'Hapsa Diyarbekir', (Diyarbekir Hapishanesi) bazılarının zannettikleri gibi sadece Cumhuriyet döneminde Şeyh Said kıyamından bu yana değil, Osmanlı döneminde de bölgenin en önemli hapishanesidir.
Yüzyıllar içinde yeri ve semti değişse, her dönemde yeni, yeni binalar inşa edilse de Kürt hafızasında hep bir ve tek hapishanedir.
Kürdün ve Kürtlüğün zincire vurulduğu, devletin en acımasız ve gaddar yüzünün tecelli ettiği, binlerce yiğidin, aslanın kahpelere boğdurulduğu kahrolası 'Hapsa Diyarbekir!'
Son birkaç yüzyıldır içinde 'Hapsa Diyerbekir' geçmeyen bir Kürt ağıtı, yolu bu zindandan geçmeyen bir Kürt ailesi neredeyse yoktur diyebiliriz.
Daha 1860-70'li yıllarda Midyat'taki aşiretimiz Dermemmıka'nın ağaları olan amcazadelerimiz Keferzeli Ferhoyé İsmail ve kardeşi Saduné İsmail de Diyarbekir Hapishanesi'nde can verdiler.
Onlardan 110-120 yıl sonra babam Bedii Tan da, o hayatı boyunca kimseyi kırmamış incitmemiş; kibarlık, beyefendilik, cömertlik ve cesaret timsali insan da 14 Temmuz 1982'de bir Ramazan günü Diyarbekir Hapishanesi'nde (özellikle kuralları çiğneyerek oruç tuttuğu için) işkence altında can verdi.
Ne yazık ki tarih hep tekerrür etti.
Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi'ni, o kahrolası 12 Eylül cehennemini anlatmaya dil yetmez yürek dayanmaz.
Bunca kitap, yazı, roman, belgesel yayımlandı; hepsi yetersiz kaldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 9 Temmuz 2021 günü geldiği Diyarbakır'da şu açıklamalarda bulundu;
"Biz Diyarbakır'da 2005 yılında size ne demişsek dün de oradaydık, bugün de aynı yerdeyiz, yarın da aynı yerde olacağız.
Biz tüm samimiyetimizle barış dedik, kardeşlik dedik, çözüm dedik, adalet dedik, hak dedik, özgürlük dedik, demokrasi dedik.
Biz ret, inkar, asimilasyon politikalarını ortadan kaldırıp hak ve özgürlük eksenli bir yaklaşımla asırlık meselelerin çözümüne yöneldik.
Peki bunlar, yani terörden beslenenler, terörü destekleyenler, terörü açıkça telin etmekten korkanlar, sırtını size değil de PKK'ya, terör örgütüne dayayanlar ne yaptı?
Gelin bugün hiç eğmeden, bükmeden açıkça bunları konuşalım.
Bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum, küresel emperyalizmin ülkemizde yaklaşık bir buçuk asırdır kaşıdığı bir yarayı kapatmak için evet, çözüm sürecini biz başlattık ama çözüm sürecini sonlandıran biz olamadık çünkü çözüm sürecini bunların kötü niyeti, art niyeti gizli gündemleri sonlandırdı.
Güya siyasetçi kimliğiyle ortada gezenler de hiçbir zaman şiddetle, terörle aralarına mesafe koymadılar.
Hiçbir zaman meşru, demokratik hukuk düzeni içinde siyaset yapmayı düşünmediler. Diyarbakır'ın Sur'unu, alim ulema yatağı Cizre'yi,
Silopi'yi köstebekler gibi kazanlara 'Siz ne yapıyorsunuz' demediler, diyemediler.
Peki sonuç ne oldu? Büyükşehir belediye başkanını (Osman Baydemir), Kandil'in komiseri olan ne idüğü belirsiz birine, adeta hesaba çektirdiler.
Bu ne idüğü belirsiz birine bodrumda sorgulatıp tokatlattılar. Kim yaptı bunu? HDP, PKK."
Sayın Erdoğan'ın bu sözleri üzerinden bir polemiğe gerek yok.
Sayın Cumhurbaşkanı;
'Halep orda ise arşın burada!'
Halk tabiri ile işte meydan, işte seyran!
Eğer bugün de;
"Biz tüm samimiyetimizle barış dedik, kardeşlik dedik, çözüm dedik, adalet dedik, hak dedik, özgürlük dedik, demokrasi dedik.
Biz ret, inkar, asimilasyon politikalarını ortadan kaldırıp hak ve özgürlük eksenli bir yaklaşımla asırlık meselelerin çözümüne yöneldik.
2005 ve 2013'teki yerimizde duruyoruz" diyorsanız;
Durmayın!
Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi beklemeyin.
Bugünden tezi yok, yolunuza devam edin, vesselam.
"Bugün sizlere bir de müjde vermek istiyorum.
Geçmişte uzunca bir dönem adı zulümle, işkenceyle, insanlık dışı muamele ile anılan Diyarbakır Cezaevi'ni yakında boşaltıyor ve kültür merkezi olarak sizlerin hizmetine sunuyoruz.
Adalet Bakanlığımız bu konuda gerekli hazırlığı yapıyor.
Böylece Diyarbakır'ın hafızasındaki bir kötü anıyı ortadan kaldırmış oluyoruz. Şehrimize hayırlı olsun."
Sözlerinize gelince;
Şehrimizde Ortadoğu ölçeğinde en az 3 tane büyük kültür merkezimiz var.
"Diyarbakır'ın hafızasındaki bir kötü anıyı ortadan kaldırmış oluyoruz" sözlerinizi;
Kastını aşan, sehven söylenmiş ifadeler olarak anlamak istiyoruz.
'Hafızamızdaki bir kötü anıyı' değil ortadan kaldırmak, kıyamete kadar unutmamak istiyoruz.
'Unutursak' eğer insanlığımıza lanet olsun!
Hapsa Diyarbekir;
İnsanlık var oldukça; Kur'anı Kerim'in tabiri ile insanın nasıl 'belhum adal' (hayvandan da aşağı) olabileceğini hatırlatan bir 'Hafıza Müzesi' olmalıdır.
Olmalıdır ki; nesiller boyu insan nasıl insan olunabileceğini bir an bile olsun aklından çıkarmasın ve bu tip vahşetler bir daha işlenmesin, asla tekrarlanmasın.
Bunun dışında hiçbir çözüm yüreğimizi hafifletmez, bilesiniz!
2011 yılında bir TV programında ilk olarak benim tarafımdan okunan bir ağıtın sözleri ile hissiyatımı belirteyim:
Hapsa Diyarbekir yadé
Pır ğaddare eman eman
Her der tıje mar u guran
Ez yesirim hawar yeman
Lıngemı da kayd u zencir
Desté mıda tew kelepça
hawaramın çu azmana
Bırayemın durun eman
Eger ez mırım j'wi halé bırayemın pırın eman
Eger ez xelas bum yadé biji çiyayé Kurdistan
Dılo yeman yeman yeman çiya gırti mıj u duman
Dılo yeman yeman yeman çiya gırti mıj u duman
Eger ez xelas bum yadé biji çiyaye Kurdistan!(Diyarbekir Hapishanesi anne!
Çok gaddardır aman aman!
Her tarafı yılan ve kurtlarla dolu
Ben esirim imdat aman!
Ayaklarımda pranga ve zincir,
Ellerimde hep kelepçeler.
İmdat çığlıklarım göğe çıktı,
Kardeşlerim uzaktalar aman!
Eğer bu halde ölürsem
Kardeşlerim çoklar aman;
Eğer kurtulursam anne
Yaşasın Kürdistan Dağları!
Ah' Aman aman;
Dağlar kaplı sis ve duman
Eğer kurtulursam anne;
Yaşasın Kürdistan Dağları!)
Birçoklarının da yazdığı gibi yüzlerce Kürt genci Diyarbekir 'cehenneminden' çıkar çıkmaz daha annelerine, babalarına, kardeş ve sevgililerine uğramadan; 'ovada' bir nefes dahi almadan dağın yolunu tuttular.
Hepimizin dileği dağlarda sadece bin bir türlü çiçeklerin açması, ovaların şenlenmesi.
Dünü, bilmeden ve anlamadan yarınlar kurulamaz ve kurtarılamaz.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish