Rusya'nın Ukrayna işgali ve sistem krizi: Sembolik kurumları harekete geçirebilmeye ilişkin farklı senaryolar

Memmed İsmayılov Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünya uluslararası hukukun en nitelikli ihlali ile karşı karşıya kalmaktadır.

Uluslararası barış ve güvenliği korumak için yetkilendirilmiş olan Birlemiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) daimi üyelerinden biri olan Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde bağımsız ve egemen bir devlet olan Ukrayna'ya yönelik tam ölçekli bir işgal başlatmıştır.

Bununla da Rusya uluslararası hukukun en temel ilkeleri olan iç işlerine müdahale yasağı, toprak bütünlüğü devletin egemenliği ilkeleri ile aynı zamanda jus cogens (buyruk kurallar) kural niteliğinde olan kuvvet kullanma yasağını açık bir şekilde ihlal etmiştir.

Yukarda Rusya'nın BMGK'nin daimi üyesi olmasına işaret etmemiz, bu işgalin esasında bir sistem krizi olduğuna işaret etmektedir.

Zira Ukrayna da dâhil 193 devlet BM üyesidir ve bu devletler kendi güvenliklerinin sağlanması yetkisini BM ana organlarından biri olan Güvenlik Konseyi'ne devretmişlerdir.

Bugün gelinen noktada ise dünya kendi güvenliklerini sağlamakla görevlendirilmiş olan BMGK'nin daimi üyelerinden biri olan Rusya'nın Ukrayna'yı işgalini izlemektedir.

Bu çerçevede aşağıda dört farklı soru çerçevesinde bu işgale yönelik farklı senaryolar üzerinde durulacaktır.


Rusya Ukrayna'ya yönelik işgalini neden "özel operasyon" olarak adlandırdı?

İşgale "özel operasyon" adının verilmesi onun uluslararası nitelikte bir savaş olmadığı anlamına mı gelmektedir? 


Rusya bu işgale meşru bir zemin kazandırmak amacıyla ilk önce kendi güvenliğini Ukrayna'nın güvenliği ile ilişkilendirme yoluna gitmiştir.

Bu bağlamda Rusya, Ukrayna'nın Batı'ya ve NATO'ya gittikçe yaklaşıyor olmasını ve bundan dolayı Rusya'nın güvenliğinin tehlike altında olduğu gerekçesini öne sürmüştür.

Ayrıca Moskova yönetimi yine Batı ve NATO'ya istinat ederek bu güçlerin Rusya'yı kendi sınırlarına kapatmak istediğini ifade etmiştir.

Rusya'nın bir diğer gerekçesi Batı ülkelerinin Ukrayna'nın iç işlerine müdahale ederek Rusya karıştı güçleri iktidara getirmesidir.

Rusya'nın buraya kadar olan gerekçeleri meşru zeminden yoksun olmakla birlikte Rusya'ya yakın olan çevreler bakımından sempatik bir değer ifade etmektedir, ancak bu argümanlar işgali meşrulaştırabilmek adına yeterli değildir.


Bunlara ek olarak Rusya, Ukrayna hükümetinin "antidemokratik" olduğunu ve insan hakları ihlalleri yaptıklarını hatta ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin, Rusya sınırında nükleer silah sahibi bir Ukrayna oluşturmaya çalıştıkları gibi iddiaları öne sürmüştür.

Bununla da Rusya meşru müdafaa hakkı, uluslararası insan hakları ve çatışmanın başlaması halinde uluslararası insancıl hukuka yönelik hareket geçtiğini göstermek amacıyla sözde meşru bir zemin oluşturmaya çalışmıştır.

Buraya kadar aktardıklarımız Rusya'nın güvenlik merkezli gerekçelerini oluşturmaktaydı.

Ancak Rusya daha da ileri giderek Ukrayna'nın geleneksel olarak Rusya'nın bir parçası olduğu ve bu bağlamda Rusya'ya ait olması gerektiğine de işaret etmektedir. 


Rusya bu sözde gerekçelerinin ardından "Donetsk Halk Cumhuriyeti" ve "Luhansk Halk Cumhuriyeti"ni bağımsız devletler olarak tanımış ve daha sonra bu devletlerin daveti ile bu bölgeye "barış gücü" adı altında asker göndermiş, ardından ise çok daha büyük çaplı bir askeri saldırı takip etmiştir.

Rusya bu işgalini, sözde cumhuriyetlerin "meşru müdafaa" mücadelesine yardım talebine dayandırmaktadır.

Rusya'nın Ukrayna'daki yönetimi "antidemokratik" olarak adlandırması ve sona erdirilmesi gerekliliğini vurgulaması da hukuken temelsizdir.

Rusya'nın yukarıda aktardığımız sözde meşru gerekçeleri ve ardından başlattığı işgalini "özel operasyon" olarak adlandırmasının iki nedeni olabilir.

Bunlardan ilki gerçekleştirdiği saldırının kuvvet kullanma yasağına aykırı olmadığı ve meşru savunma hakkına dayandığı algısını oluşturmaktır.


Rusya'nın bu işgale "özel operasyon" adını vermesinin diğer bir nedeni ise uluslararası hukuk bağlamında bir savaş olmadığını gösterme çabasıdır.

Zira uluslararası hukuk bağlamından olmayan bir savaşa uluslararası insancıl hukukta uygulanamayacaktır.

Ancak uygulanan günümüz uluslararası hukukuna göre, iki devlet arasında devam eden yoğun ve etkin silahlı çatışmalar, taraflar aksini iddia etmedikçe uluslararası nitelikte bir savaştır.

Diğer bir ifadeyle çatışan taraflardan biri ya da her ikisi çatışmaların savaş olmadığına yönelik bir açıklama yapmadığı sürece çatışmalar mevcut uluslararası hukuka göre savaş olarak kabul edilecektir.

Ayrıca, günümüz uluslararası hukuku bir çatışmanın savaş olarak kabul edilebilmesi için savaş ilanına da gerek duymamaktadır.

Dolayısıyla Rusya'nın Ukrayna'ya yönelik işgali kuvvet kullanma yasağının açık bir ihlalini teşkil etmektedir ve bu bağlamda uluslararası insancıl hukukun tüm kuralları bu işgal bakımından uygulanabilmektedir.


Ukrayna'nın güvenliğini temin etmek için NATO'ya gerek var mı?

NATO dışında başka hangi etkili önleme başvurulabilir?

Bir devletin başka bir devleti işgali hem uluslararası hukuka karşı suç hem de uluslararası hukuk kurallarına göre suçtur.

İşgal uluslararası hukukun jus cogens (buyruk kural) kuralı olan kuvvet kullanma yasağının açık ihlalidir.

Kuvvet kullanma yasağı jus cogens kural niteliğinde olduğu için meşru savunma hakkı ileri sürülerek bir devletin başka bir devleti işgali bir hukuka uygunluk nedeni olarak ileri sürülemez.

İşgale maruz kalan devlet ise uluslararası hukukta hem örf-adet kuralı değeri kazanmış hem de Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51'inci maddesinde düzenlenmiş olan meşru savunma hakkı bağlamında hem bireysel hem de ortak meşru savunma hakkına sahiptir.

BM Antlaşması'nın 51'inci maddesi aşağıdaki şekildedir:

Bu Antlaşmanın hiçbir hükmü Birleşmiş Milletler üyelerinden birinin silahlı bir saldırıya hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkına hale getirmez.


BM Antlaşması'nın bu hükmünde geçen, "…bu üyenin doğal olan bireysel ya da ortak meşru savunma hakkı…" ifadeleri dikkatle incelendiğinde BM Antlaşması'nın BM üyesi devletler için meşru müdafaa hakkını doğal bir hak olarak verdiğini açık bir biçimde görmek mümkündür.

Daha açık bir ifadeyle BM Antlaşması'nın 51'inci maddesi BM üyesi devletlere Güvenlik Konseyi'nden bağımsız olarak bireysel ortak meşru ve meşru müdafaa hakkı tanımaktadır.

Ortak meşru savunmadan kasıt ise saldırıyı önlemek için başka devletlerden askeri yardım talebinde bulunabilmektir.


Bu bağlamda Ukrayna'nın güvenliğinin sağlanması bakımından NATO'ya üye olması gerekmemektedir.

BM üyesi olan Ukrayna BM Antlaşması'nın 51'inci maddesinden kaynaklanan meşru savunma hakkını kullanarak diğer devletlerden askeri müdahale yardımı isteyebilecektir.

Diğer bir ifadeyle Ukrayna'nın NATO'ya üye olmaması NATO üyesi olan ya da olmayan devletlerin Ukrayna'ya silahlı kuvvet kullanılması dâhil diğer askeri yardımların yapılabilmesine engel teşkil etmemektedir.

Zira hem NATO üyesi devletler hem de Ukrayna evrensel bir örgüt olan Birleşmiş Milletlere üye ülkeleridir ve bu bağlamda BM Antlaşması'nın sağladığı ortak meşru savunma hakkı çerçevesinde Ukrayna'ya askeri kuvvet kullanılması dâhil diğer yardımları sağlayabileceklerdir.

Görüldüğü üzere uluslararası hukuk dünya devletlerinin Ukrayna'nın NATO üyesi olmamasından dolayı Ukrayna'ya askeri müdahale edemeyiz tezinin yalan olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.


BM Güvenlik Konseyi Rusya'ya karşı askeri kuvvet kullanılması dâhil başka yaptırımlarda buluna bilir mi?

BM Güvenlik Konseyi'nin yaptırım uygulayamaması halinde BM Sistemi nasıl bir çözüm sunmaktadır?

Rusya'nın işgalinin en önemli nedenlerinden biri de Güvenlik Konseyi karar mekanizmasının niteliği ve etkisizliğidir.

BM üyesi devletler kendi güvenliklerinin temin edilmesi için güvenliğe ilişkin yetkilerini Güvenlik Konseyi'ni devretmişlerdir.

Görevi uluslararası barış ve güvenliği korumak olan Güvenlik Konseyi'nin niteliğinden dolayı dünya devletleri Rusya'nın Ukrayna'yı işgaline sadece seyirci kalmaktadırlar.

Toplam üye sayısı 15 olan Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri olan ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa'nın her birine karar tasarılarını tek başlarına veto etme yetkisi verilmiştir.

Bu durum, bu devletlerin her birinin bir karar tasarısını tek başına engelleme hakkına sahip kılarken, diğer yandan bir karar alınabilmesi için bu beş ülkenin aynı yönde hareket etmesinin gerektiği de görülmektedir.

Bunun çoğu kez işleyememesi, barışı koruma sisteminin büyük oranda başarısız olmasına yol açmıştır.

Dolayısıyla Ukrayna'nın işgali bağlamında, daimi üyelikten dolayı Rusya'ya karşı Güvenlik Konseyi harekete geçemeyecektir.

Ancak bu durum BM sisteminin tamamen işlevsiz kaldığı anlamına gelmemektedir.

Zira BM sisteminde Güvenlik Konseyi'nin barışı korumak için karar alamadığı bu tür durumlarda diğer bir ifadeyle Güvelik Konseyi'nin işlevsiz kaldığı bu tür durumlarda BM Genel Kurulu, Kore Savaşı örneğinde olduğu gibi "barış için birlik" yöntemi ile bir karar alarak, Rusya'ya karşı devletleri harekete geçirerek bazı yaptırım önlemleri uygulamalarını tavsiye edebilir.

İşgali durdurmak bakımından Ukrayna için en pratik "uluslararası yöntem" ne olabilir?


Yukarıda anlatılanlardan hareketle Ukrayna için en pratik yöntem BM Antlaşması'nın 51'inci maddesinin sağladığı ortak meşru müdafaa hakkı olacaktır.

Zira BM Antlaşması'nın sağladığı meşru müdafaa hakkı doğal bir hak olduğu için saldırıya maruz kalan devlet Güvenlik Konseyi'nin herhangi bir kararına ihtiyaç duymaksızın BM üyesi diğer devletleri ortak meşru savunma çerçevesinde yardıma çağırabilecektir.

Bu türden bir yardıma Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinin veto yetkisini kullanarak engel olmaları da mümkün değildir.

Diğer bir ifadeyle Ukrayna ister BM Genel Kurul kararı olsun ya da olmasın, BM Antlaşması'nın sağladığı meşru müdafaa hakkı çerçevesinde diğer devletlerden savunma amaçlı silahlı kuvvet kullanılmasına yönelik yardım talebinde bulunabilecektir.

Nitekim BM Antlaşması'nın sağladığı meşru müdafaa hakkı vasıtasıyla herhangi bir BM kararına gerek olmadan NATO ülkeleri dâhil diğer bütün ülkelerin Ukrayna'ya askeri yardım başta olmak üzere uygun gördükleri diğer yardımları yapabilmeleri mümkün olacaktır.

Ayrıca, ortak meşru müdafaa hakkının uygulanması Rusya'ya hâlihazırda uygulanan ekonomik nitelikli yaptırımlardan daha caydırıcı etki sağlayabilecektir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU