Jose Holtreman, Portekiz aristokrasisinden gelen bir ailenin üyesiydi. Harvard'a tıp okumaya gitmiş ve 3 yıl süren eğitimini kan ve ölümlere karşı hassasiyeti nedeniyle yarıda bırakmıştı.
Lizbon'a döndüğünde bir grup arkadaşıyla bir spor kulübü kurmaya karar verdi. Alvalade vikontu olan dedesinden borç para alarak Temmuz 1906'da Sporting Clube de Portugal'ı kurdu.
Bugün stadyumdan bilinen ismiyle Jose Alvalade, "Avrupa'daki en büyük kulüplerden biri olmasını istiyorum" dediği Sporting'in altın çağını göremeden, 1918 Ekimi'nde 33 yaşındayken İspanyol gribi salgınında hayatını kaybetti.
Alvalade’nin göremediği 1947-74 arası dönem kulübün altın çağıydı. O süreçte 11 şampiyonluk ve bir Avrupa kupası finali kazandılar. Eusebiolu Benfica ile kıyasıya bir rekabet içine giren Sporting bir süre sonra tamamen Benfica'nın gölgesinde kaldı.
2002'de Laszlo Bölöni'nin yönetiminde şampiyon olduklarında son şampiyonluklarının üzerinden tam 20 yıl geçmişti. O tarihten beri yine hiç şampiyonluk göremediler. Bu kez 19 sene oldu.
Sporting Lizbon uzun zaman Jose Alvalade'nin dileklerinin aksine kaybedişlerin takımıydı. Çıkan iyi futbolculara, altyapı sistemine rağmen yıllarca bir türlü uzun süreli başarılarla ülke futboluna ağırlıklarını koyamadılar.
Kaybeden olmak ve kırılganlık kulüple özdeşleşen tanımlara dönüştü. 19 yıldır benzer yollarla kazanmayı deneyen ve her seferinde başarısız olan Sporting'in yeni bir yola girmesi gerekiyordu.
Bunu yapmak da Frederico Varandas'a düştü. Başkan Varandas da tıpkı Jose Alvalade gibi tıp okudu. Daha önce 7 sene kulübün doktorluğunu yapmıştı. 2018'de ise Sporting'in başına geçti.
Varandas Sporting'e başkan olduğu dönemde Ruben Amorim de ilk teknik direktörlük deneyimini Portekiz 3. Ligi'ndeki Casa Pia ile yaşıyordu. 32 yaşında futbolu bırakmış ve antrenörlük lisansının yanında onu çok kısa zamanda en tepeye taşımaya yardımcı olacak psikomotor eğitimi de almıştı.
Kısa süren Casa Pia macerasının ardından yine aynı seviyedeki Braga B takımını çalıştırmaya başlayan Amorim, 2019'un sonunda hoca değişikliğine giden Braga'nın başına getirildi.
İlk 3'ün dışında kalan, ama daima ilk 6 içinde kendisine yer edinen bir sistem takımına sezon ortasında gelmiş biri olarak Amorim, o sezon başarısız olsa bunun faturasını ona çıkarmayacaklardı.
Braga onun top oynadığı kulüplerden biriydi, kulübün dinamiklerini biliyordu, üzerinde baskı yoktu ve kafasındakileri gerçekleştirmek için bundan daha iyi bir yarım sezon bulamazdı.
Amorim hayal ettiği hareketli 343'ünü ve felsefesini takıma kısa zamanda monte etti ve ligde 11 maçın 10'unu kazandı.
Amorim, Porto ve Sporting'i iki, Benfica’yı da bir kez yenmişti. Avrupa Ligi'nde Rangers'a talihsiz bir şekilde kaybetmelerine rağmen Portekiz Kupası’nı kazanmıştı.
Amorim'in kazanan ve kolay pes etmeyen karakterinin Sporting'in tarihsel kırılganlığını yok edeceğini düşünen Varandas, ne pahasına olursa olsun, onu takıma getirmeye karar verdi.
2020 başında Bruno Fernandes'in satışından gelen 55 milyon Euro'nun 10 milyonunu Braga'ya Amorim'in sözleşme fesih bedeli olarak ödeyen Varandas'ın bu yaptığını hemen herkes çılgınlık olarak görüyordu.
Bunu kimse hayal edemezdi. Ama Lizbon'a Gece Treni'nde yazdığı gibi hayal gücü Sporting'in de son mabediydi.
Braga'daki o sıra dışı iki ayında neler yapabileceğini gösteren Amorim, işe takıma karakter kazandırarak başladı.
Yıllardır oyunun belli periyotlarında ne yapacağını bilemeyen, kolay gol yiyen, önde olduğu maçları kaybeden Sporting'in takım savunmasını güçlendirdi ve hem top rakipteyken hem de topa sahipken hareketliliği artırdı.
Buna mental direnci de ekleyen Amorim kısa sürede, oyundan asla kopmayan ve son dakika bile olsa kazanabilen bir takım yarattı.
Alttan çıkan yetenekler Tomas, Nuno Mendes ve Inacio, Rio Ave'den transfer edilen ve gölgede kalmış bir potansiyel olan Nuno Santos, Famalicao'dan gelen ve takımın yıldızına dönüşen Gonçalves, orta sahadaki direnci sağlayan Palhinha, şimdiden dünyanın en iyi sağ kanat-bekleri arasına giren Porro’nun yanı sıra Feddal ve Coates gibi sıradan ve düz savunmacılar bile tecrübeleri ve sertlikleri sayesinde takımın en önemli parçaları haline geldiler.
343 formasyonunu dünyada en iyi uygulayan takım ligin başından beri tam 23 maçtır kaybetmiyor ve sadece 11 gol yedi. En yakın takipçisi Porto'nun 10 puan da önünde…
Şimdi herkes başkan Varandas'ın ne kadar doğru bir iş yaptığını ve iyi ki Amorim'i getirdiğini konuşuyor.
Eleştiriye uğrama ve başarısız olma korkusuyla sadece bilindik olduğu için aynı hataları tekrarlamayan Varandas 19 yıl sonra Sporting'e sadece şampiyonluğu değil yıllardır aradığı direnci ve kazanma kültürünü de geri getirmek üzere.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish