Birinci Meclis, Meclis Hükümeti olarak kuruluyor.
Bu bağlamda Meclis yasama, yürütme ve yargı gücünü elinde toplamış oluyor.
Büyük Millet Meclisi'nin kararı çerçevesinde ilk İstiklal Mahkemeleri de 31 Temmuz 1922 tarihinde kuruluyor.
İstiklal Mahkemelerinin kuruluş amacı, asker kaçaklarını engelleme; vatana ihanet etme, düşman ordusuna katılma, ayaklanma çıkarma; casusluk ve bozgunculuk yapma; Milli Mücadele aleyhine propaganda yapma; görevi kötüye kullanma; halka eziyet ve baskı yapma; asker ailesine saldırma; Tekalif-i Milliye'den mal kaçırma; cinayet işleme, düşman işgalinin yarattığı koşullardan istifade edip kanunsuz hareketlerde bulunma; düşmana yardım ve düşmanla iş birliği yapma gibi suç işleme iddialarını yargılama konusu yapma ve neticede ülkede güven ortamını tesis etmek oluyor.
1 Mayıs 1920'de "Hıyanet-i Vataniye Kanunu" ve "Firariler Hakkında Kanun" bu çerçevede yürürlüğe konuyor.
Hıyanet-i Vataniye Kanunu uyarınca;
"Büyük Millet Meclisi'nin meşruiyetine isyana yönelik sözlü, yazılı veya eylemli muhalefet ve fesatlıkta bulunanlar vatan haini sayılır." (Madde 1)
"Fiilen vatan hainliğinde bulunanlar asılarak idam edilir." (Madde 2)
"Vaiz ve hitabet suretiyle alenen ve çeşitli zeminlerde söz ve hareketleriyle vatan hainliği cürmüne tahrik ve teşvik edenlerle işbu tahrik ve teşviki yazı ve resimlerle yayanlar geçici küreğe konulurlar." (Madde 3)
"Vatana ihanet sanıklarının yargılanması en çok 24 gün içinde karara bağlanır (Madde 7) ve "temyiz edilemez." (Madde 8)
Hıyanet-i Vataniye Kanunu düzenlemekteki amaç, tarihin yaşanan aşamasında otoritesi ve meşruiyeti tartışmalı olan Büyük Millet Meclisi'ne yönelik muhtemel direnişleri tasfiye etmek oluyor.
Hıyanet-i Vataniye Kanunu çerçevesinde 18 Eylül 1920'de kurulan İstiklal Mahkemeleri, 1923'e kadar olan dönemde bin ile bin 500 arası idam kararı veriyor.
15 Nisan 1923'te çıkarılan 335 sayılı Kanun'la, Saltanatın İlgasına İlişkin Kanun'a ve TBMM'nin meşruiyetine yayın yoluyla muhalefet etmek vatana ihanet kapsamına alınıyor.
25 Şubat 1925'te Hıyanet-i Vataniye Kanunu'na eklenen bir madde ile "dini ve mukaddesatı siyasi amaçlara esas ve alet etmek maksadıyla cemiyet kuranlar" da vatan hainliği kapsamına alınıyor ve idamla cezalandırılıyor.
Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nun 12 Nisan 1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu düzenlemesiyle yürürlükten kaldırılması ise manidar.
11 Eylül 1920 tarihinde kabul edilen 'Firariler Hakkında Kanun' gereğince de İstiklal Mahkemeleri askerlikten firar edenlerle firara sebep olanlar hakkında yargılama yapmak üzere kuruluyor.
Askeri firariler hakkında kanunun Birinci maddesi şöyle:
Muvazzaf ve gönlü ile hizmeti askeriyeye dahil olup da firar edenler veya her ne suretle olursa olsun firara sebebiyet verenler ve firari derdest ve şevkinde tekâsül gösterenler ve firarileri ihfa ve iaşe ve ilbas edenler hakkında mülki ve askerî kavaninde mevcut ahkâm ve indelicap diğer gûna mukarreratı cezaiyeyi müstakillen hüküm ve tenzif etmek üzere Büyük Millet Meclisi azalarından mürekkep (İstiklâl mahkemeleri) teşkil olunmuştur.
İlk dönem İstiklal Mahkemeleri Birinci Meclis kapsamındadır.
17 Şubat 1921'de Ankara İstiklal Mahkemesi dışında, tümünün görevlerine son veriliyor.
Red… Aslında ne reddediliyor?
Dersim Milletvekili Hasan Hayri Bey genel olarak İstiklal Mahkemelerinin kurulmasına karşı çıkmıyor ama Dersimlilerin de İstiklal Mahkemelerinde yargılanmasını istemiyor.
1920 tarihli meclis oturumunda söz alarak, Dersimlilerin istisna tutularak İstiklal Mahkemelerinde yargılanmamasını talep ediyor:
"Dersim mebusu Hasan Hayri Bey'in, Dersimlilerin istiklâl ve sair hukukça tatbik edilecek cezalardan istisna edilmesine dair anlatışı;
Türkiye Büyük Millet Meclisi Yüce başkanlığına,
Herhangi bir Hükümetin uyruğundan olan uygunsuzlar hakkında tatbik edeceği ceza, o Hükümetin uyruğuna karşı vazifesini ifa ettikten sonra gerçekleşecek suç sonucu cezalandırılması cihetine gidilmesi akıl ve hikmete sahip olması lâzım geleceğinden seçim bölgem olan Dersim halkı hakkında Hükümet kendisine ait vazifesini ifa etmediğinden siyasetten başka Dersimliler'in istiklâl ve sair Hukuk tarafından tatbik edilecek cezalardan istisna edilmesini teklif ederim. (İzahat versin, anlayamadık sedaları).
Hasan Hayri Bey (Dersim): Beyefendiler! malûmu ihsanınız herhangi bir Hükümet kendi uyruğu hakkında bir ceza tatbik etmesi lâzım gelirse o cezayı ilk gerektiren eden (?) suçla ilgili cezayı kesmek için Hükümetçe lazım gelen tedbir yapıldıktan sonra bir olay ortaya çıkarsa o zaman cezalandırma cihetine gitmeli. Mesela bugün Dersim'i ne kadar tecziye etseniz ne kadar öldürmüş olsanız yine açtır ve idaresizdir. Yine o hırsızlığı yapacaktır. Bunun bütün kökünü mü kesmek lazım, mektep mi lazım, idare mi lazım, ne lazım? Hükümet vazifesini ifa etsin. Ondan sonra cezaya çarpsın.
Dr. Suad Bey (Kastamonu): Mesele nedir?
Hasan Hayri Bey (Devamla): — istiklâl Mahkemesi teşkil ediyoruz. Bugün herif gider, hırsızlık eder. Tut İstiklâl Mahkemesi'ne ver. (Olmaz sedaları). Amma bir kere Hükümet ona karşı vazifesini icra etsin de ondan sonra acep bu hırsızlığın sebebi nedir? Bunu tetkik etsin, bunun merhemini bulsun da öyle... Maksadım efendim, Hükümetin vazifesi nedir? Bu adam açtır, parası yoktur, emlâki yoktur, bir şeyi yoktur, mektebi yoktur, bunları temin etsin. Yani Hükümet vazifesini ifa ettikten sonra cezaya çarptırsın. Maksadım budur. Hükümet evvelâ vazifesini yapsın. En doğrusu budur. (Daha doğrusu meşru bir maişet temin etsin sedaları).
Reis: Efendim, malûmu âlileri bu, istisnai bir teklifi kanuni mahiyetindedir. Eğer nazarı mütalâaya alınırsa Adliye encümenine veririz. Nazarı mütalâaya alanlar lütfen el kaldırsın. (Red sedaları) Nazarı mütalâaya alınmadı."
Devletin Dersim'de yapmadığı
Dikkat edilirse Hasan Hayri Bey suç-ceza ilişkisinde, suçu başlı başına ele alıp cezalandırma yoluna gidilmesini doğru bulmuyor ve buna itiraz ediyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Suçu koşulları içinde ele alıyor. İnsan açtır, parası yoktur, emlâki yoktur, bir şeyi yoktur, hükümet bütün bunları araştırmadan, suça iten yoksunlaştırıcı ve yoksullaştırıcı koşulları ortadan kaldıracak bir hal çaresi bulmadan, dolayısıyla devlet olarak görevinin gereğini yerine getirmeden insanı tutup İstiklal Mahkemesi'ne veriyorsa, bu doğru bir tutum ve doğru bir politika değildir.
Sosyal koşullardan yalıtık cezai caydırıcılık üzerinden yürümek çözüm değildir.
Önce devlet kendi görevini yapmalıdır...
Hasan Hayri Bey Meclisteki açıklamasında, bu görüşlerden hareket ediyor ve devamla, Dersimlilerin İstiklal Mahkemesinde yargılanmamaları gerektiğini söylüyor.
Devletin Dersim halkına karşı olan görevlerini yerine getirmediğini ısrarla ifade ediyorsa da söz konusu talebi Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiyor.
Hasan Hayri Bey Osmanlı'dan bu yana merkezi devlet otoritesi ile Dersim halkı arasındaki karşılıklı güvensizliğin ve gerginliğin ayırdındadır. Nitekim konuşmalarında bu açıktır.
Devletin Dersim'de kendisini yalnızca tedip ve tenkil politikaları çerçevesinde hissettirdiğini, ancak bir devletin halkına karşı sorumluluğu olan temel ihtiyaçları karşılama olanaklarını yerine getirmediğinin bilinci ile konuşuyor.
Devam edecek...
1. Yazılmayan Tarih, Anılarım, Karerli Mehmet Efendi (Derleyen: Ali Rıza Erenler), Yeni Basım Yayın, 2013- İstanbul
2. Prof. Dr. Ergün Aybars, İstiklal Mahkemeleri
3. Ahmet Demirel, Birinci Mecliste Muhalefet
4. Dilan Konak, Kangozade Hasan Hayri Bey'in Yaşamı ve Siyasi Faaliyetleri, Yıldız Üniversitesi İİBF Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü, Lisans Bitirme Ödevi
5. TBMM ZC, İ: 104, 28.11.1336, Cilt 1
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish