Silah kısıtlama serüveni ve Irak Devleti

Irak’taki silahlanma serüveni, acı, zorlu ve tehlikeli bir serüvendir. İnsan, bu konu hakkında yazarken bile kalemi tabulara, yasaklı bölgelere ve kargaşalara girmeyi engelleyen ekili mayınlar ve dikenli teller arasında gezdiriyormuş hissine kapılıyor

Irak'taki Haşdi Şabi güçleri / Fotoğraf: Haşdi Şabi Medya Ofisi

Irak’taki silahlanma serüveni, acı, zorlu ve tehlikeli bir serüvendir. İnsan, bu konu hakkında yazarken bile kalemi tabulara, yasaklı bölgelere ve kargaşalara girmeyi engelleyen ekili mayınlar ve dikenli teller arasında gezdiriyormuş hissine kapılıyor.

Irak’ın her bir karışında gizli ve açık büyük oranda silahlanmanın var olduğu denetleme, takip, yasama, kontrol sağlama ve kısıtlama bakımından devlet düzeyinde bu silahlanma ile başa çıkmanın zorluğu her bir gözlemciye ayan.

Bu bağlamda Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, doğru ve cesur olduğu düşünülen bir girişimde bulunarak bu ayın başında bir yönerge çıkardı. Sekiz maddelik bu yönergede Haşdi Şabi’nin (Halk Seferberlik Güçleri) terör örgütü IŞİD'le olan çatışmaları esnasında işlem yaptığı tüm isimlerden kesin olarak vazgeçip bu isimlerin, Irak silahlı güçlerinin geri kalanı gibi sistemli askeri isimlendirmelerle değiştirilmesi ve bu birimlerin, kişilerin veya oluşumların önceki örgütleri ile herhangi bir siyasi ve idari bağlantısını koparması gerektiğinin altı çizildi. 

Böylece Haşdi Şabi gruplarına Irak Silahlı Kuvvetleri ile bütünleşmek veya silahlanmadan vazgeçmek ya da yürürlükte olan yasalara uygun olarak örgütlere ve siyasi partilere dönüşmek arasında bir tercih hakkı tanındı. 

Hükümet ister şehirde ister şehir dışında olsun, Haşdi Şabi gruplarından birinin ismini taşıyan merkezlerin tümünü kapatma kararı aldı. Ayrıca bu talimatların dışında gizli veya açık faaliyet yürüten, yasadışı kabul edilen ve takip edilmesi gereken herhangi bir silahlı grubun varlığını da yasakladı.

Başbakan yönergede, daha sonra Haşdi Şabi’nin yapısı ve teşkilatına yönelik kararlar alınması koşuluyla, çalışmayı bu şartlara göre sonlandıracak gerekli düzenlemeler için son tarih olarak 31 Temmuz 2019’u belirledi.

En önemli Haşdi Şabi grupları, Başbakan’ın bu kararını memnuniyetle karşıladıklarına dair peş peşe açıklamalarda bulunurken diğer gruplar, benzerlerinden farklı açıklamalar yaptı.

Karara karşı çıkan ve uygulanmasını zorlaştıran bu açıklamalarda çeşitli gerekçeler öne sürüldü. Bu gerekçeler arasında Kürt askeri güçlerinin (Peşmerge) silahlanması, sıcak bölgelerde terör örgütü IŞİD'in geri dönme tehlikesinin bulunması ve Amerikan işgaline direniş önde geliyor. Bu durum karşısında Başbakan, son haftalık basın açıklamasında durumun zorluğunu itiraf etmek zorunda kaldı ve önceki yönerge ve zamanlaması konusunda belirgin bir geri çekilme hali göstererek işin daha esnek fırsatlar verilmeye ihtiyacı olduğunu dile getirdi. 

Gerçeklilik, devletin elindeki silah kısıtlama süreci ve ikileminin 2003 yılı sonrasına dayanmayıp kuruluşundan beri Irak Devleti’ne eşlik eden bir ikilem ve tarihi sorun olduğuna işaret ediyor. Nitekim tarihi kaynaklara göre o dönemdeki Iraklı aşiretler, 1921 yılında kurulan devletin sahip olduğu silahların üç katı olduğu tahmin edilen bir silah hacmine sahipti.

Aynı şekilde cumhuriyet rejimleri de başlarda, askeri darbeler ve olası güvenlik ihlallerinin yanı sıra rekabet halindeki büyük partilere bağlı askeri kanatların gizli faaliyetleri ile de mücadele ediyordu. Eski rejim de kendisine muhalif kitle hareketlerinden veya Irak ordusu saflarından olası askeri darbelerden çekinerek gerek aşiretler gerekse de rejim düzeyinde silah üzerindeki kontrolünü sıkılaştırmaya başladı. Sosyalist Arap Baas Partisi, 1970 yılında yarı askeri Halk Ordusu Milisleri oluşturma girişiminde bulundu. Buradaki amaç ise rejimin korunması, içerideki halk muhalefetine karşı partinin devleti ele geçirmesi ve düzenli Irak ordusuna  arada bir dengenin yaratılmasıydı.

Halk Ordusunun gönüllü sayısının, Irak Devleti tarafından finanse edilen 650 bin silahlı eleman olduğu tahmin ediliyor. Bunlar, aşiret silahlanmasını kontrol altına alıp parti örgütlerinin silahlanmasını yasallaştırmak için bir kılıf, üyeleri için finans kaynağı ve başta el-Fav Savaşı olmak üzere İran ile olan savaşında Irak ordusuna destek güçler olarak kullanıldı.

Üstelik 1975-1976 yıllarında olduğu gibi sınırlar ötesi vazifelerle de görevlendirildi. Bilindiği üzere bu tarihlerde Irak Hükümeti, Halk Ordusu birimlerini, Lübnan’daki iç savaş esnasında Filistinli fedailerle birlikte savaşmak için göndermişti. 

Daha sonra rejim, askeri teşkilatını Irak ordusunun çerçevesi dışına doğru genişletti ve kitlesel örgütlenme, dış saldırılara karşı rejimin gücünü gösterme ve içerideki silahlanmayı parti yararına kontrol etme ve kullanma gibi hedeflerle 90’lı yıllarda Saddam Fedaileri ile Kudüs Halk Ordusu Milislerini oluşturmaya soyundu.

2003 yılında, eski rejimin ABD liderliğindeki çok uluslu ordu eliyle düşürülmesinden sonra Irak sahnesi, güvenlik ve askeri bakımdan daha da karıştı.

Eski rejim ile rejimin düzenli ve düzensiz askeri kurumlarının çökmesi, yabancı orduların varlığı, Irak topraklarının el-Kaide vb. terör örgütleri tarafından baskına uğraması, Baas’ın partili ve silahlı saflarını direniş adı altında düzenleme çabaları, muhalif partilere bağlı silahlı grupların Irak’a girmesi, aşiret, bölge ve birey planında silahlanma, mezhepçi halk milisleri, organize suç çeteleri ve daha başka şeylerin meydan okuması, Irak Devleti ile yeni rejime eşlik eden askeri ve güvenlik karmaşasının müsebbibi oldu. 

2003 yılından sonra ülkede hareketliliğe sebep olan silahlanma biçimlerini dört grupta toplayabiliriz:

  • Devlete karşı ayaklanan silahlanma: Önceki rejimin ve terör örgütlerinin silahlanması
  • Devletin dışında silahlanma: Iraklı kişi ve aşiretlerin silahlanması
  • Devlete paralel silahlanma: Devlet ile şu veya bu şekilde bağlantılı olan siyasi partilerin askeri kanatları ile milislerin silahlanması
  • Devletten bağımsız silahlanma: Devlete saldırmayan ancak devletten emir almayan, devlet bütçesi ile finanse edilmeyen ve devletin yasaları ile düzenlenmeyen silahlanma

Siyasi gerçeklikler, peş peşe gelen Iraklı hükümetlerin, kurumsal yapısının zayıflığı ve devlete bağlı askeri kurumlara karşı çekincesi veya güvensizliği gibi sebeplerle ülkede farklı başlıklar altında ve değişik düzeylerde hareket gösteren silahlanma ile başa çıkmada önceki rejimin bazı politikalarına başvurduğunu gösteriyor.

Irak Hükümeti, Baas veya terör örgütleri ile temsil edilen ve kendisine karşı ayaklanan silahlanmaya karşılık aşiret silahlanması ile temsil edilen ve kendisinin dışında hareket eden silahlanmaya yatırım yapmaya meyletti. Nitekim halkını kazanmak ve yeni rejimin düşmanlarına karşı onları kullanmak amacıyla aşiret temelli güç oluşumunu Irak’ın genelinde destekledi.

Öte yandan Hükümet, üyelerini güvenlik kurumlarına katarak önceki rejime muhalif partilerin silahlanmasını da içine aldı. Aynı şekilde Musul’un IŞİD eliyle düşürülmesinden sonra kurulan örgütleri ve grupları da Haşdi Şabi Kurumu başlığı altında Irak ordusuna paralel bir kurum içerisinde eriterek onlara görünürde kendisine saldırmasa da kendisinden bağımsız bir silahlanmayı kontrol etme imkanı tanımadı. 

Bu söz konusu girişimler yüzeysel, anı kurtaran, sınırlı ve hükümetin güvenlik egemenliğini kontrol etme ve kendisine saldırmayan silahlanmayı meşrulaştırma gücüyle kayıtlı çareler gibi düşünülebilir.

Bununla birlikte halen kafa karıştırıcı ve uzun vadede faydasız çarelerdir. Zira peş peşe gelen iktidarlar ve hükümetlerden daha önemli olan Irak Devletinin yapısını zayıflatan tuzaklar ve gediklerin varlığını sürdürmesidir. 

Irak Başbakanı’nın zorunluluk, nezaket ve özümseme aşamalarından kararlılık, kurumsallaşma ve zorunlu güvenlik yasamaları aşamasına geçmek konusunda büyük bir meydan okuma ile karşı karşıya olduğu besbelli.

Bununla birlikte saha gerçekleri, mevcut Irak hükümetinin devlet eliyle silahlanmanın kısıtlanması konusundaki planlarını uygulamak için gerekli ve kendisinden beklenen güce yeterince sahip olmadığını ortaya koyuyor. Yaptığı açıklamalar ve aldığı kararlar da dış tatmin yaşatan, iyi niyet ifade eden ve çözümlere yönelik ilk iradeyi gösteren mesajlardan öteye geçmiyor.

Silahlanmanın devlet eliyle kısıtlanması hikâyesi ve ikilemi, Irak Devleti’ni yaygın, paralel ve devleti aşağılayıcı bir biçimde yayılan silahlanma kaosundan kurtarmak için ulusal bir iradeye, cesur kararlara ve kararlı uygulamalara muhtaç acılı ve karmaşık bir hikâye olmaya devam ediyor.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

Independent Türkçe için çeviren: Aybüke Gülbeyaz

DAHA FAZLA HABER OKU