Balkanlar ve İtalya'da bir Türk: Atilla

Umut Ataseven Independent Türkçe için yazdı

Kolaj: Independent Türkçe

Atilla dönemi

Bu dönemde sosyal, iktisat, askeri alanında devletin zirveye ulaştığı noktadır. Atilla başa geçmeden önce iyi bir siyasi lim almış ve tecrübe edinmişti.

Hun siyaseti ve politikaları konularında eğitim almıştı. Başa geçtiğinde izleyeceği savaş stratejileri hemen hemen tahmin edilebilir bir seviyede idi.

Balkanlar bu dönemde en belirgin etken olacaktır. Doğu Roma ile olan çekişmeler sonucu, Hun İmparatorluğu bir anlaşma yoluna gideceklerdi.

Atilla, Doğu Roma konsülleri ile At sırtında anlaşma yapılmasını istemiştir. Konsüller de bu konuda ezilmemek için teklifi kabul ederler ve at sırtında anlaşma yapılır.

Lakin konsüllerin at sırtında rahat olmadıklarını gören Atilla için bu durum alay konusu olur. Burada üstünlük sağlama noktasında bir girişimin olduğunu görüyoruz. Atilla Doğu Roma'ya konsülleri vasıtasıyla bir mesaj vermek istemektedir.

Peki, neden at?

At, Türkler için önemli hakimiyet sembolüdür ve kullanabilme yetisi olabildiğince gelişmiştir. Her şeyden öte, o dönemin ulaşım aracı, savaş bineğidir.

Anlaşma maddeleri Hun İmparatorluğu lehinedir. Bu anlaşmaya Margos Antlaşması denmiştir. Bu anlaşmaya göre:

  1. Doğu Roma İmparatorluğu, Hunlara ödemekte olduğu vergiyi iki katına çıkaracak (350 pound altından 700 pound altına).
  2. Doğu Roma İmparatorluğu, Hunlara bağlı ve onlara düşman kavimlerle antlaşma yapmayacak, ticari ilişkiler sınır kasabalarında devam edecek.
  3. Doğu Roma İmparatorluğu, elindeki Hun esirleri iade edecek.
  4. Doğu Roma İmparatorluğu, kaçak adam başına Solidus altın ödeyecek.

Bu anlaşma maddeleri Doğu Roma tarafından kabul edilmiştir. Üstünlük sağlayan Türkler, yönünü batıya çevirmiş ve politikalarını bu yönde izlemişlerdir.  
 

 

İskitya seferi

Hun Devleti, Margos anlaşmasıyla doğu bölgesinde yapacağı seferlerde Bizans'tan gelebilecek bütün tehditleri ortadan kaldırmıştır. Bu seferde savaş yöntemi olarak, alacağı yerlerde istikrarı sağlayarak kendine bağlayacaktır.

Hun Devleti Orta Asya'dan Avrupa içlerine gelmesinin sebebi oraları yurt edinmek değil, kendi toprakalarına katıp merkezi Orta Asya olan coğrafyadan yönetmek.  

Bu izlediği yöntem ile sınırlarını 4 milyon kilometrekareye kadar genişletmiştir. Devletin sağlam bir teşkilatının olması ve liderinin de askeri dehası sayesinde savaş politikaları olumlu yönde seyretmiştir.

İskitya seferi sonucunda bir çok bölge Hun hakimiyeti altına girmiş ve hala günümüzde Türk izlerini görmek mümkündür. Türk savaş tarihinde önemli yere sahiptir. 
 

 

I.Balkan seferi

441 yıllarına gelindiğinde Doğu Roma içinde ve dışında bazı sorunlar yaşamaktaydı. Bu sorunlar ile baş edebilmek olabildiğince zor bir hale bürünmüştü.

Bu durumdan faydalanmak isteyen Atilla, Margos anlaşmasının maddelerinin değiştirilmesini ister. Hun İmparatoruna ödenen haracın artırılmasında diplomatik müzakerelere gerek duyulmadığı söylenmiştir.

Ve Doğu Roma'nın olabilecek saldırı karşısında karşı koyamayacağı ve daha fazla ganimet elde edilebileceği kanısına varılır. Atilla önderliğinde Tuna Nehri geçilerek bugünkü Kostolac şehri yerle bir edilmiştir.

"Yağmalama söz konusu olabilir mi?" diye sormak gerekir. Zira Türkler ilk defa bir şehri yerle bir ediyor ve yağmalama yolunu tercih ediyorlar. Bu hususun dönemin şartlarına göre değerlendirilmesi gerekir.

Zira bu yağmalama hususu öncesine de bakmak gerekir. Atilla'nın bu sefere çıkmasının  bir nedeni de Hun Mezarlarının tahrip edilmesidir. Türkler'de varolan Ata'ya saygı faktörü ön plana çıkmaktadır.

Değelerine yapılan bu tahribatın sonucu elbette basit bir savaş olmamalıdır. Savaşla birlikte yıkıntıya faal olacak birtakım olayların cereyan etmesini normal karşılamak gerekir.

Atilla bu seferi ile cihan hakimiyetini tescillediğini görmekteyiz. Balkan sefer ya da seferleri, Türk savaş politikasının önemli bir ayağıdır. Böylelikle, Avrupa ve Balkanlar'da izlediği savaş stratejileri kendisinden sonraki Türk Devletleri ve hükümdarlarına örnek niteliği taşımaktadır. 

Atilla sadece Balkan seferine çıkıp, ganimet elde etti diyemeyiz. Bu sefer sonrası da oraya vurduğu Türk Hakimiyeti mührü ile izleyeceği yol ve güzergahı hakkında bilgi verecektir.

II. Balkan seferinde görüleceği üzere savaş politikaları hep aynı çizgide devam etmiştir. Keza, Atilla'nın askeri dehası da bu çizginin belirleyici etmenlerindendir. 


II. Balkan seferi

Çok geçmeden, 443 yılında Atilla ve ağabeyi ikinci kez, Balkanlar'a sefer düzenlediler. Türkler seferlere çıktıklarında, Atları, ok ve yayları veya diğer savaş aletlerini  eksiksiz ve özenli bir şekilde kontrol eder ve öyle çıkılırdı.

Ancak ikinci Balkan seferinde farklı bir yöntem denemeye karar verdiler.  İkinci Balkan seferinde, koçbaşıları ve mancınıklar yöntemini kullanırlar. Bu oldukça önemli bir stratejidir.

Düşmanı Psikolojik olarak kötü bir duruma sokabilen bir yöntemdir. Savaş tarihi  açısından önemli bir yöntemdir. Koçbaşları genelde salgın hastalıklar taşırdı ve atılan yerlere bu hastalık bulaştırılmaya çalışılırdı.

Tıbbi bir savaş yöntemi kullanan Atilla bunun yanı sıra, Balkanlar'ın tümüne hakim olmak için ordusunu dağıtır. Sistemli bir şekilde izlediği savaş stratejisi sayesinde başarılar elde eder.
 

 

Atilla dönemi savaş felsefesini iyi analiz etmek ve çıkarımlar yapmak gerekir. Savaşlarda elde ettiği başarılar, onun hangi özelliğinden kaynaklanıyor? Bu soruların cevabını bulmaya yönelik bir görüş belirtmek gerekir.

Atilla, Türk ırkına mensup bir liderdi ve savaşçı özelliğini profesyonel bir şekilde icra etmekteydi. Liderler kendi içlerindeki mücadeleyi ancak tekniksel açıdan ifa edebilir.

Asıl lider, yabancı toplumların liderlerine karşı savaş tekniklerini iyi kullandığı sürece mükemmel bir liderdir. Tanınmış toplumların reaksiyonların tahmin etmek zor olmamakla birlikte uyguladığı politikalar içsel bir politika olarak kalır.

Coğrafyaya hakim olması gereken bir liderin o coğrafyada sergilediği savaş hünerleri, istemsiz de olsa karşı toplumu etkiler.  İlk başlarda iyi ilişkiler kuran devletler, daha sonra söz konusu kendi çıkarları olunca birbirlerine savaş açabiliyorlar.

Aslında iyi ilişkiler kurma politikası, ortak düşman gücüne bağlıdır. Bu gücün sonucunda meydana gelen iyi ilişkiler sonraki dönemler için garanti vermez. 
 

 

Atilla Doğu Roma'ya karşı, Batı Roma ile iyi ilişkiler kurmuş ve hatta yardım taleplerini dahi koşulsuz karşılamıştır. Ancak, Doğu Roma'nın etkin gücünün kırılması sonucu Batı Roma ile ipler gerilmeye başlayacaktır.

Atilla, Batı Roma imparatorunun kızıyla evlenmiştir. Bu durum Türk töresinin getirmiş olduğu bazı kuralları da ortaya koyacaktır. Hun İmparatoru Atilla, çeyiz olarak Batı Roma'nın yarısını ister: Ancak bu kabul görmez.

Atilla, çeyiz olarak Batı Roma'yı istemesi aslında iplerin iyice gerildiğini bu çeyiz isteğini de bir bahane olarak görmek mümkündür. Çeyiz isteği geri çevrilen Attila'nın Batı Roma üzerine yürümesi elzemdir.

Kartolan Ovasında Hun Ordusu 100 bini Hun, diğer 100 bini ise Germen Kavimlerden oluşuyordu. Batı Roma'nın askeri sayısı da Hunlarla eş değerdi. Burada dikkat edilmesi gereken bir konu vardır.

Hun Devleti, Batı Roma karşılaşması eşit askeri sayısı ile olmuştur. Batı Roma'nın bulunduğu coğrafyada yerleşik olması ve o coğrafyayı tanımasına karşın Hun Devletine karşı üstünlük sağlayamamıştır.

Keza, Hun ordusunda sadece Hunlar yoktur. Diğer kavimlerden askerler de vardır. Buradan şu çıkarımı yapabiliriz. Germen Kavimler, Türk gücü altında Batı Roma'dan bir şeyler koparma çabası içerisindedirler.

İlerleyen dönemler de de bu amaçlarına ulaştıklarını hatta yönetimde söz sahibi olduklarını görüyoruz.  Atilla'nın savaş stratejisi bu savaşta oldukça önemlidir.

Çünkü savaş aralıksız birgün sürmüş ve her iki taraf da ağır kayıplar vermiştir. Ancak savaş politikasının etkin bir biçimde uygulanması, sabah gün aydığında Batı Roma'nın ordusunun dağıldığını görüyoruz.

İyi lider vurgusunu yenileyerek savaşın mukadderatı açısından önemini söylemek gerekir. Keza, savaştan yenilgi alan Hun İmparatorluğu olsa idi, yıkılış sürecine girmesine neden olabilirdi. Elbette bu yıkılış konusu bir teori olacak kalacaktır.

Bizler ise bu teorinin üzerinden birtakım çıkarımlar yapabiliriz. Atilla döneminde içte yaşanan bir takım çatırdamalar da buna sebep olarak gösterilebilir. 
 

 

Galya Batı Roma'nın askeri deposu denebilir. Atilla bu savaş sonunda Galya askeri deposunu ele geçirdi. Bu konunun askeri bir politik hadise olarak görmek en tabii kanaat olacaktır.

Kimi kaynaklar, yağmalama yoluna gittiğini söylemiştir. Ancak, Atilla bu askeri depodan istifade etmiş ve yeni askeri teçhizat elde etmiştir.

Yararına olacak bir depoyu yağmalamak ve talan etmek doğru bir davranış olmadığı gibi, böyle bir şeyin de mümkün olmayacağını ifade etmek gerekir.


Atilla'nın 452'deki İtalya Seferi aslında biraz da dramatize edilmiş olayları bünyesinde barındırır. Kimi tarihçiler, Mektup yazan bir kraliçeden söz eder ve kendisini kurtarmasını istediği Atilla onu kurtarmaya gider vesaire.

Tarihte dramatize edilmiş olayların çoğu kalıplaşmış efsanelerdir. Atilla'nın savaş felsefesinde Batı yönünde egemenliği altına almak istediği bölgeler ve kavimler vardır. O nedenle İtalya Seferini efsanevi bir şeye bağlamak doğru değildir.

Atilla'nın hedefinde zaten bu bölgeler vardır. Lakin bu seferleri düzenlememesi için de herhangi bir engel yoktur. Atilla'nın askeri dehası İtalya üzerinde de etkili olacaktır. Ancak bu dehasını, dini yönden ağır basan inanç sistemi biraz zorlayacaktır.

Avrupa Papaları Hristiyan dünyası için Tanrıdan sonra gelen kutsal kişilerdir. Onların ağızlarından çıkan herbir söz, halkın nazarında bir emir gibidir. Hatta Kralın otoritesi bu dönemde papalar tarafından sağlanıyordu.

Onlardan alınmayan icazet ile krallığı meşruiyet kazanamıyordu. Hun Devleti, atalarının inancı olan Gök Tengri'ye derinden bağlı idiler. Kaynaklar'da Hristiyan oldukları yazar.

Tartışmalı bir konu olmakla birlikte, Devletin resmi bir din ilanına da rastlanmamıştır. Ancak günümüzde bu bölgelerde Türk nüfusu olmakla birlikte, dini olarak Hıristiyanlık daha ağır basmaktadır.

Günümüzde Hıristiyan Türklerin mevcudiyetinin olduğunu söylemekte yarar var. İtalya seferi sırasında Papa'nın resmen Atilla'ya topraklarını işgal etmemesi için yalvardığını kaynaklardan öğreniyoruz.

 

Devam edecek...

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU