Doğrudan konuya girelim: Bu merkezler lanet birer toplama kampı.
Sınırdaki göçmen gözaltı merkezlerinin nasıl adlandırılacağına dair New York Milletvekili Alexandria Ocasio-Cortez'in Trump yönetimi için "güney sınırında toplama kampları kurdular" açıklamasını yaptığı geçen pazartesi gününden bu yana süregelen bir tartışma söz konusu. Ortaya çıkan tartışma, tarihi doğruluğu ve uygun terminoloji hususlarından retorik bir kakofoni oluşturuyor.
Godwin Kanunu üzerine mükemmel bir Wikipedia girdisi bulunurken, bu semantiğe boş yere yüzlerce kelime harcamak için bir neden göremiyorum. Vaziyetin Martin Niemöller şiirinin 2019 remix'i olduğuna varıncaya kadar farklı yorumlarda bulunabiliriz, kolektif suçluluğumuz söz konusu olduğunda, en baskın soru "toplama kampları" sözleri sarf edildiğinde müthiş derecede rahatsız olmamız gerekip gerekmediğidir. Hükümetin işlediği suçlara müsamaha gösteren kamusal ilgisizlik düşünüldüğünde, cevap evet.
Çok açık olmak gerekirse: Bu konudaki kat'i gerçeklerin hiçbiri tartışılmaya hazır değil. Göçmen gözaltı merkezlerindeki insanlık dışı koşullar İç Güvenlik Bakanlığı Genel Müfettiş Dairesi tarafından teyit edildi. New York Times’a göre, resmi hükümet bulguları “sadece ayakta durulabilecek hücreleri, duş ve sıcak yemek erişimi olmayan çocukları, serbest bırakılmak için umutsuzca feryat eden tutukluları" gösteriyor. Bunların hepsi, bahsi geçen duygusal dehşete dair hiçbir şey söylememektir.
Ayrıca, ABD hükümetinin, çocukları ebeveynlerinin kucaklarından koparıp kafeslere koyduğu da tartışılmaz bir gerçek. Devletin fonları, sevgiye bir gün tekrar kavuşma kaygısının ıstırabına genç narin zihinleri hapsetmek için kullanılıyor. Bu kader, Bonibonla kaplı bir top oyun havuzunda gerçekleşmiş olsa dahi yine bir psikolojik kabus olarak kalabilir. Ancak elbette, dışkıyla lekeli olduğu söylenen beton zeminlerde kırılan kalplere hiçbir faydası yok.
Şartların "toplama kampı" terimini geçerli kılıp kılmadığını merak etmek yerine, ülkece bundan rahat olup olmadığımızı, daha da önemlisi işleri doğru biçimde nasıl yapabileceğimizi kendimize sormamız lazım. Gerçekten, Amerika, ruhumuz hangi cehenneme kayboldu? Umarım yakında buluruz. Bu sadece, kimsenin bizi bu karmaşadan kurtaramayacağının gerçekliğini fark ettiğimizde mümkün olacak.
Geçen hafta, Ocasio-Cortez canlı yayındayken, tutucu muhafazakar zihniyetin yersizliği bir kez daha gözler önüne serildi. Meclis'teki en kıdemli üçüncü Cumhuriyetçi Milletvekili, Wisconsin Temsilcisi Liz Cheney, Twitter'dan ve ayrıca bir basın konferansıyla yanıt verdi. Bunun "model değil... gerçek Kongre" olduğu beyanı öncesinde, "ABD'nin herhangi bir şekilde Holokost paralelinde bir faaliyet yürüttüğü iddiası tamamen saçmalık" ifadesini kullandı. MSNBC'nin "Meet the Press Daily" programında ise Chuck Todd, Ocasio-Cortez'in yorumlarını gözaltındakilere "büyük bir kötülük" diye nitelendirerek kendi "cık-cık-genç-hanıma-bakın" azarını yayımladı.
Todd, "Hükümetimizin göçmenleri gözaltına almasını, bakış açınıza göre, birçok şekilde yorumlayabilirsiniz" dedi. "Bu belki milletimiz için bir leke, diğerlerine göre elzem bir kötülük, belki de savunulmaz bir durumun ele alınması. Peki ne olarak adlandıramayacağınızı biliyor musunuz?"
Bu tartışma bütünüyle ahlaki zekamıza yapılan "büyük bir kötülük". Toplama kampı tartışması, işlerin "o kadar kötü", yani "Holokost kadar kötü" olup olmadığına ilişkin. Göçmen gözaltı merkezlerinde zorunlu çalıştırma ya da rutin idamlar yok, ancak ahlaki acımasızlıkların gerçekleşmesi için gaz odaları gerekmiyor. Neyin “daha kötü” olduğunu tartışmak, göreceliğin kaygan bir eğiminden ibaret. Bu kaygan zemin doğruca, Hitler'in hayaletine tüm bunları tartmasını isteyebileceğimiz cehenneme gidiyor. İnsanoğlu hayatta kalmak için temel ihtiyaçlarından yoksunken bizim şu ana kadar yaptığımız şey kenarda bekleyip izlemekten ibaretti: O kadar kötü, hep öyleydi, ve kelimelerin anlamlarıyla giriştiğimiz tokat yarışını sürdürürsek daha da kötü olacak.
Eğer bunun sorumluluğunu pay edeceksek, aslan payının sahibi Trump yönetimi olurdu. Ayrıca Liz Cheney ve Chuck Todd gibi lafı dolandıran korkaklar arasında bölüştürülecek ağır bir porsiyon daha var. Ancak hepimiz, krizin doğmasına sebebiyet veren ve devam eden statükonun korunması haline katkıda bulunuyoruz. Oda sıcaklığının ayarlanmasındaki istatistiksel bakımdan önemsiz rolünüzün sorumluluğunu yüklenin ve umutsuzluk karşında eylemselliği seçmekte ısrarcı olun. Gerçek hayatta ve internette sesinizi yükseltin. Kongre'deki milletvekillerinizle iletişime geçin ve bu konuyu önceliklendirmeleri gerektiğini onlara bildirin. Yapabiliyorsanız bağışta bulunun -bağış için RAICES'i öneririm -, yerel bir protestoya katılın ya da kendiniz bir tane tertipleyin.
İkinci Dünya Savaşı dönemi Almanya'sının cürmünü bizden uzaktaki "kimselere" yüklemek kolay, ancak hiçbir şey yapmazsak, biz de aynı kınamanın muhatabı oluruz. Güney sınırındaki göçmen gözaltı merkezlerini nasıl adlandırdığınız gerçekten umrumda değil, ancak benim gözümde hepsi lanet birer toplama kampı ve bundan dolayı hepimiz suçluyuz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik
© The Independent