Irak'ta yapılacak parlamento seçimlerinin tarihi yaklaştıkça Şii partiler ve gruplar arasındaki anlaşmazlık büyüyor ve hakim güçlerin ABD-İran çatlağı da derinleşiyor.
Son olarak milisler ağır silahlarla Bağdat sokaklarında Başbakan Mustafa el-Kazımi'yi tehdit edecek kadar ileri gitti.
İran seçim kazanan bir Kazımi görmek istemiyor
İran, Kazımi'nin başbakanlığını kerhen kabul etti ve başka çare kalmadığı için buna razı oldu. Bu gerçek artık daha fazla saklanamıyor ve ayan beyan ortaya çıkıyor.
Tahran, seçimlerden galibiyetle çıkmış ve meşruiyetini halkın oylarına dayandırmış bir Kazımi'yi hiçbir şekilde kaldıramayacağını da bu şekilde göstermiş oldu.
İran, seçim kazanan bir Kazımi görmek istemiyor ve bunu engellemeye çalışıyor.
Saddam'ın 2003'te devrilmesi ve ABD'nin öngörüsüz politikaları nedeniyle İran'ın Irak'ta önemli bir nüfuz elde etti.
Hatta Irak savaşının en büyük kazananı dersek abartmış olmayız. Çünkü bu ülkeye dair ayağı yere basan, uzun yıllara dayanan ve ideolojik-siyasi-mezhebi-tarihsel plan-projeye sahip tek ülke İran'dı.
İran, Irak'taki nüfuz ve hakimiyet alanını uzun vadeye yaydı, çünkü başka rakibi yoktu. Tahran, çok akıllı bir şekilde geçiş yönetimi ve anayasanın hazırlanış sürecinde ABD ile uyumlu çalıştı ve Kürtlerle anlaştı.
Sünniler o tarihlerde masada olmadığı için söz hakları da olmadı.
Şah'ı 1979'da devirdikten ikinci hedef olarak Irak'ı seçen Humeyni'nin niyetini anlayan Saddam 8 yıllık savaşın ardından başarılı olamayınca durdu.
Mollalar bu süreçte devrimlerini iyice tahkim etmiş ve Saddam'ın çöküşünü beklemeye başladı. 2003'te yakaladığı "altın fırsatı" ise hiç kaçırmadı.
IŞİD'in ortaya çıkması ve kısa sürede yayılması Tahran için bulunmaz bir nimet oldu. Zira bu sayede Sistani de "cihat" fetvası verdi ve silahlı milislerin kurulmasını destekledi.
O tarihe kadar Sistani, askeri konularda hep geri duruyor ve siyasi konulara girmemeye çalışıyordu.
Humeyni ve Hamaney ile farklı bir ekole sahip olan Sistani, İŞİD'in güç kazanması nedeniyle Irak'ta milis güçlerin kurulması noktasında Tahran ile aynı çizgiye geldi.
Sistani'nin askeri konulara dahil olması ve "cihad" fetvası vermesi, İran'ın çeyrek asırdır Irak'ta elde ettiği en büyük kazanım oldu.
Maliki ve Amiri Kazımi'ye karşı bayrak açtı
Maliki'nin 8 yıllık hükümeti boyunca karıştığı yolsuzlukların boyutu 500 milyar dolar ile ifade ediliyor. Bu Irak Parlamentosunda defalarca kez gündeme geldi.
Ondan sonra göreve gelen İbadi, İŞİD gibi bir gündemle karşı karşıya olduğu için bunun akıbetini pek soruşturamadı. Abdulmehdi de buna fırsat bulamadı.
Irak halkının Ekim 2019'da sokaklara çıkması ve kitlesel gösterilere başlaması Abdulmehdi'yi koltuğundan etmişti.
Halk bu gösterilerde altyapı yetersizliği, ekonomik kriz, hizmetlerdeki gerilik, yolsuzluk ve en önemlisi de İran hegemonyasına isyan etmişti. Gösterilerde Humeyni posterleri yırtılmış, İran diplomatik mekanları ateşe verilmişti.
Kazımi, Abdulmehdi'nin ardından göreve başladı ve Tahran'a eskisi gibi müdahale alanı bırakmayacağı mesajı verdi.
Kazımi, Tahran'a yaptığı ziyarette de Ruhani ve Hamaney'e "içişlerimize karışmayın" mesajını sarahaten verdi.
Gelinen aşamada Haşdi Şabi oluşumu Irak'ı bekleyen en büyük tehlike olarak orta yerde duruyor. Hergün ABD merkezlerine saldırılar düzenliyor, bombalar patlatıyor, huzursuzluk yayıyor ve başkentin meydanlarında Kazımi'yi tehdit ediyorlar.
Haşdi Şabi'nin son süreçte bu kadar pervasızlaşmasının nedeni hiç şüphesiz ki Kazımi'nin İran'a karşı takındığı tutumdur. Haşdi Şabi'nin başındaki isimlerden olan Hadi Amiri'yi siyasi bir koalisyonun başkanı olarak da düşündüğümüzde bu aslında siyasi bir rekabet olarak da gösteriyor kendini.
Irak hükümeti erken seçim tarihini 6 Haziran'dan 10 Ekim'e erteledi ve seçim tarihi yaklaştıkça gerginlik artıyor, güç mücadelesi daha farklı boyuta taşınıyor.
Şii gruplar birlik içinde hareket edemiyor ve paramparça bir görüntü sunuyorlar.
Hadi Amiri ve Nuri el-Maliki, bütçenin kabul edilmemesi için her yolu deniyor. Çünkü Kazımi hükümetinin önünde 9 aylık bir süre var.
Bütçe kabul edilirse Kazımi bu süre içinde üniversite mezunlarını istihdam etmek, altyapı hizmetlerinde bazı adımlar atmak gibi önemli atılımlar yapıp seçimlerde büyük bir avantaj elde edebilir.
Amiri ve Maliki'nin konumları böyle bir gelişme karşısında sarsılır.
Sistani ve İbadi, Kazımi'nin yanında durabilir
Şii liderlerden Haydar el-İbadi, Muktada es-Sadr ve Ali Sistani İran hegemonyasına karşı isimler olarak öne çıkıyor.
Bu nedenle İbadi'nin Kazımi ile ittifak yapması ve Sistani'nin de bu cepheye destek vermesi güçlü bir ihtimal olarak öne çıkıyor.
Sadr'ın ise seçimlerden sonra hükümetin kurulmasında onların yanında durması mümkündür. Ammar el-Hekim'in de bu koalisyonun içinde olması muhtemeldir.
Bu noktada Kazımi'ye karşı muhalefet bayrağını kaldıran ve onunla hareket etmeyi İran'ın çıkarlarına aykırı olması nedeniyle varoluşsal bir mesele olarak değerlendiren iki isim öne çıkıyor: Maliki ve Amiri.
Papa'nın Irak ziyareti, önümüzdeki ay Bağdat-Washington arasında yapılması planlanan stratejik askeri görüşmeler, Erbil ile sağlanan olumlu hava, dünya ile kurulan iyi ilişkiler ve buna benzer olumlu gelişmeler Kazımi'nin elini oldukça güçlendirmiş durumda.
Kazımi'nin güç kazanması ve gün geçtikçe seçimlerin favorisi haline gelmesi İran'ı çaresiz bırakıyor ve bu nedenle de işi şiddet ve gerilim boyutuna taşıyor.
Hafta içinde Bağdat sokaklarında ağır silahlar ve askeri araçlarla gövde gösterisi yapan milislerin Kazımi'yi tehdit etmesi de tam olarak bu nedenledir.
İran seçimlere doğru gerilim ve şiddeti artırabilir
İran, seçimlerde baş edemeyeceğini anladığı Kazımi'ye karşı yumuşak güç yerine sert güç kullanmayı tercih etmek zorunda kalmış gibi görünüyor.
Bu mücadelenin dozunun önümüzdeki günlerde ya da haftalarda sertleşerek devam edebileceğini öngörebiliriz.
Aslında İran Temmuz 2020'de Kazımi'ye yakın siyaset ve güvenlik uzmanı Hişam el-Haşimi'yi öldürerek mesajını vermişti. Geçen hafta da Iraklı istihbarat subayı Mahmud Lays Hüseyin'i öldürerek ciddi olduğunu gösterdi.
Seçimler yaklaştıkça ve Kazımi'nin seçimleri kazanma şansı artıkça bu ve buna benzer suikastlara daha fazla şahit olabiliriz.
Bütçenin onaylanması ve Erbil ile Kürtleri de memnun edecek bir uzlaşı sağlanması halinde ise çok daha büyük saldırılarla karşı karşıya kalabiliriz.
Unutulmamalıdır ki İran'ın Irak'ta onlarca silahlı grubu bulunuyor ve askeri eylemler bunlar için hiç de zor değil.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish