Ekonomiyi savaş yönetir gibi yönetmek!

Prof. Dr. Mete Gündoğan, Independent Türkçe için yazdı

Bizim Mehmet, epey bir zamandır ortalarda yoktu. Ben de kendisini merak ediyordum doğrusu. Ama bir türlü arayıp soramadım. Geçen Perşembe günü mesaj attı, “hocam Cuma namazını nerede kılıyorsun” diye sordu. Ben de söyledim. Geldi ve namaz sonrası avluda açık havada sohbet ettik. Salgından, mutfaktan, esnaftan, ticaretten kısacası ekonomiye dokunan her ne varsa hepsinden konuştuk.

Bizim Mehmet’in zaten her konudan bilgisi var maşallah. Doğrudan soru sormaktan ziyade, ortaya bir giriş yapar ve fikrini söyler. Sonra da sizin yüzünüze bakar merakla. Bakalım ne diyecek diye. Kendisini iyi tanıdığım için ben de dikkatli takip eder gerekirse bir şeyler söylerim. Eğer söylemezsem kendi fikirlerini tasdik ettiğimi düşünür. Sonra bunu başka bir yerde de söyler. Onun için anlattıklarını dikkatlice dinlerim.

Bizim Mehmet henüz korona olmamış! Ama etrafında olan çokmuş. Tanıdıklarından hayatını kaybedenler de olmuş. Kendisinin koronaya yakalanmamasının sebebini temizlik ve mesafeye verdiği öneme dayandırıyor. İnsanlarla konuşacağı veya kalabalık ortamlara gireceği zaman da maskeyi unutmuyormuş. Kısacası, Tamam diyor. Bana da “bu salgının ne zaman biteceği belli olmaz hocam, sen de bunlara dikkat et” diye tavsiyede bulundu.

İnsanlar çok zor durumda diyor Bizim Mehmet, çok zor. Esnaf, zanaatkâr ve küçük işletmeler ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Devletin bunlara doğrudan yardım yapması lazım. Vergiler, sigortalar, faizler, sabit giderler vs. hepsi duruyor. Tekrar her şey açılsa ne olacak? O ödemelerin yapılabilmesi için belki de birkaç yıl geçmesi gerekiyor. Bu arada tezgâhların hiçbir şekilde kapanmaması gerekiyor. Bir tezgâhı, bir büroyu, bir işletmeyi oluşturmak kolay bir şey değil. Kısa çalışma ödeneğinin kaldırılmaması ve hatta daha da kapsamının genişletilmesi gerekiyor.

Bizimki anlatmaya devam etti. Üretimde de zaman zaman aksamalar yaşanıyor. Yeni bir ekonomik durum oluşuyor. “Devletin bu duruma göre yeni bir ekonomi kurgusu yapması gerekmez mi” diye de sordu arada. Sabit gelirliler için ise durum hiç iç açıcı değil diyor. Mutfaktaki enflasyon yüzde 30’ları geçmiş durumda. Her şey pahalılaşıyor. Ama maaşlar sabit. Salgından önce alışveriş sepetini 70-80 liraya dolduruyordum. Şimdi neredeyse 200 liraya yaklaştı. Nasıl olacak da düzelecek bu işler diye sordu.

Dedim ya! Bizim Mehmet her şeyi çok yakından takip eder. Bütün sıkıntıları özetleyiverdi birkaç dakikada. Ben de özetle devletlerin böyle durumlarda olağanüstü tedbirler alması gerektiğini söyledim. Olağanüstü şartlara olağanüstü tedbirler gerekir.

Hemen, “hocam siz zaten hep ekonomiyi savaş yönetir gibi yönetmek gerekir dersiniz” dedi. Evet dedim. Şimdi salgının ortaya çıkardığı şartlar savaş şartları gibi oldu. Devlet, “ekonomik sıkıyönetim” uygulaması gerekir. Hiçbir kimseyi aç açık bırakmaması gerekir. Vatandaş böyle durumlarda devletin müşfik elini arkasında hissetmesi gerekir. Ona güvenmesi gerekir.

Örneğin sabit ücretlilerin maaşlarına açıktan “Salgın Desteği” olarak para yardımında bulunabilir. Korkmasına gerek yok, bu para zaten piyasaya, küçük esnafa gider. Hatta küçük esnafa gitmesi için tedbir dahi alabilir. Bunların mekanizmaları, sistematiği oluşturulabilir. Merkez bankamız, bunların oluşturulması için henüz müsait. 1800’lü yılların son çeyreğinin Osmanlı Bankası gibi değil. Bir asır önceki Osmanlı Bankası, devletin merkez bankası görevini icra ediyordu. Ama bir İngiliz-Fransız bankasıydı ve savaşta dahi para basmayı reddetti. Harp meydanlarında kazandığımız savaşları finans masalarında kaybettik. Lakin şimdi öyle bir durum yok.

Tam bu noktada Bizim Mehmet hemen lafını soktu. Hocam merkez bankasından 128 milyar dolar buharlaşmış, yok olmuş diyorlar. Muhalefet 128 milyar dolar nerede diye soruyor. Bu nasıl bir şey? Herkes bir şeyler anlatıyor ve bizim vatandaş olarak kafamız iyice karıştı.

Güldüm. Devlette öyle 128 milyar dolar gibi bir para kaybolmaz. Her şey yazılıdır. Kayıt altındadır. Burada önemli olan kayıtların açılmasıdır. Bankanın kimlere ve hangi oranlardan döviz transfer ettiğinin ortaya konulmasıdır. Eğer bir usulsüzlük varsa onun da kanunda cezai karşılığı vardır. Kayıtlar açıkça ortaya konulmadan net bir şey söylemek mümkün değildir. Bu kayıtların kısa zamanda ortaya konulacağına inanıyorum. Bekleyip göreceğiz. Bu arada hükümet kanadından yapılan bazı saçma sapan açıklamalara da son vermek lazım. Devlette kayıtlar konuşur, zanlar değil.

Piyasa koşullarından satılmış diyorlar dedi Bizim Mehmet. Ben de, merkez bankası piyasaya giriyorsa o piyasayı düzenlemek için girer. Piyasa koşullarına teslim olmak için değil dedim. Neticede, her şeyin kaydı vardır ve açıklanırsa bu tartışmalar son bulur. Göz göre göre usulsüzlük yapıldığına inanmak istemiyorum dedim.

Bizim Mehmet, hocam bunları yazın. Tezgâhların kapanmaması lazım, kamu çalışanlarına salgın desteği verilmesi lazım, ekonominin bir savaş yönetilir gibi yönetilmesi lazım dedi.

Ben de evet dedim evet yazarım. Kendine iyi bak Mehmet. Bu günler de geçer elbet.

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU