Şaşkınız şaşkın

İsmail Müftüoğlu Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Twitter

Ülkemizde insanlarımız, siyasi didişmelerden, ekonomik sıkıntılardan dolayı çok rahatsızdır.

Shakespeare'e göre;

En tatlı balın bile fazlası bıkkınlık verir.


Çünkü her şeyin azı karar, ortası yarar, çoğu zarardır.

Mutluluk bile haddini aşarsa, azap olur.

(Seneca)


Ama bizim siyasetimizde mutluluk değil, tam aksi boğuşma alâka görüyor. Hatta utanmadan alkışlanıyor.

Bu hal, aklıselim insanların tasvip edebileceği bir durum değildir. Onun için her türlü aşırılıklardan kaçınmak gerekir.

Zira lider kadrolarının birbirine devamlı sataşmalarından, millet olarak bıkmış durumdayız.


Ülkede mutluluğun oluşabilmesi için, parti sözcüleri siyasi ortamı gerecek konuşmalardan uzak durmalıdır.

Tabandan alkış alabilmenin sevdasına düşmemelidir. İfrat ve tefritten uzak durmak, siyasi olgunluktur.

Gufranî der ki;

Ne pek ileri git, ne ensede kal
Ne methin yazılsın, ne de zemme dal


Bunun sağlanabilmesi için siyasilerimiz mutlaka yumuşak üslup kullanmalıdır. Sertlik, insana puan kaybettirir.

Unutmamak gerekir ki, önde koşan ve tedbirsiz konuşan yorulur, arkada kalanlar da siyaset koşusunda geri kalır.

Malumdur ki insan, haysiyetini düşünerek hareket ederse, hürmete layık olur.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


Siyasetçi ülkenin yararına projeler üretmeli, bunu yaparken de hür iradesini kullanmalı ve hiç kimseden emir almadan yerine getirmelidir.

Çünkü kişinin hürmeti de, zilleti de kendi elindedir. Müspet icraatlar alkışlanır, yıpratıcı, huzur bozucu konuşmalar yapanlar da yerilir.

Bir atasözümüzde ifade edilen; "Yağmur yağar taş üstüne / Her ne dersen baş üstüne" anlayışından mutlaka uzak durulmalı ve siyasi kişiler asla, ülkemizde olduğu gibi, ilahlaştırılmamalıdır. 


Hemen belirtelim ki, adil davranmayan, liyakata önem vermeyen liderlere boyun eğmek, insan şahsiyeti ile bağdaşmaz.

Haksızlık yapan her kim olursa olsun, ona itaat de edilmez. Yani nefsimize değil, itaatimiz sadece Allah'a olmalıdır.

Merhum Mehmet Akif der ki;

Evet bütün beşerin hakkıdır beka emeli,
Fakat bu hakkı ne taştan ne leşten istemeli.


Elbette ki siyasette, bir yerlere gelme arzusu vardır. Ancak bu bu arzuyu gerçekleştirmek, yan yollara sapmadan yerine getirilmelidir.

Zira insan, ancak son yaptığı ile anılır. Daha önce yapılanlar unutulur, belleklerden silinir.


İnsan her türlü işinde mahir, karakteri sağlam ve soylu, çalışmalarında da samimiyet olmalıdır.

Bu çalışmalarda Allah sevgisi ön planda tutulmalıdır ki, millet yapılan işlerden müstefit olsun.

Taşlıcalı Yahya der ki;

Bir iş et kim görüp erbâb-ı hüner,
Rahmetullâhi aleyhi diyeler.


Nefretle anılmayalar. Herkes işini düzgün yaparsa, toplum da düzene girer.

Bu işin asıl sorumluları siyasilerdir. Çünkü onlar kendilerini disipline ederse, her taraf gülşen olur.

Aksi halde siyaset bahçesi tarumar olur, ülke viran olur. Geçici bir dünya için, insanlar muhteris olmamalı, tam aksi hoşgörülü olmalıdır.

İtici bir tavra girmemeli, gülüşünde samimiyet olmalıdır. İşte o zaman sahili selamete ulaşmak mümkün olur.


Bunu bir türlü yapamadığımız için, siyasi tâğûtların, tiranların baskılarından kurtulamıyoruz, inleyip duruyoruz.

Liderlere akıl almaz, bir nevi, tapınma görüntüleri, cahiliye döneminde bile olmamıştır.

Aradan asırlar geçti, maalesef bizler hâlâ akıllanmıyoruz. Onun için tiranları, tâğûtları, firavun meşreplileri başımızdan atamıyoruz.

İnim inim inlemeyi yeğliyoruz. Şaşkınız, şaşkın.


Kalın selametle.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU