Kamuoyunda bir tarafında Çin ile Rusya, diğer tarafında ABD'nin yer aldığı söz düellosu; sadece diplomatik bir tantana mı, farklı bir küresel hizalanmanın özelliklerini belirleyen yeni bir soğuk savaşın işaretleri mi, yoksa yalnızca küresel sistemi çok fazla etkilemeyecek bir rekabet ve etki alanları arayışı mı?
Bu birbirleriyle bağlantılı soruların cevaplarının, ilk etapta Arap ülkelerimizin, temel ve güvenliğiyle ilişkili sorunlarının üzerinde sonuçları ve anlamları bulunmaktadır.
Alaska'da Çin ile ABD arasında yaşanan sözlü yüzleşme, etraflıca düşünülmeye değer. İki ülke arasında ilan edilen bu yüzleşme, en azından son 20 yıl göz önüne alındığında eşi görülmemiş bir durum.
Aynı şekilde Başkan Joe Biden'ın, sunucu George Stephanopoulos'un Putin'i bir katil olarak tanımlamasını onaylaması da benzeri görülmemiş bir durum.
Bu yüzleşmeler, Biden'ın ABD, Avrupa, Hindistan, Japonya ve Güney Kore'den oluşan demokrasiler ittifakı olarak adlandırdığı koalisyon ile Çin ve Rusya'nın temsil ettiği diktatörlükler ittifakı arasında yeni bir tür soğuk savaşın çehresini çiziyor gibi görünüyor.
ABD'nin Çin Komünist Partisi'nin bazı liderlerine, keza Avrupa'nın Putin'e yönelik yaptırımları, her gün gözümüzün önünde şekillenen bu yüzleşmenin iki tarafını ayıran çizginin karakteristik özelliklerini doğruluyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ın dünyadaki mevkidaşları ile yaptığı görüşmeler ve ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan son insan hakları raporunun girişine gelince, insan hakları, demokrasi ve güçlü bir sivil toplumun önünü açma üçlemesinin ABD dış politikasının temel taşları olacağına dair hiçbir şüpheye yer bırakmıyorlar.
Aynı şekilde, bölgedeki mevkidaşları Türkiye ve Mısır dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerde, Rus silahı alımları konusunda yaptığı açık uyarılar, yeni uluslararası rekabetin coğrafyasına yönelik yeni bir teyit niteliğinde.
Dolayısıyla yeni dünyanın resmi açık ve net; bir tarafta Çin ile Rusya, diğer tarafta ABD ve demokrasiler ittifakının yer aldığı iki rakip kamp.
Peki, iki kampın İran'a yönelik politikaları nasıl?
Örneğin Viyana'da üçüncü bir tarafın, yani Avrupa'nın aracılığıyla ABD ve İran arasında yapılacak toplantılarda ortaya çıkan gri bir alan var.
Yine dostumuz ve bu gazetenin yazarlarından Abdurrahman Raşid'in uzun uzun açıklamaya çalıştığı gibi Çin ve İran arasında gizli anlaşmalar bulunuyor.
İki kamptan tarafların İran ile farklı seviyelerdeki ilişkilerini açıklama çabaları, bölgemizin nüfuz için rekabet edilen alanların arasına girdiğini gösteriyor.
Bu, büyük güçlerin bölgeyi ihmal etmekten ziyade ona yönelik ilgilerinin arttığı anlamına gelebilir.
Bu nedenle, prensip olarak durum, Obama ve Biden yönetimleri arasında haksız bir eşleşme durumu yaratan ilk okumalardan anlaşıldığı gibi, ABD'nin bölgeden çekildiği izlenimi vermiyor.
Ortadoğu tuvalindeki ilk fırça darbesinin özellikleri, ülkelerimizin şu anda iki kamp arasında net bir seçim yapmakla karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Ancak bu sefer iki kamptan birine katılma meselesi, basit yani bir kampa bağlılığını beyan etmek veya önceki tarihsel ilişkilere güvenmek gibi kolay bir iş olmayacak.
Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye birliğe girebilmesi için empoze ettiği niteliklere benzer belirli nitelikler gerektirecek.
Bunun anlamı, demokrasiler ittifakı kulübüne üye olmak istiyorlarsa bölge ülkelerinin, demokrasi, insan hakları ve sivil topluma ilişkin pozisyonlarını değiştirmek zorunda olduklarıdır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Büşra Abay
© The Independentturkish