Arap-Afrika ilişkilerini canlandırmanın önemiyle ilgili önceki yazımızın sonunda şu soruları sormuştuk:
Hedasi (Nahda) Barajı krizi, Arap-Afrika ilişkilerini canlandırma ihtimalinin önünde bir engel mi, yoksa tam tersi Arap-Afrika ilişkilerini canlandırmak için bir başlangıç noktası mı?
Bunu gerçekleştirebilecek ve Mısır-Sudan-Etiyopya ilişkilerindeki gerginliğin azaltılmasına katkıda bulunabilecek Arap tarafları kimlerdir?
Bu çabalar, Etiyopya ile diğer Arap tarafları arasında ikili ilişkiler çerçevesinde mi sonuçlanacak, yoksa Afrika Birliği, Arap Birliği ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) aracılığıyla meselenin uluslararasılaşması yoluyla mı sonuçlanacak?
Nahda Barajı krizinin temelinde, Etiyopya’nın bir yıl önce Mavi Nil (Nil'in ana kolu) üzerine baraj inşa etmesi yer alıyor.
Etiyopya, temmuz ve ağustos aylarında yağış mevsiminin başlamasıyla birlikte baraj rezervuarının dolumunun ikinci aşamasını tek taraflı olarak sürdürmekte ısrar ediyor.
Bu, olumsuz bazı sonuçlar doğurması beklenen bir adımdır. Mısır ve Sudan'ın su güvenliği için bir tehdit oluşturmaktadır.
Etiyopya'nın bu uzlaşmaz tutumu, Mısır’ı ve Sudan’ı, Addis Ababa'yı bu tutumundan geri adım atmaya zorlamak amacıyla çeşitli bölgesel ve uluslararası düzeylerdeki diplomatik eylemlerinde yoğun çabalar sarf etmeye yöneltti.
Mısır ve Sudan'ın, Etiyopya ile Nahda Barajı üzerine yaşadıkları krizin başlangıcından bu yana, çeşitli anlaşmazlıkları Afrika Birliği çerçevesinde ele almaya çalıştıkları kabul edilmelidir.
Başlangıçta krizin çözümü için Arap Birliği'nden destek istemeyerek isabetli hareket ettiler ve böylece mesele, Araplar ile Afrika arasındaki bir tür çatışma gibi görünmedi.
Oysa Arapların üçte ikisinin Afrikalı olmasına rağmen, Afrika Birliği’ndeki Arap ülkelerinin sayısı azınlığı teşkil etmektedir.
Öte taraftan Arap Birliği ile Afrika Birliği arasındaki ortak toplantılarda Nahda Barajı krizine çok kısa ve özet bir şekilde değinildi.
Nitekim Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Musa Fakih’in eş başkanlığında gerçekleştirilen dokuzuncu toplantının sonuç bildirisinde, Ekvator Ginesi'nde düzenlenen Arap-Afrika Zirvesi kararlarını uygulamak için bugüne kadar yapılan çabalar gözden geçirildi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İki taraf, Suudi Arabistan Krallığı'nın başkenti Riyad'da beşinci zirveyi düzenlemeyi dört gözle bekliyor. Ayrıca açıklamada, Libya krizine, Sudan'ın siyasi geçiş sürecinde desteklenmesine, Somali'nin yanında yer alınmasına ve Afrika Boynuzu'ndaki genel durumun gözden geçirilmesiyle ilgili birtakım ayrıntılara değinildi.
Sudan ve Etiyopya sınırındaki gelişmeler, Etiyopya baraj müzakerelerinin ilerlemesi, Somali ile Kenya arasındaki anlaşmazlıkların çözümüne ilişkin fikir alışverişinde bulunulduğu belirtildi.
Bunun yanı sıra açıklamada, Filistin meselesine ilişkin açık ve net ifadeler kullanıldı. Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Musa Fakih, Afrika Birliği’nin "Filistin'i ve Filistin halkının davasını destekleyen" tutumundaki kararlılığını vurguladı.
Taraflar, onuncu toplantıyı bir yıl içerisinde Addis Ababa'da yapmayı kabul etti.
Maalesef Arap-Afrika zirve toplantılarının tarihleri birbirinden çok uzak. İlk zirve Kahire'de düzenlendi. Bunu, bir yıl içinde Libya'daki Sirte zirvesi ve aynı yıl Kuveyt'teki üçüncü bir zirve takip etti.
Son zirve ise Gine'de gerçekleştirildi. Salgın ve belki de Nahda Barajı kriziyle ilgili nedenlerden dolayı ertelenen Riyad zirvesinin planlanan tarihte yapılması bekleniyor.
Suudi Arabistan'ın Afrika ülkeleriyle ilişkileri, son senelerde hatırı sayılır bir ilerlemeye tanık oldu. Suudi Arabistan, kıtadaki birçok ülke ile olan ikili projeyi hayata geçirmeye başladı.
Güney Afrika'da yaklaşık bir milyon dolar değerinde bir güneş enerjisi santralinin temelinin atılması bunun bir örneğidir.
Ayrıca Suudi Arabistan Krallığı, Sayın Ahmed Kattan’ı Afrika İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı olarak atadı.
Bakan Kattan, Kongo’ya şubat ayı başlarında gerçekleştirdiği ziyareti sırasında, ülkesinin yakında ilki Suudi-Afrika ve ikincisi Arap-Afrika zirvesi olmak üzere iki zirveye ev sahipliği yapacağını ifade etti.
Geçen nisan ayında düzenlenmesi planlanan zirve pandemi koşulları dolayısıyla ertelendi.
Ayrıca bakan, yine şubat ayında Sudan'ı ziyaret etti ve ülkesinin baraj krizini çözüme kavuşturma çabaları çerçevesinde Başbakan Abdullah Hamduk ile bir araya geldi.
ABD'nin Afrika Boynuzu Özel Temsilcisi Jeffrey D. Feltman'ın haziran ayı başlarında Riyad'a ziyarette bulunması ve Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan ile bir araya gelmesi dikkat çekicidir.
İkili, görüşme sırasında Afrika Boynuzu'ndaki önemli gelişmeleri tartıştılar. Ayrıca Suudi Arabistan'ın Afrika kıtasında güvenlik ve istikrarı sağlama çabalarını ve Kral Selman Yardım ve İnsani Çalışmalar Merkezi aracılığıyla verilen destekleri gözden geçirdiler.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi, geçen mayıs ayında Cibuti'yi ziyaret etti. Bununla ilk kez bir Mısır Cumhurbaşkanı Cibuti'yi ziyaret etmiş oldu.
Dr. Hasan Ebu Talib’in Şarku'l Avsat'taki yazısında dikkat çektiği üzere Cibuti, Bâbülmendep Boğazı'nın batı kıyısında yer almakta ve stratejik bakımdan son derece önemli bir coğrafi konumda bulunmaktadır.
Suudi Bakanı Ahmed Kattan’ın Afrika'daki faaliyetlerine dönersek, geçen haziran ayında Etiyopya'ya yaptığı ziyaret, anlaşmazlık halinde olan üç ülke dışındaki bir Arap bakanın ilk ziyareti olabilir.
Kattan, iki ülke arasındaki ikili ilişkileri gözden geçirmek ve bir dizi ortak meseleyi görüşmek üzere Başbakan Abiy Ahmed ile bir araya geldi.
Bunu, birkaç gün sonra Arap dışişleri bakanlarının Doha'daki toplantısı izledi. Toplantıda Mısır, Sudan ve Etiyopya arasındaki müzakerelerin çıkmaza girmesi ve Nahda Barajı krizindeki son gelişmeler ele alındı.
Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, "varoluşsal" olarak nitelediği bu konuyla ilgili "Arap dayanışmasının önemini" vurguladı.
Tüm bu hususlar, Afrika ülkelerinin Suudi Arabistan Krallığı başta olmak üzere Körfez Arap ülkeleriyle yakın ilişkileri olduğunu gösteriyor.
Bu ilişkilerin, -Etiyopya başta olmak üzere- kıtanın her tarafındaki Afrikalı Müslümanlar açısından özel önemi olacaktır.
Bu bağlamda Suudi Arabistan'ın pandemiyi vesile kılarak Afrika'nın ihtiyaçlarının bir kısmını karşılaması mümkündür.
Nitekim Krallığın aşı üretiminde bölgesel merkez olmaya ve böylece Afrika'ya aşı tedarik krizinin çözülmesine katkıda bulunmaya hazır olduğuna ilişkin söylenenler umut vericidir.
Buna paralel olarak, önümüzdeki perşembe günü yapılacak BMGK toplantısında Arap diplomasisi, Arap-Afrika ilişkilerini canlandırma gerekliliği ile birlikte aşağı havza ülkeleri için su güvenliğinin önemi meselesini gözden kaçırmamalıdır.
Zira her iki mesele de Arap ulusal güvenliği için oldukça önemlidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Adem İpekyüz
© The Independentturkish