Dünya Afgan olayı, Taliban hareketinin ezici zaferi, Amerika’nın çekilme sürecinin korkunç başarısızlığı ve hükümetin çöküşü karşısında şaşkına dönmüşken en iyi değerlendirmeyle yirmi yıllık işgal iki Taliban dönemini ayıran bir döneme dönüşmüştür. Taliban harekatına tam teslimiyet sessizliği etnik bölünme hatlarının, etnik ve mezhepsel farklılıkların etkisi altında iç savaşa götüren ihtimallerle bozulabilir.
Bu aşmada Tacikleri saran sürekli adaletsizlik duygusu tam kaybolacakken yeniden zuhur etmesiyle Tacikler ile Peştunlar arasındaki etnik ihtilaflar yeniden su yüzüne çıkmıştır. Bir yandan ülkenin kimliğine yönelik bir mücadele diğer bir yandan da diğerlerine nispetle etnik çoğunluğu elinde bulunduran Peştunların ağırlıklı olduğu merkezi otoritenin biçimine yönelik bir mücadele mevcuttur. Horasan ismi Taciklerin belleğinde Afganistan’ın en eski ismidir, Afgan ve Peştun isimleri aynı isimlerdir, yani Afgan ülkesidir veya Peştun ülkesidir. Bu konu, İngilizlerin savaşı sonlandıran 1919 Ravalpindi anlaşmasını imzalamadan önce sürtüştüğü ve savaştığı Peştun grubunun ismini vermesinden beri Tacikleri rahatsız eden bir noktadır. Amanullah Han’ın Avrupa kıyafetlerini halka empoze etme, kadınların örtüsünü açma ve Peştuncayı güçlendirip resmi dil haline getirme yoluyla başlatmış olduğu “ batılılaşma” sürecine rağbet devam ederken Habibullah Kalkani’nin başlattığı isyan Amanullah yönetimini devirmeyi başararak ilk batılılaşma sürecini sonlandırdı. Irk teorilerinden özellikle Nazizmden ve tek ırk tek dil teorisine uygun millet oluşturma kültüründen etkilenen Muhammed Nadir Şah eliyle batılılaşma düşünceleri yeniden canlandırıldı. Ülkenin kuzeyinde Peştun yerleşim yerlerinin oluşturulmasını sağlayan yerleşim kampanyasının yanı sıra ülkeyi tamamen Peştunlaştırma çabaları, Tacik (Dari) dilinin Peştunca ile değiştirilmesi, yerel bölgelerin ve sınır geçişlerinin isimlerinin Peştunca isimlerle değiştirilmesi için sistematik bir plan izlenmeye başlandı .
Peştunlar ve Tacikler arasındaki mücadele ülkenin kimliği ve Peştunların ağırlıklı olduğu merkezi otoritenin biçimine yöneliktir.
İki etnik grubun oranlarının birbirine yakın olması (Peştunlar yaklaşık %42, Tacikler %35) egemen sınıflarının devlet- millet oluşturma çabalarının başarısız olduğu bir ülkede etnik hassasiyetlerin ortaya çıkmasını zorunlu kılıyor. İslamabad’ın Hindistan’a karşı sürekli olarak “dini ve milli desteğe” ihtiyaç duyması sebebiyle Pakistanlıların etnik bağlardan ötürü Peştunlara verdiği destek Taciklerin duyarlılığını ikiye katlamıştır. Bu, her ne kadar Afganistan “ Peştunistan” ulus devletini kurma rüyasını yok ettiği için 1947’de Pakistan’ın kurulmasını karşı çıkmış olsa da Peştun çevreleri Pakistan ve Afganistan arasında “İslamistan” adıyla bir konfederasyon önermeye itmiştir.
1973’te Muhammed Davud Han’ın cumhuriyeti ilan etmesi ve ardından 1978’de komünistlerin iktidarı ele geçirmesi etnik çeşitlilik sorununa çözüm bulmanın yolunu açmamış, sadece (Komünist) Halkın Demokrasi Partisi içinde bölünmeler sorununu yenilemişti. Parti iki kanata ayrılmış Peştun özelliklere sahip olan birinci kanat “ Khalq” adını taşırken Tacik kontrolündeki ikinci kanat “Parsham” (sancak) adını taşıyordu. Birinci kanat 1992 cumhuriyet çöküp mücahitler yönetimi devralana kadar iktidarda kaldı. Mücahitler Dönemi Burhaneddin Rabbani (Tacik) ve Gulbuddin Hikmetyar( Peştun) arasında şiddetli bölünme ve Kabil’in dört savaşan güç arasında paylaşılmasına yol açan çalkantılarla başladı. Rabbani ve Ahmed Şah Mesud’un Kabilden kovulması net etnik temellere dayanan ittifakların kurulmasına yol açtı. Taliban hareketinin ortaya çıkmasıyla çatışma daha net bir etnik boyut kazandı. Hareket kendini Peştun toplumunu ifade etme araçlarından biri olarak tanımlarken muhalefet ( Kuzey İttifakı)Tacik özellikleri taşıyordu. İşgal sırasında Amerikalılar hükümet makamları ve ordu içinde dengeyi koruyarak klasik algılara göre etnik çatışma dinamiklerini anlamalarına rağmen hükümet ve toplumun bağ dokusunu bozan etnik rekabetin dayattığı kayırmacılığı ve yozlaşmayı ortadan kaldırmayı başaramadılar. Bu arada ülkenin büyük bir bölümün kontrol eden Taliban harekatı Taciklere ve Özbeklere müstakbel hükümette bazı makamları vermeye çalışıyor, ancak bu önlemler hem Taliban hem Tacikler içinde kabul görmüyor.
Tacikleri saran adaletsizlik duygusu tam kaybolacakken tekrar zuhur etti.
Taliban hareketinin askeri üstünlüğünü gösteren güç dengesi , kabilesel ve coğrafi çevresinin genişliği, almış olduğu bölgesel destek, ABD, Rusya ve Çin'in müstakbel bir çatışmaya dahil olma isteksizliği bir yana etnik çatışma Afganistan'ın bir sonraki baskın başlığıdır. Taciklerin federalizm ve bölgelerin ademi merkeziyetçiliği talepleri yeni değildir. Tacik politikacılar ABD işgali altındayken Afganistan'ın federalleşmesi konusunu gündeme getirmişti. Belki de Ahmed Mesud'un çözüm anlayışındaki açıklamaları aynı yönde devam etmektedir. Çünkü çözüm "ademi merkeziyetçilik ve bölgesel güçlendirmeyle mümkündür.
Peştun hakimiyeti ve Taliban'ın iktidardaki tekeli karşısında Taciklere ve diğer azınlıklara ademi merkeziyetçilik seçeneği kalmış olabilir. Ancak etnik çoğunluk söz konusu olduğunda ademi merkeziyetçilik müzakere ve diyalog yoluyla barışçıl bir şekilde yürümez. Dolayısıyla uzun süreli etnik kutuplaşmalara bakıldığında yeni bir iç savaşın çıkması muhtemel olmakla birlikte bu sefer daha belirgindir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish