Büyüme verisiyle gündeme taşınan soru: Ekonomi küçüldüyse “teknik resesyondan çıktık” ne demek?

Yılın ilk çeyreğinde yüzde 2,6 küçülen Türkiye, yıllık veriye değil çeyreklik veriye bakıldığında “teknik resesyondan” çıkmış görünüyor. Ancak kamunun harcamaları artarken, özel tüketim harcamalarının ciddi oranda düşmesi yeni endişelere kapı aralıyor

TÜİK verilerine göre 2019'un ilk çeyreğinde özel tüketim harcamaları yüzde 4,7 geriledi. Fotoğraf: Reuters

2019’un ilk çeyreğinde yüzde 2,6 küçülen Türkiye ekonomisinin, çeyrekten çeyreğe olan dönemde yüzde 1,3 büyüme göstermesi, yeni bir terimin tartışmasını da beraberinde getirdi: 

İlk olarak Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’tan duyduğumuz “teknik resesyon” neydi? 

Gerçekten teknik resesyondan çıkıldı mı? 

Küçüldüysek “teknik resesyondan çıktık” ne demek? 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Konuyu açıklamadan önce Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı büyüme rakamlarının ne anlattığına bakmakta fayda var. 

Öncelikle yüzde 2,6’lık küçülme rakamı, 2018’in ilk çeyreği ile kıyaslandığında elde edilen yıllık veri, ki büyüme verisinde bu dikkate alınıyor. 

Yüzde 1,3’lük büyüme verisi içi ise 2018’in ekim, kasım, aralık aylarından oluşan son çeyreği ile 2019’un ocak, şubat, mart ayları dönemi kıyaslanıyor. 

Buna göre Türkiye ekonomisi 2018’in üçüncü çeyreğinde çeyreklik bazda yüzde 1,1, son çeyreğinde ise yüzde 2,4 küçülmüştü. 

Teknik olarak iki çeyrek üst üste, çeyreklik bazda küçülme yaşanması resesyon olarak tanımlanıyor. 

23 Mayıs’ta İVME (İleri, Verimli, Milli Endüstri) Finansman Paketi’ni açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, yurt dışı finansmanı konusunda “rahat pozisyonun” korunduğuna vurgu yaparak, cari açık, istihdam ve yatırımlar gibi konuların rayına oturacağını söylemiş ve şu ifadeleri kullanmıştı: 

“Birinci çeyrekten itibaren, bir önceki çeyrek bazlı, teknik resesyon süreci inşallah geride kalacak. İkinci yarıdan itibaren de büyüme tarafında daha da pozitif gelişmeleri görmeye başlayacağız."

Tacirler Yatırım Başekonomisti Özlem Bayraktar Gökşen, konuyla ilgili Bloomberg canlı yayınında yaptığı açıklamada “teknik tanımlama” baz alındığında teknik resesyondan tamamen çıkıldığını ancak yıldan yıla gerilemenin devam ettiğini hatırlattı. 

Ekonominin birdenbire ivme kazanacak durumda olmadığını aktaran Gökşen, ikinci çeyrek için “Nisan ve mayıs aylarındaki performans, haziranda da tekrar ederse çeyrekten çeyreğe büyümenin negatif gelme ihtimali var” dedi. Gökşen, enflasyondan kurtulmadan bu sorunun çözülemeyeceğinin de altını çizdi. 

Ekonomist Ali Rıza Güngen, Albayrak’ın sunumunun ardından Twitter hesabından yaptığı açıklamada teknik resesyondan çıkılacağı söylemini “2019 yılı birinci çeyrek, bir önceki yılın aynı dönemine göre daralma gösterse de ekonominin bir önceki çeyreğe göre (2018 dördüncü çeyrek) sıfır büyüme ile kapatması ihtimalini pazarlıyorlar” diyerek değerlendirmişti. 


Ekonomist Ümit Akçay, TÜİK’in çeyreklik verilerde geriye doğru düzenleme yaptığını, ekonomik daralmanın 2018’in üçüncü değil ikinci çeyreğinde başladığını söyledi: 

“Çeyreklik veride TÜİK geriye doğru düzeltme yaparak, ekonomi yönetiminin anlattığı hikayeyi (Ağustos ayında ekonomik saldırı oldu, o nedenle resesyon yaşadık) yalanlamış oldu. Ekonomi yönetiminin söyleminin aksine, ekonomik daralma 2018'in ikinci çeyreğinde zaten çoktan başlamış ve 2018'in üçüncü çeyreği boyunca kötüleşerek sürmüş. Kredilerdeki gelişmeler gibi bazı verilere bakınca 2019'un ikinci çeyreğinde yeni bir çeyrekten-çeyreğe daralma olması yüksek ihtimal. Yıllık olarak daralma zaten sürüyor, orada bir tartışma yok.”


Twitter hesabından değerlendirmede bulunan Ekonomist Mahfi Eğilmez ise yüzde 19,5’lik enflasyonla birlikte Türkiye ekonomisinde slumpflasyonun devam ettiğini söyledi. 

Eğilmez, slumpflasyonu Kendime Yazılar adlı bloğunda şöyle açıklıyor: 

“Bir ekonomide enflasyon olgusu yaşanırken ekonomi küçülüyorsa o ekonomide slumpflasyon (enflasyon içinde küçülme) hali var demektir. Ekonomik krizlerin en zoru budur. Çünkü burada bir yandan enflasyonu düşürmeye uğraşırken bir yandan da ekonominin küçülmesini önce durdurmaya sonra da büyümeye döndürmeye yönelik bir ekonomi politikası uygulamak gerekmektedir. Makroekonomik hedeflerin ve politika araçlarının birbiriyle çelişkisi en fazla burada ortaya çıkar. Bir yandan enflasyonu düşürmek, bir yandan büyümeye geçmek, bir yandan bunlara eşlik etmesi büyük olasılık içinde olan işsizlik artışını engelleyip istihdamı artırabilmek birbiriyle çelişen hedeflerdir.”

Hanehalkının tüketimi değil, kamunun harcamaları arttı

Ekonomi uzmanlarının büyüme verisiyle ilgili dikkat çektiği bir başka konu da çeyreklik  büyümede kamunun harcamaları çok belirleyici olması. 

TÜİK verilerine göre ilk çeyrekte (bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla) özel tüketim, yani vatandaşın harcamaları yüzde 4,7 geriledi. Yatırımlar yüzde 13 düştü. İçeride talebin düşmesi, taleple şekillenen ithalatı da yüzde 28,8 oranında azalttı. 

İhracatta yüzde 9,5 artış görülürken, kamunun harcamaları yüzde 7,2 yükseldi. 

Ekonomi yazarı Emin Çapa’ya göre ocak-mart döneminde artan kamu harcamalarının nedeni yerel seçimler. “Sadece yılın ilk üç ayında dolar olarak milli gelirimiz 36,5 milyar dolar geriledi” diyen Çapa, kişi başına gelirde üç aylık fakirleşmenin 500 doları aştığını vurguladı. 

Twitter hesabından değerlendirmede bulunan Çapa, “Normal şartlarda Mayıs'tan itibaren hafifçe toparlanma belirtileri görmemiz gerekirdi. Ama aksine mayıs yeni bir dalganın geldiğini gösteren sinyallerle dolu. Seçim iptali acayip bir dalgaya neden olmuş gibi görünüyor. Hükümet adım atmalı, yoksa durum vahimleşecek” ifadelerini kullandı. 


Finans danışmanı Dr. Murat Kubilay da Twitter’dan yaptığı açıklamada küçülmeyi sınırlayanın kamu harcamaları ile net ihracattaki yüksek büyümenin olduğunu söyledi. Kubilay, “Rekor bütçe açığından ötürü ilkinin sürekliliği yok. Net ihracatsa Avrupa'da durgunluk yıl sonuna doğru belirginleştikçe zayıflayacak” dedi. 


Bloomberg HT’de konuşan Tacirler Yatırım Başekonomisti Özlem Bayraktar Gökşen, yılın geri kalanında kamu desteğinin devam edip etmeyeceği şeklindeki soruya “Aynı hızda gidemeyiz” yanıtını verdi. Bütçe açığı ve denge açısından kötüleşmenin olduğunu, harcamaların hız kestiğini söyleyen Gökşen, şu değerlendirmeyi yaptı: 

“Dünyanın hangi yerinde olursa olsun ekonomik konjonktürü ve büyüme aktivitesi yavaşlayan bir ekonomide kamu desek verir. Maliye politikası, kredi kanalı gibi her türlü desteği verebilir. Bu desteğin şiddeti önemli. Belki daha az şiddetli, yavaş yavaş verilmeli. Borç azaltma sürecinde olan bir ekonomide kamunun ekonomiyi daha fazla boğması beklenmemeli. Bu aradaki dengeyi sağlamak çok zor. Üstelik seçim ortamında…”

DAHA FAZLA HABER OKU