Ticaret Bakanlığı'nın 2023 hedefleri arasında hizmet sektörünün ihracat hacminde sağlık, eğitim gibi alanların yanı sıra film-dizi sektörü de önemli bir yer tutmaktadır. Latin Amerika'dan Ortadoğu ülkelerine kadar dünyanın çok farklı yerlerine kadar ulaşan yerli dizilerde çalışma koşulları bir biçimde sürekli yer tutmakta. Çok farklı departmanların, yetişkin oyuncuların yanı sıra çocuk oyuncular ve çalışma koşulları da dönem dönem gündem olmakta. Tabi ‘çocuk' oyuncu olunca durum farklı oluyor. Özellikle son yıllarda artan televizyon kanal sayısı ve buna dijital platformların da eklenmesiyle, TV dizileri hayatımızın büyük bir alanını kaplıyor. Öyle ki artık insanlar hayatlarını dizilere göre programlamakta, dizi oyuncuları ile kendilerini özdeşleştirmekte, diziler ile ilgili yeni pazarlar ortaya çıkmakta, dizi sektörüne büyük paralar yaratılmakta ve diziler gündemi belirlemektedir.
Son dönemlerde özellikle çocuk oyuncuların dizilerde daha sık görülmesi adeta dizilere ilgiyi arttırmakta. Lakin bu durumun çocukların, sosyal, fiziki, duygusal, ruh sağlığı üzerinde bazı olumsuz etkileri de olabilmektedir.
Independent Türkçe olarak çocuk oyuncularla yakından çalışan farklı alanlardan uzmanlarla görüştük.
Dilek Çankaya (Psikolojik Danışman)
Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık lisans mezunu olan Çankaya, sonrasında da eğitim bilimleriyle ilgili akademik çalışmalarına devam ediyor,
"Uzun süre farklı gelişen çocuklar ve aileleriyle çalıştım. Şu anda da aile ve yetişkinlere dönük danışmanlık yapıyorum. Bir yandan da alanımla ilgili yarı-zamanlı ders veriyorum üniversitede. Lisans eğitimim süresince amatör bir tiyatroda eğitim alıp, kısa bir süre sahne tozu yutmuştum. Sanırım o sayede oyuncu olmanın ruh halini biraz hissedebiliyorum. Şimdi ise, bir grup meslektaşımla birlikte hem setlerde çocuklarla çalışmaya devam ediyoruz, hem de bu alana dair bilgi ve birikimi artırmaya dönük çabalarımız var. Alana girmek isteyen genç meslektaşlarıma uzaktan destek oluyorum. Sosyal medyadan ulaşıp "sette çalışmaya başladım, ne yapabilirim" diye danışıyor alana yeni giren meslektaşlar. Mesleğimizin sınırları muğlak olduğu için bunu çok önemsiyorum. Sanırım özellikle çocuk oyuncularla yaptığım çalışmalar ekseninde en kısa böyle özetleyebilirim."
Sette çalışan psikolojik danışman olma sürecinin lisans öğrencisi iken başladığını söyleyen Çankaya, bu sürecin bir rastlantı olduğunu ifade ediyor:
"TRT'nin yapımcısı olduğu kısa bir çocuk filminde çalıştım ilkin. Küçük yaşta çocukların oynadığı bu kısa film, bir tatil kasabasında çekiliyordu ve set ekibine çocuklarla ilgili gözlemlerini iletecek, sadece çocukları gözetecek birinin katılmasının iyi olacağı düşünülmüştü. Ancak o zamandan yapılacak işin sınırları tamamen belirsizdi. Bazı çocukların ebeveynleri çalıştığı için gelememişti o zaman. Yani o çocuklar ekibe ve bana emanetti. Şimdi yasal olarak ebeveyni ya da ailenin atadığı bir vasi olmadan çocuk sette olamıyor. Doğal olarak bu deneyimin ileride mesleğe dönüşeceğini hiç düşünmemiştim. Bu ilginç deneyimi farklı farklı ortamlarda sürekli anlatıyordum. Öyle Bir Geçer Zaman ki (2010-2013) dizisi çekimlerine başlandığında ağır dram ve çocuk oyuncunun varlığı üzerine neler yapabiliriz diye düşünürlerken benim TRT deneyimimi bilen bir arkadaşımın önerisi ile bu dizide 4.bölümden itibaren çalışmaya başladım. Yani yıllar sonra –muhtemelen Türkiye'de sette çalışan ilk psikolojik danışman/pedagog olarak- setlere geri döndüm. O dönem çeşitli dizilerde ve filmlerde yer aldık. Aldık diyorum çünkü tek çalışmak yerine ekip olmayı ve çocuğun ve projenin niteliği için bir meslektaşımla fikir alışverişinde olmayı çok önemsiyorum. Sonrasında aslında çocuklara dönük hiçbir yasal düzenlemenin olmamasının da etkisiyle setlerde çalışmayı bıraktım. 2016 yılından beri yeniden farklı projelerle sette çalışmaya döndüm."
Setlerde bir uzmanın bulunmasına ilişkin ilk düzenlemenin (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Sanat, Kültür ve Reklam Faaliyetlerinde Çocukların Çalıştırılma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik) ile 2015 yılında yapıldığını söyleyen Çankaya, şöyle ifade ediyor,
"Özellikle 14 yaş altı çocuk ve gençlerin bulunduğu setlerde yasa ile tanımlarsak "çocuğun çalışma ortamında konusunda uzmanlaşmış bir çocuk psikoloğu veya bir eğitim bilimci ile çocuk oyuncu koçu bulundurulması gerekmektedir". Muhtemelen yapım şirketinin denetimlerinde çocuk oyuncu olan projede kâğıt üzerinde bizim olup olmadığımız kontrol ediliyordur, ancak sette çalışırken ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından ne de çocuklardan sorumlu olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından birinin kontrol, denetimine tabi tutulmadım. Bakanlıkların adı yine değişti ama ne demek istediğim anlaşılıyordur sanırım. Sadece kâğıt üzerinde varlığı gösterilen meslektaşlarımı da duydum çünkü. Ya da sadece "önemli" sahnelerde orada olan...Oysa sette "pedagog" un bulunması hem çocuk için hem de ekibin işi için bence çok değerli. Bu arada bu sektörde bize "pedagog" diye hitap ediliyor ve şimdilik varlığımızı tanımalarını önemsediğim için isme takılmıyorum ama çoğumuz psikolojik danışman ve psikoloğuz."
Sette Pedagog bulunmasının önemini ve değerini anlatan Çankaya, setlerin çocuk oyuncular için çok da uygun yerler olmadığını ifade ediyor::
"Genelde yetişkinlere göre düzenlenmiş ortamlar. Çocukların hem kendilerini rahat hissedeceği hem de gelişimlerini engellemeyecek koşulların sağlanmasında rolümüz olduğunu düşünüyorum. Yani sadece psikolojik ihtiyaçlarından bahsetmiyorum. Çocuğun iyi olma halini sağlayacak tüm tedbirlerden bahsediyorum. Ayrıca ailelerin de çocukların o ortamdaki ihtiyaçlarını giderebilmeleri, ünlülüğün getireceği sorunları fark etmeleri, göğüsleyebilmeleri, okul-set dengesinin kurulması gibi pek çok konuda etkimiz olabiliyor. En azından olması gerekiyor. Ancak bu her zaman böyledir de diyemiyorum maalesef."
Çocuk oyuncuların yaşadıkları sorunları ve zorlukları anlatan Çankaya, sözlerine şöyle devam ediyor:
"Bir film çekimi sırasında gizlice çekilmiş bir görüntüde bir psikolog/psikolojik danışman ve çocuk oyuncunun annesi, çok geç saatte uyuyan çocuğu sahne çekimi için uyandırmaya çalışıyordu. O sette daha önce birlikte çalıştığım bir arkadaş bana gönderdi ne yapabiliriz diye. Görevli sendikalara iletmesini önerebildim sadece. Yine başka bir dizide psikolog/psikolojik danışman varken çocuk oyuncunun sabaha karşı hala sahne çektiği ve meslektaşımın da orada olup, buna müdahale etmediğini duydum. Yani mesleğimizin doğal olarak etik prensipleri var ve şu anda da sektörde buna uyan ve uymayan meslektaşlarımız da yapım şirketleri de var diyebiliriz. Ben projeye başlarken hem çocuk oyuncunun hem de kendimizin çalışma koşullarını olabildiğince açık konuşmaya çalışıyorum. "
Çocuk oyuncuların durumunun sadece Türkiye'de değil, dünyada da sorunlu bir alan olduğunu söyleyen Çankaya, "çok fazla söyleyecek söz var" diyerek şöyle ifade ediyor:
"Setlerde çalışmaya başladığımda anlatılan çok hikâye vardı. En aklımda kalanlardan biri bir yönetmenin sahne gereği neredeyse çöplerin arasında bir kadının doğum yapma sahnesi çekmek istemesi ve bunun için gerçekten de 0-3 ay arası bebeği o ortama sokma çabasının anlatıldığı an geliyor. Şu an yasal olarak bir yaş altı bebek sette olamıyor Türkiye'de ama bu çok da uygulanmıyor. Başka ülkelerde uygulama sahne ışığı altında her ne olursa olsun 30 dakikayı geçmeyecek biçimde bir yaş altı bebeğin sette bulunması yönünde. Ben bebekli sahne varsa mutlaka bunu sağlamaya çalışıyorum ve yönetmenleri bilgilendiriyorum. Genelde sadece direkt göründüğü planda bebek oluyor, diğer anlarsa oyuncak bebek kullanılıyor sahnede."
Türkiye'de iş kazaları açısından en riskli ikinci sektörün de dizi ve film setleri olduğunu söyleyen Çankaya, sözlerine şöyle devam ediyor:
"Çocuklar açısından ev kazaları da çok risklidir normalde ancak iş yerinde hem kendileri hem de birlikte çalıştıkları insanların kazaya maruz kalmasını deneyimleyebiliyor çocuklar. Örneğin bizim çalıştığımız bir işte set dışında birlikte çalıştığımız bir şoförün kaza yapıp öldüğü haberini aldık ve çocuklar çok çok üzüldüler. O gün set durduruldu ama ertesi gün aynen devam edince çocuklar hiçbir şey olmamış gibi devam etmemizle ilgili söylenmişlerdi haklı olarak. Çocukların direkt kendilerinin maruz kaldığı durumlar da oluyor tabi. Benim olduğum bir sette sahneye eğitimli bir köpek geldi ve sahne çekilirken çocuk oyuncumuzu ısırdı. Böyle basit bir cümleyle ifade ediyorum ama çok üzüldüğümüz ve sorumlu hissettiğim bir gün oldu. Oysa köpeği seçen de sahneyi yazan da çeken de ben değildim. Ayrıca bunları yapan herkes de çok iyi niyetli insanlardı. Doktora gidip, kontrolleri olduktan sonra sahneyi çekmeye devam etme kararı aldık daha travmatik bir his bırakmamak için sahneden köpek çıkarıldı.
Çocuğun dokunduğu camın yere düşüp kırıldığı durumlar da yaşadım. O nedenle bir süre sonra psikolojik danışmanlığı aşarak, çocuğun elinin değeceği, gözünün göreceği her yere karıştığımız ve diğer ekiplerle iyi ilişkilerimizle sürekli ricada bulunduğumuz bir hale geliyor durum."
Setlerin çok kalabalık çalışma ortamları olduğunu söyleyen Çankaya, çocukların sürekli yetişkinlerle birlikte olduğunu ifade ediyor:
"Bunun getirdiği sorunlar da olabiliyor. Örneğin süren bir işten bana ulaşıp Pedagog önermemi istemişlerdi ve ben de tanıdığım bir meslektaşımı yönlendirdim ve ona da dışarıdan destek olmaya çalıştım. Bir süre sonra öğrendik ki, o çocuk oyuncu bir süre önce bir set çalışanının cinsel istismarına maruz kalmış ve yasal süreç de başlatılmış. Ne bana ne de meslektaşıma bu bilgi verilmemişti. Meslektaşım bu bilgiyi edindikten sonra çalışma biçimini buna göre yeniden düzenledi. Türkiye'de bunun yaygın bir durum olmadığını düşünüyorum ve umuyorum ama ABD'de bununla ilgili belgesel bile var (An Open Secret).
Uzun çalışma saatleri yasayla düzenlenmiş olsa bile, Türkiye'de dizilerin süresi çok uzun ve önemli bir rolü olan çocukla sahneleri yetiştirmek gerçekten bazen zor oluyor. Ancak iyi organize olmuş setlerde, çocuklar sahnelerine göre gelip, öncelik çocuğa verilebiliyor ve yasal sınırı aşsa bile insani sürede setten ayrılabiliyor. Çocukların kendilerine ait dinlenme alanlarının olması zorunlu. Çoğunlukla buna uyulsa da çok çocuklu projelerde bu sıkıntı olabiliyor. Bir de sadece adını bildiğimiz çocuk oyuncular yok setlerde. Bir de yardımcı çocuk oyuncular var ki burada aslında daha fazla sıkıntı oluyor. O çocuklar genelde sahne sıraları gelene kadar uzun saatler yetişkinlerle beraber bekliyor ve onların okul ve eğitimlerine göre düzenleme genelde yapılmıyor. Onların aileleri de genelde ihtiyaç sahibi aileler. Yardımcı çocuk oyuncularımızdan birini ben araçla giderken hemen yanımda su satarken görmüştüm iki yıl kadar önce. O görmemiş gibi yapmayı tercih etti, utandı sanırım.
Gamze Dar (Çocuk Oyuncu Koçu)
Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarından 2010 yılında mezun olan Dar, 2011 yılında yeni mezun biri olarak Muhteşem Yüzyıl'da çalıştığını ifade ediyor:
"İlk zamanlar ilginç ve zor bir deneyim oldu ama çok öğreticiydi gerçekten. Benim için okul oldu diyebilirim. Üç sezon boyunca orada çalışınca 50'den fazla sultancık ve şehzadeyle çalışmış oldum. Sürekli dönem değiştiği için çok çocukla, kısa süreli çalışmış oldum. Hep oyunculuk ve koçluk birlikte devam etti benim için. Pedagojik formasyonum olmasa da çocuklarla çalışmayı sevdiğimden ve önemsediğimden okudum, gözledim. Bir yandan da sette bulunan Pedagog arkadaşlarım da destekledi."
Her set çalışmasının farklı deneyimler getirdiğini söyleyen Dar, sözlerine şöyle devam ediyor:
"Örneğin bir dizide yan rol olan bir çocuk oyuncu birinci bölümden sonra başrollerden biri haline geldi. İlk yayın günü dakika dakika reytingleri takip etmişler ve çocuk oyuncunun sahnelerinin daha başarılı olduğunu görüp, rolünü artırma kararı almışlar. Ama bu haftada bir gün çalışacak olan çocuğun iş yükünün korkunç artması da demek. Ancak bu artış sonrası benim sürekli çocuğun uzun çalışma saatlerine müdahale etmem, okula gitmesi için mücadele vermem gerekti. Çocuk açısından çok sıkıntılı bir setti. Aile de bu koşullardan şikâyet edip, yapımla ara ara görüşüyordu ve "hallettik, daha iyi olacak" diyorlardı ama her şey aynı devam ediyordu. Böyle böyle derken fark ettim ki, aile aslında her yapıma gittiğinde ek ücret alarak koşulları kabul ediyormuş. Bu bende büyük bir yıkıma neden oldu ve devam edemedim tabi ve çocuk oyuncu koçluğuna bir süre ara verdim."
Oyuncular Sendikasında yer aldığını söyleyen Dar, oyunculuğun yanı sıra, çocuk oyuncular için bir birim diyebileceğimiz yapıya destek verdiğini ifade ediyor:
"Oyuncu koçluğuna bir süre ara verdikten sonra bazı projelere uygun oyuncunun seçilmesi, ön hazırlıkların yapılması gibi işlere destek oldum. Yine böyle başladığım bir projede çocuk oyuncuyla tanışıp, kaynaşınca sette de bulundum. Başka şehirde çalışılıyordu ve orada da çocuk oyuncunun çok çalışmasına dönük müdahalelerde bulununca işten çıkarıldım. Aynı çocuk oyuncu için başka bir projede bir süre sonra ısrarla çağrılınca, çocuk oyuncu için şartlarımı sunup, ısrarcı olunca çocuk oyuncuyu koruyabildim. Orada düzgün bir Pedagogla (sette böyle hitap ediyoruz ama psikolojik danışman ve psikolog arkadaşlar aslında) çalışma şansı buldum. Biz hala ücretlerimizi alamadık ama en azından çocuğu koruyabildim.
Örneğin kurucu üyesi olduğum Dünya Çocukları Derneğinin "Cinsel İstismardan Korunma Eğitimleri" var ve bunu sendika bünyesine de taşıdık. Dernekle birlikte sendikada bir eğitim verdik. Sonrasında çocukla direkt teması olanlarla bir toplantı düzenledik yine o birimde. Sendika bu anlamıyla yapmaya çalıştığım şeylerde önümü açtı. Eğitime destek verdiler. Ancak gerçekçi olursak sendika çok fazla şeyle uğraşmak ve mücadele etmek zorunda kalıyor. "Sette çocuk var" kampanyası ve sonrası sendikanın hazırlayıp sunduğu yasa tasarısının bir kısmı yasalaştı (2015 yılındaki yasalaşma sürecinden bahsediyorum), bu büyük bir kazanımdı. Ancak esas yasal eksiklik iş kanununa eklenen madde sonrası çocukları koruması gereken, yaş gruplarına göre tedbirleri ve somut koşulları, şartları belirleyen yönetmeliğin 6 yıldır hala çıkmamış olması. Zaten yönetmelik çok gecikmişti, üzerine bir de Pandemi eklendi. Oyuncular Sendikası bu yönetmelik konusunun ek sıkı takipçilerinden ve bu 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü'nde de tekrar yönetmeliği hatırlatan bir çağrı yaptılar. Bu yönetmelik çok önemli, mutlaka bir an önce hayata geçmeli. Oyuncular Sendikası da bu bahsettiğim konuların hem yönetmelikle bir an evvel açıklığa kavuşturulması için devlet otoritesi nezdinde çalışmalar yürütüyor hem de biraz önce bahsettiğim "Bu Sette Çocuk Var" kampanyasının devamı niteliğinde hazırladığı "Bu İşyerinde Çocuk Var" kampanyası ile setlerde çocukların tüm haklarının ve gelişimlerinin korunacağı modern, somut bir sistemin kurulması için çaba sarf ediyor. Bu konuda somut bir mekanizma kurmak için proje hazır ve finansman arayışı aşamasında. Umarım kısa vadede bu alanda çalışmalarımız da güzel sonuçlar doğurur."
Çocuğun olduğu sahnelerini en iyi biçimde canlandırmasına çalıştırdıklarını söyleyen Dar, hem o sahnelere hazırlık, hem de çekim süresince takibini yapmak ve yönlendirmek şeklinde olduğunu ifade ediyor:
"Dramatik bir sahne olabilir, normal bir sahne olabilir. Uzun çalışma saatleriyle, sahnenin ya da senaryonun yüküyle ne kadar çabalarsak çabalayalım, biz de insanız ve çocuğun travmatize edilmesinin parçası olabiliyoruz. Olabildiğince oyun kanalından gitmeye çalışıyorum. Bir yandan da oyuncu koçlarının sorunlarıyla, çalışma biçimleriyle de ilgiliyim. Sektörde devamlı çalışan çok isim yok, sektörde dolu dolu 10 senedir çocuk oyuncu koçu var diyebiliriz ve dolayısıyla herkes bir yandan da iş için kendi alanını korumaya çalışıyor. Daha önce çocukla çalışanlara dönük bir toplantı düzenledik ve birazımız bir araya gelebildi. O toplantıda "ne sıkıntılar var ve neler yapabiliriz" eksenli bir sohbet düzenledik. Orada çıkan ve bizim alanımıza dair de sorunlar doğal olarak çocukları da etkiliyor. Bazı genç meslektaşlarımın alttan alta şikayetlerini de dinledim o süreçte. Bazı oyuncu koçlarının şefleri süpervizörlük gibi bir sistem geliştirmişler ve altlarında yeni mezun ve deneyimsiz arkadaşları oldukça düşük ücretlere çalıştırıyorlar.
Genç meslektaşlarım da uzun saatler çalışınca kendilerini çocuklar için geliştirecek yeterli olanağa da sahip olamıyorlar tabi. Yapım şirketleriyle yakın ilişkide olan bu kişilerin oyuncu koçlarına ve hatta pedagoglara "çocukların çalışma saatlerine siz karışmayacaksınız, çocuk yoruldu devam edemez demeyeceksiniz" anlamında yönlendirmelerinin olduğunu da duyuyoruz. Bunun yanında yine süpervizörlük gibi sistemler kurup genç meslektaşlarını eğiten ve sette de bulunan çocuk oyuncu koçları da var. Sendikada da konuştuk, bu süreçlere dair bir düzenleme şansı yok gibi görünüyor. Bir tür tekelleşme var buralarda da. Dolayısıyla çocuk oyuncuları çevreleyen sistemde onları gözetecek kişi sayısı azalıyor. Aileler genelde yasal haklarından tam haberdar değil ya da çocuklarının haklarını savunacak güçte de hissedemeyebiliyor."
Çocuğu istediği için oyuncu olmasını destekleyen aileler de olduğunu söyleyen Dar, ancak daha çok olumsuzlukları dile getirmek ve böylece düzeltilmesine katkı sağlamak istediğini ifade ediyor:
"Neyin yanlış olduğunun vurgulanması gerektiğini düşünüyorum. Biz ailelerin setteki çalışma biçimimize karışmalarına izin vermiyoruz ama kendini kapamış, yorulmuş, devam etmek istemeyen çocuğu ödülle destekleme (hadi bu sahneyi bitir, sana şunu alacağım hali), bir de tehdit hali (yapmazsan bunu almam, vermem) durumuna bir biçimde tanık oldum. Bir gün ağlamalı sahnesi olan çocuk ağlayamadı, annesi ben bir konuşayım dedi ve ben de "biraz özverili ol, dene" diye destekleyecek sandım. Çocuk ağlayarak geldi ve anne de "hadi çekin ağlıyor" dedi. Orada muhtemelen çocuğu çok yaralayacak şeyler söyledi. Ben de bu duruma alet olduğumu fark ettim. O noktalarda ailelere "bugünü kurtardınız ama bu çocuk büyüdüğünde size bunların hesabını sorabilir" diye hatırlattım daha önce. Çünkü yurtdışında yetişkin olunca ailesini dava etmiş çocuk oyuncular var. Bir kere bir velinin çocuğunu yetişkin, ünlü oyuncuya doğru yönlendirdiğini, çocuğu zorla "sevimli" olup, sevdirmeye çalıştığını, fotoğraflar çekip İnstagram'da paylaştığına tanık oldum. Bu çocuk açısından çok garip bir durum. Çocuğun ünlülüğü sadece o çocuğun ünlülüğü de değil, ailenin de ünlenmesi demek."
Çocuklarla oyunculuk çalışmalarında psikolojiden beslenen Eric Morris sistemi üzerinden gittiğini söyleyen Dar, çocuklarla kendi duyguları üzerinden yola çıktığını ifade ediyor:
"Bazı çocuklar zaten duygularını deneyimlemeye çok açık, bazıları kapalı olabiliyor. Her çocukla oyunla giderek onları tanıma ve duyguları deneyimleme biçimlerini anlamaya çalışıyorum önce. Kişiye göre çalışıyorum açıkçası. Ama senaryoda öyle olsa bile "Bak senin annen ölüyormuş, ne kadar üzülürsün düşün bakalım" gibi bir cümle kurmam. Çok küçük bir yerden örnek veririm, çizgi filmlerden, hayvanlardan örnek veririm, ya da o çocukla ilgili bildiğim şeylerden devam ederim "sen şu oyuncağı çok istemiştin ve alınmamıştı, üzülmüştün, hatırladın mı?" gibi gündelik olaylardan yola çıkarım. Tabi sahne çekilirken yetişkin oyuncularla karşı karşıya kaldığında o duyguları daha derin yaşadıkları durumlar da olmuyor değil. Onu da kullanmak ve oyunculuğunu desteklemek çocuğun hakkı olduğu gibi, kaçmak da çocuğun hakkı. "Ben bundan etkilendim" diyebiliyor çocuklar. O anlamıyla sınır çizmekte düşündüğümüzden daha başarılı çocuklar. Bir süre oyunculuk yapmış çocuklarda mimik-jest değişebiliyor. Büyümüş de küçülmüş gibi tanımlanabiliyor. Sürekli izleniyor olmak çok zor bir şey bir yandan da."
Çocuk sette olacaksa saatinin yemesi-içmesinin, oyunlar oynamasının çok önemli olduğunu söyleyen Dar, set çalışanlarının çocuklara da yetişkin oyunculara davrandıkları saygı ve sevgi çerçevesinde davranmaları gerektiğini ifade ediyor,
"Çocuk oyuncuyla Pedagog, oyuncu koçu ve yönetmen ya da rejiden sorumlu kişi dışında kimsenin çok özel ve yakın iletişime girmemesi çok kıymetli. Tüm ön hazırlık süreçlerinde de yetişkinlerin denetimsiz sohbetlerine tanık olmadıkları ve bedensel mahremiyetlerini koruyabilmeleri gerekiyor. Kesinlikle süreçlerin denetlenmesi gerekiyor. Bu alanları bilen insanların denetleme sürecinin parçası olması gerekiyor. Şu an bir şikâyet olursa bakanlık kendi denetçisini gönderiyor ama set ortamını ve dinamikleri bilmeyen bir denetçi çok da ne olduğunu anlayamayacaktır. Mesela ben böylesi bir denetleme sürecine gönüllü olmayı çok isterim. Çok fazla sıkıntılara odaklandım bu görüşmede düzelmesine katkı sağlayacağını düşünerek ama yine de ben işimi doğru şekilde yapabildiğim sürece çok seviyorum. Çocukları seviyorum. Her şey onlar için."
Selen Muratoğlu (Psikolog)
Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun olan Muratoğlu, özel gereksinimli çocuklarla ve ailelerle bir süre çalıştığını ifade ediyor:
"Şimdi sette çalışmanın yanı sıra, online ve yüz yüze olarak danışanlarıma çocuk/yetişkin psikoterapisi uygulamaktayım. Bizim mesleğimiz yenilenmeye ve gelişime açık olmayı gerektirdiği için eklektik bir yaklaşım benimseyip halen yeni eğitim ve yöntemleri takip ederek kendimi geliştirmeye çalışmaktayım. Sette çalışma hikayem, çalıştığım dizi setinde bulunan çocuklarla ilgili gözlem yapacak ve onlara set ortamında gerekli psikolojik destek verecek birinin olması gerektiği düşünülmesi üzerine başladı ve halen yayınlanmakta olan ‘Kefaret' dizisinde yaşları 10-15 olan üç çocuk oyuncuyla ilk set deneyimimi yaşamaya başlamış oldum. Bu alan bizim mesleğimiz için oldukça farklı bir deneyim, ancak bir o kadar da keyifli."
Bu işe yeni başladığı dönemde sektöre dair araştırma yapmak ve bilgi toplamak istediği sırada okuduğu bir haber ile sarsıldığını söyleyen Muratoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor,
"Haberde, geçmişte şartlar iyileştirilmeden evvel bu sektörde çalıştırılan çocuk oyunculardan daha fazla verim alabilmek, daha uzun süre uyanık kalmalarını sağlamak için içeceklerine kahve karıştırmak gibi durumların da yaşandığı anlatıyordu yazar. Yine benim şahit olmadığım ancak dinlemiş olduğum bunun gibi birçok hikâye mevcut. Ailesi tarafından zorla sete getirilip, 'çocuğum şöhret olsun, bize bir maddi gelir kaynağı oluştursun, okuyup ne yapacak? Ünlü olsun'' mantığıyla baskı altında sette tutulan, çocuk "bunu yapmak istemiyorum" dediği halde bunu önemsemeyen çocuk üzerinde baskı kuran ebeveynler bunlardan yalnızca birkaçı. Bir psikolog olarak duruşumuz ve mesleki etik ilkelerimiz çerçevesinde düşündüğümüz taktirde, ne yazık ki bir çocuğu bu gibi durumlara maruz bırakmak o çocuğun haklarını istismar etmekten başka bir şey değil. Elbette tüm bunları göz önüne aldığımızda ise çocuğun olduğu her sette mutlak suretle bir psikolog, pedagog, uzman birinin olması çocuğun ruh sağlığı için çok önemli."
Özellikle şiddet sahnelerinin çocuğun duygusal durumu için oldukça önemli olduğunu söyleyen Muratoğlu, "sahnede çocuk olması ilgiyi arttırıyor ancak çocukta bırakabileceği etkiler düşünülmeli ve çocuk bu duruma önceden hazırlanmış olmalı" diye ifade ediyor:
"Bilhassa sahnede şahit olacağı silah, şiddet, yüksek ses, korku içerikli ögeler ya da onun hayal dünyasında ona korku hissettiren herhangi bir şey olabilir ve çocukta bir travma yaratmaya yol açabilir. Psikolojik açıdan olumsuz etkiler bırakabilir. Senaryonun gidişatına çok önemli bir etkide bulunmayacağı taktirde bu gibi sahnelerde çocuklara çok fazla yer verilmemesi tercih edilmeli.
Küçük yaş grubundaki çocuklarda soyut somut düşünme algısı tam olarak gelişmemiş olduğundan dolayı çocuk şahit olduğu ya da okuduğu sahneden doğal olarak etkilenebilir. Oynamış olduğu rolden çıkamayabilir, oynadığı karakterin özelliklerini benimsemeye başlayabilir. Bunun olmaması için çocuğun hayal dünyasına uygun şekilde senaryoyu birlikte değerlendirmek, sahne bittiği andan itibaren çocuğa gerçek hayattaki ismi ile hitap etmek, dizide anne babasını oynayan oyuncularla sahne dışında aynı dinamiği devam ettirmesine izin vermemek, bu gibi durumlar yaşandığında müdahale etmek oldukça önemli."
Çocukların set ortamında yaşlarının çok üzerinde bir özveri gösterip performans sergileyerek büyük bir sorumluluk altına girdiklerini söyleyen Muratoğlu, kendi yaş grubuyla oynaması gereken saat dilimini kimi zaman sette geçirdiklerini ifade ediyor,
"Bu durum elbette ki sosyal, fiziksel ve duygusal etkilere sebep olabilir. Bunlardan biri de okul hayatı ve akademik başarısı. Bazen çocuklar derslerinde göstereceği başarı yerine dizide daha fazla ön plana çıkmak ve daha başarılı olmayı düşünebilir. Dolayısıyla çocuk oyuncu, okuldan uzaklaşma, derslerine olan ilgisinde azalma, okulu ikinci plana atma gibi davranışlar sergileyebilir. Bu gibi durumların yaşanmaması için set başlamadan aileler çocuklarıyla açık bir şekilde konuşabilir, set-okul dengesini sağlaması gerektiği konusunda bir anlaşma yapılabilir.
Ünlü olma duygusuna kapılmak çocuğun gelişmekte olan ve şekillenmeye devam eden kişiliği üzerinde birtakım özellikler hatta hasarlar bırakabilir. Özellikle çocuğun sete başladığı günden itibaren bu konu konuşulmalı diye düşünüyorum. Onun yaşıtlarıyla arasında oyunculuk yapıyor olması dışında hiçbir bir fark olmadığı belirtilmeli. Benim en çok dikkat ettiğim konulardan biri ise olumlu bir yorum, övgü ile yükselmemesi gerektiği gibi yine gelecek olan eleştiri, kötü yorum ile de düşmemesidir. Sosyal medyanın günümüzde maalesef çok küçük çocuklar tarafından bile kullanılıyor olması ve bu yaş grubu çocukların bazen çok acımasızca yorum yapabilmesi, üstelik bunu karşı tarafa ulaştırması hiç de zor değil. Dolayısıyla çocuk bu tarz yorumlara karşı önceden hazırlanmalı, yayınlanan bölümlerden sonra rutin görüşme sağlanmalı, deyim yerindeyse bu durumdan olumlu veya olumsuz etkilenmemesi adına gerekli kalkanı oluşturmuş olmak gerekli."
Dizi bittikten sonra bir şekil şöhret olmuş çocukların şöhret bittiğinde ne hissettiği çocuğun psikolojisi açısından oldukça önemli bir konu olduğunu söyleyen Muratoğlu, şöyle ifade ediyor,
"Dizide ya da filmde oynamış bir çocuk belli bir kitle sahibi oluyor, bazen adına fan hesapları açılıyor, set dışında ailesiyle vakit geçirmek için gittiği bir AVM'de ya da parkta tanınıyor, bazen fotoğraf çektirmek isteyen hatta sete gelip görmek isteyen kişiler olabiliyor. Dizi devam ederken bu durumun önemi çok fazla dikkat çekmese de bana göre asıl kritik dönem proje sonlandıktan sonra başlıyor. Belli bir popülerlik elde etmiş, şöhret olmuş çevresi tarafından taktir alan ve ilgi odağı olan çocuğun, dizi bittikten bir süre sonra bunu hızlıca kaybetmesi onun için baş edilmesi hiç de kolay bir durum değil. Düşünsenize bir balonu yavaş yavaş şişirip içini övgü, ilgi, şöhret ile dolduruyorsunuz ve bir anda bu balon sönüyor ve yok oluyor. Biz yetişkinlerin bile bazen kaldıramadığı ya da baş etmekte zorlandığı bir durum iken bu, küçük yaşlarda set sorumluluğu almış çocuk için oldukça yıpratıcı olabilir ve psikolojik açıdan olumsuz etkileyebilir, bu ilgi kaybı onu depresyona sürükleyebilir, içe kapanmasına sebep olabilir. Bu durum bazen çok hızlı ortaya çıkabilir bazen zamanla ya da çevrenin ilgisi azaldıkça kendini gösterebilir. İşin bu kısmında özellikle ailelere çok önemli bir görev düşüyor. Bundan sonra tekrar bir projede yer alabileceği gibi alamamasının da bir seçenek olduğu, hayatının merkezine oynadığı diziyi ve canlandırdığı karakteri koymaması gerektiği çocuğun psikolojik ve gelişimsel sürecine uygun bir dille anlatılmalı. Çocuğun bu süreci sağlıklı atlatabilmesi adına gerekirse bir Psikolog ya da Pedagogdan yardım alınabilir."
Sette çalışan psikologlar olarak asıl amaçlarının, doğal ortamından uzaklaşan çocuk oyuncuların haklarını savunmak olduğunu söyleyen Muratoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor,
"Bunun yanında sette oluşabilecek herhangi bir olumsuz durumu öngörüp veya tespit edip çocuğun avantajları doğrultusunda müdahalelerde bulunmak, kimi zaman senaryo hakkında gelişim düzeylerine uygun olacak şekilde oynadığı karakter hakkında sohbet etmek, bazen setteki yetişkinlerin dilini onlara aktarmak, birden fazla çocuk varsa aralarında bir güven oluşturmak ve dengeyi sağlamak, oyun oynama hakkını atlamamak ve bunun için zaman ve ortam yaratmak ,çeşitli etkinlikler yapmak ,yemek yeme yada uyku saatlerini takip etmek gibi fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını gidermek , ayrıca ailelerle gerek sette gerek set dışında sürekli iletişim halinde olarak çocuk konusunda iş birliği yapıyor olmak. Yani aslında sette güvendiği kişi rolünü üstlenmek ve bir çocuğun her ne olursa olsun çocuk kalma haklarını saklı tutmak diyebiliriz."
Güliz Gündüz (Çocuk Oyuncu Koçu)
Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuarı Oyunculuk Bölümü mezunu olan Gündüz, profesyonel olarak dizilerde, reklamlarda ve tiyatroda oyunculuk yaptığını, 7 senedir de oyuncu koçluğu yaptığını ifade ediyor
"Konservatuarda somut olarak çocuklara dönük bir eğitim olmamakla birlikte drama, yaratıcı drama dersi verebilmek üzere aldığımız dersler eğitimler var, ancak kamera önü oyunculuğu destekleyecek bir eğitim almadık. Tabi bir çocuğa yaklaşırken nelere dikkat etmeliyiz, nelerden kaçınmalıyız genel olarak öğrendik diyebilirim. Bazı oyuncu koçu arkadaşlarım pedagojik formasyon aldığını söylemişlerdi ama genelde oyunculuk eğitimimize dayanarak çocuk oyuncu koçluğu yapıyoruz. Ben, çocukla çalışırken o yaş grubunun özellikleriyle ilgili bir çalışma yapıp, sette bulunan pedagog arkadaşlarla birlikte aslında o yaş grubuna ve o çocuğa özel oyunculuğu nasıl destekleyeceğimi çalışıyorum genelde.
Çocuklar doğal olarak yoruluyor ve set devam etmek zorunda. Günlük plan çerçevesinde yürümesi gerekiyor işin ki yetişsin. O noktada çocuk için bırakılması gerekiyor aslında ama mola verip, dinlendirip devam etmek zorunda kalabiliyoruz. Bu bizim için de zor bir şey.
Ailesinin zoruyla gelmiş bir çocukla çalışmak durumunda kaldım örneğin. Daha ilk günden çocuk kollarını bağladı ve kapattı kendini. Hiçbir şekilde iletişim kuramadım. Bunu erken fark edersek yapımla konuşarak sorunu halletmeye çalışıyoruz. Ama bu hep olan bir şey değil. Çok isteyerek gelen ve ezberini bile kendi yapan çocuklarla da karşılaştım."
Sette çalışırken kötü durumlarda yaşadığını söyleyen Gündüz, yetişkin oyuncular önceliklendirildiği için karavanda 6 saat bekletilen çocuk gördüğünü ifade ediyor,
"Pedagog çalışma saatlerine karışmadığı için çok geç saatte uyandırılan çocukla da karşılaştım. Ateşi olduğu için hastaneye gidip, sonra geri getirilip sahne çekmeye devam eden yapım da gördüm maalesef. Sendikadan denetçi talep ettik ama bir biçimde gönderilemedi, telefonla denediler bağlantı kurmayı ama yine de o çocuk o gün hasta hasta çalışmış oldu. Kavga etmek durumunda kaldığım durumlar da oldu yani. Elim kolum bağlı hissettiğim durumlar da oldu.
Çocuklar kendi istekleriyle de sette bulunuyorlar. Sadece ailelerin zoruyla orada olduklarının düşünülmesini istemem. Çok hevesle orada olan, ailelerinden hem korunma hem güven duygusu hisseden çocuklarla da çalıştım. Çalışma saatlerine uyulması için çok çabalayan ailelerle de çalıştım. Oyun kurmayı çok seven ve set aralarında bile sürekli oyun oynayan çocukla da çalıştım ve çok keyifliydi bu. İstemeyen çocuklarda durum değişiyor. Tamamen ailesinin zoruyla oyunculuk yapan, biraz açılsın diye sete getirilen çocuklar da olabiliyor. Bu travmatik olabilecek bir durum. O nedenle daha çocuk oyuncuların seçim süreçlerine dikkat edilmesi gerekiyor."
Duygudan yola çıkarak çocuğu sahneye çalıştırmadığını söyleyen Gündüz, bedenin aldığı form üzerinden gittiğini ifade ediyor:
"Üzgünken yüzümüz nasıl görünür, kızgınken nasıl görünür, diyerek çalışırım çocukla. Böylece duygusal yükü almamasına çalışırım. Ayna tekniği kullanıyorum. Ben de karşısında mimik-jestlerimle oynuyorum genelde. Yine de başka oyuncularla bir araya geldiklerinde sahnenin duygusunu alabilir üstüne. Mutlaka plan aralarında o duygusal yükten kurtaracak bir oyun oynarız. Az önce ağlama rolü oynayan çocuk, yatakta zıplayıp gülerek bir oyun oynar mesela kameralar yer değiştirirken. Alkışlayabiliyoruz bir anda ağlamalı bir sahneyi iyi oynadığında. Yönetmen ve yetişkin oyuncuların bize gerçekten destek olması, yapmaya çalıştığımız şeylere izin vermesi gerekiyor. Yani sonuçta hiçbir şey o çocuktan değerli değil. Tüketmeli işler üretiyoruz bir yandan da reklam da dizi de öyle. Çocuğu korumaya dönük çabalar işin başarısından önemli olmalı."
© The Independentturkish