Celalettin Can: Dünyadaki yoksulluk sorunu çok büyük, yoksulluğun en azından sınırlanmasında yerelin rolü ne olabilir?
Prof. Ahmet Muhtar Çakmak: Dünyanın yoksulları, büyük çoğunluğu Güney ve Güneybatı Asya ile Sahra-altı Afrika'da yaşayan küçük çiftçiler, işsizler ile düşük ücretli işçiler, memurlar ve emeklilerden oluşuyor.
Küçük çiftçilerin sorunlarına yerelin içinde bir çözüm bulmak mümkün görünmüyor. Onlara temel gelir çerçevesinde para aktarılarak bir çözüm bulunabilir belki ama bu da evrensel düzeyde ele alınabilecek bir sorundur.
Kaldı ki bu da yetmez, büyük ölçüde yetmez. Çünkü etrafta okul, hastane, manav vb. yoksa elinizde para olması neyi değiştirebilir ki? Hatta temel gelir barınma sorununu da çözemeyebilir. Bu, o yereldeki barınma imkanları ile bağlantılı bir sorundur.
Bunlar bizi şuraya getirir: Temel gelirden ziyade temel alt-yapı ve temel hizmetlerin yoksulluk bölgelerine götürülmesi önemlidir ve bunlar ancak evrensel ve/veya genel düzleminde ele alınabilecek sorunlardır.
- Böyle bakıldığında ise ortaya bir kaynak sorunu çıkıyor. Temel altyapı ve temel hizmetler için gereken kaynakların yaratılması mümkün müdür ve eğer mümkün ise bunun ekolojik krizi daha da ağırlaştırmadan gerçekleştirilebilmesi mümkün müdür? İlave bir önemli sorun da dünya kapitalizminin bugünkü koşulları altında eğitim imkanları sunulan yoksul insanların bir meslek sahibi olduktan sonra nasıl iş bulabilecekleridir. Evet hocam…
Bu sorunun çözümü de yerel düzeyde bulunamaz, evrensel ve/veya genel düzlemde bulunabilir. Hatta bu bir genel düzlem sorunu olarak da düşünülemez. Ancak evrensel düzlem üzerinde buna çözüm aranabilir.
Aslında bu mantıki sonuçlarına götürüldüğünde yeni bir yaşam tarzı yaratmak zorunda olduğumuzu gösteriyor. Ekonomik kriz, ekolojik kriz ve yoksulluk meselesi birlikte düşünüldüğünde yeni bir yaşam tarzı yaratmaktan başka bir çare olmadığını görebiliyoruz.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yeni bir yaşam tarzı feodalizmin gerilemekte ve kapitalizmin yükselmekte olduğu bir dönemde ortaya çıkmıştı. Benzer bir durum şimdi yok. Yükselmekte olan yeni bir şey yok.
Belki bu sefer "artık bununla devam edemeyiz" şeklinde kendini dayatmaya başlayan kısıtlamalar üzerinden, yani olması artık sürdürülebilir olmayan kısıtlamalar üzerinden giderek yeni bir hayat tarzına yöneleceğiz ama eski yaşam tarzından çıkarı olanlarla nasıl mücadele edilecek?
Kısıtların varlığı ve sayılarının ve etkinliklerinin artması şimdiki yaşam tarzının değişmesi gerektiğini düşünenlerin sayısını hızla artırabilir ama bunun yerine neyin geleceği nasıl belirlenecek? Bu acaba nasıl yaşasak diye tartışarak olmaz herhalde.
Toplu eğitim ve toplu işyerleri şeklindeki bir hayat giderek sıklaşacağı öngörülen virüs salgınları açısından uygun değil. Öte yandan teknolojik gelişmeler de mesela evden eğitim ve evden çalışmayı daha mümkün hale getiriyor.
Ne var ki diğer taraftan kitlesel ve kalıcı işsizlik ihtimali yükseliyor. Bunlara da temel gelir ile belli bir hayat seviyesi sağlanabilir. Bununla birlikte yukarıda değindiğin dünya yoksullarını ne yapacağız?
Temel hizmetler ve temel alt-yapı tek çare olarak gözüküyor ama daha önce değindiğim gibi, bunların getireceği sorunlar var ve bunlar ancak evrensel ve/veya genel düzlemde ele alınabilecek sorunlar.
- Latin Amerika solu yerellik konusunda bizden ileride. Orada yerellikle ilgili neler tartışılıyor?
Latin Amerika solunda buen vivir kavramı üzerinden geliştirilmeye çalışılan tartışmalar var. Buradan ekolojik krizi ağırlaştırmayan, tüketim toplumunu devam ettirmeyen yeni bir yaşam biçimi ortaya konabilir mi, bir yönüyle de bunu tartışıyorlar.
Buen vivir'in kaynağı Latin Amerika'daki yerli topluluklarının yaşam biçimleri oluyor, oradan esinlenerek buen vivir kavramını geliştirmeye çalışıyorlar. Görebildiğim ve bilebildiğim kadarıyla mesela Türkiye'de Latin Amerika'daki yerli topluluklarına karşılık gelebilecek toplumlar var mı? Yok gibi…
Biraz zorlayarak ifade etsem, İslamiyet'in kanaatkarlık kavramı üzerinden bir yaşam anlayışı geliştirilebilir mi? Bu politik açıdan İslam'ın ve solun bir tür uzlaşması imkanını da yaratabilir mi?
- Hangi İslam'ın hocam? 2000'lerin başında İslam yükselen bir güçtü. Türkiye de de böyleydi, ama güç bozuyor, iktidar gücü daha çok bozuyor. Kendilerini ‘anti kapitalist Müslümanlar' olarak niteleyenler İslam'ı siyaseten araçsallaştıran kesimlerin önüne geçebilecek kadar süreçten güçlü çıkamadılar maalesef…
Zorunlu hale gelen, kendisini dayatan yeni gerçekler karşısındayız ama bu gerçeklerin nasıl hayata geçeceğini henüz büyük ölçüde bilmiyoruz. Yerellerin gelişmesi gerekiyor demekle yereller gelişmiyor.
Başka türlü söylersem, yapılması gerekenlere doğru toplumu götüren kendiliğinden dinamikler güçlü görünmüyor diyebiliriz. Diğer taraftan zamanımız çok kısa. Çok zor bir durum karşısındayız.
- Hocam gerçeğin bir yanı, yerelin güçlenmesinin bu zor durumun sorunlarını çözmeye yetmeyeceğidir. Öte yandan yerelin güçlenmesi yumuşama sağlayabilir ki bu bizim gibi birçok şeyin devletle başlayıp devletle bittiği, merkezi düşünen bir toplum realitesi için çok önemlidir.
Evet… Tüm yereller kendi sorunlarını ortaya koyabilir ve bu sorunların ve çelişkilerin haksızlığa uğrayanlar lehine çözümünü öneren siyasi bir hareket önemli ölçüde güç kazanırsa yukarıdaki tabloda bir yumuşama olabileceği kanısındayım.
Burada haksızlığa uğrayanlar lehine çözüm derken birtakım genel politikaları kastetmiyorum. Buna benzer şeyler zaten hep var. Benim kastettiğim her yerele özgü çözümleri geliştiren bir siyasi harekettir.
- Evet… Kelimenin geniş anlamıyla, bu yeni tip bir demokratik siyasi harekettir! Yerellerin çeşitliliğine dayanan ama ortak genel politikalarda üretebilen, bu ikisini aynı bünyede yaşatabilen bir yeni tipte Cumhuriyetçi Yerel Demokratik hareket!
Teşekkürler Hocam!
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish