Ekonomimizin hali pür melaline ilişkin rakamları ortaya koyalım.
İşsizlik
İşsizlik oranı, Şubat 2021 itibari ile yüzde13,4 olmuş. Geçen senenin şubat ayında ise yüzde 12,7 idi. Yani işsizlik artıyor.
Genç işsizlikte ise durum daha da vahim. 20-29 yaş grubunda 12 milyon insan var. Bu grubun 4,5 milyonu (grubun yüzde 38'i) ne eğitimde ne de istihdam ediliyor. Bunlar ortada dolanıyorlar.
"Ne bunlar kardeşim" diyorsunuz ama resmi bir cevap yok! Bunları bir tasnife sokamıyoruz.
İşsizlikle ilgili asıl mesele ise oranlar değil, istihdam edilen kişi sayısı. Bu dönemde 15-64 yaş arası çalışabilir nüfus 2,3 milyon kişi artmış.
Şubat 2019'da 32,5 milyon olan toplam iş gücü sayısı, Şubat 2021 itibari ile 31,7 milyona düşmüş. Yani çalışabilir nüfus 2,3 milyon artmış ama iş gücüne katılım 800 bin kişi azalmış.
Tabi iş aramaktan ümit kesip vazgeçen insanlar işsiz sayılmıyor! Çalışan sayısının azalması harcanabilir gelirde azalma demektir. Bu da talep daralması ve yeni işsizlik sebebidir.
Kısacası, işsizlikte ilginç bir kısır döngüye girmişiz.
Büyüme
2020 yılında GSYH yüzde 1,8 büyümüş. Avrupa ve ABD'ye kıyasla çok iyi. Ama dolar bazında baktığımızda durum vahim.
2018 GSYH: 789 milyar dolar, 2019 GSYH: 760 milyar dolar, 2020 GSYH: 717 milyar dolar.
Dolar bazında geçen seneye göre yüzde 6; , 2018'e göre yüzde 10 küçülmüşüz.
Kısacası, çok üretip ucuza satıyoruz! Emeğimizin değeri yok.
Ticaret
Dış ticarette 2020'de 170 milyar dolar ihracat, 220 milyar dolar ithalat yapmışız. Dış ticaret açığımız 50 milyar dolar.
Burada da asıl vahim olan durum 2019 yılına göre ihracat 10 milyar dolar azalmış, ithalat ise 10 milyar dolar artmış.
İhracatın ithalatı karşılama oranı 2019'da yüzde 86'iken 2020'de yüzde77'ye düşmüş.
Enflasyon
2020 yılı enflasyonu yüzde 14,6. Mart 2021 itibarıyla yıllık yüzde 16,2. 2020 yılı ÜFE ise yüzde 25,1. Mart 2021 itibarıyla yüzde 31,2.
Yani üreticiler maliyet artışlarını fiyatlara henüz yansıtmamışlar. ÜFE ile TÜFE arası makas açılıyor. Böyle giderse üretimde büyük aksamalar olur.
Cari açık
2020 yılında 36,7 milyar dolar cari açık vermişiz. 2021 yılı ilk iki ayında cari açığımız 4,5 milyar dolar olmuş. Yani cari açığın önü açık. Daha gideceği çok yol var.
Merkez Bankası rezervleri
Mart 2020 sonu itibari ile altın rezervimiz 40 milyar dolar. Brüt döviz rezervlerimiz 49 milyar dolar. Toplam brüt rezervimiz 89 milyar dolar civarında.
Net rezerv ise 10 milyar doların altında. Yaklaşık 60 milyar dolarlık Swap anlaşmalarını unutmamak gerekir. Swaplar hariç net rezerv -47 milyar dolar olmuş.
Faiz ödemeleri
2020 yılında kamu 134 milyar TL faiz ödemesi yapmış. Bu rakam 2018'de 74 milyar TL, 2019'da 100 milyar TL idi. 2021 yılı bütçesinde öngörülen faiz ödemesi ise 180 milyar TL.
2021 yılı bütçesinde 210 milyar TL ile en büyük pay Milli Eğitim Bakanlığı'nın. Sağlık Bakanlığı bütçesi 77,5 milyar TL. Milli Savunma Bakanlığı'nın bütçesi ise 61 milyar TL.
2020 yılında kamu 510 milyar TL borçlanma yapmış ve 261 milyar TL borç ödemiş. Net borçlanma 2020 yılında 249 milyar TL. 2019'da net borçlanma 127 Milyar TL, 2018'de 60 milyar TL idi.
Yani önümüzdeki senelerde bütçedeki faiz yükü daha da ağırlaşacak. Hep birlikte ağırlıkla faizcilere çalışıyor olacağız!
Borçlanmalar
Dış borçlanmadan ziyade asıl borçlanma iç piyasaya yapılıyor. Dış borçlanma Merkez Bankası'nın başına yıkılmış.
MB'nın 21 milyar TL dış borcu var. İç borçlanma ile ilgili asıl vehamet ise yapılan net iç borcun 130 milyar liralık kısmının döviz cinsinden olmasıdır.
Bu, yarısından fazlasına tekabül ediyor. Dolayısıyla Bütçe için kur riski ölümcül olacaktır.
Dış borçlarda devir mevcut
2018 yılı ilk çeyreğinde özel sektör dış borcu 326, kamu 140, MB 1,5 milyar dolar ve toplam 467,5 milyar dolar idi. 2020 sonu itibarıyla özel sektör 256, kamu 173, MB 21 ve toplam 450 milyar dolar olmuş.
Yani son 2 senede özel sektör, dış borcunun 70 milyar dolar'ının 17'sini geri ödemiş, 33'ünü kamuya, 20'sini de Merkez Bankası'na devretmiş. İyi iş çıkarmış doğrusu!
Kamu iç borç stoku
2019 sonunda 846 milyar TL iken 2020 sonu itibari ile 1,160 trilyon TL olmuş. Dış borç stoğu ise aynı dönemde 600 milyar TL'den 798 milyar TL'ye ve toplam brüt borç stoku da 1,448 trilyon TL'den 1,956 trilyon TL ye yükselmiş.
Şu anda Kamu Net Borç Stoku'nun GSYH'ya oranı yüzde19.2 seviyesindedir. Yani yurt içinde ürettiğimiz her beş değerin biri borçtur!
Para arzı
2020 Nisan ayı itibarıyla para arzı 180 Milyar TL'dir.
Temmuz 2020 tarihinde 231 milyar TL'lik rekordan sonra, Mart 2021'e kadar para arzı kısılmış ve 169 milyar TL'ye düşürülmüş.
Yani Merkez Bankası 2020 Temmuz'dan itibaren 2021 Mart'a kadar piyasadan para çekmiş. Naci Ağbal göreve geldiğinde para arzı 200 milyar TL imiş. 4 ayda 31 milyar TL parayı piyasadan çekmiş. Para arzını 169 milyar TL'ye düşürmüş.
Naci Bey görevden alındığı hafta itibarıyla para arzı tekrar artmaya başlamış. Örneğin hemen 1 ayda 10 milyar TL artmış. Artmasına artmaya başlamış ama para kısıtından dolayı artan faizler de kalıcı olmuş.
Hane halkı borçları
Nisan 2020 itibari ile hane halkı kredi borcu toplam 845 milyar TL. Dağılımı ise; 276 milyar TL Konut, 14 milyar TL Taşıt, 402 milyar TL İhtiyaç ve 153 milyar TL kredi kartı borçları.
Ticari krediler ise 2,941 trilyon TL. Son dört ayda hane halkı borcu 26 milyar TL, özel sektör borcu ise 215 milyar TL artmış.
2020 yılında kredi hacmi toplamda yüzde34 artmış. Hane halkı borcu ise yüzde 40 artmış. Kredi hacminde ticari kredilerin içindeki döviz cinsi krediler yaklaşık 1,4 trilyon TL.
Yani yaklaşık olarak kurdaki her yüzde 1 artış işletmelere 14 milyar TL yeni borç olarak yansıyacak.
Ama asıl mesele 2020 yılında hane halkı borcundaki devasa (yüzde 40) artış. Hane halkı kredileri kurdan etkilenmediği halde bir yılda 235 milyar TL artmış ve en fazla artan ise yaklaşık 125 milyar TL'lik artışla ihtiyaç kredisi.
Yani insanlar ihtiyaçlarını gidermek için kredilere yüklenmiş. Bu artışta kredi ödemelerinin ertelenmesi de etkili ancak bu etki tek başına artışı açıklamaya yetmez.
Şimdi bu veriyi istihdam edilen kişi sayısındaki son 2 yılda işini kaybeden yarım milyon insanı göz önünde bulundurarak yorumlarsak; önümüzde kredilerini ödeyememe riski olan ciddi bir kesimin olduğu apaçık görülüyor.
Daha bu 1 milyonluk kitleye yasal zorunluluk sebebiyle işten çıkarılamayan ancak ücretsiz izinde olanlar dâhil değildir.
Eğer bu süreç doğru yönetilmezse önümüzdeki dönemde kredi borcu sebebiyle evini arabasını ve tüm varlığını kaybeden ve üstüne üstlük bankalara halen borçlu kalacak olan ciddi sayıda insan olacak.
Bu hem bankacılık sektörü için hem talep daralması sebepli özel sektör için hem de sosyal etkileri sebebiyle toplum için yıkım olur.
Evet, rakamlar bunları ifade ediyor. Ekonominin hali pür melali bu.
Gördüğünüz gibi, ödevleriniz vakitlerinizden çok daha fazla.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish