Romalı büyük devlet adamı, hatip ve düşünür Cicero, yapıtı Dostluk Üzerine'de (De Amicitia) insanın kimseyi sevmeden, hiç kimse tarafında da sevilmeden, her türlü varlık ve bolluk içinde yaşamayı isteyip istemeyeceğini sormuştu; çünkü Cicero'ya göre sevmeden ve sevilmeden sürülen bir yaşam tirana özgü bir yaşam olabilirdi.
Haliyle tirana özgü bir yaşamda bağlılığa, sevgiye ve sürekli bir yakınlığa güven duyulmaz; her şey hep kuşku ve kaygı vericidir.
Tam da bu nedenle Cicero böylesi bir yaşam formunda dostluğa yer olmadığını düşünüyordu. Öyleyse tiranlara gösterilen saygı ancak sahte bir saygı olabilirdi ki, Cicero tiranların ne denli az dostları olduğunun ancak iktidarlarını kaybettiklerinde anlaşılabileceğine dikkat çekmişti.
Bir devletin yıkımına neden olan şeyin kin ve anlaşmazlıklar olduğunu düşünen Cicero'nun gözünde siyaset insanları, toplumu korkuyla değil sevgiyle yönetmelidirler.
Cicero'nun siyaset insanının korkulan değil sevilen bir figür olması gerektiğine ilişkin görüşü, kişisel bir kanaat olmaktan çok, çağın Roma'sının düşün dünyasında paylaşılan bir düşünceydi.
Roma döneminin bir diğer düşünür ve devlet adamı Seneca da Cicero ile benzer düşünceleri paylaşmaktaydı. Devlet adamının halk tarafından benimsenmesi gerekliliğini vurgulayan Seneca dönemin siyaset felsefesinin genel eğilimini ortaya koymuştu.
Seneca'nın gözünde yüksek bir makama yüksek bir ruh uygun düşer. Siyaset insanından beklenen sakin ve dingin olmasıdır.
Söz konusu sakinlik durumu devlet adamının hoşgörüsünde somutlaşır. Seneca bir kral ile Tiran arasındaki sınırı hoşgörü kavramıyla çizmişti:
(…) Ancak biri silahları barışın korunmasında kullanır, diğeri büyük nefretleri büyük bir dehşet yaratarak kontrol altına almak için kullanır ve kendisini teslim ettiği ellere kaygısız bakamaz. Muhalefet etmekle muhalefete sürüklenir; zira kendisinden korkulduğu için hasetle bakıldığından, kendisine hasetle bakıldığı için korkulmayı ister nefretler ölçünün ötesinde büyüyünce, ne kadar büyük bir öfkenin ortaya çıktığından habersiz ve birçoklarının baş aşağı olmasına neden olan o lanetli dizeyi kullanır: Nefret etsinler, yeter ki korksunlar.
Oysaki Seneca bir kralın sevilen ve hoşgörülü bir insan olması gerektiğini düşünüyordu:
(…) Zira bir kimse kraldan gelen güvenin bir hiç olduğu yerde kralın güvende olduğunu düşünüyorsa, yanılır; güven güvenle değiş tokuş edilmelidir. Yüksek hisarları yükseğe kurmak gerekmez, ne tırmanışı sarp tepeleri sağlamlaştırmak gerekir ne de dağların yan taraflarını kesmek, kendini dolambaçlı duvarlar ve kulelerle çevrelemek: Hoşgörü kralın açık arazide güvenli olmasını sağlayacaktır. Vatandaşların sevgisi alt edilemeyen tek savunmadır.
Görüldüğü üzere Cicero ve Seneca siyaset insanının hoşgörülü olması gerektiğine ilişkin benzer düşünceleri savundular.
Sonuçta Cicero tüm yetki ve otoritenin sevilen, erdemi ve aklı yaşamının kılavuzu kılan, her zaman devletinin ve yurttaşlarının ortak yararını düşünen, para, mevki hırsı gibi dünyevi hırslardan arınmış, adaleti egemen kılan bir siyasi figürün eline bırakılması gerektiğini savundu.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish