Cephede de çadırda da durum aynı... Suriyelilerin gözlerinde 11 yıllık savaşın yorgunluğu var

Independent Türkçe, 11. yıla giren iç savaşta Suriye'deydi

Suriye kuzeyi, Kel Cibrin temas hattı / Fotoğraf: Burak Ütücü - Independent Türkçe

"Arap Baharı", sokaklarda gösteri yapan kitleler için henüz hazana dönmemişti.

Tunus ve Mısır'da o günlerde halkın talepleri galip gelmiş gibi görünüyordu.

Libya'da isyancılar Bingazi'yi ele geçirmiş ve başkent Trablus'a yürümeye hazırlanıyordu. 

15 Mart 2011'de gösteriler artık Suriye sokaklarındaydı. 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ülke genelinde, Beşşar Esad liderliğindeki Suriye hükümeti karşıtı kitlesel gösteriler yapılıyor, buna hem Suriye güvenlik güçleri hem de bu güçlere "destek veren" paramiliter güçler ağır bir şekilde müdahale ediyordu.

15 Mart, takvim yapraklarına "Suriye iç savaşının başlangıcı" olarak kaydoldu. 

Muhalifler, ordudan ayrılan subaylar Özgür Suriye Ordusu'nu (ÖSO) kurana kadar iki taraflı savaşın bir tarafı değildi.

ÖSO, temmuz ayında kurulduğunda peşi sıra çok sayıda silahlı örgüt daha ortaya çıktı ve dünya tarihinin en kanlı sayfalarından biri bütün insanlığın önünde açıldı.

 

 

Uçuşa yasak bölge beklentisi karşılanmadı

Avrupa başkentlerinden ve Washington'dan Suriyeli muhaliflere destek açıklamaları geliyordu. 

Suriye muhalefetinin tıpkı Tunus ve Mısır'da olduğu gibi "zafer" kazanması bekleniyordu. 

Açıklamalar, şimdi Ukrayna meselesinde olduğu gibiydi ancak ne Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ne de NATO harekete geçti.

Savaş uçakları ve helikopterleri sivil yerleşim yerlerini bombalarken çığlık çığlığa talep edilen "uçuşa yasak bölge" hiçbir zaman ilan edilmedi.

Muhaliflere silah yardımı da elbette yapıldı ancak hava üstünlüğünün belirleyici olduğu bir savaşta muhalifler uçaklara hiç yetişemedi.

Uluslararası diplomasi koridorlarında, Suriye silahlı muhalefetine nitelikli askeri yardım yapılmamasının gerekçeleri şöyle sıralanıyordu: Verilen silahların bir kısmının satıldığını tespit ettik, Stingerlerin akıbetinin de aynı olmasından endişe ediliyor. Kimlerin eline geçeceğinden emin olamıyoruz… 

Bir savaşta kurulan silah pazarının denklerimden biri buydu. Sonuçta savaş uçakları eski şehirleri neredeyse ortadan kaldırdı. Buralarda yaşayan milyonlarca insan evini-barkını terk ederek Türkiye'ye, Lübnan'a, Avrupa'ya gitti ya da sınır boyundaki mülteci kamplarına yerleşti. Kimileri kaçak bir şekilde sınırlı geçmeye çalışırken öldü kimilerinin cenazeleri, can yemeği olmadan bindikleri teknelerin batmasıyla karaya vurdu…

Rusya savaşa açıkça dahil oldu. YPG Suriye topraklarında kantonlar ilan etti. IŞİD topraklarını Irak'tan Suriye'ye genişletti. Türkiye, sınırını korumaya almak için üç kez askeri harekât yaptı… Acı savaş hikayeleri sanki çok uzaklarda yaşanıyormuş gibi haberlerde dolgu malzemeleri haline geldi. 

 

Ekran Resmi 2022-03-15 14.56.10.png
Fotoğraf: Burak Ütücü / Independent Türkçe

 

Savaşın gerçeği, ısı güdümlü füzeler, varil bombaları

Suriye'nin kuzeyinde, çamura bata çıka giden bir pikabın içinde sabah rüzgarı yüzüme vururken zihnimdeki 11 yıllık filmin makarası böyle geri sarıyordu.

Kameraman arkadaşım Burak Ütücü ve beni cepheye doğru götüren aracı süren Ahmet, filmi o böldü: Camı kapatın, burası temas hattı, bizi izliyor olabilirler. Burada çok sayıda araç ısı güdümlü füzeyle vuruldu.

Eğer bir aracın içindeysen ve aracın üzerine ısı güdümlü füze atıldıysa kurtulma şansın neredeyse hiç yok. Benzer durumu 2016'da Halep'te yaşamıştım. Varil bombası helikopterden düşmeden önce bir ıslık sesi gelir. O ıslık, duyanlar için son ses olabilir. Hemen bu çamurlu yolu bitirmem gerekiyor. Amacım, 11 yıllık bir savaşın içinde ömrünü tüketen savaşçılara birkaç soru sormak.

Suriye'deki muhalif savaşçıların önemli bir bölümü, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu çatısı altında faaliyet gösteriyor. Kurumsal yapıyı oturtmak genellikle yasaklarla mümkün olduğundan, savaşın ilk dönemlerinden yakın bir zamana kadar çok kolay bir şekilde yaptığımız röportajları artık genel komutanlıktan izinle yapabileceğimizi öğreniyoruz. Bu iznin verilmesi de günler sürüyor. İkna yoluyla konuştuğumuz savaşçılar ise yüzlerini kapatıyor. Çünkü ana idare kızarsa, ordudan ilişikleri kesilebilir. Bu da savaştıkları, nöbet tuttukları, silah taşıdıkları için aldıkları aylık birkaç yüz liranın kesilmesi demek. 

Resmi söylemin dışına çıkınca...

Savaşçılara, neden milyonlarca Suriyeli gibi başka ülkelere gitmediklerini soruyorum. Bu soruya ezbere cevaplar veriliyor. Resmi söylem düzeyindeki bu cevaplar şu minvalde: "Burası ülkemiz, toprağımızı yabancılara karşı koruyacağız. Zaferi kazanacağımızdan eminiz…"

Ama sorular daha kişisel bir hal alınca, dünyanın geri kalanının habersiz olduğu çamur içindeki bu siperlerde günlerini öldüren genç savaşçıların kocaman gözleri acıyla açılıyor. Hiçbirinin hayali bu değildi. Hiçbiri kahraman olmak için yaşamamıştı. Küçük, basit hayalleri vardı. Eczacılık okurken savaş başlayınca okulu bırakmak zorunda kalan bir savaşçı, "Hayalim eczacı olmaktı" dedi. Bir başkası ise büyük bir restoran işletmeyi hayal ederken hayat onu bu cepheye sürüklemişti. Suriye savaşı, koca bir ülkenin hayalini de yıktı. 

Yine aynı "tehlikeli" yoldan cephe hattını terk ediyoruz. 

 

979a318c-8264-477a-ae65-ade34e3001ca.jpeg
9 çocuk annesi Rahiba Asr el Casim, 4 yılda 4 kez yer değiştirmek zorunda kaldı / Fotoğraf: Burak Ütücü - Independent Türkçe

 

Bir hayatta 4 kez mülteci olmak...

Savaşın bütün ağırlığını yüklenen genç kadınların içini çökerten bir çaresizlik var bu çadır kampında.

Suriye kuzeyinde 2 milyondan fazla kişi çadırlarda yaşıyor. Tamamen insani yardıma muhtaç yaşayan insanlar.

Bu çadır deryasında kadınlar, "devrim başlayana" kadarki hayatlarını anlatıyor bize. Koyunlarla ilgilenen, çiftçilik yapan, çocuklarına bakan kendi halinde insanlardı hepsi.

Hepsi, kara gözlü ve esmer tenli. Dolayısıyla onlar için canlı yayında şok olan, hezeyan içinde "Sarı saçlı, mavi gözlü Avrupalılar ölüyor" diyecek bir CBS ya da BBC muhabiri olmadı. BBC muhabiri, Ukrayna'yı anlatırken açıkça söylemişti zaten: Burası Irak ya da Afganistan değil… 

Hal böyle olurken, aslında pek de var olmayan "uluslararası kamuoyu" için, Hama'dan çıkıp bir vadiye sığınan, burada 4 ay boyunca sığınacak hiçbir şey olmadan kuşatma altında kalan, tepelerine bombalar yağan, bir yolunu bulup İdlib'e geçen ama burada da uçakların hedefi olan, en sonunda Fırat Kalkanı Harekatı'nın ardından hava saldırısı ihtimalinin zayıfladığı Azez'e gelen Rahiba Asr el Casim ve 4 çocuğu "önemsiz bir ayrıntı" haline geliyor.

Haber değeri bile olmayan mağduriyetler artık. Bir hayatta 4 kez mülteci olmanın büyük bir dram olup olmadığının terazisi bu canlı yayınlarda kuruluyor. Eğer sarışın değilseniz, bulunduğunuz çadır asla ağır basmıyor. 

 

a8d52a05-9ab7-43a7-b27b-89dcb3bae46d.jpeg
Fotoğraf: Burak Ütücü - Independent Türkçe

 

Hiç ev görmemiş kamp çocukları için okumak bir rüya

Suriye'de savaşın içinde milyonlarca çocuk doğdu.

"Ev"den anladıkları briket yapılar ya da çadır.

Kısa hayatları boyunca hiç "normal" bir ev görmediler bile.

Ziyaret ettiğimiz kampta, böyle 60 çocuk yaşıyor.

O çocuklardan 4'ünün annesi Josa Casim el Hamid, yavrularının çalışmak zorunda olduğunu söylüyor:

"Kimisi naylon topluyor kimisi de sebze toplayıcılığı yapıyor. Okul onlar için bir rüya."

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU