İki logo, iki farklı tarih, tek hikâye. Tarihine bini aşkın kupa sığdıran ve bir dönem İstanbul’un rakipsiz takımı olan Beyoğlu Spor Kulübü, futboldan basketbola, halterden atletizme kadar Türkiye’ye nice sporcular kazandırdı.
Beyoğluspor Kulübü 1877 yılında Hermes (Ermis) adıyla kuruldu. Önceleri jimnastik ve kültürel faaliyetlerin yer aldığı kulüp olimpiyatlara da nice Osmanlı sporcusu gönderdi. Daha sonraki yıllarda futbolun da branşların arasına eklenmesiyle ününe ün katan kulüp, bu yıllarda Pera olarak anılmaya başlandı. 1896 yılında adını ve logosunu yenileyen kulüp 1923 yılına yani cumhuriyete kadar Pera Kulüp olarak tarihteki yerini aldı. Cumhuriyet ile birlikte onun adı birçok isim gibi Türkçeleştirildi ve Beyoğluspor olarak adını tribünlerde inletti.
BSK’da basketbol oynayan ve şimdilerde yönetim kurulu üyesi olan Andreas Rombopulos isim değişikliği sürecini anlatıyor:
“Aslında kulübün en çok etkilendiği dönem 1922. 1922 yılında bildiğimiz kadarıyla yönetimin tümü Yunanistan’a göç etti. Bir kısmı mübadeleye tabi oldu, bir kısmı kendi isteğiyle gitti. Zaten o şekilde AEK ve PAOK kulüpleri kuruldu.”
Yunanistan’ın AEK ve PAOK takımları İstanbul’dan göç eden Beyoğluspor üyeleri tarafından kuruldu. İki takımın kurulma hikâyesini kulübün yönetim kurulu üyelerinden Stelyo Muhlidis aktarıyor:
“1925 yıllarında AEK Selanik’te kuruluyor. Daha sonra bazıları Atina’ya gidiyor ve AEK’i oraya taşıyor. Selanik’te kalan arkadaşlar da PAOK’u kuruyor. İki takımın formaları da aynı renkti: Sarı siyah. Daha sonra aralarında bir maç oynamaya karar veriyorlar. Maçı kaybeden renkleri değiştirecek. PAOK maçı kaybediyor ve AEK sarı siyah rengini kullanmaya devam ediyor.”
AEK’in hala Beyoğlu Spor Kulübü’nün marşını kullandığını söyleyen Muhlidis, kulüpler arasında bir gönül bağı olduğunu da ekliyor.
Beyoğlu Spor Kulübü aynı zamanda ilklerin de kulübüydü. İlk kapalı spor salonunu 14 Ekim 1900 yılında açan BSK, Türkiye’de ilk gece maçını Fenerbahçe ile Taksim Stadı’nda oynadı. Asırlık kulüp Türkiye futbol tarihinde ilk siyahi futbolcuyu transfer etti.
Futbolun sarı-siyahlı anıtı Türkiye’ye adını altın harflerle yazdıran nice sporcuyu da yetiştirdi. Lefter, Koço, Aleko, Şükrü Gülesin, Sabri Dino, Bouduris ve daha nicesi Beyoğluspor forması giydi.
1961 yılında mahalli lig şampiyonluğunu kazanan Beyoğluspor’un başarıları bu yıldan sonra yavaş yavaş düşüş gösterdi. Stelyo Muhlidis, futbolun 1962, voleybolun 1966-67 yıllarına kadar, masa tenisinin ise 1976 yılına kadar başarı gösterdiğinden bahsediyor.
Masa tenisi şampiyonu Davit Kumru ise, 1974’te ilk şampiyonluklarını aldıklarını hatırlatarak Eczacıbaşı’na transfer oldukları 1980 senesine kadar Vasil-Fani Aleksandridis kardeşlerle katıldıkları hiçbir maçı kaybetmediklerini söylüyor.
Kulübün başarılarının düşmesinde en önemli sorun maddi sorunlar olarak görünse de nüfusun da azalması başarısızlıklarda bir o kadar etkili.
Varlık Vergisi, 6-7 Eylül meselesi, 1964 sürgünü ve Kıbrıs çıkarması… Her olay biraz daha azalttı İstanbul Rum toplumunu. Gitmek zorunda olanlar, gitmek zorunda hissedenlerin yanında kalanlar ellerindeki mirasa sahip çıkmaya devam ediyor.
BSK’da basketbol oynayan ve bir dönem antrenörlük görevini de üstlenen Mihail Anastasidis, 1964’ün kendisi için bir felaket olduğunu ifade ediyor. Anastasiadis kulüp için de zor olduğunu anlatırken, “Rum azınlık gittikçe bir ikilem ortaya çıkıyordu: Ya BSK azınlık kulübü olarak kalacaktı ya da hüviyet değiştirecekti” diyor. Anastasiadis, 1974 itibariyle ise nerdeyse artık hiç çocuk kalmadığını söylüyor.
Davit Kumru sıkıntılı senelerde bile kulüpte kimsenin ırkına dinine karışılmadığını anlatıyor. Yani Demircioğlu ise arkadaşlarının ismini tek tek sayıyor ve hala özlemle andığını ifade ediyor. Kulüp müdürü Tanju Kurşunlu’nun ise BSK deyince aklına gelen ilk şey; dostluk.
Kulübün yönetim kurulu üyelerinden Vasil Vasiliadis ise zor seneler geçirdik dese de son sözüyle noktayı koydu:
“Biz var olduğumuz müddetçe bu kulüp kapanmaz.”
© The Independentturkish