ABD ve Ortadoğu: Olmayan strateji

ABD geri çekilmek yerine, medeniyetlerini, siyasi hareketlerini, kültürünü ve maneviyatını, umutlarını ve acılarını anlamak için bir kez daha Ortadoğu ile askeri değil, zihinsel olarak ilişki kurmalı. Kaçmak Washington'a fayda sağlamaz

Fotoğraf: AA

Ortadoğu'daki Amerikan varlığı hakkındaki sorgulamalar artık sadece bölgenin Arap sakinlerinin aklını meşgul etmiyor.

Aksine, kıdemli diplomatlar ve düşünürlerden, perde arkasındaki savaşlar dünyasında, bölgenin gizli kulislerinde yaşayan istihbarat ve güvenlik görevlilerine kadar birçok güvenilir Amerikalı için de bir endişe haline geldi.

Bu, Ortadoğu'nun ABD için hala çok önemli ve vazgeçilmez, ayrıca, ondan bir defada ve kesin olarak çekilmenin, kabul edilemeyecek bir lüks olduğu anlamına geliyor.


Tanınmış Amerikan dergisi National Interest'teki yazısında Amerikalı stratejist ve 30 yıldan fazla bir süre Dışişleri Bakanlığı'nın istihbarat adamı olan Andrew S. Gilmore, ülkesinin beşerî ve dini medeniyetin beşiği olan bölgeye yönelik herhangi bir vizyon veya stratejik yaklaşımının olmamasını eleştirdi.

ABD'nin hareketsizliği sonucunda Arap dünyasında Çin ve Rus etkisinin büyük ölçüde arttığına, Amerikan başkanlarının ve özellikle de Barack Obama ve ortaklarının perde arkası liderliğinin başarısız teorilerine işaret etti.

İnsanın aklına şu soruyla konuya girmek geliyor;

ABD'nin özellikle son 20 yılda Ortadoğu ile ilgili gerçek bir stratejisi var mıydı?

Yoksa politikaları, ileriye dönük bir vizyona sahip olmayan seçici ve belki de misillemeci tepkilerden mi ibaretti?
 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ortadoğu'da Amerikan politikalarındaki gelişmeleri takip edenler için ABD'de geri çekilme ve izolasyona yönelik ezici bir isteğin bulunduğu tartışılmaz.

Çeşitli medya araçlarında Ortadoğu'dan artık gösterilen çabayı hak etmeyen ya da Amerikalıları pek ilgilendirmeyen bir bölge olarak bahseden yazılar yayımlanıyor.

Bu tür yazılar arasında bir de Rusya ve Çin'in oluşturduğu daha acil tehditlere odaklanma çağrıları yükseliyor.

Örneğin eski ABD Başkanı Donald Trump, Ortadoğu'da kan ve kumdan başka bir şey olmadığını söylememiş miydi?


Parlak bayrakların sahipleri ve kulak tırmalayan sesleriyle geri çekilme ve Atlantik'in ardına siperlenme çağrısı yapanların gözden kaçırdığı şey; Soğuk Savaş'ın 40 yılı boyunca Washington'ın, yerel seçkinlerin çoğunun siyasi ve ekonomik desteği, katılımı ve hatta kutsaması ile Ortadoğu'daki hedeflerine ulaştığı gerçeğidir.

Bu süreçte ABD, Ortadoğu'da diplomatik bir güç toplamayı, Arap-İsrail savaşlarını kontrol etmeyi başardı.

Amerikan diplomasisi de tek başına barışın iplerini dokumada öncü bir rol oynadı.


Ancak, kaderin cilvesidir ki Washington dünyanın kaderine hükmeden tek güç, durum ve izlenimleri değiştirmek için cesur ve yaratıcı girişimlerde bulunabilecek tek kutup haline geldikten sonra bile Ortadoğu'daki Amerikan sahnesi karışık ve belirsiz görünüyor.

Aynı zamanda, Washington'ın Ortadoğu'da müttefiki ülkeler arasındaki etkisi, Washington'ın geleceğe dönük yönelimleri ve politikasının halihazırda belirsiz olan sınırları hakkında -haklı olarak- duyulan şüpheler ve endişeler nedeniyle gerilemeye başladı.


Amerikan siyasetinin babası Henry Kissinger son kitabı "World Order: Reflections on the Character of Nations and the Course of History"de ("Dünya Düzeni: Ulusların Karakteri ve Tarihin Seyri Üzerine Düşünceler") Ortadoğu'yu geçmişle bugün arasında gerilmiş, geleceği etkileme konusunda hiçbir kapasitesi olmayan bir bölge olarak tanımlamıştı.

ABD'nin işte bu Ortadoğu'ya yönelik vizyonundaki belirsizliğe kanıt olarak İran ve nükleer programı konusundaki pozisyonuna bakmak yeterli.

Bu satırlardaki temel soru belki de şu:

Çekilme çağrıları ile birlikte Washington gerçekten artık Ortadoğu'da var olmak ve hayati çıkarlarını korumakla ilgilenmez mi oldu?


Çıkarlardan bahsetmek bize 1948'i takip eden yıllarda çokça konuşulan geleneksel bir ikiliyi hatırlatıyor.

Bu ikiliyi basitçe, çağdaş uygarlığın sıvısı olan petrolün akışını, diğer yandan o dönemde yeni kurulmuş olan İsrail devletinin güvenliğini ve emniyetini sağlamak biçiminde özetleyebiliriz

Ancak tarihin devinimi, özellikle de İsrail'in büyümesi ve bu Sam Amca'yı kızdırsa bile onun kontrolünden çıkıp kendisini savunacak hale gelmesinden sonra, bölgede yeni Amerikan çıkarları yarattı.

Ortadoğu petrolüne mutlak bağımlılık fikrinin yerini, alternatif enerji ve kaya gazı önerileri doldurdu.


Bugün, ABD'nin çıkarlarının kapsamı genişledi. İlk sırada, ABD'nin sabah akşam kendisiyle mücadeleden bahsettiği çağın vebası terörizm yer alıyor.

Dahası, Amerikan mirasından büyük bir pay almak ve nüfuzunu tesis etmek isteyen Rus ayısı ve Çin ejderhasının önünü kesme çabası var. İran'ın nükleer silah edinmesini engellemekten bahsetmiyorum bile.
 

 

Yukarıdakilere ek olarak, son enerji krizi, daha onlarca yıl Ortadoğu kaynaklarından geleneksel petrol ihtiyacına işaret etti.

Yine yukarıdakilere ek olarak, hayati ve önemli bir mesele daha su yüzüne çıkıyor; ABD'nin deniz yollarında seyrüsefer özgürlüğünü koruması, deniz yolları ve ABD'nin müttefiklerine kendi hegemonyalarını dayatmaya çalışabilecek düşmanlarını kontrol altına alması. Bu düşmanlar gizli olmayıp, ayan beyan ortada.

Amerikan narsisizmi veya aydınlanmış pragmatizm, Amerikalıları şu soruyu sormaya sevk ediyor:

Bu hayati çıkarları koruyan bir stratejimiz var mı?


Foreign Affairs dergisi son sayısında, ünlü Amerikalı diplomat Martin Indyk'in son kitabı "Master of the Game: Henry Kissinger and the Art of Middle East Diplomacy"de (Oyunun Ustası: Henry Kissinger ve Orta Doğu Diplomasi Sanatı) öne sürdüklerini tartıştı.

Indyk'e göre özetle, Başkan Joe Biden yönetimi Kissingerci modele başvurmalı.

ABD baskın oyuncu değil, en etkili ve nüfuzlu oyuncu kalmak için kendisi tarafından desteklenen bir bölgesel düzen formüle etmeye çalışmalı.


ABD geri çekilmek yerine, medeniyetlerini, siyasi hareketlerini, kültürünü ve maneviyatını, umutlarını ve acılarını anlamak için bir kez daha Ortadoğu ile askeri değil, zihinsel olarak ilişki kurmalı. Kaçmak Washington'a fayda sağlamaz.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU