İş görüşmesi sırasında sunulanlara kanarak, şirketin algısına bakarak iş teklifini kabul eden, dört yeni işe alınandan üçü pişman olduğunu bildiriyor.
Genç çalışanların yüzde 72'si işe başladıklarında pişman olduklarını söylüyor. İş bulma sitesi The Muse tarafından 2 bin 500 Z ve Y kuşağı çalışanı arasında yapılan bir ankette, katılımcıların yüzde 72'si yeni bir pozisyonda sürpriz veya pişmanlık hissettiklerini, çünkü rol veya şirketin bekledikleri gibi olmadığını bildirdi.
Kağıt üzerinde rüya gibi görünen işler işbaşından sonra neden hızla pişmanlığa dönüşüyor?
Pandemi zamanı insanların işlerini ve koşullarını daha fazla düşünme zamanı oldu.
Uzaktan çalışma ile süren duygusal mesafe, beden dili ve yüz ifadelerinin azalması, birebir gündelik konuşmaların yerini sanal toplantıların almasıyla ilişkiler hızla zayıfladı ve bilişsel kopukluk arttı.
İşverenlerden refah, adalet ve esnek çalışma fırsatları gibi alanlarda beklentiler çoğaldı.
Pek çok insan, öncelikleri, işverenleri ve pandemi sonrası hayatta gerçekten ne istediklerini gözden geçirdi. Dünyanın değiştiğini gördükçe değişme dürtüsü veya itici gücü gelişti.
Ayrıca, pandemiyle birlikte adaylar, iş görüşmelerini genellikle online olarak gerçekleştirdi. Uzaktan çalışma çağında yapılan mülakatlar, başvuranların potansiyel bir işverene ilk elden yakından bakmalarını engelledi.
Mülakat için ofise gitmeyen adaylar, bir şirketin kültürünü ölçemedi. Çalışma arkadaşlarını görmeden işe başlamak birçok aday için zor bir deneyimdi.
Oyunun kuralları öylesine değişti ki; adaylar istediklerini alamadıkları, sevmedikleri işten kısa sürede istifa etmeye yöneldi.
İşe alım yetkililerinin rolü kritik
İşe alım yetkilileri adaylarla görüşmelerde, bir işin ve şirketin reklamını doğru bir şekilde yaptıklarından emin olmaktan sorumludur.
Boş olan pozisyonları doldurmak için doğru olmadığını bildikleri bilgilerle adayları yanıltmamalı, işyeri deneyiminin tam resmine dair bilgi sahibi olmalıdır.
Adaylara orada çalışmanın nasıl bir şey olduğu konusunda dürüst olmalı, şirket kültürü hakkında soru sormaları için yeterli zaman tanımalıdır.
Peki adaylar pişmanlık duymamak için hangi soruları sormalılar?
Hayal kırıklığına uğramış yeni işe alınanların ilk birkaç ayda işi bırakmaları hem kendilerine hem de şirketlere büyük masraflara neden olmaktadır.
Bu nedenle adayların kendilerini korumanın en iyi yollarından biri, doğru soruları sormaktır.
- İşin sorumlulukları gerçekten ilan edildiği gibi mi? Aranıza katılmadan önce bilmem gereken zorluklar veya hayal kırıklığı olabilecek bir veya iki şey söyleyebilir misiniz?
- Bu pozisyon neden açık?
- Buradaki kültürü ve iş deneyimini nasıl tanımlarsınız?
- Kariyer gelişimi için sağlanan destekler nelerdir?
- Mesleki gelişime yönelik programlar veya çalıştaylar var mı?
- Temel çalışma saatleri nelerdir?
- İş-yaşam dengesi var mı?
- Sağlıklı yaşam programları ve çocuk bakım desteği sağlanır mı?
- İşten ayrılmalar sık olur mu?
Sonuç olarak, bu sorular işe alım yetkilisinin şirketin artıları ve eksileri hakkında iyi bir fikri var mı, yoksa her şey mükemmelmiş gibi mi davranmaktadır, tespit etmeye yardımcı olur.
Kendilerini şaşırtıcı derecede kötü bir durumda bulan çalışanlar, işten ayrılmaya karar vermeden önce yöneticileriyle konuşmalıdır.
Örneğin; "İş teklifini kabul ettiğimde üzerinde anlaşmaya varılan çalışma saatlerine bağlı kalmakta zorlanıyorum. Bunu çözmek için birlikte çalışabilir miyiz?" gibi…
Hayallerindeki iş olduğunu düşünerek yeni bir işe başlayan ancak inandırılandan çok farklı olduğunu fark edenler, işi sürdürmek yerine bırakmayı tercih etmektedir.
Eskiden insanlar özgeçmişinde kara leke oluşmasını önlemek için sevmediği bir işte birkaç yıl kalırdı. Şimdi bu süre kısalmakta, The Muse araştırmasına göre Y ve Z Kuşağı çalışanlarının yaklaşık yüzde 80'i, iş ilan edildiği gibi değilse altı ay içinde işten ayrılmanın uygun olduğunu söylemektedir.
Bu nedenle şirketlerin adaylara daha açık sözlü olması, şeffaf davranması gerekmektedir. Gerçekler önceden tartışılmazsa, mutsuzluğa ve hatta birkaç ay sonra pişmanlığa yol açmaktadır.
Bu da hem işçi hem de işveren için maliyetli olmaktadır. İşveren-çalışan ilişkisinin iki yönlü bir yol olması gerektiğine inanma olasılığı daha yüksek olan Z ve Y kuşağı adayları tarafından yönlendirilen bu nesil değişimi dikkate alınmalıdır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish