Göğsünde Harbiyeli nişanını eksik etmeyen Talat Aydemir gardiyanların onu idama hazırlamak üzere getirdikleri idam gömleğini gördüğünde artık yolun sonuna geldiğini anladı. Oysa son ana kadar affedileceğini ve kendisini idam etmeyeceklerini umuyordu. Daha önce Harbiyelilere dediği gibi; "Kavgayı kaybedince asıyorlar." O da tıpkı dayısı Çerkes Ethem gibi İsmet İnönü karşısında yenilmiş, kavgayı kaybetmişti. Şimdi yağlı urganda bedelini ödeme vakti gelmişti.
İlmek boynunda son sözleri sorulduğunda, Harbiyelilerin çılgın cuntacısı her zamanki gibi kısa ama hafızalara kazınan bir cevap verdi:
Memleket için hayırlı olsun.
5 Temmuz 1964 yılında Ankara Merkez Cezaevinde Albay Talat Aydemir idam edildi. Aydemir idam sehpasını kendisi itmiştir.
Emir komuta zincirini bozan ilk darbeci: Enver Paşa
Emir komuta zincirinin dışında gerçekleşen darbelerde veya girişimlerde, başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere üst düzey kurmay komutanları bulunmaz. Örneğin 27 Mayıs ve 15 Temmuz darbeleri emir komuta zincirinin dışında düşük rütbeli subayların girişimleridir. Bu iki darbe biçiminde de başta Genelkurmay başkanları olmak üzere muvazzaf üst rütbeli subaylar destek vermemiştir. Söz gelimi 15 Temmuz’da Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar darbeye destek vermediği gibi emir komuta zincirinin dışına çıkan bu hareketin karşısında durmuştur. Bu 15 Temmuz’un önemli kırılma anlarından biridir.
Tarihimizde emir komuta zincirini kırarak gerçekleşen ilk darbe; Bab-ı Ali Baskını olarak bilinen Enver Paşa ve fedailerinin yaptığı baskındır.
Enver Paşa, fedaileri Yakup Cemil, Mustafa Necip ve Sapancalı Hakkı Bey gibi önemli isimleri alarak Sultanahmet Meydanı’nda bulunan hükümet binasını basmış, burada Harbiye Nazırı Nazım Paşa’yı öldürdükten sonra Kâmil Paşa’dan istifasını zorla alarak hükümeti devirmiştir. Bu darbe o zamanki ismiyle Harbiye Komutanlığınca planlanmamış ve hiçbir üst rütbeli subay görev almamıştır. Bir binbaşı ve on kadar fedaisinin bir çılgınlıkla hükümeti devirmesi emir komuta zinciri dışında gerçekleşen birçok kalkışmaya ilham kaynağı olmuştur.
Ordu içinde sürüp giden rahatsızlıklar
1917 yılında Bilecik’te dünyaya gelen Albay Talat Aydemir 27 Mayıs 1960 Darbesi’nin gerçekleştiği süreçte Kore’de bulunuyordu. Ülkeye döndükten sonra kurmay rütbesine yükseltilerek Harp Okulu Komutanlığı’na atandı.
Aydemir’in dönüşü sonrası ülke siyaseti yorgun bir görüntü arz ediyordu. Demokrat Parti’nin devamı olarak görülen Adalet Partisi’nin başında Ragıp Gümüşpala, Cumhuriyet Halk Partisi’nin liderlik koltuğunda ise Kurtuluş Savaşı kahramanı İsmet İnönü bulunuyordu.
Kanlı Darbe’den bir yıl sonra 15 Ekim 1961 yılında seçime gidildi. CHP’nin tek başına iktidar olarak çıkması beklenen seçimde CHP’nin hükümet kurmak için yeterli oyu alamaması cuntacılar içinde rahatsızlığa neden oldu; ancak Cemal Gürsel’in Cumhurbaşkanı, İsmet İnönü’nün Başbakan olması ile darbe ihtimali bir süre için ortadan kalktı.
Fitil Demokrat Partili Bakanın cenazesinde ateşlenir
1960 Darbesi gerçekleştikten sonra ülkede tam bir cadı avı başlatılmış, Demokrat Parti ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle binlerce kişi tutuklanmıştır. Demokrat Parti’nin devamı olarak görülen Adalet Partisi bu tutukluların affedilmesi için uygun zemini yokluyor; ancak başta genç subaylar olmak üzere darbeciler, tutukluların affı konusunun gündeme getirilmesine dahi tahammül edemiyordu.
31 Aralık 1961 yılında vefat eden Demokrat Parti’nin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin cenazesinde organize olan gençler ilk kez sistemli şekilde Cuntacılara karşı protesto gerçekleştirerek siyasi tutukluların affedilmesini talep etti.
Bu protesto infial yaratmış, İstanbul ve Ankara’da darbe yanlısı gençler karşı protesto için sokağa inmiştir. Karşı protestocu gençlerin içinde ise Talat Aydemir’in talebeleri yani Harbiyeli gençler de bulunuyordu. Ardından Adalet Partisi Milletvekili Nuri Beşer, darbeci subaylar aleyhinde sarf ettiği iddia edilen sözler sebebiyle bazı muvazzaf subaylar ve Talat Aydemir’in talebeleri tarafından ellerinde bir tabanca ile kovalanır. Nuri Beşer günlerce saklandıktan sonra polise teslim olmuş, askerleri sakinleştirmek adına dokunulmazlığı bulunan bir milletvekili, Nuri Beşer tutuklanmıştır. Olayların daha fazla büyümesini istemeyen Adalet Partisi de Nuri Beşer’i partiden ihraç ettiğini açıklamıştır.
Ordudaki Darbecilere karşı İnönü harekete geçer
Ordu içindeki hareketliliğin farkında olan Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Başbakan İsmet İnönü’ye ordunun içindeki rahatsızlığı düzenli olarak bildirmektedir. Duruma el koymaya karar veren İsmet İnönü; hareketliliğin müsebbibi olarak gördüğü subayları Doğu Anadolu’ya tayin etmeye karar verir.
Ordu içinde hazırlık yapan gruplar bu gelişmelerden sonra kendi aralarındaki görüşme trafiğini artırır. Durumu yatıştırmak adına İsmet İnönü Ankara Kara Harp Okulu’na bir ziyaret gerçekleştirir. İnönü’nün ziyareti sırasında Aydemir’in İnönü’ye karşı saygısız tavrı durumu yatıştıracağı yerde gerilimi daha da artırır.
Aydemir bu ziyaret sonrası cesaretini toplamış, öğrencilerinin gözünde ise devleşmiştir. Zira Harbiye’de Atatürk-İnönü gerilimi vardır. Çoğu komutan ve öğrenci İnönü’nün Atatürk’ün mirasına konduğunu düşünmektedir. Bu ziyaretten sonra üst düzey subaylar İstanbul Valisi Korgeneral Refik Tulga’nın evinde toplandı. Bu toplantının amacı olası bir darbe sonrası komutanın düşük rütbeli subayların eline geçmesini engellemekti. Toplantıların ardından darbe heveslisi subaylar Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ile bir araya gelir. Darbe talebinde bulunan Subaylar emir komuta zinciri içerisinde Cevdet Sunay’ın yönetime el koymasını ister; ancak Sunay, İsmet İnönü görevde olduğu sürece bunu yapmayacağını bildirir. Durumdan haberdar olan İsmet Paşa darbe heveslisi subayların Tayin Kararnamesini hazırlar.
Cunta dağılmaya başlıyor
Cevdet Sunay’ın duruşu sonrası darbe talebinde bulunan subay grubu içinde ihtilaf yaşanmaya başlandı. Masadan ilk Havacı Subaylar kalktı, ardında Karacı olarak tanımlanan subaylar masayı terk etti. Geriye Kara Harp Akademisi Komutanı Talat Aydemir ve Selçuk Atakan gibi nispeten daha etkisiz subaylar kaldı. Hükümet durumu yakından takip ediyordu, cuntanın dağılmaya başlaması ile harekete geçti. Merkez Komutan Kurmayı Selçuk Atakan tutuklandı. Tüm planlarının ortaya çıktığını anlaya Talat Aydemir sıranın kendisine gelmesini beklemeden darbe girişimi için harekete geçti.
Talat Aydemir’in birinci darbe girişimi: Harp Okulu alarm… Harp Okulu alarm…
Hızlıca Harp Okuluna gelen Talat Aydemir, öğrencileri konferans salonuna toplayarak şu konuşmayı yapmıştır:
27 Mayıs amacına ulaşamadı. Meclis çalışmıyor. Orduya dil uzatılıyor. Şimdi de zinde kuvvetleri dağıtmak için komutanlar şarka sürülüyor. Planlarımız hazır, Ordu bizimle beraber. Parolamız Halaskâr, işareti Fedailer… Bu hareket neticeye ulaşamazsa intihar edeceğim.
Parola ve işaret olarak seçilen ifadeler hiç kuşkusuz Enver Paşa ve emir komuta zinciri dışında gerçekleşen Bab-ı Ali Baskını’na işaret ediyordu. Harbiyelilerin tamamı bunun anlamını biliyordu. Artık Talat Aydemir, Enver Paşa ve Harbiyeliler onun fedaisi olarak hükümetin üstüne yürüyecekti.
Kara Harp Akademisinden çıkan tanklar Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne doğru yola koyulur. Darbeyi bekleyen hükümet, Meclisin etrafına tanksavarlar yerleştirerek hamlesini gerçekleştirir. Ayrıca Polatlı ve Çubuklu’da bulunan kışlalardan pek çok asker kuşatmayı kırmak için desteğe çağrılır. Tam bu anda beklenmeyen bir gelişme tüm dengeleri alt üst eder. Darbeyi bastırmak için desteğe çağrılan taburların tamamı Talat Aydemir safına geçerek bağlılığını bildirir.
Ancak İsmet İnönü Hükümeti’nin elini güçlü kılan Hava Kuvvetleri’nin darbe girişimine karşı olmasıydı. Hükümeti destekleyen Hava Kuvvetleri Mürted Üssünden kalkacak jetlerle Kara Harp Akademisi’ni bombalayacak plan üstüne son hazırlığı yapıyordu.
Ordu içinde yeterli desteği elde edemediğini anlayan Talat Aydemir, ordu içinde yaşanacak bir çatışmanın sorumluluğunu almak istemediğini belirterek teslim olmayı kabul edecektir.
Yeni bir Darbe girişimi için zemin: Harbiyeliler aldanmaz
Talat Aydemir’in teslim olmasından sonra İsmet İnönü yaptığı açıklamada “Genç subayları aldatarak” gerçekleştirilen bu teşebbüsün emir konuta zinciri dışında olduğunu ifade eder. Bu aynı zamanda ikinci darbe teşebbüsünün de fitilini ateşler, çünkü uzun yıllar Harbiyeliler arasında bir slogana dönüşen şu tepkiye neden olur:
Harbiyeliler aldanmaz.
Birinci darbe girişimi kansız bir şekilde bastırılır. Yalnızca bir yüz başı kavgaya tutuştuğu üst teğmenin silahından çıkan kurşunla ölmüştür; ancak ikinci teşebbüs ilkine göre oldukça kanlı olacaktır.
İlk girişimden sonra 69 subay ve 4 ast subay emekliliğe sevk edilmiştir. Talat Aydemir de bunların içindedir. Aydemir darbeye teşebbüsten değil ama İsmet İnönü’ye hakaretten tutuklanarak 9 gün cezaevinde kalmıştır.
Darbe teşebbüsünden sonra artık ‘uslu’ duracağı düşünülen Aydemir, Harbiyeli öğrencilere şu açıklamayı yapar:
İhtilâl durmuştur, fakat bitmemiştir. Yine başınızda ben olacağım ve ihtilâli beraber yapacağız.
Talat Aydemir bu açıklamasını evinin bahçesine toplanan genç öğrencilere yapar ve Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Talat Aydemir’in komşusu olarak aynı sitede oturmaktadır. Talat Aydemir açıkça meydan okumaktadır. Gazetecilere ise şu açıklamayı yapar:
27 Mayıs sosyal problemlerin su yüzüne çıkmasına vesile teşkil etmiştir. Bununla beraber 27 Mayıs’ın gayesi sadece bir partiyi kapatmak, sonra da yeni bir Anayasa ve bazı hukukî yahut siyasî kurumlar meydana getirmekten ibaret görülemez.
Talat Aydemir’in beklediği fırsat Celal Bayar’a yapılan zulümle gelir
22 Mart 1963 yılında Celal Bayar Kayseri’de bulunan cezaevinden 6 aylığına şartlı tahliye ile salıverilir. Demokrat Parti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanlığı yapmış olan Bayar, Ankara’daki evine geldiğinde büyük bir halk sevgisi ve coşkusuyla karşılanır. Bu durum karşısında öfkeye kapılan 27 Mayıs taraftarları tekrar sokağa dökülür. Başını Talat Aydemir’in talebesi olan Harbiyelilerin çektiği kalabalık Celal Bayar’ın evini taşlar. Olaya el koyan hükümet Celal Bayar’ı tekrar tutuklayarak cezaevine gönderir; ama bu gelişme Talat Aydemir’in darbe için beklediği zemini olgunlaştırır.
Yeni bir girişimde elini güçlendirmek isteyen Talat Aydemir daha önce sürgüne gönderilmiş 14’lülerin karizmatik ismi Alparslan Türkeş’e yeni darbe girişiminde kendi saflarında bulunması teklifini sunar. 14’lüler 27 Mayıs Cuntası içinde yer alan ama daha sonra yurt dışına göreve gönderilerek tasfiye edilen 14 subaya verilen isimdi. Bu grubun içinde Alparslan Türkeş de Türkçü söylemleriyle öne çıkıyordu. Aydemir’in teklifine sıcak yaklaşan Türkeş harekâtın liderliğini kendisine verilmesini istedi; ancak Aydemir bu teklifi kabul etmeyince Türkeş de desteğini kesmiştir.
Harekât başlıyor: Kilit nokta Radyo Evi
21 Mayıs 1960 yürüyüşünün yıl dönümünde Talat Aydemir, cuntasına ikinci darbe girişimi için gereken talimatı verdi. Cuntacılar ilk önce Radyo Evini işgal ederek Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülke yönetimine el koyduğunu, meclis ve senatoyu feshettiğini açıkladı. Ancak hükümet adına Radyo Evi’ni darbecilerden kurtaran Yarbay Ali Elverdi kısa bir açıklama yaparak durumu, “Üç buçuk tane çapulcunun sergüzeştçe hareketi” olarak tanımlar. Bu noktadan sonrası Charlie Chaplin filmlerini aratmaz. Radyo Evi defalarca Cunta ve Hükümet güçleri tarafından ele geçirilip sonrasında kaybedilir. Vatandaş bir süre darbe bildirisi dinlerken birkaç saat geçmeden hükümetin darbenin bastırıldığına dair anonsunu dinler.
Duruma el koyan Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Radyo Evi’ne bağlanarak vatandaşlara seslenir tam bu sırada darbeciler yayını keser; ama Sunay’ın halka seslenmesi darbenin daha fazla yayılmasını engeller ve cuntacılar içinde hızlı bir çözülmeye sebep olur. Hava kuvvetlerinden kalkan jetler darbeciler üstünden alçak uçuşlar yaparak kışlalara dönmelerini sağlar. Talat Aydemir darbenin başarısız olduğunu anlayarak evine çekilir, kısa bir süre sonra yakalanarak tutuklanır.
Talat Aydemir’in tutuklandığının öğrenilmesinden sonra Başbakan İsmet İnönü Radyo Evi’ne bağlanarak yaşanan çatışmalarda 8 kişinin hayatını kaybettiğini 21 kişinin yaralandığını buna rağmen darbe girişiminin bastırıldığını açıklar.
Darbe girişiminden sonra failler yakalanmış, kısa süren yargılanmalar sonunda Talat Aydemir, Fethi Gürcan, Erol Dinçer, Osman Deniz, İlhan Baş, Ahmet Gücal ve Cevat Kırca idama mahkûm edilmiştir. Alparslan Türkeş de gözaltına alınmış; ama darbeye destek vermemesi sebebiyle salıverilmiştir. O yıl Harp Akademisi tüm öğrencileri okuldan kovulduğu için mezun verememiştir. İdamlardan yalnızca ikisi gerçekleşmiştir. Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay, Başbakan İsmet İnönü’ye Talat Aydemir’in idam cezasının infazı hakkında ne yapılması gerektiğini sorduğunda İsmet İnönü derhal idamın gerçekleştirilmesini istemiştir. Önce Fethi Gürcan ardından da Talat Aydemir idam edilmiştir.
İkinci darbe girişiminden sonra dahi Talat Aydemir ilk fırsatta yeni bir darbe teşebbüsü gerçekleştireceğini söylüyordu. Başarısız darbe girişimleri 9 ölüm 24 yaralanmaya sebep vermişti; ülkenin demokrasiye geçiş sürecini yavaşlatmıştı. Talat Aydemir vasiyetinde Kara Harp Akademisi’ne gömülmeyi talep etmiş; ama vatana ihanetten asılan cuntacı Albayın bu talebi yerine getirilmemiştir.
© The Independentturkish