Womex ödüllü Aynur Doğan: "Anahtar doğru yöne çevrilse kapı açılacak ve hepimiz rahatlayacağız"

Uluslararası Dünya Müzik Fuarı-Womex, 2021 sanatçı ödülünü alan Aynur Doğan, Independent Türkçe'den Müjgân Halis'e konuştu

Aynur Doğan

"Aynur'un sesini duymak insanın neşesi ile acılarının her katmanının tek bir sese dönüşmesi anlamına gelir. Onun sesi ruhumuzun en derinlerine ve gözyaşlarımızdan kalbimize akarken bir anda bizi tek bir şeyde birleştirir."

Bu sözler, tam 15 kez Grammy ödülü kazanmış Çin kökenli Amerikalı çelist Yo Yo Ma'ya ait.

Beş Latin Grammy'siyle İspanya'nın en saygın sanatçılarından biri olarak kabul edilen Javier Limón ise onun için şu yorumu yapıyor:

"Aynur evrenin derinliklerinden çıkıp gelen bir alev, insan hafızasındaki en eski seslerden biri gibi ruhumuzu derinden yakıyor... Aynur, canlı müziği yüzyıllar boyunca sevmenin bir sebebidir."

İki ismin de Aynur diye bahsettiği sanatçı ise, geçtiğimiz günlerde Uluslararası Dünya Müzik Fuarı-Womex, 2021 sanatçı ödülünü alan Aynur Doğan. Aynur Doğan'ın ödüle layık görülmesinin nedeni "Kürt ve Alevi kültürünün korunması için yaptığı uzun yıllara dayanan çalışmaları, siyasi baskılar karşısında en yüksek sanatsal bütünlüğü sürdürmesi ve bunu yaparken de sanatını susturmak isteyenlere karşı şarkılarını söylemeye devam eden bir model olması" diye açıklandı.

Doğan da ödüle dair duygularını sıcağı sıcağına paylaşırken müziğin kayıp kültürlerin anahtarı, kaynağa, öze dönüş yolu olduğunu söyleyerek, müzik yolculuğunun Womex ile buluşmasını yolunun en önemli duraklarından biri olarak niteledi ve "Varlığı henüz tanınmayan ve ülkesi olmayan 40 milyon insanın müziğini temsil etmek benim için bir onurdur. Bu ödülü; özgürlük, eşitlik ve barış için mücadele eden Kürt kadınlarına ve dünyadaki tüm kadınlara ithaf ediyorum" dedi.

"Dinleyicilerimle buluşamıyorum"

Ödül vesilesiyle Independent Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Aynur Doğan, duygularını şu sözlerle anlatıyor:

"Yapmak istediklerinizin karşılık ve değer bulması insanı hafifletiyor, motivasyonu ve öz güveni artırıyor. Sadece bana değil, yeni yeteneklere de bir umut ve heyecan veriyor. Onca mücadele, zorluklar, görmemezlikten gelme bir anda silinip gidiyor. Fakat en değerlisi ise geçen onca zamana rağmen buluşamadığım gerçek dinleyicilerimin, sevenlerimin mutluluğu. Onların mutluluğu daha bir anlamlıydı, beni daha da bir mutlu etti."

Evet Aynur dinleyicileriyle buluşamayan bir sanatçı. Çok değil geçen yıl son albümü Hedur yayımlandığında sosyal medya hesabından şu kelimeler dökülüvermişti: "Çok şey istemiyorum, sadece beni sevenlerle birlikte şarkı söylemek istiyorum... Şimşekten de yağmurdan da doludan da yoruldum... Sizlerle her seferinde buluşamamak sadece kalbimi acıtıyor..."

Womex'ten önce de 2017'de Berklee Müzik Okulu Akdeniz Enstitüsü tarafından 2017 yılının Akdeniz Müziği Ustası Ödülüne layık görülen Aynur Doğan'ın ilk albümü ‘Seyir' adıyla yayınlandı. Türkiye'de karşılaştığı ilk yasak 2004'te çıkan ikinci albümü Keça Kûrdan'ın, 2005'te Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yasaklanmasıyla başladı. Kararda, şarkının ‘bölücü' olduğu ve kadınları dağa çıkmaya teşvik ettiği öne sürülüyordu. Neyse ki yasak uzun sürmedi.

 

Aynı yıl Fatih Akın'ın imzalı Crossing the Bridge: The Sound of Istanbul'da sesini duyduk Doğan'ın. Eski bir Osmanlı hamamında, elinde bağlaması, ud eşliğinde Ahmedo'yu söylüyordu. Film ona, Holywood'dan bile hayranlar kazandırdı. Martin Scorsese'den Keith Richards'a, Emir Kusturica'dan Johnny Depp'e genişleyen bu hayran kitlesine yıllar içinde dünya müziğinin dev isimleri de katıldı. Yo-Yo Ma and Silk Road Ensemble, Riccardo Muti, Kayhan Kalhor, Javier Limon, Kinan Azmeh, Mercan Dede, Morgenland All Star Band, Quatour Voce, Nerderland Blazers Ensemble gibi ünlü müzisyenlerle ortak projelerde ve ses getiren uluslararası sinema filmlerinde yer aldı. Dünyadaki en önemli müzik dergilerinden biri olan Songlines Magazine dahil, Folk Roots. The London Times, Sons gibi dünyaca ünlü dergilere kapak konusu olan Aynur, The Guardian, El Pais, FAZ gibi önemli gazetelerde de geniş yer aldı.

Dersim'in Çemişgezek ilçesinin küçük bir köyünde, Alevi Kürt ezgilerine kulak kabartarak gelişen sesinin onu dünyanın en önemli müzisyenlerinden biri haline getirmesine kadar geçen 20 yılını sorduğumuzda şu yanıtı veriyor, Independent Türkçe'ye:

"Dersim'in Doğan köyünde, Munzur dağlarında başlayan yarı göçebe bir çocukluktan şimdiye kadar devam eden göçebe bir hayat. Bu göçebelik saymakla sığdıramadığım sayısız güzelliklerle hafifledi ancak."

Dengbej ezgileriyle geçen çocukluk…

1975'te Dersim'in Çemişgezek ilçesinin Doğan köyünde doğdu Aynur Doğan. O doğduğunda köye henüz elektrik gelmemişti, elektrikle tanıştığında 8 yaşındaydı. Elektrikle birlikte televizyonla tanıştı, tabii yeni bir dille de: Türkçeyle. Köyde 10 yıl önce kurulan okul, köyün çocuklarını yeni bir dille tanıştırıyordu. O yıllarda her köyün, destanları enstrümantal eşliksiz okuyan dengbejleri vardı. Aynur Doğan "Biri bana sesin çok güzel demişti" diye hatırlıyor o yılları.

Dersim'de büyürken bir tek kendilerinin farklı olduğunu sanırmış, sonra İran'da, Suriye'de, Erivan'da, Irak'ta, hatta iki üç saat ötendeki Diyarbakır'da aynı duyguyu yaşayan bir halkın varlığını öğrenmiş, görmüş. O yüzden de dil ne kadar asimile olsa da duygunun ortak olduğuna inanıyor. Ve Dersim'de dile dökülmeyen o duyguyu, çocukluğunda ‘tertele' olarak anlatılan o günleri yıllar sonra kavrasa da, kulağında kalan her sözcük şimdi onun müziğine yön veriyor.

Yavuz Turgul imzalı Gönül Yarası filmi, Aynur Doğan'ın meslek hayatındaki mihenk taşlarından. Kürt bir müzisyenin, bir Türk filminde Kürtçe şarkı söylemesi gibi bir ilke imza atılan o yıllarda Türkiye'nin iklimi şimdikinden hayli farklıydı. Kürtçe kamusal alanda daha özgür bir şekilde görünür olmaya başlamış, ülke çok kültürlülüğün çok özlediği tadını almış, TRT Kurdî yayın hayatına girmiş, hatta Aynur Doğan dönemin başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önünde bile konser vermişti.

Ancak memleketin bu gülistan dönemi uzun sürmedi. 2011'de İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) düzenlediği 18. İstanbul Caz Festivali kapsamında Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda sahne alan Aynur Doğan, Kürtçe şarkı söylemeye başladığı sırada dinleyicilerin yuhalamasına maruz kaldı. Henüz ikinci şarkısını söylerken bir grup tarafından yuhalanmaya başlanan "Türkçe söyle", "Şehitler ölmez" sloganlarına maruz kalan sanatçı, sahneyi terk etti. Ve uzun yılar boyunca Türkiye'de konser veremedi.

 

"Kürtçeye yönelik yasaklar zaman kaybı"

Kürtçe son yıllarda yine yasaklarla karşı karşıya, hatta devletin Kürtçe yayın yapan resmi TV kanalının varlığına rağmen, TBMM'de hala ‘bilinmeyen dil' olarak etiketleniyor. Dünya onun Kürtçe yaptığı müziği alkışlarken, kendi ülkesinde anadilinin önce yasaklı şimdi de ‘bilinmeyen' olarak nitelenmesine dair yorumunu sorduğumuz Aynur Doğan, bu soruyu içtenlikle yanıtlıyor:

"Ne diyelim, görüyorsunuz ki anlamak isteyen anlıyor, politikaların kirli tuzaklarına düşmeden kendi vicdanı veya bilgisine güvenen toplumlarda siyasetin çetrefilli manipülasyonları pek işlemiyor. Yani bizden binlerce kilometre ötedeki bu yüzden anlıyor. Çünkü onun ilgilendiği dil, kültür, sanat, farklılık, zenginlik vs. Fakat binlerce yıl kapı komşu yaşayanların halen anlayamaması garip bir tuzak, kimsenin işine gelmeyen bir çıkar hesabı. Belki onların da kendi hayatlarında binlerce kilometre yapması lazım ki anlayabilsinler, bu saçmalığın kendilerine de insanlık adına da ne kadar zararlı olduğunu. Ne denir bilemedim sadece büyük bir zaman kaybı hem kendileri için hem de bizim gibiler için. Aslında anahtar doğru yöne çevrilse kapı daha rahat açılacak ve kendileri de hafifleyip bu yükten kurtulacaklar."

Belki ‘bilinmezliğe' mahkûm edilmek belki dünya onu kucaklarken doğduğu topraklarda karşılaştığı tepkilerden olsa gerek 2013'te buralardan gitti Aynur Doğan. Amsterdam'a yerleşti. Ondan sonra Türkiye, inanılmaz bir hızla değişti zaten. Önce Gezi'yi yaşadık, sonra 15 Temmuz'u ve ardından ülke bir yandan mülteci cenneti oldu, diğer yandan da yetişmiş beyinlerini kaybeden bir coğrafya. Peki Aynur Doğan ‘gitmek' hakkında ne düşünüyor, gerçekten gitmek her zaman özgürleştiriyor mu? Bu sorumuza da ne hissediyorsa o yanıtı veriyor açıklıkla:

"Bilmiyorum" diyor: "Bazen özgürleştirir bazen de hapishane olur insana, çünkü doğup büyüdüğünüz alışkanlıklarınız, kültürünüz, hepsi zaman alan şeylerdir. Yeni bir hayat kurmak da adapte olmak da hepsi zamandır. Fakat sanat ve kültürel alanlar açık veya meşguliyetiniz daha çok bu yönde ise bunu daha az hissedersiniz. İnsanı hapseden sevdikleriniz veya sevenlerinizle yan yana gelebilmenin zorluğudur. Özlem insanı zaman zaman çok güçsüzleştiriyor."

"Dersim artık nefes alsın"

Aynur Doğan'ı anlatan İngilizce mahreçli bir yazıda onun müziğinin anahtarı olarak, Dersim dağlarında geçen ‘pastoral çocukluğu' gösterilir. O çocuklukta şarkıların kulaktan kulağa, kuşaktan kuşağa aktarılmasına vurgu yapılır. Şarkılar hep oradadır, doğumda, düğünde, cenazede. Ve Aynur Doğan, bütün bunların taşıyıcısıdır. Şimdi Aynur Doğan'ın doğup büyüdüğü topraklar yani Dersim, doğasıyla her yıl kaderine haline dönüşen yangınları yaşıyor ve ‘imdat' çığlıkları da çok geç duyuluyor. Aynur'a son sorum, Dersim doğasının yaşadığı acılara dair ne hissettiği. Şöyle diyor sanatçı:

"Dersim coğrafyası, kültürü, dili, doğası, evrensel düşünce yapısı, farklılıklara açık yaşam biçimi, kadınların özgürlüğü ve toplumdaki rahatlığı tüm bu farklılıklarıyla, bu ruh yapısı ile korunması gereken bir bölgedir. Elbette doğup büyüdüğüm, çocukluğumdan gençliğime geçiş dönemlerimin geçtiği veya hayallerimi büyüttüğüm bu coğrafyanın yanması her Dersimli gibi benim de içimi yakıyor. Nedeni ne olursa olsun müdahale etmemenin, sesiz kalmanın yılların birikmiş politik bakışı ve ötekileştirmenin sonucu olduğu aşikâr. Halkın kendi imkanlarının kullanılmasına müsaade edilmemesinin başka açıklamasını bulamıyorum. Amaç insansızlaştırmak veya demografik yapısını değiştirmek.  Belki de gelecek projelere hazırlamak. Fakat coğrafyamıza artık bir nefes verilmesini istiyoruz, yorulduk gerçekten."

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU