Prizin içine yerleştirilen kameralar, radyo şeklindeki ortam dinleme düzenekler, minicik ses kayıt cihazları… İsteyen herkese, keselerine göre birer James Bond olma imkanı sağlayan malzemeler açıkça satılıyor.
Sosyal medyanın imkanlarından faydalanan bazı işletmeler; polis, jandarma ve istihbarat birimlerinin kullanacağı türden bu malzemeleri geniş bir "kullanıcı kitlesinin" hizmetine sunuyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Satılanlar arasında yok yok…
Prizin içine yerleştirilen dinleme cihazlarından tutun da radyonun içine gizlenmiş görüntüleme sistemine kadar çok sayıda ürün var.
Satılan ürünler arasında GPS takibi yapabilen aletler ve çanta şeklinde yapılmış gizli kameralar da bulunuyor.
"Ülkeye girmesi ve üretimi izne bağlı"
İsteyen herhangi biri, bu izleme ve dinleme sistemlerinden edinerek kullanabiliyor.
İnternette, bu cihazların nasıl kullanılacağına ilişkin videolar da mevcut.
Peki bu durumun hukuki sonuçları neler?
Bu malzemelerden edinenleri, karakol, savcılık ya da mahkemelerde nasıl bir son bekliyor?
Avukat Özgür Çağlar Aksu, gizli kayıt almayı sağlayan cihaz ve sistemlerin ülkeye girişi ve üretiminin çeşitli izin ve ruhsatlara bağlandığını belirtiyor.
Piyasada kolaylıkla temin edilebilen çakmak, kalem, bileklik, flaş bellek, otomobil anahtarı, gözlük, sigara küllüğü şeklindeki gizli kameralar ve ses kayıt cihazlarının hemen hemen hepsinin yasa dışı yollarla Türkiye'ye girdiğini kaydeden Aksu, bu cihazları piyasaya yasa dışı yolla sürenler hakkında Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu'na muhalefetten işlem yapıldığını belirtti.
"Kullananların ağır cezalarla karşılaşması olası"
Bu cihazların üçüncü kişiler tarafından kullanımının anayasa, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan özel hayatın gizliliğine ihlal teşkil ettiğini vurgulayan Aksu şunları söyledi:
"Özellikle Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte kamusal alandaki sesli ve görüntülü kayıt cihazlarının dahi hukuka uygunluğu ve kişilerin hak ve özgürlüklerine müdahale edip etmediği tartışma konusu oldu. Kişisel Verileri Koruma Kurulu'nun bir kararında, güvenlik için kullanılan kameralarda ses kaydının da yapılmasının sadece görüntü kaydına göre çok daha müdahaleci olacağı, kişilerde her açıdan gözetim altında tutuldukları yönünde bir endişe olacağı değerlendirilmişti. Kamusal alandaki güvenlik kameralarının dahi gözle görülür, saklanmamış vaziyette konumlandırılması, uyarı levhası bulundurulması ve ses kaydı yapmaması gerektiği dikkate alındığında, bahse konu cihaz ve sistemlerin kişisel amaçlarla kullanımının hukuka aykırı olacağı tartışmasızdır.
Bu tür faaliyetler, anayasanın "özel hayatın gizliliği" başlıklı düzenlemesine açıkça aykırılık teşkil ediyor. Yine Türk Ceza Kanunu'nun 134. maddesine göre özel hayatın gizliliğini ihlal eden kimseler 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. Casus cihazlar gibi sesli görüntülü kayıt cihazların kullanılması suretiyle bu fiilin işlenmesi halinde ise verilecek ceza bir kat daha artırılır. Yine bu kayıtların ifşa edilmesi halinde de 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. Mevzuatımıza göre kişilerin açık rızası olmaksızın kişisel verilerin temin edilerek özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi fiili için hürriyeti bağlayıcı, ciddi miktarda hapis cezaları düzenlenmiştir. Bu kayıtların kişisel veri olacağı da değerlendirildiğinde, yine Kişisel Verilerin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında ciddi para cezaları ile karşılaşılması da olasıdır."
Bu cihaz ve sistemler kullanılarak elde edilen kayıtların delil olarak kullanılmasının neredeyse mümkün olmadığını dile getiren Aksu, "Bu yollarla delil toplama düşüncesiyle hareket eden kişiler, bekledikleri faydayı göremeyecekleri gibi haklarında ceza soruşturması yapılıp dava açılabileceğini de belirtmek gerekiyor" dedi.
"Kişiliğine halel gelenler dava açabilir"
Gizli ses ve görüntü almaya yarayan cihazların kullanımıyla insanın manevi bütünlüğüne bir zarar verildiğini belirten Avukat Maşallah Maral ise Türk Medeni Kanunu'nda bu tarz cihazların kullanımı sonrası kişiliğine halel gelenlerin ne gibi özel hukuk davaları açabileceğinin ele alındığını ifade etti.
Ceza yargılaması bakımından da bu tarz cihazlarla elde edilen verilerin delil niteliğinin tartışmalı olduğunu aktaran Maral, şu ifadeleri kullandı:
"Ceza Muhakemesi Kanunu'nda 'Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir' denilmektedir. Gizli kamera veya ses kaydı yapmak suretiyle kişilerin özel hayatını ihlal eden bu davranışların korunmadığını düşünürsek, bu yöntemlerle elde edilen delillerin ceza yargılamasında delil niteliğini haiz olmayacağını söyleyebiliriz. Ancak bu durumun da istisnaları mevcut. Önleyici kolluk faaliyetleri kapsamında iletişimin gizli bir şekilde dinlenmesine kanunun cevaz verdiği haller var. Ancak burada kamu yararı söz konusu ve dinleme hususu belirli sınırlamalara ve kurallara tabi tutuluyor. Bu durum haricinde kişilerin tekel olarak elde ettiği gizli bir görüntü veya ses kaydı, kural olarak hukuka aykırı elde edilen bir delil olduğu için, ceza muhakemesi sistemi bu delili kullanmaya izin vermiyor. Ancak Yargıtay bazı durumlarda, cinsel suç vakaları gibi olaylarda, o an başka şekilde delil etme imkanı bulunmayan kişilerin elde ettikleri ses veya görüntü kayıtlarına delil değeri vermektedir."
"Kullanılması halinde yaptırımlar gündeme gelir"
"Biliyoruz ki Türk yargı sisteminde bir şeyin suç olabilmesi için, eylemin kanunlarda yasaklanması gerekmektedir" diyen Maral, sözlerini "Dolayısıyla ticari yaşamda bu cihazların pazara sunulması pekala mümkündür. Ancak bu cihazların kullanılması halinde yaptırımların gündeme geleceği aşikar" şeklinde tamamladı.
© The Independentturkish