2015 nükleer anlaşmasının izin verdiği sınırları aşıp pazartesi günü uranyum stok limitinin üstüne çıkan İran, bir yandan ABD’nin Tahran’a karşı yürüttüğü “maksimum baskı”ya meydan okurken, diğer taraftan da Avrupa’nın dönüm noktası anlaşmayı hayatta tutma çabasını sınıyor.
İran’ın Fars Haber Ajansı ülkenin yüzde 3,67 zenginleştirilmiş uranyum seviyesinin Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nın (KOEP) dayattığı 300 kilogram sınırını aştığını duyurdu.
İranlı Öğrenciler Haber Ajansı (ISNA) da Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in “Bana bildirilenleri esas alarak İran’ın 300 kilogram sınırını aştığını söyleyebilirim” dediğini aktardı.
Habere göre Zarif, “Bunu Kapsamlı Ortak Eylem Planı çerçevesinde haklarımızın bir parçası varsayıyoruz” diye ekledi.
Bu iki haftadır beklenen bir açıklamaydı. Duyuru, dünya güçlerinin ABD’nin İran’ı yeniden müzakere masasına çekmek için uyguladığı sert yaptırımları bertaraf etmek için bu ülkeyle ticaret yapabilmesi adına oluşturulan finansal mekanizma INSTEX’in devreye sokulmasından yalnızca günler sonra geldi.
Anlaşmada aşırı bir gedik açmayan ve kolayca telafi edilebilecek uranyum stokundaki ihlal, Avrupa’nın anlaşmaya taahhüdüne karşı bir meydana okuma niteliği taşısa da bu durumun İran’ın anlaşmadan tamamen çekilmesine yol açması ihtimal dahilinde görünmüyor.
İran’ın tek bir nükleer bomba üretmesi için elinde daha fazla işlenmiş en az bin 200 kilogram uranyum bulunması gerekiyor.
The Independent’a konuşan İsrailli eski nükleer araştırma yetkilisi Ephraim Asculai, “Şu an yaşananlar bir oyundan ibaret. İran anlaşmanın sınırlarını aşmama konusunda gerçekten dikkatli. İran limitin yüzde 10 kadar üstüne çıkacak olsa bile kimse savaş çıkarmayacak” dedi.
Ne var ki İran’ın yaptığı ihlal, ABD stratejisinin İran’ın nükleer programını geriye çekme, bu ülkenin vekil savaşçıları silahlandırmasını engelleme ve füze geliştirme çabasını dizginleme şeklinde ortaya konan hedeflerinde ilerleme katedip etmeyeceği sorularına yenilerini ekliyor. Ayrıca İran’ın yeniden müzakere masasına oturmaya yaklaştığına dair bir emare sezilmiyor. İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, Amerika Birleşik Devletleri’yle müzakere etme seçeneğini geçen hafta reddederek bu ihtimali muhtemelen ebediyen geri çevirmişti.
Bunlara ilaveten kilit meselelerde İran’la diplomatik yolların denenmesine dair açık kalan az sayıda kanal da susturuldu. The Independent’a konuşan Batılı yetkililer, ABD’nin geçen yıl enerji alanında uyguladığı yaptırımlardan istisnaların çıkarılmasının, İran’ın füze programı ve bu ülkenin Ortadoğu boyunca silahlı grupları desteklemesi hakkında Fransız diplomatlar ve Avrupa Birliği’nin (AB) yürütmeye devam ettiği kendi halindeki müzakereleri bitirdiğini söyledi.
Görüşmelere katılan Batılı bir diplomat, “Müzakereler geçen yıl aralık ayında kesildi. Yeniden başlatılmasını talep ettik ancak hiçbir cevap alamadık. İstisnaların kaldırılmasıyla birlikte sonlandırıldı ve KOEP’ten hiçbir şey alamadıkları için akla uygun biçimde bir diğer sınırlama müzakeresine katılamadılar” diye konuştu.
İngiltere, Fransa ve Almanya’nın yanı sıra Çin ve Rusya’nın da desteğiyle geçen hafta devreye sokulan INSTEX mekanizması ABD’yi diplomatik açıdan tecrit etme izlenimi uyandırıyor.
ABD’li yetkililer, “maksimum baskı” kampanyasının başarıya ulaşıp ulaşmadığını soran gazetecilerin ısrarı sonrası yaptıkları açıklamada, İran’ın Lübnan’da ve diğer başka yerlerdeki velaket savaşçılarının parasının azalmasının Donald Trump yönetiminin politikasının işe yaradığının delili olduğunu savundu.
ABD İran Özel Temsilcisi Brian Hook, “İran’ın ekonomisi resesyonda ve İran’dan sıfır ham petrol ithalatı politikasını devreye soktuk. Petrol yaptırımlarımız, rejimi bütçesinin yüzde 40’ına karşılık gelen 50 milyar dolarlık (yaklaşık 285 milyar TL) gelirden mahrum bırakacak. Ayrıca İran’ın bu kayıpları telafi etmek için yaptırımlardan yakasını sıyırabileceği kapıları da kapatıyoruz” diye konuştu.
Ancak yetkililer İran politikasında birkaç vites değişikliği yapabilir. Anlaşmadan çekilmenin üzerinden geçen bir yılı aşkın sürede KOEP’in ihlali, rejimin zenginleştirmeyi yüzde 20’ye çıkarma ve bir süredir uykudaki Arak ağır su reaktörünü yeniden açma tehditleriyle birlikte İran’ın nükleer programı hız kazandı.
Nakit yetersizliğine rağmen İran destekli milisler, İranlıların ve müttefiklerinin isyancılara karşı 8 yıllık savaşta neredeyse zafer elde ettiği Suriye’nin yanı sıra İran’ın güvenliğinin ve siyasi yapısının bütünleyici parçası Irak’ta hakimiyet alanlarını elinde tutmaya devam ediyor.
Yemen’deki İran yanlısı Husi isyancılar daha iyi silahlarla Suudi Arabistan’a karşı daha cüretkar saldırılar düzenliyor. Dahası Arap Yarımadası’nda petrol tankerlerine yönelik saldırıların yanı sıra 130 milyon dolarlık (yaklaşık 740 milyon TL) ABD’nin insansız hava aracını düşürmenin arkasında İran’ın olduğu iddia ediliyor.
Brookings Enstitüsü Doha Merkezi’nden İran uzmanı Ali Fethullah-Nejad, “Bugüne dek İran’ın politikasında değişimden ziyade daha çok süreklilik söz konusu. Kimse çıkıp da maksimum baskının hedeflere ulaşmada başarı sağladığını söyleyemez. İranlılar muhtemelen zaten yapmakta oldukları işe devam edecektir, hatta gelecek yıl da dahil” ifadelerini kullandı.
Bütün bunlara rağmen akademisyenler ve diplomatlar, maksimum baskı kampanyasının İran’ın ekonomisini zedelemede ve muhtemelen önümüzdeki aylarda Trump yönetimiyle müzakereleri yeniden açması için İran üzerinde baskı uygulamada öngörülenden çok daha başarılı olduğunu belirtiyor.
Söz konusu isimler, İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in nisan ayında fazlasıyla uzun ABD ziyaretinin diyalog fırsatını yakalama girişimi olduğuna işaret ediyor. İran misyonları ve Birleşmiş Milletler (BM) içinde akademisyenler ve gazetecilerle bir araya gelen Zarif, ülkenin ekonomisinin belkemiği olan petrol satışlarını durduran yaptırımlara karşı koymak için Avrupalıların etkili yöntemler bulup ABD’ye meydan okuma isteksizliği karşısındaki hüsranı dile getirmişti.
Washington merkezli düşünce kuruluşu Küresel Politikalar Merkezi’nin kurucusu ve eski ABD’li diplomat Kamran Buhari, “KOEP’in altında imzası olan hiçbir dünya gücü ABD’nin karşısına dikilmiyor. Avrupalılar tavır takınmıyor. Rusya için büyük mesele olmuyor. Çinliler için de öyle” diye konuştu.
Buhari, İran’ın önünde sonunda müzakere masasına gelmek zorunda kalacağını ve görüşmelerde elini güçlendirmek için nükleer programıyla bölgesel eylemlerini hızlandırabileceği tahminini de yürüttü. “Uzun lafın kısası İran en nihayetinde sonsuza dek böyle devam edemez” diyen Buhari, buna örnek olarak da ABD’nin eski Başkanı Barack Obama’nın “felç edici yaptırım” kampanyasının akabinde İran’ın Obama’yla müzakereleri kabul etmesini gösterdi.
Bununla birlikte İran artan baskının yol açtığı ve ekonomik güçlüklerin beraberinde getirdiği kargaşadan kendini korumak için Trump’ın gidişini bekleme arayışında da olabilir. 2017 sonlarında ekonomik kaygılarla patlak veren protestoların ateşi hemen hemen söndü. Fethullah-Nejad, “Devlet seviyesinde hissedilen baskı epey yüksek olsa da maliyetleri topluma yıkmayı başarabildiler” dedi.
ABD’de başkanlık için yarışan Demokrat Parti aday adaylarının neredeyse tamamı, ABD’nin nükleer anlaşmayı bir kez daha gözden geçireceklerine ant içerken, Trump’ın ekibinin cüzi bir başarı elde ettiğini tartışmaya açtı.
Minnesotalı Senatör Amy Klobuchar geçen hafta adaylar arasında geçen televizyon tartışması sırasında şunları söyledi:
Donald Trump anlaşmadan ayrıldığı zaman bize onun yerine daha iyi bir anlaşma sunacağını söylemişti. Ve şimdi İranlıların uranyum zenginleştirme kapasitesini artırma iddiasını yürürlüğe koymaya başlaması için sadece günlerimiz var. Trump’ın başkan olduğundaki zamana kıyasa şu an daha az güvendeyiz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/world
Independent Türkçe için çeviren: Elvide Demirkol
© The Independent