1877-78 Osmanlı-Rusya Savaşı'nda Hobart Paşa, ordunun mevcut durumunu gözden geçirmesi için Tuna'ya gönderilmişti.
Hobart, Tuna Nehri'nin savunmasını incelediğinde büyük bir hayal kırıklığı yaşadı; çünkü kibir, ihtiras ve cehaletin Osmanlı subaylarını esir aldığını görecekti:
Kısa zamanda anladım ki Türk denizcisinin deneyimi ve hamurundaki eşi bulunmaz nitelikler gerektiği gibi kullanılsaydı, bu geniş nehir ağzını savunmak için çok şeyler yapılabilirdi. Fakat ne yazık! Bu nehirde en yüksek komuta makamında bulunanların tam bir keçi inadı ve bağışlanmaz bir cehalet içinde izledikleri hareket hattının Majesteleri Sultanın görüşlerinden aksi yönde olduğunu anladım.
(Hobart Paşa'nın Anıları - İşbankası Kültür Yaınları)
Türk subayları, Hobart Paşa'nın, belki de savaşın gidişatını değiştirecek ve Rus ilerleyişini durdurabilecek önerilerini hiçbir şekilde dikkate almadı.
Tüm bu hatalar yetmezmiş gibi Türk Subaylarının Hobart'ı küçümsemeleri muhtemelen karşılarındaki çılgın adamın kim olduğunu bilmemeleri ile ilgiliydi.
Hobart, Türk subaylarına sadece kim olduğunu göstermek adına Tuna Nehri'ne bir yarma hareketi gerçekleştirecek ve koca Rus ordusunun içinden yalnızca bir gemi ile geçecekti.
Hobart hem Türk hem de Rus askerlerinin şaşkın bakışları arasında; Rus topları ve deniz mayınlarıyla alay edercesine başarılı bir yarma hareketi gerçekleştirdi. Ardından Rus donanmasına kök söktürmek için Karadeniz'e doğru yol aldı.
Hobart Paşa'nın inanılması güç hayatını Kansu Şarman, İşbankası Kültür Yayınlarından çıkan "Hobart Paşa'nın Anıları" isimli eserle okuyucunun dikkatine sundu; konuyla ilgili daha önce Giritli Aziz Efendi'nin yayınladığı küçük bir risale dışında herhangi bir Türkçe kaynak bulunmaması ise oldukça üzüntü verici bir durum.
Şarman'ın çalışması ise tüm boşlukları dolduracak nitelikte olması bu üzüntüyü unutturmaya yetiyor.
Hobart Paşa'nın evrak-ı perişanı
1 Nisan 1822 senesinde İngiltere'de dünyaya gelen Hobart Paşa, soylu bir aileye mensuptu.
Kraliçe'nin donanmasına katıldıktan sonra Güney Amerika kıyılarında köle ticaretine engel olmak üzere vazifelendirildi.
Hobart Paşa, her ne kadar köle tacirlerine karşı destansı bir mücadele verse de köleliğe yaklaşımı tartışmaya açıktı.
Hobart bir yandan gemilerde telef olan siyahi insanlara üzülürken öte yandan onların Beyazların medeniyetine köle olmalarını kurtuluş olarak görüyordu:
"Afrika'da iki kabile arasında hemen her gün gibi savaş çıkar ve iki taraf da esir alırdı. Bu esirlerden yemek için yeterince körpe olmayanlar deniz sahiline götürülerek köle tücarralrına satılıyorlardı. Köle için tacirlerin hazırladığı tahta barakalar vardı.
…
Sonunda bir kısmı yüklenecek tekne gelince köleler cinsiyet ayrımı yapılmadan kum torbaları gibi ambara atılır ve köle taciri Brezilya'ya yelken açardı. Eğer Yolda bir İngiliz savaş gemisi sık sık olduğu gibi peşine düşerse canlı yükün bir kısmı küpeşteden denize atılırdı. Köle taciri böyle yapmakla İngiliz kruvazöründeki subayların boğulmaya terk edilen insanlardan dehşete düşüp onları toplamak için hız keseceğini ve kaçma şansının artacağını düşünürdü.
…
Siyah ırk hakkındaki sözlerimin yanlış anlaşılmasını istemem. Tanrı'nın bu ilginç yaratıkları ne amaçla yarattığı hususunda fikir yürütmeye kalkmayacağım. Sadece kendi kişisel tecrübeme dayanarak siyah adamın Kuzey ve Güney Amerika'da kendi perişan ülkesinde olabileceğinden daha mutlu ve bilgi sahibi olduğunu savunuyorum."
(Hobart Paşa'nın Anıları – İşbankası Kültür Yayınları)
Hobart'ın kişisel görüşü böyle olsa da genç denizci subayı, Brezilya sahillerini köle tüccarlarına dar edecekti.
Hobart; şöhret ve ganimet hırsıyla ardı ardına köle gemileri ele geçirir ve üstlerine yeteneklerini sergilemeye başlar.
Her şey bir denizcinin hayalindeki gibi giderken Hobart, Demerara'nın İngiliz Valisinin kızına âşık olur.
Beş parasız ve rütbece düşük bir subayın, Valinin kızının peşine düşmesi bölgenin elit kesiminin tepkisine neden oldu.
Kızın eski sevgilisi Hobart'a saldırınca gözü kara denizci Hobart, bu aşığı ayaklarından vurarak yaralar.
Tüm bu gelişmeler üzerine bizzat Vali, Hobart'ın karşısına çıkarak ondan kızının peşini bırakmasını ister.
Hobart hem maddi durumunu hem de maceracı hayatını göz önüne alarak valinin kızıyla münasebeti keser, ama bunu ne vali istediği için ne de korktuğu için yapar.
Önünde maceralarla dolu bir okyanus varken Hobart evlenecek bir kişi değil. Valinin kızının bir sonraki sene Hobart'ın ayağından vurduğu eski sevgili olmasını gülerek anlatmaktadır.
ABD İç Savaşı ve Hobart
İngiliz Donanması savaşta olmadığı zamanlarda deniz subayları yarı maaş verilerek açığa alınıyordu. Bu süreçte isterlerse ek iş yapabiliyorlardı.
Hobart, işsiz kaldığı dönemde ABD İç Savaşı yaşanıyordu. Kuzeyliler güçlü donanmalarıyla Güneylilerin sahillerini ablukaya almıştı. Bu tür ablukaları ancak çılgın denizciler yararak bölgeye malzeme götürüyordu.
Hobart bu türden korsanlıkların aranan ismiydi. Kısa süreli bir araştırma yaptıktan sonra güney sahillerine kadın korsesi ve diş fırçası satmaya karar verdi.
Silah veya insani yardım malzemelerinin aksine ilginç bir tercihte bulunan Hobart, tercihinde yanılmamıştı ve bu ticarette büyük bir kar elde etmişti.
Kuzeylilerin donanması ile oyun oynayarak defalarca abluka yaran Hobart, Güneylilere adeta can simidi olmuştu.
Bu ticaretin karşılığında o dönemde paradan çok daha değerli olan bol miktarda pamuğu ABD'den çıkartmayı başarmıştı.
Gerçek vatanı saydığı Osmanlı'ya katılıyor
Hobart, ABD İç Savaşı sonrasında yeni bir macera için bu kez Yunanlılara yardım etmek üzere Girit'e gitmeye kararlıydı.
Osmanlı'da üst düzey devlet memurluğu görevi yürüten ağabeyi, kardeşinin bu maceradansa Osmanlı saflarında olmasını isteyerek onu Osmanlı'nın Kudretli Hariciye Nazırı Fuat Paşa ile tanıştırdı.
Hobart ise sadece ağabeyini kırmamak ve meşhur İstanbul'u görmek üzere bu görüşme teklifini kabul etti.
Görüştüğü kişinin kim olduğunu dahi tam olarak bilmeden Fuat Paşa'nın huzuruna çıktı.
O dönemde İngiliz subayları Osmanlı donanmasına müşavir olmak için tabir-i caiz ise birbiriyle yarışıyordu.
Birçok üst düzey rütbeli İngiliz subayı bu makam için araya insanlar sokuyor ve başarılarını Sultan'a ulaştırmaya çalışıyordu.
O sıralarda "Girit İsyanı" Osmanlı için en büyük problemdi; çünkü Yunanlılar abluka yararak Girit'e erzak taşıyordu.
Bu da isyanın uzayıp gitmesine neden oluyordu. Hobart, belki de yaşayan en büyük abluka yarma uzmanıydı ve kaderin cilvesi, Fuat Paşa'nın karşısında bulunuyordu.
Fuat Paşa, Hobart'ın abluka sorunu ile ilgili görüşlerini büyük bir hayretle dinledi.
Fuat Paşa, Hobart'tan kısa bir süre daha İstanbul'da kalmasını rica ederek görüşmeyi bitirdi.
Birkaç gün sonra Hobart'a yüklü bir maaşla Osmanlı donanmasına katılmasını istedi. Hobart teklifi kabul etti.
Girit'e gittiğinde durumu kısa sürede kavradı ve Yunanlılarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayarak abluka yarma sorununu kısa sürede çözdü.
Hobart'ın Osmanlı donanmasında yarattığı mucizeler İngiliz donanmasının tepkisini çekti. Amirallik Dairesi Yönetim Kurulu'ndan bir üye Hobart'a derhal Osmanlı ordusundan istifa ederek ülkeye dönemsini emrediyordu.
Hobart, hayatı boyunca böyle emrivakilerden nefret etmişti. Hele ki tehditle sindirilemeyecek kadar çılgın birisiydi. İngiliz donanmasının bu ihtarına aynı sertlikte cevap verince İngiliz ordusundan ihraç edildi.
Sonraları Osmanlı donanmasında öyle büyük zaferler elde etti ki İngilizler böylesi büyük bir komutanı orduya geri alacaktı; ama Hobart ömrünün sonuna kadar Osmanlı'ya hizmet etmeyi tercih etti.
Hobart öylesine büyük işler yapıyordu ki savaş tarihinde eşi benzerine az rastlanacak cinstendi. 1877-78 Rus Harbi'nde Ruslar neredeyse Karadeniz'e gemi indirememesinin nedeni Hobart Paşa idi.
Hem Sultan Abdülaziz'e hem de Sultan İkinci Abülhamid'e büyük hizmetlerde bulunan bu çılgın Paşa, tedavi için gittiği İtalya'da 19 Haziran 1886'da hayatını kaybetti.
Hobart vasiyetinde İngiltere'ye değil, gerçek vatanı olarak gördüğü Osmanlı topraklarına gömülmek istediğini yazmıştı.
Durumdan haberdar olan Sultan Abdülhamid, Necid Vapurunu göndererek Hobart Paşa'nın cenazesini İstanbul'a getirdi.
Paşanın cenazesi devlet töreni ile Haydarpaşa'daki İngiliz Mezarlığına gömüldü.
*Daha ayrıntılı bir okuma için Kansu Şarman'ın yayına hazırladığı Hobart Paşa'nın Anıları – İşbankası Kültür Yaınları isimli eser incelenebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish