Ekonomik kuralların terk edilmesi "Faiz sebep, enflasyon neticedir" sözleriyle başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sözleri tekrarlayarak ısrarla faizlerin düşürülmesini istedi.
Güçlü ekonomik yapıya sahip olmayan ülkelerde faiz indirilmesinin döviz kurlarını rekor seviyelere ulaştıracağı uyarılarına rağmen bu slogandan ısrar edildi.
"Faizleri düşürün" talimatını yerine getirmeyen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanları ise görevden alındı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Kur korumalı TL vadeli mevduat" ile gizli faiz artırıldı
Görevden alınan başkanların ardından Eylül 2021'den başlayarak arka arkaya faiz indirimi gerçekleştirildi.
Döviz kurlarının yükselişi durdurulamayınca da bu sefer "Yeni Ekonomik Model"e geçildiği belirtilerek "kur korumalı TL vadeli mevduat" adlı bir hesap devreye sokuldu.
Aralık 2021'de hayata geçirilen ve daha sonra detayları açıklanan "kur korumalı TL vadeli mevduat" ile "gizli faiz" artışı yapıldı.
Fakat hükümet yetkilileri bu yeni ekonomik modelle ihracatın artacağı böylelikle bütçenin fazla vererek enflasyonun düşeceğini iddia etti.
Kur korumalı TL vadeli mevduatla döviz kurunda belli bir düşüş sağlandı. Fakat gelinen noktada döviz kuru eğrisi yeniden yukarı doğru seyir izliyor.
"Kapanacak" denilen cari acık 7 milyar doları geçti
Döviz kuru istenilen noktada durdurulamadığı gibi cari açığın kapatılması da imkansız oldu.
İddia edildiği gibi ihracat rekorlar kırmadı, bütçe de fazla vermedi. Hatta tam tersi bir durum yaşandı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2022 Ocak ayı ödemeler dengesi verisini acı gerçeği ortaya koydu.
TCMB verilerine göre cari işlemler açığı, bir önceki yılın aynı ayına göre 5 milyar 336 milyon dolar artarak 7 milyar 112 milyon dolar olarak gerçekleşti.
Bunun sonucunda 12 aylık cari işlemler açığı, 20 milyar 223 milyon doları buldu.
Yüksek faizde Avrupa'nın birincisi Rusya ikincisi Türkiye
Faize gelince 19 olan politika faizi ısrarlı bir şekilde 5 puan düşürüldü. Fakat reel faiz ise sürekli yükseldi.
Türkiye'deki faiz oranının düşürülmeye rağmen oldukça yüksek olduğu bir gerçek. Çünkü gelişmiş ülkelerdeki faiz oranı eski 0,75 ile 6 civarında.
Türkiye gibi bazı ülkelerde faiz oranları çok yüksek. Trading Economics'teki verilere göre son günlerde faizin en fazla yükseldiği ülke ise Rusya.
Savaştan önce politika faizinin 9,5 olduğu Rusya'da, Ukrayna saldırısı sonrası uygulanan ekonomik yaptırımlar nedeniyle faiz oranı 20 oldu.
Faizin en yüksek olduğu ülkeler şunlar:
Ülke | Faiz oranı |
Brezilya | 10,75 |
Türkiye | 14 |
Gana | 14,05 |
Sierra Leone | 14,25 |
Haiti | 17 |
İran | 18 |
Rusya | 20 |
Liberya | 20 |
Angola | 20 |
Sudan | 21,06 |
Yemen | 27 |
Arjantin | 40 |
Venezuela | 58,35 |
Zimbabve | 60 |
"Faizin tersi pistir"
Öyle anlaşılıyor ki Türkiye de faiz oranını yükseltmek zorunda kalacak.
Bu konuda görüşleriyle kamuoyunun dikkatini çeken birçok ekonomist arka arkaya sosyal medyada açıklama yapmaya başladı.
Cari açığa dikkati çeken ekonomist Hakan Kara, "Denge hızla bozuluyor, enflasyon beklentisi artıyor ve ekonomi yavaşlıyor" dedi.
"Cari açık ve üretim verisi henüz savaşın etkisini içermiyor" notunu düşmeyi ihmal etmeyen Kara, "Ekonomilerde ender görülen bir durumdur. Bu üç temel göstergeyi birden bozmak özel çaba gerektirir" ifadelerini kullandı.
Mahfi Eğilmez ise sosyal medya hesabında şunları kaydetti:
"Faizi indirince kur yükselecek, kur yükselince cari açık düşecek, cari açık düşünce enflasyon düşecek… derken hepsinin tersi oldu. Derlerdi zaten ‘bu faizin tersi pistir' diye."
"Ekonomik göstergeler tehlikeyi gösteriyor"
Eski Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ufuk Söylemez ise Independent Türkçe'ye ekonomide gelinen süreci anlattı.
Söylemez, daha Rusya-Ukrayna savaşı ortada yokken tamamen dini birtakım gerekçelerle "nas" denilerek ekonominin genel kabul görmüş, kanıtlanmış kurallarına aykırı hareket edildiği için bugünkü tablonun yaşandığını belirtti.
Faizlerin inat ve ısrarla düşürülmesinden kaynaklı yüksek döviz kurunun düşürülmesi için geçmişte denenmiş ve zararlı olduğun kanıtlanmış bir yönteme başvurulduğunu aktaran Söylemez, "Yani mevduat uygulaması, Türk Hazinesi ve Merkez Bankası'nı sınırsız, limitsiz, nerede o duracağı, ne kadar olacağı bilinmeyen büyük bir açık pozisyon riskine sokmuştur" dedi.
Uygulanan ekonomik politikalarla birlikte Rusya-Ukrayna savaşının da Türk ekonomisinin kırılganlığını artırdığını, risk primi olarak ifade edilen CDS'lerin yüzde 90'a çıktığının altını çizen Söylemez, "Ekonomik göstergeler tehlikeyi gözler önüne seriyor. Arka kapı yöntemleriyle rezerv satarak döviz kurlarında tutmaya çalışmaları nafile bir çaba. Dövize yönelik yukarı yönlü baskının bu savaş koşulları nedeniyle biraz daha artacağını ve hazineye ağır bir fatura getireceğini ön görüyorum" diye konuştu.
"3-5 puanlık faiz artırımı kötü gidişatı durdurmaz"
"Türkiye'de politika faizini önemsiz hale getirdik" diyen bir kişiye Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın teslim edilmiş olmasının başlı başına bir "garabet" olduğunu ifade eden Söylemez şu değerlendirmede bulundu:
"Faizi arttırsalar bile aslında bu bir şey ifade etmeyecek. Yani 3-5 puanlık bir faiz artırımı yanlış düzeltmez ve kötü gidişatı durdurmaz. Çarpıcı ve anlamlı bir faiz artırışı ve iyi kurgulanmış detaylı bir istikrar paketi ve inandırıcı kadrolarla belki kötü gidişatın önünü geçilebilir. Beklentilerim olumlu değil."
"Belki de perşembe günü faiz artırılabilir"
Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota'ya göre ise hükümet sonunda faiz artırımına gidecek.
Hatta Rota bunun için bir tarih bile veriyor: 17'sinde Merkez Bankası'nın faiz kararı var. Belki de perşembe günü faizi artırabilirler.
Kur korumalı TL vadeli mevduat ile dövizdeki artışın frenlenmesinin hesaplandığını ifade eden Rota, şunları söyledi:
"Turizm sezonunun gelmesiyle beraber buradan gelecek parayla cari açığın kapanacağı, cari fazlaya geçileceği ve kur istikrarının 2022 boyunca devam edeceği bir plandı. Bu tür masa üstündeki planlar genellikle dış etkiler hesaplanmadan yapılıyor. Ve bunlar acemice yaptı. Muazzam bir dış etki oldu. Böyle olunca da enerji fiyatları, turizmdeki risklerle beraber aslında hükümetin planı suya düştü. Yani bir köprü kurmuştu. O köprü çöktü. Öyle olunca çok önemli bir cari açık riski tekrar karşımızda belirdi."
"Farkı ödememek için ellerinden gelini yapacaklar"
"Böyle devam ederse klasik politikalara geri dönmek zorunda kalacak iktidar" ifadelerini kullanan Rota, "Faizleri düşürürken çok iddialı ve öz güvenli bir yaklaşım sergilediler. Sonra hesapları alt üst olunca özgüven ortadan kalktı. O yüzden bir faiz artışına gitmek zorunda kalacaklar. Bu mart mı nisan mı yoksa önünüzdeki hafta içinde mi olur göreceğiz" diye konuştu.
Kur korumalı TL mevduat hesabında şimdiye kadar biriken paranın 530 milyar lirayı geçtiğini, hazinenin bu hesaba para yatıranlara hem yüzde 14 faiz hem de böyle devam etmesi halinde ciddi anlamda döviz artışı fark ödemek zorunda olduğunu hatırlatan Kerim Rota, "Bu parayı ödememek için de ellerinden geleni yapacaklar. Faiz arttırmak da bunun bir parçası olabilir. Sabit tutmaya çalışacak yani" diyerek sözlerini tamamladı.
"Nas ne diyorsa o" sözü unutuldu
Banka ve finans uzmanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu ise alınan kararları, yapılan hesapların işe yaramadığı görüşünde.
Babuşçu, Türkiye'nin çok ciddi bir şekilde döviz yokluğu sorunu yaşandığını belirtti. Şenol Babuşçu, "Piyasada döviz bulmak zorlaştı, bankalar döviz mevduat faizlerini yüzde 3'e kadar yükseltti" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin en önemli ekonomistleri ekonomik krizin derinleştiğini, enflasyonun sürekli yükseldiğine dikkati çekiyor.
Çeşitli öneriler de bulunan ekonomistlere göre ilk başta büyük bir özgüvenle "faiz sebep, enflasyon neticedir" diyen ardından da sürekli nas vurgusu yapan Erdoğan'ın "Nas ne diyorsan o" çıkışını unutmuş olmasını "manidar" buluyor.
© The Independentturkish