ABD ve 9 Arap ülkesinin katılımıyla Cidde konferansının düzenlenmesine karar verilir verilmez, basında ve televizyon kanallarında neler olacağına dair sorgulamalar ve yorumlar birbirini takip etti.
Her zamanki gibi, bir dizi Arap başkentindeki bir dizi seçkin profesör ve uzmanla görüş alışverişinde bulundum ve bundan Arap ülkelerinin ABD ile toplantısını kaydedilmesi gereken tarihi bir an olarak gören büyük bir Arap hissiyatı çıktı.
Görüştüklerim birleşik bir Arap saffı talep ettiler. İçlerinden biri, küresel sistem koşullarını yeniden düzenlerken, bazı güçlerin koşulları ve kuvveti zayıflayıp, diğer güçler yükselirken, dünyaya Arap parmak izini bırakacak bir "Arap kutbu"nun ortaya çıkması için de doğru zamanın geldiğini ifade etti.
Dileklerin, niyetlerin ve görüşlerin hepsi iyiydi ve geçmiş bir tarihten esin alıyordu. Ondan büyük fayda sağlayacak bol miktarda coşkulu dozlar alıyordu.
Bunlar arasında uygun bulduklarım hakkında burada ve başka yerlerde çeşitli vesilelerle fikirlerimi ifade etmiştim.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bunlardan biri de "yeni bölgecilik" adını verdiğim kavramdır. Yeni bölgecilik kavramının kökeni, bölge ülkelerinin ve halklarının kendilerine güvenme zamanının geldiği gerçeğine dayanıyor.
Bu dayanağın on yıl önce bunu yapmak için gerekli iradeye ve ciddiyete sahip olacakları hayal bile edilemeyen Arap ülkelerinde gerçekleşen kapsamlı ve derin reform şemsiyesi altındaki bir dönemeç olduğu gerçeğine yaslanıyor.
Ne ABD'nin Ortadoğu'dan çıkışı ne de Rusya'nın bölgeye girişi yeni bölgeciliğin iki ana etmeni değil, aksine ulusal devletin inşası ve ilerlemesidir.
Bu yönelimi ilan eden hadiselerden biri de, 5 Ocak 2021'de Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesinden çıkan ve bölgede ateşkes ve uzlaşıyı tesis eden El-Ula Bildirisi'dir.
Bildiri aynı zamanda Katar'ın Dörtlü İttifak ülkeleri ile ilişkilerindeki engelleri kaldırdı. İran ve Türkiye ile diplomasi ve siyasetin kapılarını araladı.
Farklı iş birliği biçimleri geliştirme niyeti, Filistin davasının halen mevcut olduğu ve çözülmediği bilinciyle, İbrahim Barış Anlaşmaları ve ondan önce Doğu Akdeniz Gaz Forumu, 4 Arap ülkesinin yanı sıra İsrail ve ABD'nin katıldığı Negev (Necef) Zirvesi aracılığıyla Tel Aviv'e karşı farklı yaklaşımın kapısını açtı.
Bu makalenin yazıldığı ana kadar, "yeni bölgeciliğin" bölgedeki varlığını güçlendirdiğini doğrulayan birkaç gerçek vardı;
Birincisi, Mısır ve İsrail'in, Ukrayna savaşı ve Rus-Batı ilişkilerinde devam eden dönüşüm nedeniyle arzı zorlaşan Rus gazı kayıplarını telafi etmek için Avrupa Birliği ile LNG (sıvılaştırılmış gaz) tedariki anlaşması imzalaması.
İkincisi, Lübnan'a elektrik üretmek için gereken doğalgazın sağlanmasına ilişkin Mısır-Ürdün-Suriye anlaşmasının son aşamalarına gelmiş olması. Anlaşmanın tamamlanması ile Lübnan halkına karanlığa karşılık ek 4 saat ışık sağlamak mümkün olacak.
Üçüncüsü, Yemen'deki savaşla ilgili bir ateşkese varılması ve ateşkesin ötesine geçmek için başlatılan müzakerelerin ateşkesin yenilenmesiyle sonuçlanması. Her iki durumda da, uluslararası yardım ve Tahran'ın onayı olmadan ateşkes mümkün olmayacaktı.
Dördüncüsü, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdulaziz'in Mısır, Ürdün ve Türkiye'yi kapsayan bölge turu. Veliaht Prensin ziyaretlerine açıkça ikili ilişkilerin samimiyetinin vurgulanması ile zengin bir yatırım paketine dayalı yoğun ekonomik iş birliği karışımı damga vurdu.
Aynı zamanda ziyaretler, yaklaşan Cidde zirvesine hazırlık olarak iki Arap ülkesi ile pozisyonları koordine etmeyi, Türk devletinin şah damarına yakın Avrupa'daki mevcut savaşın fiili durumu hakkında görüşmeyi de amaçlıyordu.
Bilmeyenler için Suudi Arabistan'ın ziyaretlerinde, imzalanacak metinleri hazırlayan ve gelecekteki uygulamalarını düzenleyen kurumlar arası istişarelerin sonucu olan birçok anlaşma ve mutabakat imzalandı.
Bölgesel ilişkilerde Mısır-Suudi Arabistan ilişkileri benzersiz bir durumu gözler önüne seriyor.
Bu, Hadimul Haremeyn Şerifeyn Kral Selman'ın 2016 yılında 60 anlaşmanın imzalandığı Mısır'ı ziyareti ile başladı.
Veliaht Prens'in 2018 yılındaki ziyareti sırasında bunlara 10 anlaşma eklendi. Son ziyarette ise 14 anlaşma daha imzalandı.
"Yeni bölgecilik", hafif bir ateşte pişirilen ilişkilere ve çıkarlara dayanıyor. Görevi, mevcut ve beklenen çıkarları gerçekleştirmek.
Kısacası yeni bölgecilik, devletlerin gücüne ve halkların mutluluğuna katkıda bulunurken, aynı zamanda kimsenin yenemeyeceği bir birlik ya da emsali olmayan bir sabaha büyük uyanış türü sloganlar içermeyen yeni dengeler yaratıyor.
Uluslararası, bölgesel ve küresel güçleri yatıştırma ve özümseme kapasitesini artırmayı içeriyor. Yeni bölgecilik bir nevi "stratejik sabır" ve acele etmeden diğer güçlerle köprüler kurabilmektir.
İçindeki Arap bileşimi bariz ama bu korkuları kışkırtan ya da yaratan değil, çıkar alışverişini ve uzlaşısını öne çıkaran bir bileşim.
ABD Başkanı Biden'ın 9 Arap ülkesiyle yapacağı görüşme, bölgedeki güç dengesinin sadece askeri ve ekonomik olarak değil, kültürel olarak da ne ölçüde değiştiğini netleştirecek.
Zira "entelektüel yenilenme" yalnızca dini düşünceyi değil, bundan da öte, ilerlemenin ve koşullarının anlaşılmasını da kapsayıcı hale geldi.
Bununla ilgili sorunsalları gözlemlemek zor değil. Arap bölgesinde, sözde "Arap Baharı" krizleri Suriye, Libya ve Yemen'de ve diğer biçimlerde Sudan, Irak ve Lübnan'da varlığını sürdürüyor.
"Yeni bölgecilik", gerici ve faşist güçlerin çıldırmaya sürüklemeye çalıştığı bölgeye akıl sağlığını iade ediyor.
Bölgesel çevrede halen kompleksler var, İran devriminin üzerinden 43 yıl geçmesine rağmen "devlet" fikri "devrim"den hala çok uzak mesafede.
Ancak İran halkının ödediği bedel, uzun zamandır enerjileri tüketen devrimin yerini alacak devletin geri dönüşü için bir motivasyon olabilir.
Türkiye, 21'inci yüzyılın ilk on yılında elde ettiği başarıya rağmen, eski Avrupa Birliği'nin bir parçası olma hayali ile Rusya-Ukrayna çatışmasına ve Orta Asya'daki çatışmalara komşu olan sınırlarını dalgalandıran "jeopolitik" gerçeklik arasında bir kafa karışıklığı aşamasına girdi.
Atatürk sonrası dönemde ortaya çıkan yeni bir Osmanlı fethinin mümkün olduğuna dair Türk rüyası da varlığını koruyor.
Türkiye'nin kafa karışıklığından kurtulması, silahlarını bir kenara bırakması, yeni bir bölge inşa etme denkleminden silahları çıkaran bölgesel gerçekliğin kıyılarına yerleşmesiyle mümkün olacaktır.
İsrail, Arap bölgesinin ortasındaki konumu, ister bizzat ister genel olarak ABD ve Batı ile yakın ilişkileri sayesinde sahip olduğu büyük güç kartlarıyla içinde bulunduğumuz 10 yılın düğüm noktası olmaya devam edecek.
Evet, aşırı güç, çoğu zaman aşırılıktan ve geride kalmasına rağmen aşırılık zamanını aşamamanın yüksek maliyetinden kaynaklanan değişkenleri görmezden gelen güç aptallığına neden olabiliyor.
Nitekim Yahudilerden nefret etmeyi temel alan anti-Semitizm ve Müslümanlardan nefrete dayanan İslamofobi ile yüklü faşist sağcı akımlar sahaya geri dönmüş bulunuyorlar.
Şimdiye kadar, "yeni bölgecilik" çeşitli alanlarda iş birliğine dayalı ilişkilerden oluşan bir doku örerek, geçmişteki benzerlerini yeniden canlandırdı, ancak İsrail'i sahadaki Filistin çıkmazından kurtaramadı.
Tüm bu sorunların içerdiği ikilemler küçüklü büyüklü fırsatlar yaratıyor. En önemlisi de, bu fırsatlar ABD'ye fazla bağımlı olmadan gerçekten cisim bulabilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu