Devletlerin kuruluş, idame ve yıkılmasında kabilelerin rolü ne olageldi?
Albert Hourani'nin 1991'de yayımlanan 'Tribes and State Formation in the Middle East' adlı eserde sorduğu bu soru ve benzerleri Ortadoğu'da aşiret-devlet ilişkisine odaklanan birçok araştırmacı tarafından soruldu ve cevaplanmaya çalışıldı.
Aşiretlerin iktidar ilişkilerindeki konumunun ulus-devletler çağında netleştirilmesi araştırmacıları zorlayan konulardandır.
Özellikle Körfez ülkelerinin kuruluşlarında aşiretlerin rolü bölgedeki siyasi, ekonomik ve askeri ilişkiler bağlamında tartışılan temel meselelerden oldu.
Bu yazıda ise Kuveyt'in kuruluş sürecine ve sosyal yapısına odaklanılarak "Körfez" olgusunun tarihî kökenlerine farklı bir perspektiften bakılmaya çalışıldı.
İktidarın merkezîliği ve bürokratik gücü karşısında aşiretler sosyal ve siyasi aktörler olarak varlığını koruyabilmiştir.
Devlet; hem aşiretlerin çekişme/mücadelesi ve birbirleriyle ittifakının belirlendiği bir mekan hem aşiretlerin yapısını ve davranış şekillerini etkileyen bir aktördür denilebilir.
Bu bağlamda birbirleriyle mücadeleleri ve savaşlarıyla anılan Arap kabileleri son derece dar bir coğrafyada nasıl istikrarlı bir politik sistem kurabildi sorusunun cevabını aramak ve Körfez'in tarih sahnesindeki rolünü anlamak için İngiliz sosyolog Michael Mann'in sosyal teorisinden istifade edilebilir.
Burada bir deneme mahiyetinde Kuveyt sosyal yapısının kökenleri Michael Mann'in "sosyal kafes" (social cage/caging) kavramı etrafında ele alındı.
Kafes metaforu
Son dönemin etkili sosyologlarından Michael Mann, ilk devletlerin meydana gelmesini, alüvyal veya sulamaya dayalı tarımın yapıldığı geniş coğrafi bölgelerde oluşan "kafes" etkisiyle açıklar.
Buna göre, insanlar kıtlığın yaşandığı, güvenliğin olmadığı ve gıdaya ulaşımın zor olduğu bölgelerden tarım yapılan alüvyon ovalarına veya nehir yataklarına gönüllü olarak göç etmekte ve birçok özgürlüğünü o bölgede oluşan siyasi gücün/devletin koruması altına girmek ve bölgenin imkanlarından faydalanmak için terk etmektedir.
Mezopotamya, Nil Vadisi, İndus vadisi ve Kuzey Çin'deki Sarı Nehir etrafında oluşan medeniyetler bunun örneğidir.
Yunan demokrasisinin oluşumu da yukarıdakine benzer bir "kafesleme" sürecinin ürünüdür.
Buna göre kısmen ekonomik kısmen de sürekli devam eden savaşların sebep olduğu coğrafî yoğunlaşma bir sıçramaya yol açmış ve Yunan medeniyeti ortaya çıkmıştır.
18'inci yüzyılda Avrupa'da da benzer bir süreç yaşandı. İnsanların "ulusal kafes"ler içine kısılmaya başlaması yeni bir sürecinde ortaya çıkmasına neden oldu: modern devletlerin oluşumu.
Ulusal devletler zamanla "ulus-devlet"lere dönüştü.
Michael Mann, kafes metaforunu sosyal iktidarın dört kaynağını -ideolojik, ekonomik, askerî ve siyasî- esas alarak oluşturduğu IEMP modeli içerisinde kullanmaktadır.
Bu modeli başlangıcından günümüze iktidarın tarihini incelediği 4 ciltlik 'The Sources of Social Power' (Sosyal İktidarın Kökenleri) adlı eserinde ortaya koymaktadır.
Bu dört kaynak birbiri üzerine binen sosyal etkileşim ilişkilerdir. Bunların her biri, insanın amaçlarını gerçekleştirmek için kullandığı aracı organizasyon ve kurumlardır.
Mann, bu modeli kullanarak insanlık tarihini gelişimsel olarak ele almakta ve evrimsel ve teolojik okumaları reddetmektedir.
İktidar kapasitesinin düzensiz bir şekilde geliştiğini bunun da "sıçrama"larla gerçekleştiğini düşünmektedir.
Bu sıçramaların sebepleri IEMP modeli içerisinde açıklanmaya çalışılmıştır.
Körfez sıçraması ya da Kuveyt'in tarihî kökenleri
17'nci yüzyıldan itibaren Benî Utbe kabilesine 1 bağlı aşiretler başta kuraklık olmak üzere çeşitli sebeplerle Arabistan yarımadasının içlerinden Körfez'e doğru göç etmeye başladılar.
Bu dönemde göç eden aşiretlerin yerleştiği (temelli ya da yılın belirli dönemlerinde) yerler arasında küçük bir balıkçı köyü olan Kureyn (قرين) de bulunmaktaydı.
Balıkçılık ve inci ticareti gibi sunduğu imkanlarla sürekli göç alan Kureyn köyü zaman içerisinde büyüyüp gelişerek Kuveyt şehrini oluşturdu.
Kureyn köyü etrafındaki yerleşim aşiret-devlet ilişkisi açısından farklı bir tablo sunmaktadır.
Normal şartlarda merkezî devletler konar-göçer aşiretleri kontrol altında tutmak için zorunlu iskana tabi tutmak gibi önlemler alırdı.
Aşiretler de kayıt altına alınmaktan ve belirli bir coğrafyaya sıkışmaktan kurtulmanın yollarını ararlardı.
Ancak balıkçılık ve inci ticareti, kıtlık başta olmak üzere çeşitli sebeplerle yaşadıkları coğrafyayı terk eden aşiretler için bu bölgeye yerleşmeyi cazip kıldı.
İnsanlar gönüllü olarak Kureyn köyü ve etrafında yerleşmeye başladılar.
Aşiretlerin göçüyle ticaretin beslediği havzada birbiri üstüne binen "sosyal etkileşim ağları" yoğunlaşarak ekonomik, ideolojik, siyasal ve askerî iktidar ilişkilerinin kristalleşmesine yol açtı.
Göç hareketinin bir parçası olarak Kuveyt'e yerleşen aşiretler arasında el-Sabah ailesi de yer almıştır.
Jill Crystal'e göre, Sabah ailesi 18'inci yüzyılın başlarında, günümüzde Suudi Arabistan sınırları içerisinde kalan Necid bölgesinden buraya göç etmiştir.
1750'lerde Benî Utbe aşiretleri bir araya gelerek Sabah ailesinin Şeyhi Sabah b. Câbir'i (1700-1762) "Kuveyt Şeyhi" olarak seçmiştir. O tarihten günümüze Kuveyt'i Sabah ailesi yönetmektedir.
Sabah ailesi bu tarihlerde tüm iktidarı kendi elinde toplamış değildi. Arap yarımadasının kuzeydoğusundan göç ederek Kuveyt şehrine yerleşen Benî Hâlid, ticareti kontrol ediyordu.
Osmanlı'nın Irak'ın kuzeyinden sürgün etmesi sebebiyle Kuveyt'e yerleşen bir diğer aşiret olan el-Celâhime ise kıyı bölgesinin emniyetinden sorumluydu.
Ekonomik iktidarı diğer aşiretlerle paylaşmak zorunda kalan Sabah ailesi şehir merkezini kontrol ederek otoritesini pekiştirip diğer aşiretler ve bölgesel güçlerle diplomatik ilişkiler kurarak siyasî iktidarını sağlamış oldu.
Gönüllü olarak belirli bir coğrafyada "sıkışmayı" kabul eden aşiretler zorunlu olarak işbirliği geliştirmeye başladı.
Sınırları belirli bir coğrafyada birçok aşiretin savaşmadan bir arada ortak bir yaşam inşa etmesi son derece zordu. Zira kabileler arası rekabetin çatışmaya dönüşmesi hiç de zor olan bir şey değildi.
Tam da burada Sabah ailesinin günümüze kadar gelen bölgesel ağırlığı ve arabulucu özelliği belirgin hale geldi.
Sabah ailesi aşiretler arası diplomasi ve sorunların çözümü konusunda aldığı inisiyatifle ön plana çıkmıştır.
Bölgede ticarete dayalı yapının bir parçası olan aşiretlerin aksine Sabah ailesi çölde yaşayan kabilelerle sıkı ilişkilere sahipti.
Alanoud al-Sharekh ve Courtney Freer, Sabah ailesinin Kuveyt'te iktidarı elde etmesini bu ilişkilere bağlamaktadır.
Buna göre, Sabah ailesinin gücü elinde tutabilmesinin yegâne yolu diğer Benî Utbe aşiretlerinin desteğini almasıydı.
Özellikle Acman aşireti, Sabah ailesinin Kuveyt'in güvenliğinde destek aldığı en önemli aşirettir.
Sabah ailesinin sağladığı istikrarlı ortamda ticaretin geliştiği Kuveyt şehri bir diğer önemli ticaret şehri olan Basra'ya alternatif olmuştur.
18'inci yüzyılın sonlarında Britanya'nın meşhur Doğu Hindistan Şirketi (East India Company) Osmanlı'nın Basra valisiyle yaşadığı anlaşmazlık sonucu fabrikasını Kuveyt'e taşımıştır.
Sabah ailesi izlediği aşiretler arası denge politikaları ile siyasî gücünü pekiştirirken tüccarlarla sağladığı ilişkilerle de bölgenin gelişimini hızlandırıyordu.
Tüccarlarla nispeten çok zengin sayılamayacak Sabah ailesi fertleri arasında da eşitliğe dayalı bir yapı söz konusuydu.
Arap aşiretlerinin genel karakteristiğiyle uyumlu olarak aşiret üyeleri arasında belirli bir eşitlik anlayışı bulunmaktaydı.
Mübarek es-Sabah (1896-1915) Kuveyt şeyhi olduğunda kendinden öncekiler gibi Osmanlı'nın kaymakamlığını elde etmek için uğraş verdi ve kaymakam oldu.
Bu makam bölgede meşruiyet (ideolojik iktidar) için gerekliydi. Ayrıca, Osmanlı bölgede çıkan isyanları bastırmak için Sabah ailesinden yardım istediğinde başarılı askerî akınlar yapılması Sabah ailesinin askerî iktidar ilişkilerinde de kendini ispatlaması için önemli bir imkandı.
Bu dönemde 18'inci yüzyılın başından beri devam eden sosyal iktidar ilişkilerinin rafine hale geldiği ve iktidarın tek bir merkezde yoğunlaştığı görülmektedir.
1899'da İngiltere ile imzalanan ve Kuveyt'in dış ilişkilerinde Britanya hükümetinin kontrolüne girdiğini deklare eden anlaşma ile Kuveyt yeni bir safhaya geçmiş oldu.
Özetlemek gerekirse 18'inci yüzyılın başlarında aşiretlerin Körfez bölgesine yoğun bir göç hareketi oldu.
Bölgenin ticaret sayesinde belirli bir nüfusu besleyecek seviyede olması insanların buraya yerleşmesine sebep oldu. Belirli sınırlar içerisinde sosyal ilişkilerin yoğunlaşması "kafes" etkisini doğurdu.
Gönüllü olarak bir araya gelen insanlar bölgeyi terketmeleri mümkün olmadığı için zorunlu işbirliğine tabi oldu.
Bu ilişkiler içerisinde Sabah ailesi başarılı siyaseti ile öne çıktı. Modern Kuveyt'in temelleri aşiretler arası başarılı denge politikası ve zenginliğin nispeten eşit dağıtımıyla atılmış oldu.
Kaynaklar:
1. Birbirine kan bağıyla bağlı çeşitli aşiretlerden meydana gelen Benî Utbe aşiretleri konfederasyonu. Bu kabileye bağlı olanlar tekil “Utbî” çoğul “Utub” olarak isimlendirilmiştir.
Alanoud al-Sharekh ve Courtney Freer, (2021). Tribalism and Political Power in the Gulf. Bloomsbury Publishing: I.B. Tauris.
David Commins, (2012). The Gulf States, A Modern History. Bloomsbury Publishing: I.B. Tauris.
Michael Mann, (2012). The Sources Of Social Power. Cambridge: Cambridge University Press.
Patricia Crone, "Tribes and States in the Middle East" Journal of the Royal Asiatic Society of Great Britain & Ireland / 3/3 / Kasım 1993, ss. 353–376.
(Edt. Philip S. Khoury and Joseph Kostiner), 1991. Tribes and State Formation in the Middle East. University of California Press.
Eran Segal, (2012). Political Participation in Kuwait: Dīwāniyya, Majlis and Parliament, Journal of Arabian Studies, 2:2, ss. 127-141.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish