Sadece temel ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar bir paranın her ay banka hesabınıza yattığını düşünün.
Üstelik sosyoekonomik durumunuza, çalışıp çalışmadığınıza bakılmaksızın bu ödemenin siz ölene kadar devam ettiğini hayal edin.
Böyle bir durumda yine de çalışır mıydınız?
Bazı ekonomistler, böyle bir desteğin istihdam piyasasında büyük yara açacağını, insanları tembelliğe iteceğini düşünürken diğer pek çoğu ise aksine insanların yaşam sevincinde iyileşme görüleceğini ve çalışmaya daha hevesli olacaklarını savunuyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu desteğe literatürde "Evrensel Temel Gelir" deniyor.
Pandemi nedeniyle tüm dünyada milyonlarca insanın işi kaybetmesinin ardından "İnsanların bir temel geliri olsaydı, hiç değilse en temel ihtiyaçlarını alabilirlerdi" tartışmalarıyla daha çok konuşulur oldu Evrensel Temel Gelir.
Ancak insanlar kadar hükümetlerin de para kaybetmesiyle "Peki kaynak nasıl yaratılacak?" sorusu da hâlâ cevabını bulmuş değil.
Katolik kilisesinin ruhani lideri Papa Francis'in bile pandeminin pek çok insan için para kazanmayı imkânsızlaştırdığı gerekçesiyle "Evrensel Temel Gelir konusunu yeniden düşünmenin vaktidir" dedi.
Peki Papa Francis'in de dikkati çektiği Evrensel Temel Gelir nedir, nasıl uygulanır?
Kökleri 16'ncı yüzyıla kadar dayanan, teknolojinin insanların işlerini elinden almasıyla daha çok konuşulur olan, pandemiyle birlikte ise tartışmaların zirve yaptığı Evrensel Temel Gelir hakkında tüm merak edilenleri derledik.
1. Evrensel Temel Gelir nedir?
"Vatandaşlık Temel Geliri", "Garanti Edilmiş Gelir" gibi isimlerle de anılan Evrensel Temel Gelir, bir ülkenin tüm vatandaşlarına ölene kadar, herhangi bir şart ya da ayrım olmaksızın temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri miktarda yaptığı ödeme anlamına geliyor.
Basic Income Earth Network (Temel Gelir Dünya Ağı), Evrensel Temel Gelir'in beş özelliğini şöyle sıralıyor:
- Aylık ya da yıllık gibi belli periyotlarla ödenmesi. Bir kere yapılan ve biten bir ödeme olmaması
- Nakit olması. Gıda gibi ayni yardım olmaması.
- Bireysel ödeme olması. Yani, hane ya da aile başına ödeme yapılmaması.
- Kişinin çalışması, çalışmaması gibi bir şartın olmaması ya da "çalışmaya istekli olduğunu" gösteren bir belge ibraz etmek zorunda olmaması
- Kişinin mali durumunu gösteren herhangi bir araştırmaya ya da teste tâbi olmaması.
Vatandaşlık Temel Geliri Araştırma Geliştirme Kültür ve Yayma Derneği'nin Kurucusu ve Basic Income Earth Network Üyesi Dr. Ali Mutlu Köylüoğlu'na göre vatandaşlık temel geliri bir lütuf, bir yardım ya da sigorta değil.
Bunların ötesinde insanların onurlu şekilde yaşama kabiliyeti kazanmalarına, herhangi bir baskı olmadan tercih yapabilmelerine, hayatlarında pazarlık gücüne erişebilmelerine yardımcı olacak bir gelir.
Otomasyon ve teknolojik gelişmelerle devre dışı kalacak işlerin OECD ülkelerinde yüzde 57, ABD'de yüzde 47, Çin'de yüzde 77 olduğunu söyleyen Köylüoğlu, teknolojik gelişmelerle doğacak işsizliğin yalnızca teknolojik açıdan gelişmiş ülkelerin problemi olmadığını vurguluyor.
Teknolojik gelişmelerle konvansiyonel üretim tarzından da vazgeçileceğini hatırlatan Köylüoğlu, Etiyopya gibi ülkelerde bile yüzde 80'in üzerinde iş kaybı yaşanacağını aktarıyor.
Köylüoğlu, otomasyonun iş gücü piyasası üzerinde oluşturduğu riskin üzerine pandeminin de eklenmesiyle vatandaşlık temel gelirinin güçlü bir çözüm modeli olarak öne çıktığını söylüyor.
2. Eleştiriler neler?
Pew Research Center'ın 2020'de ABD'de 11 bin kişi üzerinde yaptığı ankette katılımcıların yüzde 54'ü temel gelir uygulamasına karşı çıkacağını söylerken, yüzde 45'i fikri desteklediğini belirtti.
"Federal hükümet her yetişkine ayda 1000 dolar verse destekler misiniz?" sorusunun sorulduğu ankette "Evet" yanıtını veren 30 yaş altı gençlerin oranı yüzde 67.
65 yaş ve üstü ABD vatandaşlarının yüzde 72'si ise fikri desteklemediklerini söylüyor.
Siyahların yüzde 73, Latin kökenlilerin yüzde 63'ü evrensel temel gelir için olumlu fikir beyan ederken, bu oran beyazlarda yüzde 35'de kaldı.
Evrensel Temel Gelir ile ilgili en fazla dile getirilen eleştiri, "insanları istihdamdan uzaklaştıracağı ya da çalışma hayatındaki verimi düşüreceği" yönünde. Aşağıdaki ülke örneklerinden de görüleceği gibi evrensel temel geliri test eden pek çok ülke, istihdamda çok fazla değişikliğin olmadığını rapor etti.
Diğer bir eleştiri ise vergi verenlerin üzerine daha fazla yük bineceği, ülke bütçelerinde büyük bir delik açılacağı ile ilgili.
Uluslararası Hizmet Çalışanları Birliği'nin eski başkanı Andy Stern, 2016'da sunduğu teklifte 18 ile 64 yaş arası her yetişkine yıllık 12 bin dolar nakit yardımı yapılmasını öneriyordu.
Bu ABD nüfusunun yaklaşık üçte ikisinin ayda 1000 dolarlık bir temel gelir çeki alacağı, bütçeye maliyetinin yıllık 1,75 trilyon dolar ile 2,5 trilyon dolar olacağı anlamına geliyordu.
2021'de eylül ile biten mali yılda yapılan devlet harcaması toplam 6,82 trilyon dolar oldu. Bu, 22,3 trilyon dolarlık gayrisafi hasılanın yaklaşık yüzde 30'una tekabül ediyor. 6,8 trilyon dolarlık harcamanın ise 2,7 trilyon dolarını pandemi nedeniyle verilen nakit destekleri, çocuk bakım destekleri ve sosyal sigorta masrafları oluşturuyor.
Sağlık harcaması (796 milyar dolar) ve ulusal güvenlik (754 milyar dolar) için yapılan harcamalar ise neredeyse aynı.
"Vatandaşlık tatbikatının maliyeti, vatandaşlık temel geliri tatbik etmemenin çözmediği, geride bıraktığı problemlerin çözümü için harcanan maliyetinden çok çok daha küçük" diyen Ali Mutlu Köylüoğlu, bir YouTube kanalında yaptığı açıklamada şunları söylüyor:
Vatandaşlık temel gelirinin hayata geçtiği ortamda gümrük vergileri, katma değer vergisi, gelir mevzuatı, sosyal politikalar, burs ücretleri veya karbon vergisi birçok şey değişecek.
İlk etapta herkesin gelirinden kesinti gibi görünecek bu değişim, bir havuzda toplanıp yeniden dağıtıldığında uzun vadede daha çok gelir olarak geri dönecek.
İnsanların psikolojisindeki değişim ile huzur ve güven ortamı sağlanacak. Dağıtılan temel gelir, ihtiyaçlara gideceği için tüketime yansıması da direkt olacak.
3. Evrensel Temel Gelir nasıl ortaya çıktı?
Evrensel Temel Gelir'in modern çağdaki tartışmaları 1960'lardan bu yana devam ederken, bir hükümet politikasına dönüşmesi konusundaki denemeler son 15 yılın konusu. Ancak fikrin kökeni için çok daha gerilere gitmek de mümkün.
Örneğin, 1516'da yazdığı Ütopya adlı kitabında hemen hemen her şeyin eşit ve adaletli olduğu, 54 şehre sahip kurgusal bir adadan bahseden İngiliz filozof Thomas More, bu eserinde, suçun önüne geçmek için yoksullara sürekli bir ödeme yapılmasını önerir.
Birleşik Krallık doğumlu aktivist ve siyaset bilimci Thomas Paine ise 18'inci yüzyılın sonunda kaleme aldığı Tarım Adaleti adlı kitabında toprağın prensip olarak herkese ait olduğunu savunur. Toprağın sahiplerinin güç sahibi olduğu dönemde yazılan bu kitaba göre toprak sahipleri, üretim olanaklarından yararlanamayan yoksul kesime karşı sorumluluk taşımaktadır.
Paine, bu kişilerden 21 yaşına ulaşan gençlere 15, 50 yaşın üzerindekilere ise 10 sterlin ödeme yapılması gerektiğini savunur.
ABD'deki siyahlar ve beyazlar arasındaki ırk ayrımcılığına karşı duruşuyla tarihte sembol bir isim haline gelen, 1964'te Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen Marin Luther King de "garanti edilmiş minimum ücreti" savunurken, "Temel Gelir" ilk kez 1970'lerin başında yasalaşma aşamasına kadar gelmişti.
Amerika Birleşik Devletleri'nin 37'nci Başkanı Richard Nixon, dört kişilik bir ailenin hükümetten her yıl en az bin 600 dolar (bugünün yaklaşık 11 bin doları) alması gerektiğini savunuyordu. Ancak hem Cumhuriyetçilerin hem Demokratların oylarıyla Senato'da kabul edilmedi.
20'nci yüzyılın en önemli iktisatçıları arasında kabul edilen, ABD'nin 40'ıncı Başkanı Ronald Reagon ve Birleşik Krallık'ın "Demir Leydi" lakaplı eski Başbakanı Margaret Thatcher'a danışmanlık yapmış Milton Friedman'ın sunduğu "Negatif Gelir Vergisi" ise Evrensel Temel Gelir'in "kuzeni" kabul ediliyor.
1962'de Friedman'ın "Kapitalizm ve Özgürlük" adlı kitabında bahsi geçen, Nixon'ın "Aile Desteği"ne de ilham olduğu bilinen Negatif Gelir Vergisi'nde belirli bir seviyenin altında gelir kazananlar için verginin yönü tersine dönüyordu. Yani, bu seviyenin üzerinde kazananların devlete vergi ödemesi, altındakilerin devletten para alması öngörülüyordu.
5. Hangi ülkelerde uygulandı?
Evrensel Temel Gelir, koronavirüs salgını gibi 100 yılda bir görülen, insanların işini kaybetmesine yol açan pandemi sonrası daha fazla gündeme gelmeye başladı.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP) 2020 sonunda hazırladığı rapora göre düşük gelire sahip ya da açlık sınırında yaşayan 2,7 milyar kişiye "geçici temel gelir" verilmesi, pandeminin etkisini önemli ölçüde azaltabilir.
UNDP, önlem alınmaması durumunda zayıf ekonomiye sahip 30 ülkede koronavirüs salgını nedeniyle 1,6 milyon kişinin hayatını kaybedebileceğini söylüyor.
Rapora göre dünya devletlerinin koronavirüsle mücadele için ayırdığı bütçenin yüzde 12'si, bu iş için ayrılırsa, yaklaşık 2,7 milyon kişiye 6 ay boyunca geçici temel gelir elde edebilir. UNDP raporunda bu rakamın toplamda 170 milyar euro olduğu belirtiliyor.
Almanya
Almanya'da Eylül 2020'de alınan bir kararla, evrensel temel gelirin etkilerini gözlemlemek için üç yıl boyunca 120 kişiye 1200 euro karşılıksız para verilmeye başlandı.
Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü ve Mein Grundeinkommen (Temel Gelirim) adlı şirket tarafından yürütülen çalışmada insanların tembelleşip tembelleşmediği, çalışma saatlerini kısaltıp kısaltmadıkları, fazla vakti kendilerine mi toplumsal projelere mi harcadıkları araştırılacak.
Projenin açıklanmasının ardından üç günde yaklaşık bir milyon kişi başvuru yapmıştı.
İspanya
İspanyol hükümeti, pandeminin kendini çok kuvvetli şekilde gösterdiği Mayıs 2020'de 850 bin kişiye 462 ile bin 100 euro arası bir ödeme yapmıştı.
Ancak evrensel temel gelir çalışmaları pandemi öncesine dayanıyor.
2017'de "B-MINCOME" adlı proje kapsamında Barcelona'nın en yoksul bölgelerinde seçilmiş 1000 haneye geri ödemesiz minimum gelir desteği sağlanmıştı. İki yıl süren projede hanehalkları, ayda 1675 euroya varan gelir elde etmişti.
Proje, ailelere yapılan desteği dörde bölmüştü: "Nakit para karşılığı bazı sosyal programlara katılma şartı", "Herhangi bir şart olmadan nakit desteği", "Çalışarak bir miktar gelir elde etmesi durumunda miktarı düşen nakit desteği", "Çalışanlara hiçbir kesinti yapılmadan verilen nakit desteği".
Araştırmanın ilk sonuçlarına göre farklı destekleri alan ailelerdeki etkide farklılaşıyor. Ancak genel anlamda evrensel temel gelir insanlarda hayattan tatmin olmayı yükseltirken, ruh sağlıklarında da iyileşme gözlendi. Ancak istihdama katılma isteklerinde çok fazla değişiklik olmadı.
Finlandiya
"Dünyanın en mutlu ülkesi" listelerinde üst sıralarda çıkan Finlandiya da 2017-2018 arası benzer bir deneme gerçekleştirdi.
Rastgele seçilen çalışmayan vatandaşlarına her ay 560 euroluk çek veren Finlandiya hükümetinin bir de garantisi vardı: İşe girseniz bile nakit desteği devam edecek.
Bu test, insanları iş bulmak için motive etmedi ancak streslerinin azaldığı ve mutluluk seviyesinin yükseldiği kaydedildi. Araştırmanın enteresan sonuçlarından biri de siyasi partilerden, polise ve yargıya kadar pek çok sosyal yapıya ve diğer insanlara güven duygusunun güçlenmiş olması.
Hindistan
UNICEF tarafından fonlanan, Hindistan merkezli "Self-Employed Women's Association" (Serbest Çalışan Kadınlar Birliği), 2011 ve 2012 yılları arasında Madhya Pradesh eyaletinde bir pilot proje yürüttü.
Yaklaşık 6 bin Hindistanlıdan yetişkinlere ayda 200 rupi (2,80 dolar), çocuklara 100 rupi verildi. Bir yıl sonra ödemeler 200 ve 150 rupiye yükseltildi.
Araştırmanın sonuçlarına göre temel gelir almak, hijyene, sağlıklı gıdaya ulaşımı artırırken, çocukların daha fazla okula gittiği görüldü.
ABD
ABD Başkanı Joe Biden'ın Ocak 2021'de göreve geldikten sonra imzaladığı 1,9 trilyon dolarlık teşvik paketinin içerisinde vatandaşlara 1400 dolarlık nakit desteği de yer alıyordu.
ABD, pandemiden önce de bazı temel gelir denemelerinde bulunmuştu ancak pek çoğu kısa ömürlü oldu.
Bunların arasında Alaska eyaletini farklı bir yerde tutmak gerek. Zira 1982'den bu yana eyalet yönetimi, her vatandaşına herhangi bir şart olmayan yıllık çek veriyor.
Devlete ait Alaska Kalıcı Fonu tarafından karşılanan yardımlar, petrol fiyatları arttığında 1000 dolardan 2000 dolara kadar çıkabiliyor. Ekonomistlerin araştırmalarına göre söz konusu temel gelirin istihdam piyasasına hiç etkisi olmadı. Hatta doğum oranlarını artırdı.
Kenya
Bilinen en geniş kapsamlı ve uzun süreli Evrensel Temel Gelir testi Kenya'da yapılıyor.
"GiveDirectly" adlı hayır kurumunun fonlamasıyla yapılan proje kapsamında, 245 köyde yaşayan 20 binden fazla insana 2016'dan bu yana günlük 75 sente denk gelen aylık ödemeler yapılıyor.
Araştırmanın sonuçlarına göre nakit desteği yalnızca pilot köylerdeki değil, çevre köylerdeki kalkınmaya da yardımcı oldu.
Namibya
Güney Batı Afrika ülkesi Namibya'nın Otilvero-Omitara bölgesinde yaşayan, 60 yaş altı vatandaşlara 2008-2009 yılları arasında temel gelir verildi.
O dönem 6,75 dolara denk gelen 100 Naminya doları, herkese, hiçbir sosyoekonomik göstergeye bakılmadan ödendi. Projenin finansmanı dünya çapında yapılan bağışlarla sağlandı.
Çocuklarda sağlıksız beslenmenin azalması, okul kayıtlarının artması, "hırsızlık" gibi yoksulluk kaynaklı suçların azalması, projenin en önemli sonuçları arasındaydı.
5. Türkiye için ne kadar uygulanabilir?
Vatandaşlık Temel Geliri Türkiye Birinci Kongresi, Mayıs 2020'de gerçekleşmiş ve konu, ekonomi, siyaset ve medya başlıkları altında tartışılmıştı.
Pandemi koşullarında online olarak gerçekleşen kongrede konuşan Ekonomist, Dr. Cüneyt Akman, 200 yıldır hemen her sosyal reforma karşı çıkıldığını söyledi ve şöyle devam etti:
Emeklilik hakkına da hafta tatiline de sosyal sigortalar meselesine de sağlık yardımlarına da yoksul yardımlarına da karşı çıkıldı. İnsanlık öyle ya da böyle kısmen atlattı.
Korona döneminde bu tür şeylere inanılmaz karşı çıkan Trump yönetimi bile herkese 1000 dolar para vermeye başladı.
Obamacare'e ABD'nin nasıl karşı çıktığını hatırlayın. Dünyanın en zengin ülkesi o yaptığının bedelini ödüyor şu an.
Neoliberal düzenin getirdiği düzenin sonuçları bunlar. 1980'de geldi neoliberal sistem şu sözü verdi: Büyüme artacak. Gelir dağılımında kısmi bozukluklar olsa bile o da düzelecek. Tam tersine krizler arttı, gelir dağılımı bozuldu, toplumsal fayda her bakımdan geriledi.
Vatandaşlık geliri ekonomik olarak yapılabilirliği vardır ve muhakkak yapılması gerekir.
"Sosyal transferler iktidar aracı olarak veriliyor"
Cüneyt Akman, konuşmasında Vatandaşlık Temel Geliri'ne yapılan itirazlara da yanıt verdi.
Bunlardan ilki "Ben vergi veriyorum, hiç vergi vermeyen bir insan neden benim paramdan alsın" yaklaşımı.
Türkiye'de bütçenin yüzde 40'ının sosyal transferlere gittiğini söyleyen Akman, "Bu transferler, siyasi ya da yerel iktidarın, şunun bunun keyfine göre bir iktidar aracı olarak veriliyor. Vatandaşlık temel geliri daha az keyfi ve daha şeffaf olabilir. Üstelik bu şikayeti yapanlar da payını alacak" dedi ve ekledi:
Bu meselede toplumsal faydaya bakmak lazım. Toplumsal fayda yükseliyorsa o zaman herkesin kendi koyduğundan daha fazlasını alması mümkün.
Şöyle bir senaryo da düşünülebilir: Vergi yükü projekte edilenin daha az oranında artar. Hatta komik gelecek belki ama bu yöntemle azalabilir bile.
"Türkiye inanılmaz bir bütçe açığı veriyor ve bu bütçe açığının doğru dürüst bir mantığı da yok"
Vatandaşlık temel geliri için bütçe ayırmanın zor olduğu yönündeki eleştirilere ise Cüneyt Akman, "Türkiye gibi bu konuda en imkansız ülkelerden birinin bile bu konuyla ilgili yeterine yakın kaynağı var diye düşünüyorum" yanıtını verdi:
Türkiye son iki senede muazzam bir militarist harcamanın içine girmiş vaziyette. Bunlar da ahbap-çavuş kapitalizminin ilişkileri içerisinde yapılıyor.
İnanılmaz bir bütçe açığı veriyor ve bu bütçe açığının doğru dürüst bir mantığı da yok. Seçim harcamaları, muazzam miktarda yapılan faiz ödemeleri.
Devlet, iş dünyasından kurumsal vergi toplamıyor karşılığında onlardan borç alıyor, bir de üstüne faiz ödüyor. Bu, Türkiye'de de dünyada da yeni liberal düzenin öne çıkardığı bir sistemdir. Bundan vazgeçilmesi bile bu kaynağın önemli bir bölümünü getirir.
Türkiye'de toplam bütçe, yaratılan milli gelirin yaklaşık dörtte birine el koyuyor. 180 milyar dolar civarında bütçe var. Yüzde 40'ı son derece yanlış sosyal transfer politikalarına gidiyor. Doğru bir sosyal transfer politikasıyla bunların da daha verimli kullanılabilir.
"Bütün dünyada diktatörlüğün en besleyici amili aşırı yoksulluktur"
‘Mevcut sistem içinde insanlara belirli bir getiriyi sağlar isek bu insanlar aşırı düşük ücretlerle çalışmaktan vazgeçer mi?' itirazı var bir de" diyen Cüneyt Akman, "Böyle bir sistem olacağına olmasın" yanıtını vererek, söz konusu sistemin Türkiye'ye de çok zararı olduğunu söylüyor:
Yüksek teknolojili üretime geçişimiz önünde pek çok engel var ama bir engel de aşırı düşük ücretlerle aşırı sömürüyle iş yapılabilmesi imkanı.
Aşırı yoksulluğun getirdiği suç, hastalık artışı, içe kapanma, ruhsal bunalımlar, çalışmaktan vazgeçme, müteşebbis ruhunun kayboluşu şiddetle ortaya çıkan hastalıklardır.
Toplumlar bütçelerinin önemli bir kısmını tedavi etmeye harcıyorlar ve edemiyorlar.
Bütün dünyada diktatörlüğün en besleyici amili aşırı yoksulluktur. Aşırı yoksul insanlar hem merkezi hem yerel plandaki ekonomik veya siyasi güç odaklarına sığınma ihtiyacı hisseder. Bu eski Roma'da bile böyleydi.
Tek adam rejimlerinin dünyaya ne kadar sosyal, siyasal, ekonomik zarar verdiğini söylemeden geçemeyeceğim.
Türkiye'de her üç işçiden birinin kayıt dışı olduğunu hatırlatan Cüneyt Akman, " Kayıtdışılık devam ederse sigorta primi toplayamazsınız. Dünyanın en verimli sigorta sistemini getirseniz batar. Bunu daha düzgün yapsanız rahatça herkese dağıtabileceğiniz para ortaya çıkar" dedi.
Akman'a göre Türkiye yıllık 100-110 milyar dolarla çalışma kapasitesindeki 15-65 yaş arası her insana 150 dolar para verebilir. Bu da bir ailenin rahat bir asgari geçim imkanını fazlasıyla sağlar.
"İstihdamsız büyüme en büyük sorun ama biz merkez bankalarına bakıyoruz"
Dünya Çalışma Örgütü'nün verilerini paylaşan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan da 3,2 milyar kişinin istihdam edildiği küresel ekonomide bu kişilerin yaklaşık yarısının güvencesiz olduğunu söyledi.
Yeldan, istihdamsız büyümenin, insanların sosyal güvenlik sistemlerinden yararlanamamasının 1990'lardan bu yana en önemli küresel sorun olduğunu ancak dünyanın bambaşka bir dinamiğe baktığını aktardı: Finansallaşma ve spekülatif büyüme.
Finansallaşma ve spekülatif büyüme ile birlikte bütün enerjimiz "Merkez bankaları sadece enflasyon hedeflemesi yapar", "Bankalar denetleyici kurumlar tarafından denetlenir", "Sermayenin akışı esastır, bunun üzerinde hiçbir mantık duramaz" diye dünyada işsizliğin gündemden çıkartıldığı, makroekonomik anlamda herkesin sadece enflasyon fobisiyle beslendiği bir gündeme geldik.
Bu döndü dolaştı gelir dağılımda muazzam bir bozulmaya yol açtı. OECD ülkelerinde iş gücünün milli gelirden aldığı payın 1980'lerden bu yana 10 ila 15 puan azaldığını çok net olarak görüyoruz.İstihdamsız büyüme, 2009 krizinden sonra ücretsiz büyümeye dönüştü. ABD başta olmak üzere, işsizlik rakamlarının tarihin en düşük seviyeye indiği bir dönem yaşadık. Benzer şekilde üretkenlik kazanımları da kârlılık da topyekûn bir deflasyon içerisinde.
"Meta olmaktan çıkartılan bir iş gücü, kapitalizmin sonu demektir"
İnsanların iki temel talebi olması gerektiğini savunan Prof. Dr. Erinç Yeldan, bunlar şöyle sıraladı:
1. İstihdam hakkı: "Her ne pahasına olursa olsun istihdam" değil, güvenceli, insan onuruna yakışır iş. Bu hakkı talep etmek durumundayız. Vasıfsız işçinin eğitilmesini sağlıklandırılmasını talep etmek zorundayız.
2. Emeğin meta haline dönüşmesinin önüne geçmek, reddetmek durumundayız. Meta olmaktan çıkartılan bir iş gücü, kapitalizmin sonu demektir.
Bu iki unsuru kapsayacak bir paket olarak vatandaşlık geliri kavramını destekliyorum. Şeffaf denetlenebilir, odaklanmış bir mekanizma olması lazım. Ahbap çavuş kapitalizminin bir aracı ya da bir sadaka yöntemi olarak değil gerçekten bir vatandaşlık bilincine bağlı bir sistem dahilinde kullanılması lazım.
Yeldan, gölge bankacılığın tasfiyesi, vergilendirilmemiş kazançların vergi masasına getirilmesi, askeri harcamaların azaltılması gibi uygulamalardan sonra vatandaşlık temel geliri için kaynak yaratılabileceğini söyledi.
© The Independentturkish