Tutmayan hesap, devreye yeni angajmanları sokmaya zorluyor

Mayis Alizade Independent Türkçe için Alex Raufoğlu, Fatih Ceylan ve Arif Şahmarlı ile konuştu

Nahçıvan'daki Türkiye-Azerbaycan sınır kapısı / Fotoğraf: Nahçıvan Devlet Gümrük Komitesi

Mart 2020'den bu yana kapalı bulunan Azerbaycan'ın kara sınır kapılarına son açık kapı durumundaki Dilucu-Sederek kapısı da eklenince durum kıyaslanamaz derecede ciddileşti.

Azerbaycan Bakanlar Kurulu'nun kararıyla 1 Temmuz itibarıyla Nahçıvan sınır kapısının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kapatılmasının amacı ne olabilir?

Karayoluyla sadece bu kapıdan kendi ülkesine girebilen Azerbaycan vatandaşları, Nahçıvan'dan havayoluyla Bakü'ye ulaşabilse de karayolunun kullanılma imkanı bulunmuyor. Sadece uçakla çıkışlar mümkün.

28 Mayıs 1992'de Aras Nehri üzerindeki köprünün açılması ve sınır geçiş noktasının çalışmaya başlamasından sonra böyle bir durumla ilk kez karşılaşıldığı için konunun irdelenmesi de elzem oluyor.

Merkezi Washington'da bulunan ABD Yabancı Medya Konseyi Yönetim Kurulu üyesi, BDT ülkeleri siyasi, ekonomik ve askeri gelişmeler uzmanı Alex Raufoğlu, Independent Türkçe'nin sorularını yanıtlarken, Ukrayna'da başı sıkışmış Rusya'nın kontrol altında tuttuğu diğer bölgeleri sağlama almaya çalışmasına dikkati çekti:

Azerbaycan Bakanlar Kurulu kararıyla 1 Temmuz tarihinden itibaren Türkiye ile Azerbaycan arasındaki tek kara sınır kapısı konumundaki Iğdır-Dilucu kapısının kapalı duruma getirilmesi olayı gündemin en üst sıralarında yer alması gerekirken dünya gündeminin aşırı yoğunluğu nedeniyle bu kararın gölgede kaldığını görmekteyiz. Sınır kapısının kapatılması kararının arkasındaki akıl babasının Vladimir Putin olduğunu düşünüyorum.

Çünkü Türkiye-Azerbaycan sınırının kapatılması olayının bir ucunun Moskova'ya kadar uzandığını görmemiz gerekir. Zira burada Putin'in bakış açısından durum Türkiye-Azerbaycan sınırı olmayıp Türkiye-SSCB sınırı niteliğindedir. Bir süreden beri Putin'in eski SSCB sınırlarını berpa etme isteğinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bir yandan Ukrayna'ya saldıran Rusya devlet başkanı, Belarus, Azerbaycan ve Hazar ötesi bölgeleri SSCB stratejileri altında yönetmekte ve bazı zamanlarda buna muvaffak olmaktadır. Onun için Putin'in gözünde Türkiye-Azerbaycan sınırı Türkiye-SSCB sınırı niteliğindedir.

 

Alex Raufoğlu.jpeg
 ABD Yabancı Medya Konseyi Yönetim Kurulu üyesi, BDT ülkeleri siyasi, ekonomik ve askeri gelişmeler uzmanı Alex Raufoğlu

 

16 Mart 1921'de Ankara Hükümeti ve Sosyalist Rusya arasında imzalanmış anlaşmayla belirlenen bu sınır çizgisi, her şeyden önce savaştan uzak durma amacı taşımaktaydı. SSCB ile Türkiye Cumhuriyeti arasında kara giriş noktası olarak Sarp kapısı kullanıldığı için 11 kilometre uzunluğunda ve Nahçıvan'a açılan kapı Azerbaycan'ın kendi bağımsızlığını yeniden kazanmasından sonra büyük önem arz etti.

Buradaki sorun tüm dikkatlerin Ukrayna'ya yöneldiği bir zamanda eski SSCB hayali peşinde koşan Putin'in bir dizi alanlar için düğmeye basmasıdır. Kapının 1 Ekim'e kadar kapatıldığı tezine asla inanılmaması gerekir. Burada iki önemli olay vardır.

Birincisi, en son Madrid Zirvesi'nde NATO üyesi Türkiye'nin alınmış kararları kabul etmesidir. Biliyorsunuz, NATO kendi yetmiş yıllık tarihinde Türkiye'yi ilk kez 'Bir numaralı tehdit' ilan etti. Bu durum Putin'in hoşuna gitmedi ve özellikle Kafkasya bölgesine ilişkin hayallerinde bundan sonra Türkiye'yi bölgeden uzak tutmaya çalışacaktır.

İkincisi ise İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliğine Türkiye'nin yaktığı ışık kuşkusuz, Rusya'yı memnun etmemiştir ve Putin bu kez Türkiye'yi Rusya'nın eliyle cezalandırıyor. Azerbaycan bu oyunda neden rol alıyor peki? Azerbaycan halkı bundan habersizdir, bunu halka soran bir iktidar işbaşında değildir. Onun için Türk ve Azerbaycan toplumu sesini birlikte yükseltmeli. Rusya'nın kurduğu bu ve buna benzer oyunlar Türkiye-Azerbaycan kardeşliğine büyük darbe indirmektedir. Bu bakımdan Türkiye'nin Bakü Büyükelçiliği'nin olayı 'tek yanlı' olarak nitelendiren bir açıklama yapmasını önemsememiz gerekir.


"Savaşta Azerbaycan'a sınırsız desteği veren Türkiye'yle sınırın kapatılması, Azerbaycan iktidarını da zor duruma sokmuştur. Savaştan sonra Azerbaycan'daki en popüler liderin Sayın Erdoğan olduğunun unutulmaması gerekir" diyen Alex Raufoğlu, "Düşünün ki, Ankara Bakü'yle istişare halinde Ermenistan'la ilişkilerini normalleştirme çerçevesinde üçüncü ülkelere Ermenistan sınırını açıyor, Azerbaycan ise Türkiye'yi barış süreçlerinin dışında tutmakla yetinmeyerek bir de sınır kapısını kapatıyor. İşin acı yanı tüm bu işlerin perde arkasında Rusya'nın eski SSCB sınırlarını yeniden onarma niyetleri dururken Azerbaycan'ın bu planların uygulanmasında kullanışlı hale gelmesidir" dedi.

Raufoğlu, "Büyük bir planın bir parçası uygulanırken Azerbaycan kamuoyunun gelişmelerden habersiz ve seyirci kalmasıdır. Azerbaycan halkı ise hükümetin tüm politikalarına rağmen yine yüzünü Türkiye'ye dönerek oradan destek bekliyor. Sınırın 1 Ekim'de açılması için kamuoyunun ciddi baskı mekanizması oluşturması gerekir. Türkiye-Azerbaycan sınırını Türkiye-eski SSCB sınırı olarak görmesi için Moskova'ya asla fırsat tanınmamalıdır. Hazar Zirvesi'ne baktığınızda da Rusya ve İran'ın tavırlarının SSCB-İran tavır ve davranışları şeklinde olduğunu görecektiniz. Gelişmeler Vladimir Putin'in bir şeyler için acele ettiğini söyleme fırsatı ortaya koyuyor. Bu süreçte Azerbaycan halkının tek ümit yeri Türkiye olduğu için Ankara'dan da bu konularla ilgili açık pozisyon ortaya koyması beklenmelidir. Toplumlar susmamalı, basın her şeyi olduğu gibi Türkiye yetkilileri de açık ve kararlı konuşmaktan geri durmamalıdırlar" şeklinde konuştu.

 
Gelişmeleri Rusya-Ukrayna savaşı, Batı'nın Rusya'ya yaptırımlarının ortaya çıkardığı etkiler ve bölgedeki yeni arayışlar ışığında değerlendiren Türkiye'nin NATO'daki eski daimi temsilcisi, emekli Büyükelçi Fatih Ceylan'a göre, Nahçıvan sınırının biran önce açılması için Ankara ile Bakü'nün birlikte efor sarf etmeleri gerekiyor.

Konuyla ilgili Independent Türkçe'nin sorularını şu şekilde yanıtlayan emekli büyükelçi Fatih Ceylan, şunlşarı söyledi:

Doğalgaz, petrol ve silah satışına dayalı Rus ekonomisinin Batıyla ilişkileri kopma noktasında. Dolayısıyla, Rus ekonomisi büyük bir darboğaz içinde. Bu durum Rusya'yı başka mecralarda ekonomik-ticari ilişkiler geliştirmeye zorluyor. Bu amacı izlerken de Rus devlet aygıtının güvenliği öne çıkaran davranış kalıbına uygun davranıyor. Her gün daralmakta olan Rus ekonomisinin Rusya'ya mücavir bölgelerde kalkınma projelerine ayırabileceği kaynaklar çok kısıtlı ve yetersiz.

Öte yandan, Rusya'nın Hazar Bölgesini de 'yakın çevresi' olarak gördüğü ve buradaki çıkarlarını askeri gücünü öne çıkararak korumaya yöneldiği de bilinmekte. Bu açıdan bakıldığında kendisine yakın bölgelerde 'yabancı ülke askerleri' bulunması Rusya'nın güç projeksiyonu doktriniyle uyumlu değil. Buna karşılık, Hazar dahil ilgi alanı içindeki bölgelere 'Rus barışı koruma birlikleri' konuşlandırmak fırsatını bulduğunda bunu hayata geçirmekte tereddüt etmiyor. Kendisini 'yabancı ülke kuvveti' olarak görmekten kaçınıyor.

 

Emekli büyükelçi Fatih Ceylan.jpg
Emekli büyükelçi Fatih Ceylan

 

Rusya, Hazar Bölgesi ülkelerinden olan Azerbaycan ve İran'la sınıra sahip Türkiye'yi de, Türkiye bölge ülkesi olmakla birlikte, 'yabancı ülke' olarak addettiğini davranışıyla ortaya koyuyor. Türkiye dahil diğer ülkelere 'arka bahçeme girmeyin' mesajını hemen her vesileyle hatırlatıyor. Aşkabat'ta alınan karar da bunun yeni bir örneğini teşkil ediyor.

Azerbaycan'ın, Nahçıvan sınır kapısını 1 Temmuz-1 Ekim 2022 tarihleri arasında kapatma kararı almasının Türk kamuoyunda beklenen ölçüde yankı yapmadığını gözlemek mümkün. Diğer yandan, sayısı kısıtlı da kalsa bu karara dair bir dizi yorum yapıldığına da tanık olunuyor. Dolayısıyla, Azerbaycan yönetimi bu kararın gerekçelerini Türk kamuoyuna doyurucu biçimde izah etmeli. Aksi takdirde, spekülasyonların önünün alınması güç. Türkiye için de özel bir statüsü bulunan Nahçıvan, gerek Azerbaycan gerek Türkiye açısından Doğu-Batı ekseninde kilit bir role sahip.

 

Fatih Ceylan, "Geçici süreliğine alınan bu kapatma kararı, ileride Zengezur dahil Doğu-Batı koridorunda yolcu ve yük taşımacılığı alanında sağlanacak ivme ve bunun hem Türkiye hem Azerbaycan için taşıdığı önem çerçevesinde de değerlendirilmeli. Bu meseleye bakıldığında Azerbaycan'ın aldığı kararın, Türk Devletleri Teşkilatı'na üye ülkelerin belirledikleri geleceğe dönük yol haritası bakımından sonuçlarını da düşünmek gerekir. Gerekçeleri tam olarak anlaşılmayan yolcu seyahatini durduran bu kararın Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde geçmişten bu yana alınan kararlarla uyumlu olup olmadığına da bakmak lazım" değerlendirmesinde bulundu.


İlişkileri normalleştirme adımları çerçevesinde Türkiye üçüncü ülke vatandaşlarının kendi topraklarına geçerek Ermenistan'a gitme izni verdi. Karar ve genel olarak Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleştirme sürecini nasıl değerlendirilmeli?

Emekli Büyükelçi Fatih Ceylan bu soruyu da şöyle yanıtladı:

2020 Sonbaharında Azerbaycan, egemen toprağı olan Karabağ'ın büyük bölümünü işgalden kurtarmakla önemli bir zafer kazandı. Bu suretle bölgedeki ilişkilerin normalleşmesinin de kapısını açtı. Nitekim 44 gün savaşı ertesinde bölgesel istikrar ve barışa yönelik ciddi adımlar atıldığını görüyoruz. Bunlar devam etmeli ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşmalı. Bu kapsamda Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin de normalleşmesi gereği öne çıktı. Her iki ülke Özel Temsilcileri dört tur görüşme yaptı ve önemli sonuçlara vardı.

Başlayan sürecin Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin daha da ilerlemesine katkı sağlaması umulmakta. Bu tespitin esasen Azerbaycan liderliği tarafından da kabul gördüğü gözleniyor. Doğu-Batı eksenindeki tüm ulaşım, iletişim, yatırım, tedarik zincirlerinin güçlenmesi ve çeşitlendirilmesi her zamankinden daha önemli hale geldi.

Bu açıdan baktığımızda sadece 'Zengezur Koridoru'yla yetinilmemesi, bu koridoru tamamlayacak diğer ulaşım-iletişim halkaları üzerinde de ciddiyetle durulması, bölgede ilerlemeye aday barış sürecini bölgesel ölçekte takviye edecek sonuçlar doğuracaktır.

Dolayısıyla, Türkiye ve Azerbaycan'ın oynayacakları rol önemlidir. Bu açıdan baktığımızda Nahçıvan üzerinden olsun, diğer tamamlayıcı hatlardan olsun Doğu-Batı ulaşım kanallarını genişletecek, Orta Asya'yla bağları kuvvetlendirip, çeşitlendirecek diğer hatlara da açık gereksinim vardır. Türkiye ve Azerbaycan'ın bu ortak zemini inşa etmeleri ve bu vizyondan hareket etmeleri kendi çıkarlarına olacaktır.


Türkiye ile Azerbaycan arasındaki tek sınır geçiş noktasının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kapatılmasını 'ciddi bir sürpriz' olarak değerlendiren uluslararası ilişkiler ve diplomasi uzmanı Arif Şahmarlı da kararın alınmasında birkaç etkenin olacağına dikkat çekmenin yanı sıra, Vladimir Putin faktörünün etkisini vurguladı.

Emekli Büyükelçi Arif Şahmarlı Independent Türkçe'nin sorusunu Belçika'nın başkenti Brüksel'den yanıtlarken şu hususlara dikkati çekti:

Sınır geçiş noktasının kapatılması olayının 29 Haziran'da gerçekleşmiş olan Aşkabat Zirve'sinin hemen sonrasına denk gelmesini manidar karşılamak gerekir. Burada her şeyden önce, Rusya baskısının aranması gerekir diye düşünüyorum. Nitekim Aşkabat Zirvesi sırasında gerçekleşen Putin-Aliyev görüşmesine ilişkin Rusya Devlet Başkanı da 'Aliyev'in ilginç düşünce ve önerileri oldu' şeklinde sözler sarf etmişti. Karabağ savaşında Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği açık destek ve ardından Ankara'nın Orta Asya'ya doğru uzanma eğilimlerinin Rusya'yı rahatsız ettiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir.

Zirve'nin hemen ardından Azerbaycan Dışişleri bakanının Tahran'ı ziyaret etmesinin perde arkasında da Rusya'nın büyük ümitler beslediği Kuzey-Güney Koridoru'na destek olarak değerlendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Öte yandan Türkiye'nin büyük önem verdiği ve açılmasını çok istediği Zengezur Koridoru da Rusya'nın kontrolü altında olup Türkiye'yi oradan mümkün kadar uzak tutmaya çalışacaktır.

Arif Sahmarli.jpg
Emekli Büyükelçi Arif Şahmarlı

 

Ukrayna'ya açtığı savaş yüzünden Batı'nın en ağır yaptırımlarına maruz kalan Rusya Kuzey-Güney Koridoru olayını kendisi için en mühim stratejik rota haline getirmek için çırpınmaktadır. Çünkü bu koridor Pakistan ve Hindistan'dan başlayarak İran'ı da içine almak kaydıyla Avrupa'ya mal navlununda yolu en az iki kere kısaltmaktadır. İşte bundan dolayı İran da bu projenin gerçekleşmesi için kendi katkısını sunmayı taahhüt etmiştir. Ancak Ukrayna'da başı aşırı sıkışmış Rusya'nın bugünkü haliyle Türkiye'nin bölgedeki her hangi hareketini önleme gücünün olacağını düşünmüyorum. Türkiye-Azerbaycan sınırının kapatılmasına gelince. Azerbaycan'ın böyle bir kararı almasında Türkiye'nin ekonomik sıkıntılarının giderek artmasının da rolü olduğu düşünülebilir. Azerbaycan'ın, Rusya, Gürcistan ve İran ile kara sınırlarının kapalı olma nedenini hatırladığımızda yönetimin yurtdışındaki kendi vatandaşlarının ülkeye gelmesini istemediğini görüyoruz. Aynı şey Türkiye'den gelmek isteyenler için de geçerli olabilir.


"Azerbaycan yönetimi ülkeye dönmüş vatandaşların kaosa neden olabileceğinden kaygılanıyor" diyen  Şahmarlı, "Örneğin birkaç sene önce Rusya'dan dönmek vatandaşların yüzüne Kuzey'deki sınır kapısı kapatılmıştı. Bu durumda Türkiye sınırından gelebilecek muhtemel sıkıntılara karşı Vladimir Putin'in de Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev'i uyarabileceğinin yabana atılmaması gerekir. Kuşkusuz, burada kastedilen asla askeri tehlike değildir" ifadelerini kullandı.

Ayrca, Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev'in gerçekleştirmek istediğinin yeni bir referandumla ilintili olduğunu söyleyen Şahmarlı, bu konuda şunları söyledi:

Kendi aile iktidarını gerçekleştirmek isteyen Aliyev'in bu niyetlerine karşı ülkedeki Nahçıvan klanının pek hararetli bakmadığını ifade etmek gerekir. Referandum sonrasında Nahçıvan gerilim merkezlerinden biri haline gelebilir, sınırın kapatılmasında bu faktörün da hesaba katılma ihtimalinin olması mümkündür. Önümüzdeki aylarda Türkiye'de gerçekleşmesi beklenen değişimlerini Azerbaycan'ı da etkileme ihtimalinin yüksek olduğu hesaba katıldığında devlet başkanı Aliyev'in şimdiden buna karşı tedbirler almaya başladığını düşünmemiz de yanlış olmayacaktır. Yani, ortaya çıkabilecek fiili durumlar Aliyev'i Erdoğan'ın desteğinden mahrum bırakabilir. Onun için daha önceki uyarılarıyla Aliyev'e destek olmuş Putin bu kez yine başrolde gibi görünüyor.


24 Şubat'ta saldırdığı Ukrayna'daki hesaplar çarşıya uymayınca sanki Rusya da Türkiye Merkez Bankası enflasyon rakamlarını revize ediyormuş gibi plan ve projelerini revize ederek Avrasya planlarını olanca gücüyle devreye sokmuş görünüyor.

Sankt-Petersburg'tan Fars Körfezi'ne kadar uzanacak Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru yeni angajman planının ana enstrümanı durumunda.

Sağıyla soluyla birlikte hem de...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU