Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın "itiraflarının" yankıları devam ediyor.
Pek çok konuda olduğu gibi Erdoğan'ın açıklamalarında da farklı görüşler dile getiriliyor.
Olayı değerlendirenlerden kimileri, cumhuriyet savcılarının harekete geçmesi gerektiğini söylerken, kimileri de AK Parti'nin kendine göre bir hukuk sistemi oluşturduğu için hiçbir yasal adımın atılmayacağı görüşün dile getirdi.
Açıklamaların "itiraf" niteliği taşıdığını bu nedenle de savcıların harekete geçmesi gerektiğini söyleyenlerden biri de eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ancak Eminağaoğlu, bu talebinin temenniden öteye geçmeyeceği görüşünde. Buna da AK Parti'nin kendine dokunulmayacak bir hukuk sistemi oluşturduğuna iddiasına bağlıyor.
Eminağaoğlu'na göre bugün yaşanan hukuksuzluk, 2014'teki Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) düzenlemesine dayanıyor.
O dönem yasanın çıkmaması için çaba gösterdiğini ifade eden Eminağaoğlu'nun HSYK kanun teklifinin görüşüldüğü Adalet Komisyonu'nda tekme ve tokatlara maruz kaldığını bu nedenle hastaneden 5 gün iş göremez raporu aldığını anlattı.
Eminağaoğlu, AK Parti ve mensuplarının karşı karşıya kaldıkları her olayda kendilerini mağduriyet içinde gösterdiklerini söyledi.
"Her seferinde bir gerekçeyle bugüne kadar hesap vermediler"
İktidarın kendisini hukuk ve demokrasinin gereği olan denetim, sınırlama, hesap verilebilirliğin dışında tuttuğu savunan Eminağaoğlu, "İddialar ve bu konudaki kanıtlar ne düzeyde olursa olsun, her seferinde bir gerekçeyle hesap vermeden bugüne kadar geldiler" dedi.
FETÖ'nün siyasi ayağı konusu bile soruşturulmadan "aldatıldık, kandırıldık" gibi dünyada eşine az rastlanan bir söylem ile meselenin geçiştirildiğini ifade eden hukukçu Eminağaoğlu, bunu bağımlı hale getirdikleri, bağımsız yargı üzerinden sağladıklarını belirtti.
17-25 Aralık olayları sonrası yargıda AK Parti ve FETÖ çıkar çatışmasının öne çıktığını belirten Eminağaoğlu, "Geçmişte beraber hareket etmiş oldukları için kendi haklarında sahip oldukları hukuka aykırı ve suç boyutundaki soruşturma konusu edilmemiş bilgileri, iktidara istediğini yaptırabilmek için belli ölçüde yargıda FETÖ'cü bir kadronun önüne konuldu. Bu sefer AKP, hesap vermemek ve mensupları hakkında işlem yapılmaması için harekete geçti. Bu amaçla HSYK yasasında değişiklik yapılmasını amaçladı. HSYK Başkanı olan bakanın yetkilerini artırmak istedi" diye konuştu.
"AKP, hesap vermemek adına tekme tokatla bu yasayı çıkardı"
Dönemin Yargıçlar Sendikası Başkanı olarak Ocak 2014'te TBMM'deki komisyon görüşmelerine katıldığını, yasanın çıkması halinde bağımsızlık sorunu yaşayan yargının adaletten uzaklaşıp gücü elinde bulunduranın dipçiği haline geleceğine dikkat çekmek istediğini ancak konuşturulmadığını aktaran Eminağaoğlu, şöyle devam etti:
Saatlerce söz alabilmek için bekledim. Söz alabilme durumu olabilecek iken, AKP'li bir milletvekilinin havada uçan bir tekmesiyle karşılaştım. Uçan tekme ile tokat bile olsa karşı sözleri susturup yasa çıkarma Türkiye'de bu olayda yaşandı. AKP, hesap vermemek adına tekme, tokatla bu yasayı çıkardı. Bu soruşturmanın adliye ayağını bu yasa üzerinden engelledi. FETÖ'cü kadronun amacı onca kanıta rağmen, gerçekte bir soruşturma değil, iktidarla bir çıkar çatışması olduğu anlaşıldı ancak, bu yasa sonrasında da iyice bağımlı hale gelen yargıda bu konuda bir adım atılamadı.
"AKP, hesap vermeyen bir çıkar örgütü"
Türkiye Büyü Millet Meclisi'nde onca kanıta rağmen AK Parti'nin hesap vermez tutumu nedeniyle ilgili bakanların Yüce Divan'a sevk edilemediğini öne süren Eminağaoğlu, Bayraktar'ın yıllar sonra bir suç itirafında bulunduğunu kaydetti.
"Bayraktar'ın beyanlarının sonucu ne olacak?" sorusuna yanıt veren Eminağaoğlu, şu cevabı vererek sözlerini tamamladı:
"Bir hukuk devletinde, adli-siyasi birçok sonuç ortaya çıkar. Bayraktar samimi ise, bilgi sahibi olduğu olay sadece bu konu olmasa gerek. İçinde olduğu olmadığı birçok konuyu ortaya koyabilir. Kamuoyuna açıklamalarını sadece bununla sınırlı tutmayabilir. Şimdiye kadar karşılaştığımız beyanlara baktığımızda, bu beyan sahiplerinin de sustukları, sonrasını getirmedikleri, içten hareket etmedikleri. AKP gibi parti adındaki bir çıkar örgütünden ancak ve ancak siyasi gücü azalınca, tatmin edilemeyen başka çıkarlar öne geçince veya bir iktidar değişikliği durumunda hesap sormak olanaklı."
"Konunun yolsuzluk komisyonuna kadar gitmesi kuşkuları artırdı"
Eski Cumhuriyet Savcısı Bülent Yücetürk de normal bir hukuk sisteminin yürürlükte olduğu ülkede beyanların kesinlikle dikkate alınacağı görüşünde.
Yücetürk, 17-25 Aralık soruşturmasını yürüten dönemin savcılarının ortaya konulan delillerin montaj ve komplo sonucu elde edildiğini iddia ederek takipsizlik kararı verdiğini hatırlattı.
Bayraktar'ın "Tüm görüşmeler, tape ve telefon kayıtları bana aittir" beyanına atıf yapan Yücetürk, "'Bunların hepsini kabul ediyorum' diyor. O dönem kendisine verilen talimatlarla yapmış olduğu şeylerin hepsini kabul etti. Hukuki açıdan yargılamanın yenilenmesi diye bir şey sözkonusu değil. Burada yapılması gereken şey Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'nun 172/2 maddesinin uygulanmasıdır. Kanun diyor ki; yeni bir delil ortaya çıkarsa savcı Sulh Ceza Hakimliği'ne başvurur ve soruşturmanın yeniden açılmasını ister ve açılması durumunda tekrardan delilleri toplar" bilgisine yer verdi.
Yücetürk'e göre ilgili dönemin bakanı hakkında soruşturma açılması ve evrakının Meclis'te kurulan yolsuzluk komisyonuna kadar gitmesi, meselenin orada tartışılması ve konu hakkında rapor hazırlanması halkın 17-25 Aralık'la ilgili kuşkularını artırdı.
"'Yalan ve iftira' nedeniyle Bayraktar'a soruşturma açılabilir"
Olayların merkezinde yer alan bakanın her şeyi itiraf ettiğini belirten Yücetürk, savcıların şahsı çağırarak ifadesini aldıktan sonra yeni soruşturma başlatmaları gerektiğine değindi.
Normal prosedürün bunu gerektirdiğini ve maddi ceza hukuku anlamında bunun mümkün olduğunu aktaran Yücetürk, "Ancak Türkiye'nin siyasi konjonktürüne bakıldığında iktidarın yeniden 17-25 tartışmalarına döneceğini ve buna izin vereceğini düşünmüyorum. Yeni bir soruşturma açılacağı konusunda umutlu değilim. Hatta tam tersine olabilir. Bayraktar'la ilgili bir soruşturma açarlar. ‘Yalan söylüyorsun, iftira atıyorsun, başkalarını haksız yere suçluyorsun' şeklinde tersinde soruşturma açabilirler" değerlendirmesinde bulundu.
"Beyanlar delil midir? sorusuna "Evet, delildir" yanıtını veren hukukçu Yücetürk, şunları kaydetti:
"Bir kişi, suç işlediğini itiraf ediyor ve suçlarla ilgili bir tanıklığı varsa bu bir delildir. Hele hele bu kişi, işin merkezindeki dönemin bakanı ve hakkında soruşturma yapılmışsa bu ciddi bir delildir. Mutlaka bu araştırılmalı ve gerekli soruşturma başlatılmalıdır. Ancak bugünkü siyasi konjonktürde bunun olabileceğine çok ihtimal vermiyorum. Zaten mevcut iktidar da bunları görmezden geliyor ve bu konulara hiç girmek istemiyor."
© The Independentturkish