Suriye’de birçok muhalif grubun çatı yapılanması olan Ulusal Ordu, Heyet Tahrir Şam’a savaş ilan etti.
HTŞ ile bir muhalif grup olan Nurettin Zengi Tugayı arasında Halep şehrinin batısında şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Çatışmalar, TSK’nın Bereket Dağı’nda bulunan gözlem noktasının 3 km yakınına kadar ilerledi. Vatan Ordusu’nun HTŞ’ye karşı savaş ilanı da bu süreçte geldi. Dün bir açıklama yayınlayan grup, HTŞ’yi düşman ilan ederken tüm gruplardan onlara karşı savaşmalarını istedi.
Ulusal Ordu açıklamasında “kendilerine karşı savaşmayanlara dokunulmayacağını” söyledi. Çatışmalarda sivil kayıpları da yaşanıyor.
Ulusal Ordu, 2017’de Suriye’deki muhaliflerin tek çatı altında toplanması amacıyla kurulmuştu. Oluşuma Türkiye’nin de destek verdiği ifade ediliyor. Ulusal Ordu’nun başında, ismi Suriye Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan-ı Müslimin) ile anılan Feylak’uş Şam örgütü komutanlarından Heysem Afisi bulunuyor. Türkiye’nin Afrin’deki YPG varlığını ortadan kaldırmak için 2018’in ilk haftalarında başlatılan Zeytindalı Harekatı’nın kara gücünü Ulusal Ordu oluşturmuştu. Ulusal Ordu’nun Fırat Kalkanı ve Zeytindalı bölgeleri ile İdlib vilayetinde yaklaşık 50 bin silahlı milisi bulunduğu tahmin ediliyor.
Ulusal Ordu içinde Şam Cephesi, Fetih Tugayı, muhalif Türkmen gruplar, Hamza Tümeni, Fırka 23 gibi örgütler bulunuyor.
Yeni bir iç savaş kapıda
Savaşın kızışması iç savaş içinde yeni bir iç savaşın başlamasını işaret ediyor. Suriye’de faaliyet gösteren yabancı savaşçıların HTŞ’den yana tavır koyacağına ise kesin gözüyle bakılıyor. Özellikle İdlib’te çok sayıda can kaybına neden olması muhtemel çatışmaların bitmesi için bağımsız gruplar ve din adamlarının arabuluculuk rolü oynadığı ifade ediliyor.
Ulusal Ordu, siyasi çözüm sürecinin ardından resmi orduya entegre edilecek
Independent Türkçe’nin yerel kaynaklardan ulaştığı bilgilere göre Suriye krizine siyasi çözüm bulma çabaları başarıya ulaşırsa Ulusal Ordu’nun resmi Suriye ordusuna entegre edilmesi planlanıyor. Bu noktada en önemli engelin, birçok ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edilen ve içinde çok sayıda yabancı savaşçı bulunan HTŞ’nin varlığı olduğu ifade ediliyor. Siyasi süreçlere katılması mümkün görülmeyen HTŞ, yine Suriyeli yerel güçlerin eliyle baskı altına alınmaya çalışılacak.
Suriye’de Nusra ağrısı devam ediyor
HTŞ, Suriyeli muhaliflerin kalesi konumundaki Halep’in 2016’nın son günlerinde rejim güçlerinin eline geçmesinin ardından çok sayıda grubun birleşerek kurduğu bir çatı yapılanmaydı. Ancak süreç içinde HTŞ’yi oluşturan bileşenlerin çoğu bu yapıdan ayrıldı. Grupların ayrılma gerekçesi ise Nusra Cephesi kökenli üyelerin diğer grupları baskı altına almaya çalışması suçlaması.
Nusra Suriye'de nasıl güçlendi
Nusra Cephesi, ortaya çıktığı ilk dönem açıkça deklare ettiği gibi El-Kaide’nin Suriye kolu olarak faaliyet gösterdi. İdeolojik açıdan El-Kaide tezlerine ve örgütün Usame bin Ladin’den sonraki lideri Eymen el Zevahiri’ye bağlı olsa da Suriye’de Afganistan ve Irak’ta yaptıklarından farklı bir metot izledi. Suriye’de taban bulması, halka yönelik yaptığı sosyal yardımlar sayesinde oldu. Mart 2011’den bu yana Suriye’de devam eden savaş nedeniyle ortadan kalkan asayiş ve adliye düzenini kontrol altında tuttuğu bölgelerde yeniden kurduğu gözlenen Nusra Cephesi bu nedenle popülaritesini arttırdı.
2013 yılına kadar “Suriye savaşının en güçlü örgütü” olan ve neredeyse tüm cephelerde faaliyet yürüten Nusra Cephesi’nin gücü Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) El-Kaide’den koparak Suriye’de tek başına hareket kararıyla birlikte önemli ölçüde zayıfladı. Nusra Cephesi içindeki yabancı savaşçıların büyük kısmı IŞİD’le birlikte hareket etme kararı alınca Nusra içi demografi de değişti. Örgüt artık büyük ölçüde Suriyelilerden oluşan bir yapı haline geldi.
IŞİD’le ayrıştı
Örgütün lideri Ebu Muhammed el Colani, “herhangi bir dini sebeple Müslüman birini kafir ilan etmek” anlamındaki “tekfircilik” anlayışına mesafeli durduğunu ve “Suriye halkının tekfir edilemeyeceğini” açıklayarak IŞİD’le aralarında ideolojik bir ayrışma olduğunun da mesajını verdi.
Nusra Cephesi, aralarında “ılımlı” ve “seküler” muhalif örgütlerin de bulunduğu çok sayıda muhalif grupla zaman zaman operasyonel ittifaklar da yaptı. Özellikle Cisri Şuur ve bugün muhaliflerin kalesi konumundaki İdlib’in Esad güçlerinin elinden alınması bu ittifak sayesinde yaşandı.
Nusra Cephesi, 2015’te Türkiye’nin ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı uluslararası askeri koalisyonla birlikte hareket etme kararı alarak İncirlik Üssü’nü koalisyon kullanımına açmasıyla Türkiye sınırına yakın noktalarından çekilme kararı aldı. Örgüt elinde tuttuğu bölgeleri, daha sonra büyük çatışmalar yaşayacağı Ahraru’ş Şam ile yerel Türkmen gruplara bıraktı.
El-Kaide’den kopuşu gerçekçi mi?
Nusra Cephesi, El -Kaide’yle organik bağı bulunmasının kendisini Suriye’de meşru bir temsilci olmaktan çıkardığını fark etti ve 2016 yılında kendini feshettiğini açıkladı. El-Kaide ile ayrışmasının yine El-Kaide onayıyla olması bu durumun bir “manevra” olarak algılanmasına neden oldu ve gerçekçi bulunmadı.
Eski dostlar düşman oldu
Örgüt yeni adını Şam’ın Fethi Cephesi (ŞFC) anlamına gelen Cephet’ul Feth’ul Şam olarak belirledi. O güne kadar kameraların karşısına hep maskeyle çıkan örgüt lider Colani de yüzünü açarak dünya kamuoyunun karşısına çıktı. Ancak ŞFC tecrübesi çok uzun sürmedi. 8 Ocak 2017’de aralarında ŞFC, Nurettin Zengi Tugayı, Liva el Haki Ensariddin gibi çok sayıda örgüt bir araya geldi ve Heyet Tahrir Şam’ı kurduklarını açıkladı. Ancak çok geçmeden HTŞ bileşenlerinin birçoğu yapılanmadan ayrıldı ve Nusra kökenli savaşçılarla çatışmalar başladı. Bu günlerde Halep batısında yaşanan çatışmaların bir tarafı olan Nurettin Zengi Tugayı, Nusra ile HTŞ’yi kuran iki ana ağırlıktan biriydi.