Suudi Arabistan'ın Washington Büyükelçiliği yaptığı bir açıklamada, 11 Eylül 2001 saldırıları ile ilgili gizli belgelerin kamuoyuna açıklanmasını memnuniyetle karşıladığını ve bu saldırılarda Riyad’ın parmağı olduğuna yönelik her türlü iddianın kati suretle yalan olduğunu söyleyerek iyi yaptı.
Bu açıklama ilk değil. Nitekim daha önce merhum Prens Suud el-Faysal, Beyaz Saray’ın koridorlarında dururken gizli belgelerin kaldırılmasını memnuniyetle karşılamış ve ilk başta Suudi Arabistan’ın kurbanı olduğu 11 Eylül terör saldırıları ile Suudi Arabistan’ın hiçbir alakası olmadığını söylemişti.
Bugün, ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından 11 Eylül olaylarının 20’nci yıldönümünde Taliban’ın iktidara geri dönmesiyle birlikte geçtiğimiz 20 yılda yanıtlanandan daha fazla soruyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz.
Akıllara gelen ilk soru şu; her yıl 11 Eylül olaylarının anılmasıyla birlikte Suudi Arabistan’ın değişmediğini söylemek için toplumsal olaylara odaklanmak ya da Suudi Arabistan’ın yöntemlerinde bu yöntemlerin radikalizme sebep olduğuna dair bir işaret bulmak için Krallığı ziyaret eden Batı medyası nerede?
Bugün ABD ve Taliban arasında imzalanan anlaşmadan bahsedilirken Batı medyası nerede? Bu anlaşmanın şartları, ayrıntıları ve sırları ne? İngiliz istihbaratından bir yetkili 11 Eylül olayları düzeyinde terörün geri dönme ihtimaline ve yeni Afganistan hakkında uyarılar yaparken Batı medyası nerede?
İngiliz yetkili, dünyanın dört bir yanında teröristlerin ve aşırılık yanlılarının Taliban’ın geri dönüşü karşısında sevinçten kendilerini kaybettiklerinden ve eskiden teröristlerin Las Vegas'ı diye tanımlanan Afganistan’dan bahsederken Batı medyası nerede?
2015 yılından beri sadece Suudi Arabistan’ı değil, Arap dünyasını ve İslam dünyasını da etkileyen toplum, kültür, ekonomi, yolsuzlukla mücadele ve ılımlılık söylemini güçlendirme açısından Krallık’ta yaşanan değişimin büyüklüğünden bahsederken Batı medyası nerede?
Peki bunların hepsini bir kenara bırakalım. İngiliz merkezli The Guardian gazetesi önceden New Jersey'in valiliğini yapan ve eskiden Kongre üyesi olan 11 Eylül Soruşturma Komisyonu Başkanı Thomas Kean’ın herhangi bir gazetecinin veya basın kuruluşunun antenlerini hareket ettirmesi gereken açıklamalarını aktarırken ABD basını nerede!
The Guardian gazetesinin haberine göre Kean, 11 Eylül’de gerçekleşen terör saldırıları ve bu saldırılarda Suudi Arabistan’ın rolüne ilişkin araştırmalarından bahsederken “Size söylüyorum, bence ellerine hiçbir şey geçmeyecek. Bu olaylarda Suudi Arabistan’dan çok İran’ın parmağı olabileceğine ilişkin daha fazla kanıt buldum” dedi.
Kean “Kurbanların ailelerinin kamuoyuna açıklanmasını istedikleri de dahil olmak üzere okuduğum tüm belgelerde bu olaylarda Suudi Arabistan hükümet yetkililerinin bir payı olduğuna işaret eden hiçbir şey bulamadım” şeklinde sözlerini sürdürdü.
Dolayısıyla İran’ın 11 Eylül’deki rolünün araştırılması hususunda Batı medyası ne yapıyor? Bu konuda çıkarılan kitaplar ne olacak?
Peki ya eskiden İran’da saklanan El-Kaide liderlerine ne demeli? Ya da ABD’de değil de Suudi Arabistan topraklarında gerçekleştirilen terör saldırılarından sorumlu Seyfu’l Adl gibi hala İran’da saklanan El Kaide liderlerine ne demeli?
Peki ya Usame bin Ladin’in eskiden İran’da olan oğulları? Batı medyası, El Kaide örgütünün yardımcısının yaklaşık iki yıl önce Tahran'da bir sokakta ortadan kaldırıldığını neden unutuyor? Ve daha pek çok detay.
Özetleyecek olursak, ne zaman şantaj bitecek de olası terör eylemleri engellenecek?
Ne zaman İran ve bölgedeki destekçileri gibi terörist rejimlerle mücadeleye yönelik çalışmalar başlayacak?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil