CHP, 7334 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine (AYM) başvurdu.
Başvuru dilekçesini AYM'ye teslim eden CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, sonrasında yaptığı açıklamada, temmuz-ağustos aylarında Türkiye'nin büyük felaket yaşadığını söyledi.
İktidarın ikinci felaketi ise halkın ve turizmcilerin sorunlarını bir kenara bırakarak "rant uygulamasına" devam etmekle gösterdiğini savunan Altay, "Mahkemeye girerken Sayın Genel Başkanımızla da görüştüm, kendisinin bana söylediğini size söylemek istiyorum. 'Öncelikle şunu herkes bilsin, yanan ormanlara eğer bir kazma dahi vurursanız gök kubbeyi başınıza yıkacağız. Size o alanı dar edeceğiz.'" dedi.
"Tek kişinin inisiyatifine terk edildi"
18 Temmuz'da, "ormanların, meraların ve kıyıların yağmalanmasına yasal zemin hazırlayan bir kanun teklifinin" TBMM'de yasalaştığını aktaran Altay, teklifin adının Turizmi Teşvik Kanunu olmasına karşın bu teklifle turizmin teşvik yerine tek kişinin inisiyatifine terk edildiğini belirtti.
Bunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını belirten Engin Altay, CHP olarak her zaman olduğu gibi halkın, devletin, ülkenin menfaatine aykırı buldukları her kanunu, her Cumhurbaşkanı Kararnamesini, Yüksek Mahkemeye götürmekte kararlı olduklarını söyledi.
Bunu yapmaya devam edeceklerini belirten Altay, "Buraya sık gelmemizin sebebi her konudan şikayet eden bir mantık değildir. Buraya sık gelmemizin sebebi AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın hukuku küçümseyen, aşağılayan tavrıdır." görüşünü aktardı.
"Kıyılar herkesindir"
7334 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 26 maddeden oluştuğunu ve kendilerinin bunun 15 maddesini Yüksek Mahkemeye taşıdıklarını dile getiren Altay, şöyle konuştu:
Bu kanunda turizmi teşvik yok, ormanları, meraları ve kıyıları tek adama devir var., yerel yönetimlerin yetkilerini, özellikle kıyılardaki yetkilerini saraya devretme var. Mesela, 'kültür turizm koruma geliştirme bölgeleri' yer ve sınırları bundan sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenecek. Turizm merkezleri tanımına orman vasfına sahip araziler eklendi. Yani bütün ormanlarımızı bir rant kapısı gören bir anlayış var. Bütün ormanlar bir turizm merkezi ilan edilemez. Merkezi idare işi gücü bıraktı, kıyılardaki şezlongla, çadırla uğraşacak. Kıyılardaki belediyelerimizin turizmle ilgili bütün denetim yetkileri, yönlendirme yetkileri Kültür ve Turizm Bakanlığına bu kanunla devrediliyor. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlere günübirlik tesis kurma hakkı yine Sayın Cumhurbaşkanına veriliyor. Kıyılar herkesindir, bunu kabul etmek mümkün değildir.
Kanunla meraların hayvancılığa kapatılıp turizme açılacağını da savunan Altay, bunun, ormanı doğal hayattan koparacağını söyledi.
Kıyılardaki tüm belediyelerin plan tadili yapma yetkisinin de Kültür ve Turizm Bakanlığına verildiğini aktaran Altay, kanunla ayrıca turizm bölgesi belirleme yetkisinin de Cumhurbaşkanına verildiğini ifade etti.
"Ormanlarımız, kıyılarımız, meralarımız rant kapısı olarak görülemez"
Kültür ve turizm koruma, geliştirme bölgesinin tamamını veya bir alt bölgesinin tek bir yatırımcıya tahsis edilmesinin de önünün açıldığını ileri süren CHP Grup Başkanvekili Altay, şunları kaydetti:
Bu şu demek, Cumhurbaşkanı dilerse mesela Saros Körfezi'nin tamamını ya da bir alt bölümünü bir tüzel kişiliğe devredebilecek, kullanım amaçlı. Yani böylece Türkiye'nin turizm bölgelerinin kim tarafından ne kadar süreyle işletileceğine Sayın Cumhurbaşkanı karar verecek, bunu da kabul etmemiz mümkün değil. AYM'ye gitme sebeplerimizden birisi de yabancı bayraklı ticari büyük yatlara Türk karasularında ticaret imtiyazı veriyoruz. Yani ne yapıyoruz, 815 sayılı Kabotaj Kanunu'nu rafa kaldırıyoruz. Bu tam manasıyla bir ihanettir, kuruluşa ve kurtuluşa ihanet, kuruluş ve kurtuluşun mimarlarına saygısızlık. Yaptırımlar var, yani para cezasını kim belirleyecek, kim uygulayacak, bunu da Kültür Bakanı tayin edecek.
Yüce Mahkemenin, iş yükünün yoğunluğunu bilmekle beraber bu çok hassas konuda bir an önce hızlı bir karar almasını da kamuoyu üzerinden talep ediyoruz. Ormanlarımız, kıyılarımız, meralarımız rant kapısı olarak görülemez. Ormanlarımız, kıyılarımız, meralarımız hepimizindir, insanlarındır. Sadece insanların değildir, hayvanlarındır, bütün canlılarındır. Dünyayı tek başımıza kullanmıyoruz. Meraların, köylülerin elinden alınmasına yol açan, kıyıların insanların hakkı olmasını engelleyen, ormanları rant kapısı ve turizm kapısı gören anlayışa karşı olduğumuzu, bu karşılığımızın Anayasanın birden çok maddesinde ifadesini bulduğu bilinciyle Yüksek Mahkemeye başvurumuzu yaptık. CHP olarak Anayasayı, hukuku, insan haklarını, doğa haklarını koruma konusundaki kararlılığımızı sürdüreceğiz.
Kanun ne getiriyor?
7334 sayılı “Turizmi Teşvik Kanunu ile bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, tam da orman yangınlarının başladığı 28 Temmuz 2021’de Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Kanunun 1’inci maddesi “d” fıkrasına göre, “Kültür ve Turizm gelişme Bölgeleri dışında kalsa bile” orman arazileri “kamu yararı” kapsamına alınarak turizm yatırımcılarına açılabilecek. “Yeri, mevkii ve sınırları Cumhurbaşkanı kararıyla tespit ve ilan” edilecek bu alanlardaki bütün devlet taşınmazları da turizm kapsamına alınabilecek.
AA, Independent Türkçe