütlü cehalet ve kötülüğün elinde oyuncak olmasından söz ediyoruz.

Bu halihazırda işleyen ve 'kurumsallaşmış hukuksuzluk'la verdiği zararı her gün biraz daha derinleştiren çok vahim bir durumdur.

Ciddiyet sahibi tüm muhalefet güçleri, bugün, şu anda 'kurumsallaşmış hukuksuzluk'a karşı ne yapacaklarını vatandaşa izah etmelidir.

Aksi ciddiyetsizliktir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU