Adalet kaybolabilir ancak yok olup ölmez. Zira çok geçmeden gün yüzüne çıkar.
Bu yüzden Suriye krizinin 10'uncu yıl dönümü ile eş zamanlı olarak Suriye rejimini sorguya çekmek üzere ciddi bir uluslararası hareketliliğe tanık olduk.
Bunun delili de bazı ülkelerin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'a bağlı kişilere yaptırımlar uygulama kararı almasıydı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ancak dikkat çekici olan şey geçtiğimiz hafta yayınlanan ve 18 Avrupa ülkesinin dışişleri bakanlarının katıldığı ortak bildiride bakanların, "Ülkelerimiz Suriye'deki savaş suçluları ve işkencecilerin cezasız kalmamasını sağlamakla yükümlüdür" şeklinde açıklama yapmaları oldu.
Aynı şekilde söz konusu bildiride "Suriye'de son 10 yılda yaklaşık 400 bin kişi öldürüldü ve 6 milyondan fazla kişi maruz kaldıkları sayısız insan hakları ihlalinden kaçarak ülkeyi terk etmek zorunda kaldı" ifadeleri yer aldı.
Bakanlar "bu vahşi eylemlerin tamamen aydınlatılmasını" talep ederek "Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne (UCM) Suriye'deki şüpheli suçları soruşturması ve failleri yargılaması için izin verilmesi" çağrısında bulundular.
Bu bağlamda burada uluslararası hukuk çerçevesine uygun olarak adaletin sağlanması için yasal seçenekler sunuyorum ve bunlardan daha önce bahsetmiştim.
Suriye rejiminin insanlığa karşı işlediği tüm suçların UCM'ye havale edilmesini içeren her karar tasarısı Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ne sunulduğu takdirde çok geçmeden iptal edilecektir; çünkü genelde Rus ve Çin vetosuyla karşılaşıyor.
Burada birkaç yıl önce BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'nin (OHCHR) çağrısı üzerine gelen ve rejim hapishanelerinde Suriye halkına yönelik itiraz edilemeyecek nitelikte kesin belgeler, binlerce tutuklama, açlık ve işkence operasyonlarını içeren Fransız önergesini hatırlıyoruz.
İşin aslı Fransa'nın bu tasarısı (Fransa ve diğer ülkelerin Suriye rejiminin yargılanmasına yönelik girişimlerden biri) o zaman geçmiş ve BM Güvenlik Konseyi tarafından bir karar çıkmış olsaydı mahkeme Esad rejiminin suçlarını soruşturmaya başlayabilirdi.
Çünkü bu trajik durumun devam etmesi, bir devlet başkanının binlerce insanını öldürmesine müsaade edilmesi ve cezalandırılmaması düşünülemez.
Dolayısıyla akıllara gelen soru, Beşşar Esad ve askeri grubunun uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak yargılanması ve ardından cezai olarak sorumlu tutulma olasılığı etrafında dönüyor.
60'dan fazla ülke tarafından kuruluş anlaşması onaylanan UCM'nin, bu suçların asıl yetkisi dahilinde olması nedeniyle Esad aleyhine dava açılacak yer olduğunu savunanlar var.
Zira UCM'yi kuran Roma Statüsü'nün 5,6,7 ve 8'inci maddelerinin hükümlerinin Beşşar Esad'ın işlediği cezai fiiller için geçerli olduğunu görüyoruz.
Aynı şekilde zaman bakımından yargılama yetkisi burada sorun teşkil etmiyor. Savaş suçları zaman aşımına tabi olmasa da 11'inci madde mahkemenin yargı yetkisini 1 Temmuz 2002'den sonra işlenen suçlarla sınırlandırıyor.
Bu da Esad rejimi tarafından işlenen suçların mahkemenin yargı yetkisine girdiği anlamına geliyor.
Ancak buradaki problem Suriye hükümetinin mahkemenin tüzüğünü onaylamamış olması. Bu da mahkemenin davayı kabul etmeyeceği anlamına geliyor.
O halde alternatif çözüm nedir?
BM Güvenlik Konseyi'ne bir karar tasarısı sunulması. Yıllar önce yapılan da buydu.
Fransızlar o zaman bu çözümü desteklemişti. O sırada oylama başarılı olsaydı BM Güvenlik Konseyi, mahkeme tüzüğünün 13'üncü maddesi uyarınca rejim tarafından işlenen suçları UCM'ye sevk edecekti.
Bilindiği gibi sevk prosedürlerini engelleyen Rusya ve Çin vetolarından ötürü sonuç olumsuzdu.
BM Güvenlik Konseyi içindeki karar mekanizmasını, içeride olup bitenleri ve kulislerde söylenenleri bilenler için her halükârda böyle bir başarısızlık bekleniyor.
Bu yüzden uygulanabilecek başka bir çözüme başvurmalıyız. O da başka bir mekanizma ya da bilinen adıyla evrensel yargı yetkisi.
Bu 1949 tarihli dört Cenevre Sözleşmesi'nin ortak maddeleri uyarınca bireysel cezai sorumluluk ilkesini onaylayan Cenevre Sözleşmeleri'ni imzalayan taraf ülkeler tarafından erişilebilir.
Bu maddeler, evrensel yargı yetkisi olarak bilinen şeyi oluşturuyor. Bu yetki uyarınca Cenevre Sözleşmeleri'ni imzalayan her devletin savaş suçları işleyen kişileri soruşturma ve yargılama hakkı bulunuyor.
Bu nedenle, bana göre burada sorumluluk Arap ülkelerinin bu ülkelerin yasal haklarını kullanmalarını talep etmelerine düşüyor.
Değişimler, yaşadıkları olağanüstü koşullar ve genel olarak bölge göz önüne alındığında bu ülkelerin isteksiz olmasına gelecek olursak, meselenin özüne yani savaş suçları ve insanlığa karşı suç işleyenlerin takibi, tutuklanması ve iade edilmesinde uluslararası iş birliği ilkelerini 1973 tarihli kararıyla onaylayan BM Genel Kurulu'na dönmeliyiz.
Bu senaryoya göre BM Genel kurulu, Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi Suriye için uluslararası bir ceza mahkemesi kurulması için karar çıkaracak.
Bu yaklaşım, BM Antlaşması'nın "Genel Kurul, görevlerini yerine getirmek için gerekli gördüğü yardımcı organları oluşturabilir" şeklindeki 22'nci maddesi ile destekleniyor.
Bu da Genel Kurul'un evrensel yargı yetkisine göre Suriyeli siyasi ve askeri liderleri suçlarından dolayı yargılamak üzere bir ceza mahkemesi kurulması yönünde karar çıkarabileceği anlamına geliyor.
Bu, BM Güvenlik Konseyi'nin sürekli yetersiz olması hasebiyle uluslararası toplumun adaleti sağlama sorumluluğunun ikiye katlandığı bir zamanda bilindik ve önerilen yasal bir seçenek olarak geliyor.
Bu da uluslararası hukuka uygun olarak Suriye için uluslararası bir ceza mahkemesi kurmak üzere topun BM Genel Kurulu sahasında olduğu anlamına geliyor.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin
© The Independentturkish