Edebiyattan sinemaya: Efsanevi ve duygu yüklü bir yolculuk; Dune: Çöl Gezegeni

Mehmet Erduğan, Independent Türkçe için Frank Herbert'in aynı adlı kitap serisinden Denis Villeneuve tarafından sinemaya uyarlanan 'Dune: Çöl Gezegeni'ni yazdı

Frank Herbert'in 1965 yılında yazdığı, günümüzün kült klasikleri arasında yer alan ve sinemaya uyarlanması oldukça zor bir eser olarak akıllarda yer edinen roman serisi, yakın dönem Hollywood sinemasının en gözde yönetmenlerinden birine dönüşen Denis Villeneuve'ün yönetmenliğinde kısa bir süre önce izleyiciyle buluştu.

Kitabı gençlik yıllarında keşfettiğini söyleyen ve şiirselliğinden, Dune gezegeninin gerçek başkarakteri olan doğa hakkında söylediklerinden oldukça etkilenen, yıllar sonra ise nihayet karmaşık mitolojisi ile bir mihenk taşı niteliğindeki eseri hayata geçirme hayalini gerçekleştirmeyi başaran Villeneuve'ün hayatının projesi olarak nitelendirdiği, serinin ilk kitabını kaynak alarak çektiği Dune evreni ve ana karakter Paul Atreides'in etrafında gelişen olaylar; kısık ateşte ağır ağır pişen, tadı insanın damağında kalan ancak lezzeti daha sonra ortaya çıkacak olan bir serinin kapılarını araladı.

Film, bu kitap serisini daha önce okumuş olanlar ile okumayanlar arasında farklı tartışmalara sebep olsa da genel itibarıyla Villeneuve'ün esere bağlı kalarak beyaz perdeye aktardığı evren çoğunluk tarafından beğenildi ve takdir edildi.


Efsanevi ve duygu yüklü bir yolculuk; Dune: Çöl Gezegeni

Yönetmen: Denis Villeneuve / Oyuncular: Timothée Chalamet, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Jason Momoa, Stellan Skarsgård, Stephen McKinley Henderson, Josh Brolin, Javier Bardem, Sharon Duncan-Brewster, Chen Chang, Dave Bautista, David Dastmalchian, Charlotte Rampling, Babs Olusanmokun, Benjamin Clémentine, Souad Faress, Golda Rosheuvel, Roger Yuan, Seun Shote, Neil Bell, Oliver Ryan, Stephen Collins, Charlie Rawes, Richard Carter, Ben Dilloway, Elmi Rashid Elmi, Tachia Newall, Gloria Obianyo, Fehinti Balogun, Dora Kápolnai-Schvab, Joelle Amery, Jimmy Walker, Paul Bullion, Milena Sidorova, János Timkó, Jean Gilpin, Marianne Faithfull, Ellen Dubin, Michael Nardone, Duncan Pow, Károly Baksai, Gianni Calchetti, Björn Freiberg, Balázs Megyeri, Ferenc Iván Szabó, Laszlo Szilagyi, Peter Sztojanov Jr., István Áldott / Süre: 155 dakika
 

 

Büyük insan liderlik peşinde koşmaz, ona bunun için çağrı yapılır…
 


Amerikalı bilim kurgu kitapları yazarı Frank Herbert'in aynı adlı kitap serisinden uyarlanan ve insanlığın yıldızlara hükmettiği binlerce yıl sonraki uzak bir gelecekte geçen Dune: Çöl Gezegeni; kaderin galaksiler arası bir güç mücadelesine sürüklediği genç bir adam olan asilzade Paul Atreides'in hikayesini anlatıyor.
 


Paul Atreides, kendi ailesi ve halkının geleceğini garanti altına almak için evrendeki en tehlikeli gezegene seyahat etmek zorunda olan, kavrayışının ötesinde büyük bir kaderin içine doğmuş, parlak ve yetenekli bir gençtir.

Bu uzak gelecekte galaksinin farklı noktalarındaki gezegenler, birbirine rakip feodal aileler tarafından yönetilmektedir.

Ancak çok değerli bir kaynağın tek üreticisi olan Dune ya da yerel halkın deyişiyle Arrakis'in kontrolü asil aileler arasında son derece talep görmektedir.
 


Baharat adı verilen bu kaynak, yüksek bilinç ve uzun bir yaşam süresi sunarken, beraberinde çok ciddi yan etkileri de getirmektedir, ayrıca yıldızlararası yollarda gezinmeye yardımcı olan kaynağın da bu baharat olduğu bilinmektedir.

Melanj olarak da bilinen bu nadir, çok değerli, zihin genişleten doğal kaynağın kontrolü için insanlık savaş vermektedir çünkü uzay yolculuğu, bilgi, ticaret ve insan varlığı tamamen bu doğal kaynağa bel bağlamıştır, bu da onu galaksi ekonomisinin temel taşı haline getirmiştir.
 


Ancak baharatı hasat etmek isteyenler, gezegenin misafirperver olmayan sıcaklığından, kasırga gücündeki kum fırtınalarından ve genellikle tanrılara duyulan saygıya denk, haklı korku uyandıran kum solucanlarından kurtulmalıdır.

Kötücül güçler, insanlığın en büyük potansiyelini otaya çıkarabilecek, gezegenin var olan en değerli bu kaynağı için çatışma içindeyken bu savaşta yalnızca korkularını yenebilenler hayatta kalacaktır.


İsteksiz bir kahramanın yolculuğu

Kitap, Dune gezegenini hakimiyetine alma görevi verilen Paul'un ailesiyle başlar, ayrıca bu başlangıçta can düşmanları Harkonnen hanedanının sadist köle amirleri de olay örgüsünün bir parçasıdır.

Acımasız Harkonnen Hanesi, nesillerdir Arrakis'e hükmetmiş, baharatın hasadını ve dağıtımını kontrol ederek güçlü bir aile hâline gelmiştir.
 


Hüküm sürmek için korkudan yararlanan Baron ve ailesi, Atreides Hanedanı'na katı bir muhalefet içindedir ve Dune'un doğal kaynaklarını bedeli ne olursa oldun sömürmekte ısrarlılardır.

Bu yüzden de Atreides Hanedanı ile aralarında şiddetli bir husumet bulunmaktadır.

Zor durumdaki sevilen hükümdar Dük Leto ve güçlü savaşçı rahibe Leydi Jessica'nın oğlu Paul bu olay örgüsünde nihai bir sınava tabi tutulacaktır:
 


Bu Paul'un, kader ve görünmeyen büyük güçler tarafından acımasızca uzak gezegen Arrakis'in kumlarına doğru çekildiğinde korkularını yenmek üzere vereceği bir sınavdır.

Dük Leto, imparatorluğun emriyle kendi hanedanından nesli tükenmekte olan Arrakis gezegenini işgal etmesi ve barış içinde baharat üretimini sürdürmesi istendiğinde kötü sonuçları öngörse de bunu kabul etmek zorunda kalır.

Böylelikle tek oğlunu önündeki tehlikelere hazırlarken hanedanlar arasındaki bu amansız çatışma Arrakis'teki hassas politik dengeyi altüst eder.
 


Yaşadıkları güzel gezegeni bırakıp Arrakis'e giden Atreides Hanedanı bir komplo sonucu ortadan kaldırılır, Paul ve Jessica bu kıyımdan kurtulur ve çöle sığınır.

Orada onları yıllardır her türlü işgale karşı direnen çöl halkı Fremenler karşılayacaktır.
 


Ve tüm bunların arasında, hepimizin yaptığı gibi, kimliğiyle mücadele eden, dünyada yolunu bulmaya çalışan genç bir adam olan Paul'un kimliğini başka bir kültür aracılığıyla keşfetme hali hikâyeye yön verirken kaderi korkunun ötesinde onu beklemektedir.

Atreides Hanedanı'nın başı olarak, kötülüğe karşı merhameti, güce karşı ilkeli oluşu ve korkuya karşı cesareti ile nam salmış büyük bir adamın oğlu ve asil hanedanın kraliyet varisi olarak, Paul tüm hayatını sevgi dolu bir ortamda aile adının getirdiği ağır yüke hazırlanmak, dövüş becerilerini ve zekasını geliştirmek için ustalar ve akıl hocalarından eğitim almakla geçirmiştir.
 


Şimdi, erkekliğin eşiğinde, tam da yeni bir hayat için Caladan'daki çocukluk evinden ayrılması çağrısı gelmişken, Paul'a gizemli bir genç kadının ve kaçınılmaz bir geleceğin vizyonları musallat olur.

Etrafı yetişkinlerle çevrili olan Paul, bilinen evrendeki en tehlikeli gezegen olan Arrakis'e ulaştığında, gerçek yazgısını gerçekleştirmek için en derin korkularıyla yüzleşir.

Efsanevi ve duygu yüklü bir kahraman yolculuğu olan filmde, ailesi çöl gezegeni Arrakis'in kontrolüne sahip olan Paul, bu kaynağı elde etmek isteyen feodal rakiplerden Harkonnen Ailesi tarafından kurulan bir tuzağın sonucunda ailesi darmadağın olunca firari hale gelir.
 


Arrakis'in geleceğinin hikayesi de böylelikle başlar; Paul, tehlikeli ve zorlu bir yolun ardına düşer ve yaklaşmakta olan fırtına yüzünden sürekli yok olmanın eşiğinde kalır.

Çok geçmeden Paul liderlik yapabildiğini ve bu saldırgan çöl dünyasında hayatta kalabildiğini kendine ispat etmesi gereken bir gezegen devriminin içinde kendini bulur.
 


Ama Arrakis öyle dışarıdan göründüğü gibi basit ve sonsuz bir kum denizinden ibaret değildir.

Tek bir damla suyun bile hayati önem taşıdığı, ancak giydikleri özel kıyafetler sayesinde susuz kalmaktan endişe duymadıkları bu gezegende annesi ile birlikte sonsuz bir çöle doğru yolculuğa çıkan Paul, ailesinin Arrakis'teki kontrolünü yeniden kazanması için bir isyan başlatır.

Paul'un bu yolculuğu onu birçok ölümcül zorlukta sağlam kaldığını kendine kanıtlaması gereken yere, yani Fremen'in özel kardeşliğinin derinliklerine götürür.
 


Kendilerinin ve gelecek nesillerin hayatta kalabilmeleri ve onurlu bir şekilde yaşayabilmeleri için büyük bir mücadele veren Fremen'ler, Harkonnen'lerin zulmüne öylesine maruz kalmışlardır ki kurak gezegenin yüzeyini neredeyse tamamen terk edip yerin altında yaşamaya başlamışlardır.

İkinci sınıf vatandaş statüsüne düşürülmüş olsalar da Atreides Hanedanı'nın soylu oğlu Paul, ruhsal olarak bir şekilde Fremen kabilesinden Chani'ye karşı yoğun duygular besler.

Ancak Chani hakkında rüyalar görse de Paul onun kim olduğunun veya olacağının önemini hala anlayamamakla birlikte dostça olmayan koşullarda karşılaştıklarından dolayı aralarında büyük bir gerginlik olur.
 


Böylelikle tüm evrenin seyrini değiştirme ihtimalini de yakalama imkânı bulur, ama bu arada çöldeki hareketleri çok kısıtlıdır, çünkü onların her adımıyla ortaya çıkması an meselesi olan; çölün ve herkesin elde etmek istediği bu kıymetli kaynağın başka kadim koruyucuları da vardır.
 

 

Derin bir tarih

Homeros tarzı romanın zamandan bağımsız oluşu ve yazarının geleceği tahmin etme konusundaki esrarengiz yeteneği tartışılmaz.

Bu yüzden uzak bir gelecekte, yıldızlararası feodal imparatorlukların bulunduğu uçsuz bucaksız bir evrende geçse de Dune insan ilişkileri ve mücadeleleri üzerine kuruludur.

Gerçek insanları; ekoloji, evrim ve hayatta kalma gibi karmaşık temaları ve insanların sevgi, sadakat, görev, ihanet, güç gibi konularda karşı karşıya kaldığı günlük mücadeleleri, yani bizi anlatır ve bugün içinde yaşadığımız topluma da bu açıdan bir ayna tutmaktadır.

Bugün hala geçerli olan, sömürgeciliğin neden olduğu etki ve kaosu irdeleyişi yüzünden de yirminci yüzyılın çarpıcı bir portresi özelliğine sahiptir.
 


Frank Herbert'in kendisi de dünyayı dolaşmıştı ve çevresinde olup bitenlerden büyük ölçüde yararlanan bir tarih öğrencisiydi.

Bu yüzden, gayretli bir çevreci olan Herbert, Dune gezegeninin karmaşık ekosistemini yaratmak için beş seneden fazla zaman harcadı.

Herbert'in araştırmalarını hayal gücüyle harmanlayarak ortaya çıkardığı Arrakis'te, ekosistemin neredeyse her unsuru gezegenin temel ihracatını gerçekleştirmek için birlikte çalışmakta, kayalıklı coğrafi yapısına şekil veren iklim kuşakları ve rüzgârlı tünellerle kaplıdır ve farklı ılıman iklim kuşakları değişken bir çöl florası üretmektedir.
 


Ayrıca Herbert'in inşa ettiği bu dünya, zengin bir felsefe anlayışı ve din ağına da sahiptir.

Dune evrenindeki çeşitli gruplar içinde, insan bilgisayarlar gibi olan Mentat'lar, uzay yolculuğunu belirlemek için yıldızların hizasını tahmin edebilen Navigatör'ler ve insanlığın daha dindar yönünü temsil eden, evrendeki dengeyi korumaya yardımcı olan kararları vermenin yanı sıra olayları etkileyebilen kadınlar grubu olan Bene Gesserit bulunmaktadır.

Mesela Paul'ün annesi Jessica, baharat destekli kadim bir psikoloji ekolü olan Bene Gesserit'in bir üyesidir ve bu gizemli kadın tarikatının bir üyesi olarak, Ses adı verilen bir güçle sözlerini silah hâline getirebilen, ailesini tehdit etmeye cüret edenlerin iradesini bükebilen bir beden ve zihin ustasıdır.

Politik nedenlerden ötürü Jessica'ya bir kız çocuğu doğurması söylenir ama o kendi nedenlerinden ötürü bir oğul doğurur; bu da imparatorlukta kaos yaratır.
 


Filmde onunla tanıştığımızda, bu seçimlerinin sonuçlarıyla uğraşmaktadır ve sorumluluğunun nereye karşı olduğunu çözmeye çalışır.

Gizemli güçlerinden dolayı "büyücü" diye de adlandırılan Bene Gesserit, toplumu aydınlatmak amacıyla yönlendirmeye çabalayarak bin yıllık dönemlerde derin devlet olarak faaliyet gösterir.

Aynı şekilde bu evrende kadim bir topluluk olan Mentatlar'daki insan bilgisayarları da çok boyutlu verileri işleyebilmektedir.

Mentatlar mantık ve çıkarımın kalesi olsalar da onların sonuçları hesaplamalardan ziyade sürekli yer değiştiren bir dizi ihtimallerle ilgilidir.

Tüm bu grupların kitabın metnine yayılan derin bir tarihi var, ancak yine de hiçbir grup Fremen'ler kadar Dune'un merkezinde değildir, çünkü Arrakis'in topraklarına saygı duyan yerlileri olan Fremen'ler, nesiller boyunca şiddetli çekişmelere sahne olmuş bu gezegenin birçok sırrının da koruyucusudur.
 

 

Kâinatın detayları

Politika, felsefe, karakterler ve duyguları birbirine harmanlayarak olan şeylerin arkasındaki nedenleri, tepkileri ve sonuçları irdeleyen Frank Herbert ayrıca kitaba ölçek duygusunu da dahil etmiştir.

Her bölüm çözülmek üzere olan olayların faktörlerini anımsayarak gelecekteki bir tarih kitabından alıntıyla başlarken, kitap ayrıca imparatorluğun tarihini daha fazla keşfetmeye olanak sağlayan kâinattan detaylarla bezelidir.

Kitap "Gom-Jabbar" ve "Shai-Hulud" gibi kavramları içeren bir sözlüğe de yer verir.

Frank Herbert'ın karanlık, ürkütücü, rüya gibi hayal gücüne dayanan ve günümüz dünyasına dair kehanetler de içeren ve tüm zamanların en iyi filmlerinden birçoğuna ilham kaynağı olduğu kabul edilse de bu eser sinemacılar için de her zaman zorlu bir sınav olmuştur.

Usta yönetmen Alejandro Jodorowsky'nin tüm hazırlıklarına başlamış olmasına rağmen bir türlü çekimlerine başlayamaması, David Lynch'in ise 1984'te yaptığı uyarlamanın tam anlamıyla hayal kırıklığı yaratması, Dune'un sinemaya uyarlanmasının da ne kadar zor olduğunun bir göstergesidir.
 


Bu kadar büyük ölçekli bir hikayedeki saklı gizemlerin zenginliğini ve Herbert'ın karakterlerinin onları bu kadar özdeşleşilebilir kılan zaaflarını ve güçlü yanlarını yakalamak muazzam bir meydan okuma olsa da böyle bir yapıyla Dune'un epik hikayesi altı ciltlik bir seride kendine yer bulurken Villeneuve da tasavvuru ciltleri aşan bu bin yıllık destanı sinema aracılığıyla sürdürme amacına güzel bir başlangıç yapmış gibi görünüyor.

Başlangıç yapmış gibi görünüyor diyorum çünkü herkesin hemfikir olacağı üzere senaryonun yapılandırılması söz konusu olduğunda, kitabın hakkını vermek için birden fazla filmin çekilmesi kaçınılmazdır.

Dolayısıyla bu ilk film başlangıcın devamı niteliğini taşıyacak olan serilerin olacağını da şimdiden bize müjdeliyor.

Denis Villeneuve için bu filmin en önemli yönü elbette sinematik vizyonu; bu açıdan Dune artık bir edebiyat eseri değil, romanın ruhunu mükemmel bir şekilde damıtan bir rüya manzarası olarak da anılmayı kesinlikle hak ediyor.
 


Sinemada karmaşık hikayelerin anlatımında usta olan Villeneuve, Dune: Çöl Gezegeni'ne de hemen hemen aynı şekilde yaklaşarak, tıpkı genç bir okuyucu olarak romanın kendisi için yaptığı gibi, kendi izleyicilerini daha önce hiç gitmedikleri yerlere götürmeyi kusursuz bir şekilde başarıyor.

Villeneuve'ün beyaz perde uyarlaması, izleyiciyi Paul'un aile rekabetlerinin, kabile çatışmalarının, sosyal baskının ve acımasız, çetin bir gezegendeki ekolojik felaket eşliğinde rüştünü ispatlayışının son derece dokunaklı hikayesine odaklıyor.

Günümüz teknolojisinde kendimizi kaybettiğimiz bu çağda kendime her zaman sorduğum bir soru vardır: Acaba ilkel yaşama yeniden bir dönüş olacak mı? diye…
Çoğu yıldızlararası bilimkurguların aksine Herbert'in insanları hiçbir bilgisayar olmadan yıldızları ele geçiriyor.
 


Robotlarla yapılan kadim bir savaşın akabinde, insanlık "insan zihninin tasvirine dayanarak" makinelerin üretimini yasaklıyor, ama bu yasak gelişmelerini bastırmak yerine insanları biyolojik bilgisayarlara, medyumlara ve öngörülü uzay pilotlarına dönüştürerek korkutucu şekillerde evrim geçirmeye zorluyor.

Süper güçlü bu grupların üyeleri asilzadeler tarafından sürekli çalıştırılırken hepsi güç için ve krallıklarına yeni gezegenler kazandırmak için birbiriyle yarışıyor.

Bu yüzden, bilgisayarların bizim hayatımızda hangi amaca hizmet ettiğini ve bir insanın onların yerini nasıl alabileceği üzerine yeniden düşünmemizi sağlayan Dune işte bana tam da bu noktada kafamdaki sorunun cevabını veriyor ve bilim kurgu statüsünde olsa da pek çok şeyin ilkel kaldığı böylesi bir evrende ortaya hem destansı hem samimi fantastik bir sinema deneyimi çıkıyor.
 

 

Yapım hakkında

Çok sayıda olan roller için oyuncu seçimine gelince, Villeneuve ve yapımcılar, rağbet gören rolleri doldurmak için müthiş bir oyuncu listesi oluşturduğu gözden kaçmıyor: Kahramanımız Paul Atreides'i canlandıran Timothée Chalamet başta olmak üzere, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Josh Brolin, Zendaya, Jason Momoa, Javier Bardem ve çok daha fazlası oyuncu gerçek anlamda karakterleri hakkıyla canlandırıyor.
 


Özellikle Timothée Chalamet film boyunca şüpheleri olan, etrafındaki dünyayı yeniden tasavvur ederek farklı bir gerçekliği kucaklayacak ve yeni bir gerçekliğe uyum sağlayacak düşünceli ve entelektüel bir karakter olan Paul Atreides'in hislerini gerçek anlamda yaşıyor ve gelecekte bir orduyu yönetebilecek dini bir lider olma derinliğini izleyiciye kusursuzca aktarıyor.

Oscar Isaac, halkını toplu göçle yeni bir dünyaya götürmek ve Atreides adının tarihin sayfalarından kalıcı olarak silinmesi tehdidini oluşturan kötücül güçler toplanırken, Paul'u korumak zorunda olan Dük Leto'yu canlandırıyor.
 


Dük Leto, oğluyla çok sevgi dolu bir ilişkisi olan gerçek bir baba ve gerçek bir insan; Bene Gesserit değil, Mentat değil, süper güçleri yok, bu yüzden daha çok gerçek şeylerle uğraşıyor.

Rebecca Ferguson, Atreides Hanedanı'nın liderliğinin yükünü ve oğulları Paul ile kopmaz bağı sevgilisi Dük Leto'yla paylaşan Leydi Jessica'ya hayat veriyor.

Josh Brolin ise Dük Leto'nun küstah ve kıvrak zekalı ama güvenilir danışmanı Gurney'i canlandırıyor; ayrıca, kılıçta bir sanatkâr olduğu kadar, az bilinen telli bir çalgı olan favori enstrümanı baliseti kullanmakta da aynı ölçüde yetenekli olduğunu gösteriyor.

Atreides, Arrakis'in tehlikeli dünyasına yeniden taşındığında, savaş ustası Gurney, Dük'ü ve ailesini korumak için ne gerekiyorsa yapıyor ve Paul'un savaşa hazır olduğundan emin olana kadar genç adamın dövüş eğitimiyle bizzat kendisi ilgileniyor.

Jason Momoa, Paul'a "Rüyalar güzel hikayeler yaratır, ama önemli her şey biz uyanıkken olur" diyen efsanevi kılıç ustası ve virtüöz savaşçı Duncan Idaho rolü ile izleyicinin karşısına çıkıyor.

Javier Bardem ise doğal kaynaklarını korumaya çalışan çölün efendisi Stilgar'a hayat veriyor.

Zendaya ise Dune'da doğan, özgür halkının yöntemleriyle büyüyen ve kendine güvenen, meydan okuyan tehlikeli bir savaşçı olarak sevdiği insanların amansız bir savunucusu olan delici mavi gözleriyle dikkat çeken esrarengiz karakter Chani'yi canlandırıyor.

Villeneuve, görüntü yönetmeni Greig Fraser ve yapım tasarımcısı Patrice Vermette'in de aralarında bulunduğu yaratıcı ekip, Macaristan, Ürdün, Abu Dabi ve Norveç'te gerçek mekanlarda çekimler yaparken kendi uzak gezegenlerini yaratmışlar.

Kostüm tasarımcıları Jacqueline West ve Robert Morgan, yönetmenin kitabı her okuyuşunda hayal ettiği her bir karakter için görünümü titizlikle tasarlamış.

Paul Lambert, Gerd Nefzer ve ekipleri sırasıyla görsel ve özel efektleri ele alarak; Tom Struthers aksiyon dolu senaryonun çok sayıdaki dublörünü organize etmiş; Joe Walker ise filmin kurgusunu çarpıcı bir şekilde yapmış.

Dune'un uzun zamandır aynı derecede tutkulu bir hayranı olan besteci Hans Zimmer bile, kendi kalbine dalıp müziğin hayalini kurmak için resmen çölün derinliklerine geri dönmüş.

Tüm bunlar göz önüne alındığında, psikolojik bir gerilim, macera, savaş ve reşit olma filmi hatta bu bir aşk hikayesi olarak da ele alınabilecek Dune: Çöl Gezegeni izleyicilerin ayaklarını yerden kesen bir görsel şölenle sinemada izlenmeyi kesinlikle hak ediyor.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU