Sihirli değnekli, her şeyi bilen dahiler!

İsmail Çetin Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Pixabay

Haber kanallarına her akşam göz atmayanımız yoktur. Ülkemizde ve dünyada meydana gelen sıcak olaylar hakkında bilgi sahibi olmak, detayları öğrenmek, fikir sahibi olmak; uzmanların(!) yorumlarını dinlemek için ekran karşısına geçiyoruz.

Yorumcuların bazılarının uzmanlık alanında yorumlarını dinlerken kafanızda oturanlarla aynı paralelde olmasa bile sizi bilmediğiniz bir konuda fikir sahibi yapmaya yetiyor.

Zaten bir kişinin her alanda uzman olmasının mümkün olmadığı gerçeğiyle hareket ettiğimizde şahsınızdaki yetersiz veya olmayan fikirleri tamamlamak adına uzmanları dinleme gereksinimi duyuyorsunuz.

Buradan hareketle, haber kanallarını 'zap' yaparak göz gezdirecek olursanız -ki gezdiriyorsunuzdur-  dikkat ederseniz hep aynı kişilerin yer aldığını göreceksiniz.

85 milyon kişinin yaşadığı ülkemizde her gece aynı kişilerin ekranda olması ülkemizin ne kadar kısır bir döngüde yönetildiği ve çok kısır bir muhalefet olduğunu gözler önüne seriyor.

İktidar kanallarında iktidara, muhalefet kanallarında muhalefete yapışkanla yapışmış kişilerden başka kişileri çıkarmak yasakmış, sanki 'bu kişilerden başka bir kimseyi çıkarmayınız' diye ayet inmiş gibi hareket ediliyor.

İşin en vahim tarafı da bu kişilerin uzmanlık alanlarının çok geniş ve sınırsız olması!

En önemli kısmı ise değneği eline alıp meydana fırlayan yorumcu; bir görüntü, harita veya bir fotoğraf karşısında hep aynı değnekle magazin, siyaset, sosyal konular, tarım, savaş, denizcilik, petrol, her türlü hastalıklar ve tıbbi konular, dini konular vs. aklınıza hangi konu gelirse gelsin masaya yatırıp irdeleyip, fikir beyan ediyor.

Bozulmayan bu karelerdeki dahi hiçbir yorumcuda, "Ben bu konuda fikir beyan etmeyeyim. Uzmanlık alanım değil" demiyor. Bu şekilde toplum mühendisliği sisteminin çarkları muazzam bir şekilde döndürülmeye devam ediyor.

Lakin kazara bu karenin içine konusunda uzman, gerçekleri ortaya koyan, çarklara çomak sokan bir akil düşerse bilin ki yandı. Ama sadece yanan o olmuyor. Yorumcular panikliyor. Sunucu ne yapacağını şaşırıyor. Çıkar yolu aniden reklama gitmekte buluyor.

Bu karelerin tek amacı bağlı bulunduğu, taraf olduğu fikri, doğru veya yanlışa bakmadan savunmaktır. İktidar yorumcularına göre, ülke güllük gülistanlık, muhalefet yorumcularına göre ise tam tersi savunuluyor. 

Velevki bir konuda muhalefet olumlu bir fikir ortaya koyarak ülke hayrına bir işe imza atacak. Sırf bu fikir iktidar kanadından çıkmadığı için çürütmek adına toplumun aklıyla dalga geçerek, her şeyi yapan yorumculara da şahit olduğumuzun altını çizerim. Aynı durumun tersi de yaşanabiliyor. 

Kısacası bu kurgulanmış kareler yorumcu değil, fikri sabit ve bu sabit fikirleri halkımıza empoze etmeye çalışan fakat anlık çıkar uğruna uzun vadede ülkemize çok büyük zarar veren zihniyetlerdir.

Doğru ve ülkemize faydalı olacak şekli ise şahsi menfaatleri ülke menfaatlerinin arkasına yerleştirerek ortak akılla, ortak paydada, doğruda buluşmaktan geçiyor.

Bu yaklaşımlarda birlik ve beraberliğimizi sağlayarak, huzur içinde yaşamamıza katkı sağlayacaktır. 

Yarınlarına sahip çıkmak isteyen, vatanını seven bir yorumcu, doğruya "doğru", eğriye "eğri" demesini bilmelidir.

Şayet gerçekleri söylemekten imtina ederek, 'bir yerler rahatsız olacak' korkusu ile konuşursa -yani taraflı olursa- işte o zaman ağzından çıkan her harfin altında çocuğu veya torununun kalacağını çok iyi bilmesi gerekir.

Medya gerçekleri ne kadar ortaya koyarsa aynı doğrultu da ülkemiz de o kadar iyi yönetilir.

Şahsi çıkarlarını öne koyan zihniyetler istediği an istediği atı oynatamaz, her istediğini yapamaz hale gelir. Hal böyle olunca geleceğe umutla bakar, yarınlarımızı da garanti altına alırız.

Zaten yorumcu demek pozitif veya negatif manada eleştiren demektir. Ekranlarda izlediğimiz yorumcuların bazıları bir tarafı devamlı negatif eleştiren, bir tarafı da hep öven ve hatalarını külleyen bir zihniyetle hareket ediyor.

Televizyondaki kurgulanmış karelerin yorumculuktan anladıklarının; "at gözlüğünü tak, daima tek tarafı negatif yüklenerek eleştir, taraf olduğun kısım ise yanlış da yapsa, hatada yapsa, ülkeyi zifiri karanlığa da sürüklese hep pozitif konuş, sakın ha olumsuz tek kelime söz etme" olduğu açık ve seçik ortada. 

Ne yazık ki ülkemizde bu anlayış hâkim olduğu için yerimizde sayıyor ve bir arpa boyu dahi yol alamıyoruz.

Ne zaman ki hatalarımızı kabul eder, gerçekleri ortaya koyarak hatalarımızla yüzleşmesini becerebilir, doğrularla hareket etmeyi öğrenebilirsek işte o zaman birlik, beraberlik ve kardeşlik ortamını sağladığımız dürüst bir toplum olur, ülkemizi muasır medeniyet seviyesine ulaştırırız.

Üstelik bu durum sadece basında değil, her alanda böyle seyrediyor. Böyle olduğu müddetçe çok kıymetli değerler kayboluyor, faydalı olacakları yerde olamıyorlar. 

Araba sürmesini bilmeyen bir kişiye sırf "benim adamım" diye imtihana dahi tabi tutmadan rastgele ehliyet verilerek kör topal arabayı götürmesine göz yumulan kaptanlardan kurtulup, hakkıyla ehliyetini almış, çok iyi araba kullanan, usta kaptanları şoför koltuğuna oturtarak hakkı teslim etmemiz gerekiyor.

Diğer taraftan bir insan her şeyi bildiğini iddia ediyor, o yönlü davranıyorsa hiçbir şey bilmiyor demektir.

İşte ekranlarda izlediğimiz bazı zihniyetler de perçinlercesine yazdıklarımı doğruluyor. 

Üniversitelerimizde konusunda uzman, dünyaya meydan okuyacak birçok hoca, farklı yerlerde konusunda uzman çok kıymetli, çok zeki, şahsi menfaatini unutmuş değerli bilim adamlarımızı ekranlara çıkarmak ülkemizi her daim ileri götürüp, daha çok fayda sağlayacağı, toplumu doğru bilgilendireceği, yanlış hareket edenlerin yanlışını göreceği kanaatindeyim. 

Artık bir şeylerin değişmesini istiyorsak dengede tutarak ortada konuşan kişilere kulak vermek zorundayız.

"İstediğimiz şekilde konuşur, bizim duymamız gerekeni söyler, bir yerleri rahatsız etmeyen bir dil kullanır" diyen zihniyetlerle hareket ederek, programlara imza atmak ülkemizi uçurumun eşiğine götüreceği gibi, koskoca pembe tablolarla sonun başlangıcını hazırlamış oluruz. 

Yarın saçımızı, başımızı yolmamak için adaletle, hakkaniyetle, empati yaparak hareket etmemiz şart ve kaçınılmaz olmuştur. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU