Roketler sustuktan sonra başka bir ufkun görünmesi mümkün mü?
Aksiyom olmaktan çıkan aksiyomlara dönüyoruz; İsrail ne bugün ne de yarın, uyguladığı vahşi şiddet ne dereceye ulaşırsa ulaşsın, Filistin halkını siyasi olarak yok edemeyecek, fiziksel olarak ortadan kaldıramayacağına ise şüphe yok.
Ona boyun eğdirmek, bir kısmını işgal altında tutmak, diğerini haklarından mahrum bırakmak ve yerleşimciliğin topraklarını kemirmesine izin vermek… tüm bunlar Filistinhalkını mücadelede daha kararlı hale getiriyor.
İsrail'i ise insani ve etik değerlerle gittikçe daha uyumsuz, zulme ve sertliğe giderek daha fazla bağımlı hale gelen bir devlete dönüştürüyor. İçinde ayrışma tohumlarını büyüttüğünden bahsetmeye bile gerek yok. Lod, Ramle ve "48 topraklarının" geri kalanında olup bitenler bunu söylüyor.
Nihayetinde, dünya ile ilişkisi daha da kötüleşecek ve ona karşı mücadele, sadece Filistinli kurbanlar arasında değil, bu kurbanları onlarla ilgisi olmayan kendi amaçları için sömürenler arasında da kabul edilen, hatta gerekli olan bir argüman haline gelecek.
Kudüs'ün, İsrail'in başkenti olarak tanınmasıyla doruğa ulaşan sert Trump yılları geride kaldı ve Binyamin Netanyahu'nun kendisi de onu izleyebilir.
Öte yandan, Filistinliler ve sempatizanları da ne bugün ne de yarın İsrail'i ortadan kaldıramayacaklar. Bu ancak şu anda bize kutlu ve temenni olarak görünen bir dünyada mümkün.
Halihazırda yaşanan zulüm, eziyet ve zor anlar nedeniyle başını uzatan bu tür örtük veya açık bir ısrar, sadece Filistinlilerin çektiği acının alanının genişlemesine ve defalarca kan ve gözyaşlarıyla yazılmasına yarar.
Buna ilaveten, Filistinliler, Araplar ve şüphesiz İsrailliler arasındaki fanatikler güçlendirip, diğerlerini Filistin davasını kendi amaçları için kullanmaya daha fazla cesaretlendirir.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İşte Ortadoğu bu iki imkânsızlık arasında yaşıyor. Bu iki imkânsızlık birer olasılıkmış gibi ele alarak, bölge sürekli bir yıkım ve acı alanına dönüşebilir.
Bu sözler ne kadar gerçeğin inatla karşı çıktığı saf arzunun saf bir tekrarı, yalnızca coşku ve hamasetin barınabildiği bir zamanda ne kadar rahatsız edici gibi görünürse görünsün, bu çatışmanın İsrail işgalinin sona ermesi ve bir Filistin devletinin kurulması ile sonuçlanacak bir uzlaşı dışında çözümü yok.
Bahsedilen çözüm aynı zamanda bizzat İsrail'de demokrasinin Yahudiliğe karşı kesin bir zafer kazanmasını ve bazılarımızın İsrail'i ortadan kaldırmak konusunda sahip olduğu illüzyonların gömülmesini de sağlamalı.
Dolayısıyla mesele, uzlaşı rotasının düzeltilmesi, uzlaşı öncesine dönmek değil. Evet, uzlaşının ışığında Gazze'deki savaşlar ve Lübnan savaşı (önlenebilirdi) yaşanmış olabilir, ancak uzlaşıdan önce 1967, 1973 ve 1982 savaşları yaşandı.
Uzlaşı rotasının düzeltilmesi bir gelecek hedefi olmadıkça, bir yaşam biçimi olarak cehennem, gerilemeyen astronomik sayılarda ölümler hâkim olacak.
Ancak iki tarafın bir uzlaşıya varması veya rotasının düzeltmesinin önünde uzun bir yol var ve gerek İsrail gerekse Filistin anlamında gerçekleşmesi gerekli köklü değişiklikler var.
Çünkü yalnızca bu anlamların yeniden keşfi öldürme, ölüm ve yerinden edilme haricinde somut bir şeye götürebilir.
Son günlerdeki savaş, Batı Şeria'dan çekilme, Kudüs'ün Yahudileştirilmesinin sona ermesi, Gazze kuşatmasının kaldırılması ve elbette İsrailli Arapların haklarının köklü bir şekilde gözden geçirilmesi için baskı yapacak bir İsrail kamuoyunu yeniden şekillendirmek için fırsat olabilir.
Bu Araplar için bir lütuf değil, bizzat İsrailliler için acil bir zorunluluk. Aynı zamanda bu, Netanyahu veya İsrail'deki herhangi bir popülist politikacının zaman zaman küçük ve fırsatçı amaçlar için insanların kanıyla oynamaya devam etmesi için de bir fırsat da olabilir.
İsrail'de barışçıl bir kamuoyunun yeniden şekillenmesi, sadece Filistinlilerin haklarını elde etmelerinin bir başlangıcı olmayacak, aynı zamanda isterlerse İsraillilere, kendileri için istediklerini söyledikleri saygıyı da geri kazandıracak.
Mutlak bir güvenlik ve caydırıcılık yoktur ve başkalarının hakları ve toprakları gasp edildiği sürece sürdürülebilir bir refah olamaz.
Diğer yandan, İbrani devletiyle herhangi bir Arap barışı, bu kamuoyu yeniden oluşmadıkça ve İsrail'in anlamını yeniden keşfetmedikçe, kırılgan ve sarsıntılara karşı savunmasız kalacak.
Filistin vatanseverliğinin kendisi de yeni bir Filistin anlamı keşfetmek ve bunu ele almaktan oluşan yakıcı ve acil meselelerle karşı karşıya kalacak.
Siyasi kazanımlar elde ederse Hamas'ın hem halkına hem de dünyaya sunacağı model nedir?
Filistin vatanseverliği ile özgürlük taleplerine, egemenliklerine, sınırlarına ve bağımsız kararlarına bağlılıkları açısından diğer Arap vatanseverlikleri arasında nasıl bir ilişki olacak?
Çevredeki muhalif taraflarla nasıl bir ilişki ve dengede karar kılacak, Filistin ve Filistinlileri manipüle etmeleri için onlara ne kadar alan tanınacak?
Bu tür meselelere, geçmiş on yılların acı deneyimleri, geleceği sadece savaşçı oldukları için savaşçılara bahşeden argümanın tekrarlanması korkusu hükmediyor.
Bu savaşçılar oyunun sonunda yalnızca yoğun bir karanlık ve kesin bir yenilgi sunuyorlar.
Bu tür olasılıklar hakkında iyimser olmak ise başka bir konu. Bunun nedeni, uzlaşı rotasının düzeltilmesi için gerekli koşulların artık yalnızca uluslararası baskı için mevcut olması ve bunun güçleneceği ve yoğunlaştırılacağı umududur.
Aksi takdirde, bölgenin ufkunda sahiplerinin ne olursa olsun gerçekleştirdiklerini ve kazandıklarını söylemek istedikleri arzular dışında bir şey görünmüyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu
© The Independentturkish