Bahadır Kaleağası: Türkiye demokrasi, iklim değişikliği, yapısal reformlar alanında ilerlemezse ABD dahil her dış politika alanında kaybedecek

Canan Duman, Independent Türkçe için Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı, Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Bahadır Kaleağası ile konuştu

Başlangıçta bir sağlık krizi olan Kovid-19, kısa sürede benzeri görülmemiş bir ekonomik ve sosyal krize dönüştü.

Bu krizin halihazırda küreselleşmenin geleceğini etkileyeceği, Avrupa Birliği'nin ve demokratik Avrupa siyasi sistemlerinin dayanıklılığını test edeceği iyice belirginleşti. Bir paradigma değişikliği yaşanacağını gösterdi. 

Salgın sırasında Çin'e bağımlı olmanın Avrupa ekonomik faaliyetlerini yavaşlatmasından tutun da dijital oyuncuların aşırı hakimiyetinin, Avrupa'nın bu alandaki güçsüzlüğünü ortaya koymasıyla devletler, geleneksel tabularını yıkmaya zorlandı.

Ekonomik ve ticari sistemlerin, ilişkilerin yeniden şekillenmesi gerektiği anlaşıldı. Artık değişim zamanı…  

Küreselleşme, Avrupa Birliği ve Türkiye'yi bekleyen değişiklikleri Paris Bosphorus Enstitüsü Başkanı, Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Bahadır Kaleağası ile konuştuk. 
 

BAHADIR KALEAĞASI (1).jpg
Bahadır Kaleağası


- Salgın tüm dünyada sosyoekonomik eşitsizliği ve demokratik gerilemeyi artırdı. Eşitsizlik ve sosyal bölünmelerdeki yeni dalgalanmanın beraberinde getireceği riskler neler olacak? 

Sağlık sorunu mu öncelik, ekonomi mi? Sağlıksız toplumlar ekonomiyi çökertiyor anlaşıldı; fakat ekonomi çökerse sağlık sistemi nasıl işleyecek?

Küresel ekonomi İkinci Dünya Savaşı sonrası Bretton-Woods kararları ve Sovyetler Birliği'nin etki alanları ile belirlenmiş, fakat kalıcı bir sisteme dönüşememişti.

Soğuk Savaş sonrası dünya ticaret örgütü tesis ediliyor, ABD ve AB transatlantik iş birliğinde ilerliyor, internet hızla serpiliyor, Rusya toparlanıyor, Hindistan dijitalleşiyor, Çin yükseliyorken, küreselleşme ivme kazandı.

Nispeten uzun bir ekonomik büyüme dönemi sonrası 2008 finansal krizi başladığında dünya ekonomisi bütüncül bir ekonomik sisteme dayanmıyordu.

Krize çare umuduyla etkinleşen G20 finansal hareketlerden, iklim değişikliğine birçok yeni uluslararası düzenlemenin önünü açtı. Fakat küresel bir yönetim, siyaset üretme ve uygulama gücüne ulaşamadı. 


Küreselleşme ise her yönde ilerledi. Her şey daha serbest dolaşıyordu gezegen sathında: para, mallar, hizmetler, insanlar, bilgi, veri, fikir, kültür…

Küresel virüsler de daha serbest dolaşıyor, bulaşıyordu: biyolojik, finansal, dijital, dogmatik virüsler… Karbondioksit virüsü; terörizm virüsü, örgütlü suç virüsü, yoksulluk, işsizlik virüsü, dezenformasyon virüsü…

İnsanlık uygarlığı Kovid-19 pandemisine böyle karmaşık bir evrim yumağında yakalandı. Aynı konular yakın geleceğin yeni kurgusunu da belirleyecek. Kriz öncesi zamanların küresel eğilimleri kriz sonrası geleceğe de ışık tutuyor.

Toz duman dağılmaya, yaşam türümüz bu hastalıktan arınmaya başlarken, toplumlar için varoluşsal sorunlar derinleşiyor: güvenlik, özgürlük, teknoloji, özel alan, milli devlet, uluslararası iş birliği, korumacılık, hareketlilik, petrol fiyatları, yeşil enerji yatırımları, enerji piyasaları, iklim değişikliği ile mücadele, gelir dağılımı eşitsizliği… 


- AB gelecekte ekonomik bir kurum olarak mı kalacak yoksa siyasi birliğini mi güçlendirecek? 

Her iki eğilim eşzamanlı olarak ilerleyecek, değişken geometrili, çok çemberli ve eksenli bir entegrasyon süreci işlemeye devam edecek.

Pandemi krizi süresince Avrupa Birliği'nde Euro bölgesi yönetim sistemi ve finansal araçları güçlendi. Sağlık, teknoloji, dijital egemenlik, yeşil dönüşüm gibi 21'inci yüzyılda siyasi güç olmanın asıl alanlarında AB yetkileri ve politikaları pekişti.  

AB, dünyanın standartlar ve ekonomik anlaşmalar süper gücü olmaya devam ediyor. Geçtiğimiz 9 Mayıs günü başlayan Avrupa'nın Geleceği resmi konferansının olası bir sonucu Avrupa'da daha iyi düzenlenmiş bir farklılaştırılmış entegrasyon yapısı, esnek üyelikler olabilir.

Merkezde daha federal bir Euro bölgesi, onun da dahil olduğu daha geniş bir AB ve onun da etrafında daha esnek üyelikler.

Bu süreç Brexit ile hızlandı. Türkiye için de fırsat; demokratik saygınlığını yeniden tesis edecek bir Türkiye için.


- AB, Çin'in uluslararası ekonomideki başarısına bağlı olarak artan uluslararası etkisinden endişe duyuyor mu? 

Evet. Ticaret, şirketlere ulusal maddi destek ve vergi politikaları, teknolojik altyapı, dijital güvenlik, veri güvenliği, uzay ekonomisi, kuantum bilgisayarı gibi birçok alanda rekabet ve iş birliği iç içe.

Aynı yönde, demokrasi, hukuk devleti, özgürlükler, piyasa ekonomisi, bağımsız denetleyici kurumlar ve sosyal ilerleme hedefleri gibi ortak paydalara sahip OECD ülkelerinde, toplumların bu "geniş batı"nın değerlerine korona sonrası daha ilerici bir anlayışla sahip çıkacağı bir süreç başladı.

Batı eşittir Kuzey Amerika, Avrupa, Japonya, G. Kore, Avustralya, Yeni Zelanda… Bu yönde Çin'in otoriter devlet düzeni özelliklerine rağmen, iç sosyal ve ekonomik kırılganlıklarını dikkate alarak bu uluslararası iş birliğinin yapıcı aktörü olmasına yönelik politika dengeleri gerekiyor.

Örneğin iklim değişikliği konusunda Pekin de sıfır yayılım hedefleri ile olumlu sinyal veriyor. Tabii bu aynı zamanda 21'inci yüzyılın en önemli uluslararası ilişkiler konularından olan yeşil teknoloji rekabeti demek. 

Esas konu ise yeni teknolojilerle tetiklenen güvenlik ve özgürlük ikileminin yönetimi. Çin bu konuda Batı'dan ayrışıyor.

Diğer yandan Asya da çok eksenli bir coğrafya: dünyanın yakında en kalabalık ülkesi ve demokrasisi Hindistan, Güney Doğu Asya (Endonezya, Malezya, Vietnam, Filipinler…), Orta Doğu…


"AB ve ABD birbirlerinin en önemli ticaret, yatırım, teknoloji, güvenlik ve küresel politikalar ortağı olmaya devam ediyor"

- AB'nin dünyanın sorunlarını karşılamada Amerika'nın ortağı olarak kalmaya devam edeceğini söyleyebilir miyiz? 

Evet. Transatlantik ilişkiler halen küresel ortamın temel direği. AB ve ABD birbirlerinin en önemli ticaret, yatırım, teknoloji, güvenlik ve küresel politikalar ortağı olmaya devam ediyor.


- Salgına rağmen, küreselleşme beklenenden çok daha güçlü olduğunu kanıtladı ancak küreselleşmeyi herkesin iyiliği için işe yarayacak şekilde yeniden şekillendirmek gerekmiyor mu? Kovid-19 salgınından sonra küreselleşmenin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Birçok yüksek gelirli ülkede artan popülist ve milliyetçi duyarlılık, küreselleşmenin önünde engel oluşturacak mı? 

Aşırı popülizm her ülkede siyasetin dengelerinde var olmaya devam edecek. Bu noktada asıl soru şu: Güvenlik ile özgürlük ikileminde ibre ne tarafa dönecek?

Yüz tanıma, telefon izleme, sosyal davranış ölçme ve drone teknolojilerini sistemleştirmiş devlet yönetim biçimleri mi yaygınlaşacak?

Ya da aksine, belki eşzamanlı olarak salgın zamanlarının daha da bilinçlendirdiği toplumsal sorumluluk ve bireysel girişim dalgaları sayesinde daha demokrat, saydam, sosyal, bilimsel ve dünyaya açık bir siyaset anlayışı mı baskın çıkacak?

Her ülkenin içine kapanan, kendi sağlık düzenini, vatandaşlarını, Darwinist süreçten sağ salim çıkabilen şirketlerini ve fiziksel coğrafyasını koruduğu bir aşamadan geçiliyor.  

Aynı zamanda pandemi sonrasında ise ülkeler arası iş birliğinin kaçınılmazlığının barizleştiği bir çağa şimdiden girildi.

Sağlık politikalarının küresel yönetim boyutunun, Avrupa Birliği'nde daha etkili federal politikaların, ABD'nin küresel finans ve ticarete çok taraflı politikalarla yaklaşımının, transatlantik ve transpasifik ekonomik alanların, üçboyutlu yazıcıların ticarete etkisinin, havada drone trafiği düzenlemelerinin, gezegen yörüngesindeki uyduların ekonomik ve sosyal kalkınmaya desteğinin, yapay zeka standartlarının, 5G altyapılarının, kuantum bilgisayarı rekabetinin güçlendiği yıllar başladı.


"AB'nin yakın geleceğini 5B etkisi kodluyor: Brüksel, Biden, Berlin, Brexit, Beijing"

- Türkiye'nin Avrupa Birliği'ndeki geleceğini nasıl görüyorsunuz? Türkiye ile AB arasındaki sorunların yakında çözüleceğini inanıyor musunuz?

Türkiye kendi temel demokrasi ve yapısal reformlar (eğitim, yargı, iş piyasası, yeşil enerji…) sorunlarını çözerse yeniden tasarlanan Avrupa sisteminde yerini alır.

Aynı zamanda Avrasya ekseninde de daha etkili olur. Bu bir milli menfaat hedefidir. Aksi takdirde zaten Türkiye vasatlık girdaplarında kalmaya devam eder. 

AB'nin yakın geleceğini 5B etkisi kodluyor: Brüksel, Biden, Berlin, Brexit, Beijing.

Brüksel etkisi AB'nin devam eden standart ve politika etkisi. Biden ile transatlantik ortaklık eski dinamizmini kazanıyor. Berlin'de, Avrupa'nın en güçlü ülkesinde yakında Merkel sonrası dönem başlıyor, 
Brexit ile Avrupa'nın gelecek siyasi yapısında esnek entegrasyon modelleri kurgulanıyor ve Çin'in küresel rolü, Beijing kaynaklı her politikanın, kuşak ve yol projelerinin etkisi.

Bu süreçlerin hepsini Türkiye iyi değerlendirmeli. İlk hedef AB ile dijital, yeşil ve sosyal boyutları da içeren güncellenmiş bir gümrük birliğidir.


- Biden döneminde Türkiye ile ABD ilişkilerinin nasıl gelişecek? Zorlu konular neler olacak?

Türkiye demokrasi, iklim değişikliği, yapısal reformlar alanında ilerlemezse ABD dahil her dış politika alanında kaybedecek.

Günlük pazarlıkların yumaklarında, geçici rahatlamalar ve krizlerle zaman ve menfaat kaybedecek.


- Türk iş dünyasının bu zorlu dönemde değişen öncelikleri ve beklentileri neler?  

En kısa vadede nakit, kredi ve insan kaynakları. Şirketler ve tedarikçileri, müşterileri, finansman kaynakları ile tüm ekonomik eko-sistem için.

Kısa vadede ise sürdürülebilir kalkınma amaçları süzgecinden geçen üretim, hizmet, lojistik, teknolojik atılım, marka değeri, pazarlama ve finansman stratejilerini tasarlamak ve uygulamak.

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU