Yer adları daha çok yerli halkın iskân ettiği yerlerde, tanrısal ya da siyasi argümanlar doğrultusunda dile getirilmektedir. Antik Mısır coğrafyası incelendiğinde daha çok tanrısal argümanların kullanıldığı ve bu argümanların zamanla dile entegre olarak uzun süreli kullanıldığı, yeni gelen başka halkların da bu adları kullanmaya devam ettiklerini söylemek mümkündür. Yer adı verme geleneği ki biz bunu gelenek olarak nitelendiriyoruz, zamansal dokuların etkisiyle siyasi hareketlenmelerin yoğun yaşandığı dönemlerde bariz bir şekilde gündeme gelmektedir. Hatta öyle ki Roma’da mevcut takvim hususu bile siyasi bir malzeme olarak kullanılmış ve her yeni gelen consul o yıla kendi adını dahi verdiği olmuştur. Roma adının nereden geldiği tartışmaları o dönemde dahi tartışma konusudur. Modern antik yazarlar bu şehrin Romus ’tan geldiğini çoktan kabul ettiklerini söylesek de biz bu durumu bir varsayımdan öteye götüremeyeceğiz. Elbette hiçbir şehir Roma gibi birden bire kurulmamıştır ancak adının Roma oluşu uzun bir süreci kapsamaktadır. Roma’yı Roma yapan ve diğer şehirlerden ayıran özelliği neydi? Aslında bu sorunun cevabını her şeyden önce bulmak gerekir.
Cicero consul olduğunda takvimler M.Ö 63’ü gösteriyor ve o dönemde Roma zaten çok eski bir şehirdi. Bu bağlamda efsaneleşen varsayımların peşi sıra kaleme alınışı vazıh açısından iyice çıkmaza sürüklemektedir. Yine birçok modern tarihçi Roma adının Romus ‘tan gelmediğini hatta Romus ve Romulus menkıbesinin bile bir fantasma ürünü olduğunu dile getirmektedirler. Ancak elimizde efsanelerden başka bir şey de olmadığına göre bu tasavvur üzerinden hareket etmek gerektiğini kanısındayız.
Roma’nın kuruluş coğrafyası büyük bir müşkülpesentçe incelenmeli ve tarihi coğrafya açından yargılara varılmalıdır. Roma devlet yapısı böl, parçala ve hükmet anlayışı ile bir düzene kavuşmuştur. Roma devleti (dönemin terminolojisine göre henüz devlet) bölüp parçaladığı coğrafyalarda mevcut kültür yapısını kendine göre dizayn etmeyi bir vazife bilmiştir. Çoğu yer adlarını kendi dilinde anlam bulan isimler vermekle göreve başlamışlardır. Bu, coğrafyanın tahkiminin yanısıra kültür emperyalizmin açık- seçik bir göstergesidir. Yer adları mevcut halkların istekleri doğrultusunda verilmiş olsa da zamanla akınlara maruz kaldıklarından yer adlarının değiştiklerini görmek mümkündür. Sumerler ’de de zamanla Akad’ca yer adlarının verildiğini arkeolojik malzemelerden görmemiz mümkündür. Bu durum siyasallaşma sürecine giren bir devlet için söz konusu olmasa da, siyasallaşma sürecinin sonuna gelen ve bir yıkılış süreci içerisinde giren devletler de sıkça yaşanan bir durumdur.
Yerel halk bu duruma karşı çıksa da güçlü bir imparatorluk karşısında direnmek oldukça çok güçtür. Zamanla yer adlarının değişmesi mevcut iktidarın ideolojik davranışları yanısıra halkın da ideolojik baskılar altında kalmasından ileri gelmektedir. Yer adları incelenirken Kültür Emperyalizmini (KE) dikkate almalı ve bu doğrultuda yargılara varılmalıdır.
Rome veya Roman kavramları zihinlerde ait olunan bir yeri ya da kişileri ihtiva etmektedir. Bu kavram bir yer adını mı yoksa bir etnik kökeni mi ifade ettiği konusunda tartışmalar devam etmektedir. Ancak bu kavramla dönemin koşullarında henüz bir kimliğe kavuştuğunu söyleyebilmek pek mümkün olmamaktadır. Nitekim bir Romalı henüz Romalı olduğunun hatta Roma’da yaşadığının farkında değildi. Özellikle ilk dönemlerde sıkça karşımıza çıkan hane köleciliği bu duruma örnek gösterilebilir. Mevcut iktidarın meydana getirmiş olduğu birtakım iskân politikaları yine aynı şekilde yer adlarını doğrudan etkileyen unsurlardan bir tanesidir. Romanın siyasi bir güç olarak elinde bulundurduğu güç, kültürel anlamda pek güçlü olmamıştır. Özellikle Yunan kültür ve edebiyatından etkilenen ve bu doğrultuda kültürel bir arayış içinde olmuş ve bu doğrultuda yer adlarını seçmiştir. Yunan tanrılarının adlarını belirli coğrafyalarda görmek yine aynı şekilde görmek mümkündür.
Bazı yer adları vardır ki bu yer adları kimi zaman bir liderin veya yöneticinin adını taşıyabilmektedir. Bir yer adı incelenirken özel bir isim mi yoksa bölgesel bir adlandırılma mı yapıldığı göz önünde bulundurulmalıdır. Roma adının Romus ’tan geldiği ileri sürülmekte ancak bölgesel tanımlamalar da yapılmaktadır. Bu yönüyle incelendiğinde özgün bir coğrafya nitelendirilmesi yapmak tarihi coğrafya açısından son derece mühimdir. İstanbul şehrine dair ilk tarihlendirme M.Ö 7. Yüzyıla ait olup, Yunanistan’ın Megara kentinden gelen kolonistler tarafından kurulduğunu işaret etmektedir. 5 Bu kolonistlerin liderliğini yapan Byzas adlı bir kişiden dolayı bu şehre Byzantion denildiği görüşler arasındadır. Yeni kurulan bir şehre verilen adlandırılmalar çoğu zaman liderlerin adından müteşekkil olsa da coğrafi şartlar da ön plana çıkabilmektedir. Zamanla Byzantion ismi Konstantinopolis’e dönmüştür. Şehrin etrafını güvenliği sağlamak adına surlarla ördüren bir hükümdarın o şehre kendi adını vermesi kaçınılmazdır. Yine liman kentlerinden biri olan antik Troya kenti de hem bulunduğu coğrafya hem de tarihsel süreç içerisinde birçok tanımla yoluna gidilen bir şehirdir. Homeros’un da bahsini ettiği Ekrem Memiş ’in Eskiçağ ’ın Birinci Dünya Harbi olarak nitelendirdiği Truva Savaşı da bu kentte cereyan etmiştir. Bu antik kent günümüzde Çanakkale olarak adlandırılmış olsa da bu isim çağcıl zamanda verilmiş bir addır. Osmanlı devleti buraya fethetmeden önce buraya Dardanellos denmekteydi. Fatih Sultan Mehmet’in burayı alması üzerine buraya Kala-i Sultani denmiştir. Yine buradan da görüleceği üzere aynı coğrafyalara yerleşen farklı milletler bölgeye kendilerinden bir şeyler katmak istemiş ve bu yolla adlandırılmalar yapılmıştır.
Sonuç olarak yer adlarının gelişigüzel verilmediği, coğrafya ve beşeri faktörlerin etkisini görmek açıkça ortadadır. Kimi zaman bir coğrafyanın mevcut iklimi yahut mevcut tanrısal varlık senaryosu yaşanılan mekânı şekillendirmeye olanak sağlamıştır. Devletlerarası münasebetlerin kimi zaman savaş kimi zaman da ticaret yoluyla birbirlerinden etkilenmeleri kaçınılmaz olmuştur. İki farklı kültürün hâkim olma çabaları ve bunun sonucu olarak karşımıza çıkan Kültür Emperyalizmi eskiçağlarda yer adlarını doğrudan etkilen bir etmen olmuştur. Güçlü lider, güçlü siyasallaşma ile birlikte devam eden süreçte hem yöneticiye hem de inanılan biçimsel inançlar yer adları hususunda karşımıza sıkça çıkmaktadır.
Bazı yer adlarının hem bireysel bir adlandırma hem de coğrafi bir mekân olarak karşımıza çıkıyor olması modern tarihçilerin sık sık düştüğü yanılgılardan biri olmuştur. Bu yanılgılar günümüzün birer sorunu olarak ele alınıyor olsa da bazı yer adları eskiçağlardan beri aynı tanımlama ile süre gelmiştir. Bu duruma en güzel örnek ise Kapadokya’dır…
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish