Uzunca bir süredir iktidarın yeni seçim kanunu bekleniyor ve yapılacak değişiklikler merak ediliyordu.
AK Parti ve MHP arasında en fazla tartışılan konu daraltılmış bölge sistemiydi.
MHP, seçim çevrelerinin en fazla 5 milletvekilinden oluşmasını isteyen AK Parti'ye, daraltılmış bölgelerin kendi aleyhine olacağı için itiraz ediyordu.
Konuyu biraz açacak olursak, 32-33 milletvekillik seçim bölgeleri olan İstanbul'da bugünkü sisteme göre ülke barajını geçmek kaydıyla yüzde 3, hatta artık oylar göz önünde bulundurulacak olursa yüzde 2,5 oyla bile bir milletvekili çıkarılabiliyor.
5 milletvekillik daraltılmış bölgede ise en az yüzde 17-18 oy almak gerekiyor.
Bu sistemde MHP'nin ülke genelindeki milletvekili sayısı, bir önceki seçimde aldığı yüzde 11 oyda bile 7-8 milletvekiline düşüyor.
Bugünkü anketlerde çıkan oy oranları esas alındığında ise Osmaniye gibi bir iki il ile ancak 3-4'te kalıyor.
Doğal olarak MHP, kendi felaketi olacak böyle bir düzenlemeye karşı çıktı.
TBMM'ye sunulan teklifte barajın yüzde 10'dan yüzde 7'ye indirilmesi, seçim hakimlerinin en kıdemli olmak göz önünde bulundurulmadan kurayla belirlenmesi, seçimlere girmek için grup kurmanın yeterli olması ile ilgili maddenin iptal edilmesi gibi düzenlemeler işin özünde çok fazla bir öneme sahip değil.
Yeni kanun teklifinin en önemli maddesi milletvekili seçiminde parti oylarının nasıl hesap edileceği ile ilgili maddesi.
2018 seçimlerinde geçerli olan kanuna göre milletvekili dağılımı ittifak kuran partilerin toplam oylarına göre tespit ediliyordu.
Konuyu basitleştirerek anlatacak olursak 1 milletvekili için gerekli olan oy miktarının 60 bin olduğu bir seçim çevresinde;
A Partisi'nin: 22 bin
B Partisi'nin: 20 bin
C Partisi'nin: 19 bin oyu toplamda 61 bini bulduğunda bu ittifak 1 milletvekili çıkarıyordu.
İkinci bir hesapla; ittifak içinde en fazla oyu 22 bin ile A Partisi aldığından bu milletvekilliği A Partisi'ne veriliyordu.
Yeni kanunda ise bu hesaplama şekli iptal ediliyor.
Milletvekili çıkarmak için A,B ve C partilerinin her birinin tek başına 60 bin oy alma şartı getiriliyor.
Aslında küçük partiler açısından durum çok da değişmiyor.
Yine bir örnekleme yapacak olursak oyları anketlerde yüzde 2-3 bandında gözüken Gelecek, DEVA ve Saadet Partileri eski kanuna göre;
İttifaka katılarak barajı geçseler bile bu küçük oy oranları ile yine milletvekili çıkaramıyorlar.
2018 seçiminde Saadet Partisi'nin başına geldiği gibi artık oyları ittifak kurdukları büyük partiye gidiyor ve milletvekili çıkaramıyorlar.
Mutlaka birleşerek ortak liste oluşturmaları veya büyük bir partinin listelerinden girmeleri gerekiyor.
Bu durumda önlerinde çok fazla seçenek yok.
- Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi'nin üçlü bir ittifak kurarak seçimlere girmeleri
- Üç partinin İYİ Parti listelerinde yer alarak sağ bir ittifak kurmaları
- Üç partinin adaylarının CHP listelerinden gösterilmesi
Bu her üç yolun da kendi içinde handikapları var.
Birinci şıktaki üç partinin ittifak etmeleri halinde bile toplam oylarının yüzde 7'yi aşıp aşamayacağı tartışılıyor.
Velev ki barajı aşsalar bile çıkarabilecekleri milletvekili sayısı 20-22 olarak hesap ediliyor.
İYİ Parti ile ittifak seçeneğinde ise İYİ Parti'nin oy oranı anketlerde yüksek çıktığı için bu partilere bir ihtiyacı gözükmüyor.
Ayrıca, üç parti de daha önceki açıklamalarında grup kuracak sayıda (20'şer milletvekili) istediklerinden, İYİ Parti'nin toplamda 60 milletvekillik bir sayıyı karşılaması kolay değil.
Bu durumda üç partinin de daha 'mütevazı' sayılara razı olmaları gerekiyor.
CHP ile kurulacak bir ittifakta ise en önemli sorun AK Parti'den kopacak seçmenin CHP'ye oy verip vermeyeceği veya en azından ne kadarının fire vereceği.
Her üç seçeneğin bir önemli handikabı da alınacak kontenjanların sayısı ister 20, ister 10 olsun hangi illerde ve nasıl pay edileceğinin yanı sıra, seçmenin oy kullandığı ilde kendi partisinin adayının listede bulunmaması halinde nasıl davranacağı.
Süleyman Demirel "Siyasi parti liderliğinin en zor yanı liste yapmaktır'" diyor.
Kırgınlık ve dargınlıkları önlemek, liste kavgalarını sıfır hasarla atlatmak mümkün değil.
Özetle AK Parti kendince önemli bir siyaset mühendisliği yapmış bulunuyor.
Muhalefetin;
"Kim seçim kanunu ile oynamış ise önce kendi zarar görmüştür."
"AK Parti kendi birinci parti olacakmış öngörüsü ile davranıyor ancak ikinci bile olamayacak."
"Bu yapılanlar demokrasiye ihanettir" gibi hamasi söylemlerle bir netice alması mümkün değil.
Muhalefetin "Acımadı ki, acımadı ki" diyerek bu hamleyi 'boş görmesi' değil; boşa çıkaracak karşı hamleler yapması gerekiyor.
Her zamanki gibi salt yakınma ve eleştiri ile vakit geçirirlerse kendi kendilerini kandırmış olurlar.
Siyaseti satranç oyununa benzetenler boşuna dememişler;
Her bir taşın yenildiğinde daha ustaca bir karşı hamle yapamıyorsan mat olursun!
Bizden hatırlatması!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish