Türkiye 2023 yılında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı'nın adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olurken, Millet İttifakı'nın adayının belli olmaması kamuoyu tarafından dillendirilen adaylar arasında bir satranca dönüştü.
İki kutuplu siyaset
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 1994'ten 2019'a kadar Recep Tayyip Erdoğan ile başlayan süreç ile birlikte aynı siyasi görüşe sahip farklı isimler tarafından yönetilmiştir.
Erdoğan'ın İBB seçimini kazandığı dönemde siyaseten farklı parti ve isimler oy dağılımını ciddi derecede bölüyordu.
2002 seçimleri ile birlikte Türkiye siyasetinde tıpkı ABD'deki gibi iki kutuplu bir yapı zaman içerisinde gelişti ve iki kutuplu yapının seçmen tabanının belirli bir bölümü takım tutar gibi siyasi parti desteklemeye başladı.
2019 seçimlerinde ise 25 yıldır kazanamayan başarıyı özleyen diğer kutup Ekrem İmamoğlu'na adeta bir kurtarıcı gözüyle bakmaya başladı.
Çünkü İmamoğlu seçimi iki defa ve ikincisini açık ara farkla kazanmıştı. İmamoğlu taban için artık İBB Belediye Başkanı değil, bir Cumhurbaşkanı adayıydı.
İmamoğlu kendisi içerisinde bulunduğu siyasi denklem dolayısı ile bunu ifade etmese de artık o da Cumhurbaşkanı adayı gibi davranmaya başladı; yurt gezilerine çıktı, gittiği yerlerde bir kurtarıcı gibi görüldü.
İmamoğlu davranış biçimi olarak seçime kadar çizdiği naif, sempatik, halkın adamı imajı ile alakalı tavrını seçimden sonra değiştirmedi.
Fakat zaman zaman tabanını konsolide etmek adına bazı hamleler gerçekleştirdi.
Çünkü o, Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde rakibine karşı güçlü tabanını sahiplenen; biraz da agresif tavırlar göstererek tabandaki etkileşimi tetiklemek ve oylarını artırmak istiyordu.
Sosyal medyanın siyasete etkisi
Sosyal medyanın siyasete yönelik etkisi oluşturulan hashtagler üzerinden ilerliyor; iktidar veya muhalefet fark etmeksizin konunun tüm tarafları yoğun bir etkileşim sergiliyor.
Bu etkileşim siyaseten iktidarın ve muhalefetin kendi tabanını korumaya çalışması ile birlikte kendi tabanını karşı tarafın söylemlerine yönelik harekete geçirmesine neden oluyor.
Fakat bu iki kutuplu etkileşim ve artan tartışmalar zaman zaman gerilimin artması ve siyasi söylemlerin sertleşmesi sosyal medya kullanıcılarını etkileşim açısından memnun etse de insanlar genel olarak bu gerginlikle beslenen siyasetten ve sosyal medyadan memnun değiller.
Gerilimin bu denli artması insanlar arasında gündelik hayattaki sosyal ilişkilerin zedelenmesine, bununla birlikte toplumda gözle görülen bir ayrışmaya neden olmaktadır.
İmamoğlu'nun "öfkeli seçmen etkisi" stratejisi
Türkiye'de siyaset iki kutuplu dizayn edilince sosyal medyada buna göre hareket ediyor.
Şimdi İmamoğlu'nun etkileşimi yönlendirdiği olaylara kısaca göz atalım.
- İstanbul'da yaşanan sel felaketi ardından ailesi ile Bodrum'a tatile giden İmamoğlu "Tatil bana çok yakışıyor" ifadesi sonrasında sosyal medyada ciddi tepki toplamıştı.
- İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Elazığ ve Malatya'daki deprem bölgelerine yaptığı ziyaretin ardından kayak tatiline gitti.
İmamoğlu, daha sonra Twitter hesabından tatile ilişkin fotoğraflar paylaşarak "Yarıyıl tatili nedeniyle çocuklarım ve eşim ile birlikte dünya güzeli Erzurum'u hissetmenin mutluluğunu yaşıyoruz" ifadelerini kullandı.
Bu olay sonrasında sosyal medyada yoğun eleştiri bombardımanına tutulan İmamoğlu, 41 kişinin hayatını kaybettiği felaketten sonra "Benim tarzım bu, toplum buna alışacak" sözleri geniş yankı uyandırdı.
- Son olarak İstanbul'da yaşanan kar krizi esnasında İngiliz Büyükelçisi ile bir balıkçıda çekilen fotoğrafları sonrasında ciddi tepki toplayan İmamoğlu, aynı diğer olaylarda olduğu gibi ulusal ve yerel medya bununla birlikte sosyal medya tarafından yoğun bir şekilde tartışıldı.
Fotoğraftaki detaylara bakıldığında ise İmamoğlu kendi içerisinde bulunduğu siyasi denkleme İngiliz Büyükelçisi üzerinden şu mesajı veriyordu: "Ben hala oyundayım."
Bunu yorumlamamın nedeni ise Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarını Cumhurbaşkanlığı adaylığı dışında tutmak istediği artık bilinen bir gerçek.
Millet İttifakı yakın bir dönemde Cumhurbaşkanı adayını belirleyip açıklama yapacak. İmamoğlu bu hamle ile kendi siyasi etkisini tabanın desteğini bununla birlikte iki kutuplu siyasetteki yerini görmek ve göstermek istedi.
Çünkü İmamoğlu yaklaşık 8 aydır TV kanallarına katılmıyor, medyadan uzak duruyordu. Ciddi anlamda gündeme oturmak için bir hamleye ihtiyacı vardı.
İki kutuplu etkileşim için önce bir krize ihtiyaç var
Sosyal medyada iki kutuplu etkileşim normal süreçlerde gerçekleşmiyor, çünkü her iki siyasi kutup için önce bir malzemeye ve krize ihtiyaç duyuluyor.
Bu malzeme ortaya çıkınca her iki tarafın fanatikleri olaya yüklenmeye başlıyorlar. İnsanlar kendisini futbol tribünündeki psikolojiye kaptırıyorlar.
Son olay da İmamoğlu'nun istediği gibi şekillendi; fotoğraf servis edilince "Bu fotoğraf önceki fotoğraftır, başkana iftira atılıyor" diyen bir paylaşım etkileşimi oluştu.
İmamoğlu kısa bir süre sessizliğini koruduktan sonra fotoğrafı doğrulayınca İmamoğlu'na tepki çığ gibi büyüdü.
Bununla birlikte İmamoğlu'nu destekleyenler cılız kalmamak adına müthiş bir saldırıya geçti.
Ülkenin bütün gündemi "Kar yağarken İmamoğlu'nun balıkçıda ne işi var" sorusuna döndü.
Akabinde İmamoğlu'nun yanında ve karşısındaki köşe yazarları TV yorumcuları 7/24 İmamoğlu'nu konuşmaya başladılar.
Kar yağışı krizi sonrasında İmamoğlu katıldığı bir TV programında "Bugün bir seçim olsa siz yine aynı farkla kazanacağınıza inanıyor musunuz?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
Aynı farkla kazanmak beni üzer. Ben onun çok daha üstünde oy alacağımızı görüyorum. Zannediyorlar saldırdıkça farkı kapatacağız ama hayır, saldırdıkça fark açılıyor.
Çünkü sistem tam olarak İmamoğlu'nun istediği gibi şekilleniyor. Kendisi naif tavrını bozmuyor. Tartışma yaratacak bir hamle yapıyor.
Hamle sonrası anket sonuçları değerlendiriliyor. Eğer anketlerden olumlu sonuçlar gelmişse yeni bir hamle daha deneniyor.
Dünya siyasetini sosyal medya dizayn ediyor
Sosyal medyada oluşturulan iki kutuplu etkileşim sadece Türkiye siyasetini etkilemiyor.
En keskin örnek ABD'nin son iki başkanlık seçimi Trump'a seçimi kazandıran ve seçmenini bir arada tutan tek unsur sosyal medyada toplumun sinir uçlarına dokunmaktı.
Sosyal medya üzerinde yapılan her hamle, oluşturulan her kaos tam da kazanmaya yönelik hizmet ediyordu.
"Öfkeli seçmen etkisi" seçimlere katılımı ve oy oranlarını etkiliyor
Iowa Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü 2005 yılında David P. Redlawsk ve arkadaşları tarafından yapılan araştırmaya göre, "Bir krizde seçmen katılımını ve oy oranlarını etkileyebilecek en önemli unsurlardan biriside seçmen kitlesinin ne kadar kızgın ve öfkeli olduğudur."
Bir kriz esnasında vatandaşların politikacılara karşı öfke düzeyi, öfkenin seçmen seferberliğini diğer duygulardan daha fazla teşvik ettiğini varsayan "öfkeli seçmen etkisi" ile bağlantılıdır.
Bu varsayımın doğruluğunu ise, en son yapılan ABD seçimlerinde seçmen katılımının önceki seçimlere göre belirgin bir oranda artarak ve öfkeli seçmenin Beyaz Saray'ı işgal edecek seviyede oluşan tepkisinde görebiliriz.
"Öfkeli seçmen etkisi" sanatçılar için pastadaki büyük dilim
Öfkeli seçmen etkisinin diğer bir boyutu ise bir kutuptaki seçmenin sahiplendiği aday veya partiye yönelik sahiplenme karşısında karşı tarafın aday ve partisine yönelik nefret ve diğer tüm olumsuz oluşturulan duygulardır.
Kendi adayını sahiplenen fanatikler, destekledikleri adayı yücelterek karşı tarafın adayına ve taraftarlarına yönelik negatif ayrımcılık söylemlerinin dozunu artırırlar.
Öfkeli seçmen kitlesinin yoğun olduğu tarafta yer alarak ve bu rüzgardan payını almak isteyen bazı yazar, çizer, komedyen ve sanatçılar önlerinde duran bu iştah açıcı fırsatı kaçırmıyorlar.
ABD'de "Trump kazanırsa ülkeyi terk ederim" diyen sanatçılar olduğu gibi Türkiye'de ise yapılan bazı komedi gösterileri ve son olarak Tarkan'ın "Geççek" şarkısı ve klibi örneklerden sadece biri.
Şarkı yayımlandığı andan itibaren sosyal medya ikiye bölündü. Şarkı siyasi bir marş gibi kabul edilip, aynı anda desteğe ve eleştirilere maruz kaldı.
Oluşturulan "çaresizlik" algısı öfkeli seçmen etkisini arttırıyor
"Öfkeli seçmen etkisi" faktörünü etkileyen diğer husus ise mevcut yönetim ve icraatlerine yönelik oluşturulan çaresizlik, ümitsizlik ve geleceği görememe endişeleri insanları kurtarıcı olarak ortaya çıkan aday ve partileri daha fazla sahiplenmesine ve seçime katılım oranlarının artmasına neden olmaktadır.
İmamoğlu, şu aralar ülkede yaşanan enflasyon ve düşen alım gücü nedeni ile bu etkiyi beklemekte ve aynı zamanda "öfkeli seçmen etkisi" ile rüzgarı kendi yönüne çevirmek istemektedir.
Özetlemek gerekirse;
Türkiye'de artık iki kutuplu bir siyasetin ve öfkeli seçmen etkisinin sosyal medya üzerinden daha belirgin hale geldiğini söylemek mümkün.
Bu gidişatın çok sağlıklı olmadığını toplumun bu negatif etkilerden kurtulmasının gerektiğini düşünsek de bununla birlikte her akşam haber kanallarında ve neredeyse gece gündüz sosyal medyada yapılan hararetli tartışmaların önüne geçemiyoruz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish