Afrika'da sömürgecilik karşıtı özgürlük hareketlerinin pan-Afrikanizm'den sonraki en büyük güç kaynağı şüphesiz sosyalizmdir. Kıtanın genelinde 1930'lardan itibaren görülen Marksist düşünce hareketleri, aynı zamanda yerel kültürleri de öne çıkaracak entelektüelleri de cesaretlendirmiştir. Sözgelimi, Nijerya'da 1940'lı, 1950'li yıllarda üniversitelerde ders veren solcu hocalar, yerel kültürlerin öne çıkmasını desteklemiştir, der Harry Garuba.
Afrikalı elit kesimin sosyalizmle ilgisi bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştı. İslam'ın ve Hristiyanlığın Afrika'daki karnesi pek iyi değildi. Yüzyıllar süren köleliğin hamiliğini üstlenen Müslümanlar ve taşıyıcılığı üstlenen Hristiyanların ortaya koyduğu düşünce sistemleri siyahların yerel kültürlerini yok etmeğe meyilliydi.
Böyle bir ortamda sosyalizmin cesaretlendirici ideolojisi siyahların organize edilmesini hızlandırmış, bağımsızlık mücadelesinde çok önemli kazançlar sağlamıştır.
Gana'nın ilk cumhurbaşkanı ve tartışmasız Afrika'nın en etkili siyasi önderlerinden Kwame Nkrumah, Neo-Colonialism: The Last Stage of Imperialism [Yeni-Sömürgecilik: Emperyalizmin Son Aşaması] adlı eserinde bağımsızlık sonrası kıtanın demokratikleşme ve siyasi olarak çöküşünü "yeni-sömürgecilik" olarak niteler. Nkrumah'a göre bu yeni sömürgecilik rejiminin amaçlarından birisi de elit azınlığın egemenliğini sağlamlaştırmaktır. Ona göre, bu yeni sömürgeci iktidar sorumluluktan kaçınan emperyalist bir güçtür çünkü. Nkrumah, yeni sömürgeci sistemin özgürlük adı altında eski sistemin politikasını sürdürdüğü iddiasındadır. En önemli saptamasının da yardım politikalarıyla ilgili olduğunu söylemeliyim. Nkrumah, emperyalist milletlerin hayat standartlarını iyileştirme bahanesiyle yardımlar gerçekleştirmek suretiyle neo-kolonyalist emellerini gösterdiklerini söyler.
Marksist düşünür Samir Amin, benzer görüşleri Neo-Colonialism in West Africa [Batı Afrika'da Yeni-Sömürgecilik] adlı çalışmasında savunur.
Nkrumah, siyasi ve ekonomik birlik adına Afrika uluslarının sosyalist yönetime dahil edilmesini önerir. Afrika'nın ekonomik ve siyasal birliğinin şart olduğunu düşünen Nkrumah, bağımlılıktan kurtuluşun bir anlamda "sosyalist" düşünceyle mümkün olduğunu düşünür. Ancak Nkrumah'nın ideali bugün hâlâ gerçekleşmeyi bekliyor.
Senegalli düşünür, şair ve devlet başkanı Leopold Sedar Senghor, "Afrika sosyalizmi" olarak da anılan "Negritude-Siyahi Bilinç" akımının yirminci yüzyılın hümanizması olduğunu ileri sürer. Sosyalizm düşüncesinin ilham ettiği Frankofon şairlerin, Sartre'dan ilhamla yeni bir Afrikalı insan portresi çizdiğini söylemek gerek. Yani sosyalizm bir şekilde edebiyattaki varoluş bilincini de dürtüklemiştir.
Afrika hümanizmi, siyahların bir değer olarak ortaya çıkmasını savunur. Aime Césaire'in yakarışı bu gerçeği yeterince kanıtlar:
"Kimiz ve neyiz? Harika
soru!
Ağaçlara baka baka
Ağaç oldum.
ve ağacın bu uzun gövdesi
yeryüzünde büyükçe oyuklar açtı
kemikten kocaman şehirler kazdı
Kongo'yu düşünmekten
Bir Kongo şamatacısı oldum ormanları
ve nehirleriyle
kamçının çatladığı büyük bir
pankart gibi
peygamberin pankartı
suyun gittiği yerde
likwala likwala"
Burada metafor olarak kullanılan Likwala, kölelerin Amerika'ya götürülürken içinden geçtikleri Kongo bölgesinde bir nehrin adıdır.
Negritude akımının Lusofon şairlerinden São Tomé'lu Francisco José Tenreiro, 1942- 1967 yılları arasında Lizbon'da yaşamıştır. 1960'lı yıllarda Portekiz'de gönüllü olarak sürgün hayatı yaşayan Angolalı şair Mário António siyah kimliğiyle Avrupalılığı uzlaştırma çabasındadır.
Aynı zamanda politik bir aktivist olan Agostinho Neto, şiirlerinde Angola'nın bağımsızlık davasını gütmüştür.
Neto'nun şu şiiri, siyasi olduğu kadar poetik duruşu da gösterir:
"Afrika'nın yüzyıllar boyu geriliğinin ötesinde
hüzünlü kalplerde
Heykel gibi ellerini görüyorum
egemenliğin çorak topraklarında icat edilen
mitlerde ölümsüzleşen bir halkın
inşa eden bir halkın heykelsi elleri
kendilerini yıkmak için altına girdikleri ağırlığın altında
Bu yorgunluğun ötesinde öteki kıtalarda
Afrika yaşıyor
Heykelsi güçlü ellerinde hissediyorum onu insanların
ve güllerin ve ekmeğin
ve geleceğin"
Neto için Afrika bir var olma mücadelesinin yansımasıdır:
"Gökyüzünde ateşin yansıması
ve siyah adamların batuque dansından silüetler
kollar havada
marimbanın sıcak melodisi
Afrika şiiri
Ve yollarda hamallar
odada bir mulato kızı
yatakta uykusuz adam
tükettikçe
tüketiyor mangallar
yanan ufukların sıcak dünyasını"
Angola'nın bağımsızlık sonrası ilk devlet başkanı ve özgürlük savaşçısı Agostinho Neto'nun anti kolonyal şiirleri kıta Afrika'sının umudunun, tükenmeyişin çığlığı gibidir. Tıpkı izinden yürüdüğü Senghor gibi o da dünyadaki siyahların kaygılarını, siyahlık ve Afrikalılık bilincini şiirlerinde öne çıkarır.
Fransızca konuşan aydınlar, siyah kimliğini tartışır tartışmaz kendilerini bu akımın içinde bulurlar. Haiti, Karayip Adaları, Madagaskar ve Amerika'da yaşayan siyahların duygulanımlarının ve sezişlerinin edebiyatta yansımasıdır Siyahi Bilinç, ideolojik olarak da Marksist bir çizgidedir. Kane, Afrikalı çağdaşlarıyla yaptığı bir konuşmada Siyahi Bilinci, siyahların kültür evriminde bir dönem olarak tanımlar, akımın siyah sanatçıların geçmiş ve gelecekteki çalışmalarının bir sorgusu olmadığını iddia eder.
Siyahi Bilinç akımını, Güney Afrika'da Apartheid ırkçı rejimine karşı gelişen "siyah bilinç" black consciousness hareketiyle karıştırmamak lâzım. Steve Biko ile özdeşleşen hareketin saikleri çok farklıdır.
Siyahi Bilinç, Afrika merkezciliğinin bünyesinde gelişen, tarihsel olarak Diopcu denilen tarih yazımı, kültürel olarak da sosyalist ve panafrikanist hareketle ilintilendirilebilir.
Siyahi Bilinç hareketinin Lusofon bölgesindeki etkisi yadsınamaz, hatta en önemli halkalardan biridir. Siyahi Bilincin Portekiz sahasındaki temsilcisi ise Gine Bissualı Amalcar Cabral'dır, Senghor'un başlattığı edebî ve kültürel bilinç hareketinin Lizbon'daki temsilcisi Cabral, ülkesinin bağımsızlığı ve siyah kimliği için mücadele eder. Bir suikast sonucu yaşamını yitiren siyah lider, "Ada" adlı şiirinde siyah kıtaya serzenişini şöyle yorumlar:
"Ana, hiç bitmeyen uykunda,
unutulmuş ve soyulmuş olarak yaşıyorsun
ve çorak,
rüzgârdan yorgun argın,
bizi saran suların dillendirdiği,
müziksiz şarkıların sesinde,"
Sosyalizm, Afrika kıtasının genelinde kültürel ve anti-sömürgecilik bilincinin gelişmesinde öncülük etmiştir. Bugün kıtanın entelektüel haritasına bakıldığında sosyalizmin etkisi görülebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish