Omicron varyantı dünyayı önceliklerini yeniden çizmeye zorluyor

Kovid-19 gibi bir pandemi karşısında "ulusal sınırların kapatılması" politikası, absürt bir politika olmaya devam edecek

Fotoğraf: Reuters

Geçen haftaya kadar İngilizlerin çoğu Noel ve yeni yıl kutlamalarıyla ilgili planlarına son dokunuşlarda bulunurken, hükümetlerin aynı dönemde toplantıları kontrol etme ve önleyici tedbirler alma çabalarına karşı Hollanda'nın Rotterdam kentinin başını çektiği Avrupa şehirlerinin sokaklarında protestolar patlak veriyor ve polisle protestocular arasında çatışmalar yaşanıyordu.

Geçen haftanın başına kadar Avrupa'da iki çizgi paralel gidiyordu. Bunlar: Bazılarının Kovid-19 pandemisinin beşinci olarak gördükleri dalgasının başlangıcı, ikincisi, pandemiyi kısıtlayıcı önlemlerle kontrol altına alma çabaları ile çeşitli grupların herhangi bir önlemi reddetmeleri hatta aşı karşıtlığında direnmeleri arasında çözülmesi zor siyasi kutuplaşmaydı.

Aslında, hükümetlerin veya diyelim ki çoğunun bu konudaki pozisyonlarının kaynağında; birincisi, vatandaşların genel sağlık ve emniyetini, ikincisi, pandeminin ağırlığı altında ezilen sağlık sistemlerini ve kurumlarını koruma, üçüncüsü, uzun vadede yıkıcı ekonomik sonuçları kontrol altına almaya yönelik sorumlulukları yatıyor.
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Öte yandan, birçok Batı Avrupa ülkesinde aşırılıkçı, ırkçı ve anarşist gruplar hala aktif.

Bu gruplar sadece "komplo teorilerine" inananları değil, aynı zamanda devleti "her şeyden önce yurttaşın yaşamındaki bir davetsiz misafir" olarak görenler, yurttaşı kontrol etmeyi, hürriyetini kısıtlamayı ve özgürlüğünü bastırmayı alışkanlık haline getirmiş olduğunu düşünenler de var.


Bu fenomen, aşırı sağcı grupların desteklediği ve ondan güç aldığı eski Başkan Donald Trump döneminde ABD'den manevi oğlu Jair Bolsonaro'nun yönettiği Brezilya'ya ve ardından Batı Avrupa'ya yayıldı.

Bilindiği gibi, bu organize aşırılığı yöneten, destekleyen ve tanıtan platform Amerikan televizyon kanalı Fox News’ti. Gerçekten de, Paris, Londra, Berlin ve diğer şehirlerde gösteriler başladığında, en önde gelen örgütleyici bileşenleri aşırı sağcı güçlerin (Almanya’da Almanya için Alternatif Partisi, Avusturya Özgürlük Partisi, Fransız ve Hollandalı aşırılık yanlılarının) yanı sıra radikal anarşistlerdi.

Bu kişiler Avusturya, İsviçre ve Almanya gibi ülkelerde düşük aşı oranlarının doğrudan nedeniydi ve hala da öyle. Halklarına aşı temin etmek için boş yere mücadele eden yoksul ülkelerin aksine bu ülkelerde yeterince aşı bulunmasına rağmen, aşılananların oranı yüzde 68’in altında.


Burada, Avrupalıların ve Amerikalıların azımsanmayacak bir bölümünün, aşı var olsa da aşılama kampanyalarına direndiğini belirtmek gerekir.

Dahası bazı profesyonel medyacılar, sporcular ve ünlüler, onları aşı yaptırmaya zorlamak istedikleri için kurumlarıyla olan sözleşmelerini feshetmeyi kabul ettiler.

Buna karşılık, birçok Afrika ülkesinde nüfusun yüzde 97'si aşısız. Söz konusu ülkeler bugün bile ihtiyaç duydukları oranda aşı satın alamıyor çünkü üretici ilaç firmaların tedarik taahhütleri optimal düzeyde ilerlemiyor.


Bu trajik durum kimseyi şaşırtmamalı, özellikle de Dünya Sağlık Örgütü'nün epidemiyologları ile üst düzey yetkililerinin, dünya çapında asgari düzeyde toplum bağışıklığını sağlamakta geç kalınmasının Kovid-19 virüsünün mutasyona uğramaya devam etmesine (çünkü mutasyon virüslerin doğasının merkezinde yer alır) izin vermek anlamına geleceği konusunda defalarca uyardığı göz önüne alınırsa.

Dolayısıyla Kovid-19 gibi bir pandemi karşısında "ulusal sınırların kapatılması" politikası, absürt bir politika olmaya devam edecek, çünkü virüs başka yerlerde mutasyona uğramayı sürdürecek ve daha sonra bu yeni mutasyonlar, mevcut aşıların hepsine karşı koyamayacağı yeni varyantlar şeklinde geliştikten sonra dönüp bu sınırları zorlayacak.


2019'da Çin'in Vuhan şehrinde ilk vakaların keşfedilmesinden bu yana tam olarak bu yaşanıyor. Bu tarihten kısa süre sonra, dünyanın farklı yerlerinde yeni mutasyonlar ve varyantlar ortaya çıkmaya başladı ve bunların sonuncusu "Delta" varyantıydı. Bugün "Delta", İngiltere'de ve çoğu Batı Avrupa ülkesindeki vakaların çoğunluğunu oluşturuyor.

Geçen haftaya yani Güney Afrika ülkelerinde Omicron olarak bilinen yeni bir varyantın keşfine kadar pandemi de durum böyleydi. Omicron, alfa ve delta gibi Yunan dilinde bir harftir.

Omicron, çeşitli nedenlerle toplumları şok etti. Bu nedenlerin başında şunlar geliyor:

  1. Yayılma ve tespit edilme hızını tespit etmenin henüz mümkün olmaması.
  2. Şu anda mevcut aşıların kendisi ile başa çıkma ve onu önleme yeteneğine sahip olduğundan şüphe duyulması.
  3. Ekonomi cephesinde ise yeni mutasyon - Belçika'dan başlayarak - Batı Avrupa'ya bayramlar, tatiller ve alışveriş mevsiminin zirvesinde sızdı.


Birinci nedeni ele alırsak, Dünya Sağlık Örgütü, Omicron (veya B.1.1.529) varyantını endişe verici bir varyant olarak tanımladı ve tehlike açısından hızla dünyaya yayılan Delta varyantı ile aynı kategoride sınıflandırdı.

İngiliz Sağlık Bakanı Sajid Javid’in de dahil olduğu diğer kaynaklar, tüm varyantların en kötüsü olabileceğini söylerken, Cambridge Üniversitesi'nden profesör ve araştırmacı Sharon Peacock şunları söyledi:

Güney Afrika'da artan vakaların ortasında henüz hiçbir şey net değil. Salgının altında yatan esas neden henüz bilinmiyor. Tek veya daha fazla gelişmenin mi bu hızlı yayılmaya katkıda bulunduğu, yoksa varyantın kendisinin bulaş hızının mı yüksek olduğu belirsiz. Ancak daha öncesine (bir yıl önce patlak veren Alfa’ya göre) şimdi farkımız, aşılarımızın olması ve virüslerin davranışları konusunda daha iyi bir deneyime sahip olmamız.


İkinci nedene, yani aşılarla ilgili endişeli şüphelere gelince, dün, en önde gelen 3 aşı üreticisi olan Biontech-Pfizer, Moderna ve AstraZeneca'nın 100 gün içinde yeni varyanta karşı aşıları piyasaya sürebileceklerini tahmin ettikleri açıklamasıyla ilk müjde geldi.
 


Son olarak, ekonomiye gelecek olursak, ekonomi her zaman hükümetlerin ve siyasi partilerin düşüncesinin merkezinde oldu.

Kaçınılmaz olarak, hepsi de iki çok önemli öncelik arasında dengeyi sağlamaya çalıştılar; insanların hayatlarını kurtarmak ve özellikle uzun kapanma dönemlerinde ekonomiyi çöküşten korumak.


Almanya, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere birçok büyük Batı ülkesinde basında çıkan haberler, genel olarak harcamaları kısma eğilimine işaret ediyor.

2020'nin aynı dönemine ilişkin rakamlar, Kovid-19 pandemisinin -tüm dünyada- Noel ve yeni yıl dönemlerindeki harcama eğilimlerinde düşüşe neden olduğunu açıkça gösteriyor.

Bu olgunun, kentlerin merkezinde yer alan mağazalara ciddi zararlar veren bir başka faktörün eklenmesiyle bu yıl da devam etmesi bekleniyor.

Bu faktör, online alışveriş eğiliminin artması. Bu gerçeğin ekonomik, gayrimenkul, sosyal ve ardından siyasi sonuçları olduğuna şüphe yok.


Bu nedenle, bugün Batılı hükümetler, kızgın, korkmuş ve şüpheci bir seçmenin varlığıyla daha da kompleks hale gelen kompleks ve zor denge hesaplarıyla karşı karşıyadır.

Bu ise, insanların duygularına oynayan, kaygılarını basit ve kışkırtıcı sloganlarla ele geçiren ve onlarla ileri kaçan popülist ve maceracı hareketlerin gelişmesi için mükemmel bir ortamdır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU