Nobel Barış Komitesi, Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali’nin Etiyopya ve Eritre arasındaki sınır anlaşmazlığını sona erdirme girişimine dikkati çekerek, ‘Etiyopya’da, Afrika’nın doğu ve kuzeydoğusundaki bölgelerde barış ve uzlaşıya katkıda bulunan herkesi takdir ettiğini’ belirtmişti. Norveç Komitesi, barış ve uluslararası iş birliğini sağlama çabalarından dolayı 11 Ekim 2019 tarihinde Abiy Ahmed’e Nobel Barış ödülünü vermişti.
American Enterprise Enstitüsü araştırmacılarından Michael Rubin, ABD merkezli ‘The National Interest’ dergisinde yayınlanan makalesinde, komitenin yanlış kişiyi seçtiğini belirtti.
Haziran 2020’de Abiy’nin seçimleri anayasaya aykırı olarak ertelediğini vurgulayan Rubin, Etiyopya’nın kuzeyindeki Tigray bölgesinin bu durumu kabul etmediğini, daha sonra Eylül 2020’de vatandaşların büyük bir katılımıyla parlamento seçimlerinin düzenlendiğini ve muhalif Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’nin kazandığını hatırlattı.
Abiy, iki ay sonra Tigray’da internet ve telefon hatlarını keserek ve bölgenin başkenti Mekelle’de yerel yönetimi devirmek için Etiyopya ordusunu göndererek yanıt verdi. Birkaç haberde, Eritre ordusunun da bölgeye girdiği, bölgedeki kasaba ve köy sakinlerini yerinden edip, yağmaladıkları için Etiyopya ordusuyla yan yana faaliyet gösterdikleri doğrulandı. Bu bağlamda Michael Rubin’in Alman Haber Ajansı’na (DPA) yaptığı açıklamaya göre 13 Ocak 2021 tarihinde Etiyopya, ‘ordu kuvvetlerinin savaş sırasında eski Dışişleri Bakanı Seyum Mesfin’i öldürdüğünü’ açıkladı. Daha sonra ise Abiy’nin adamlarının Mesfin’i idam ettiğini gösteren fotoğraflar yayınlanmıştı.
Etiyopya’nın Tigray’daki atmosferin sakin olduğu yönündeki iddiasına rağmen haberler, Etiyopya güçlerinin yaygın insan hakları ihlalleri işlediğini ortaya koymaya devam ediyor. Bölgede telekomünikasyon hizmetinin yeniden sağlanmasıyla birlikte, bu haberlerin de doğru olduğu ortaya çıktı. Rubin, Etiyopya’daki vatandaşların ‘yargısız infaz videolarını’ paylaştığına da dikkati çekti. Bir videoda, iki vatandaşın Tigray’daki Adva kasabasında bulunan bir pazarda idam edildiği de görüldü. Bununla birlikte en büyük savaş suçu, Ahit Sandığı’nın merkezi olduğuna inanılan Aksum’daki St Mary of Zion Kilisesi’nde (Zion Meryem Kilisesi) 800’den fazla vatandaşın, Etiyopya güçlerinin bölgeye girişinden kısa bir süre sonra katledilmeyle görüldü.
Kilise katliamından sağ kurtulanlar, askerlerin kiliseye baskın düzenledikten sonra, içeride bulunanlara saldırdığın ve kaçmaya çalışanlara da ateş açtığını belirtti. Ayrıca kiliseden kaçmaları sonrasında sokaklarda çok sayıda ölü ve yaralı gördüklerini vurguladı. Sağ kurtulanlar, o gün yüzlerce insanın öldürüldüğünü, silahlı saldırı ve yağma faaliyetlerinin ertesi güne kadar devam ettiğini kaydetti. Norveç Nobel Komitesi, Myanmarlı politikacı Aung San Suu Kyi’ye verilen ödülü geri alınması için çağrılar yapıldı. Aynı durumun Abiy Ahmed’in artan kanlı sicili için de geçerli olması talep edildi.
Michael Rubin, Abiy’nin destekçilerinin Etiyopya’daki anayasal federal sistemi eleştirdiklerini ve Abiy’i hala bir reformist olarak tanımladıklarını belirtti. Ancak Rubin’e göre herhangi bir anayasal süreci dikkate almadan seçimlerin askıya alınması ve yasanın tek taraflı olarak değiştirilmesi reformistliğin değil diktatörlüğün işareti konumunda. Aynı şekilde Rubin, bölgesel muhalefete yönelik etnik temizlik, tecavüz ve cinayetlere katılımın, Abiy’i ‘Darfur’daki soykırım adımı nedeniyle devrilerek tutuklanan eski Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’ ile aynı kategoriye yerleştirdiğini de vurguladı.
Abiy ve yandaşları, hala gazetecilerin Tigray ve diğer vilayetleri ziyaret etmesini engelliyor. Ayrıca yerel halk da Etiyopyalı veya Eritreli güçlerin (veya her ikisinin de) sivilleri katlettiğini söyledi. Abiyi bu tür eylemlerin varlığını inkâr edebilir, ancak masum taraflar, söylemlerin doğrulunu teyit edebilecek olan gazetecilerin bölgeye girişlerin engellemez. Tigray’da seyahat yasağı ve iletişimin kesilmesi ise, Abiy’in eylemlerinin sorumluluğundan kaçmasına yardımcı olabiliyor.
Rubin, dış dünyadan izole edilmenin yardımcı olmayacağını ve soykırımdan sağ kurtulanların veya Tigray’da öldürülenlerin aile üyelerinin hafızasından ‘gerçeklerin silinmeyeceğini’ vurguladı. Michael Rubin, Abiy’nin Nobel Ödülü’nün ihtişamına güvenmek istiyor olabildiğini söylerken, “Ancak gerçekte kendisini, kısa süre sonra Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde savaş suçu suçlamalarıyla karşı karşıya kalan ilk Nobel Barış Ödülü sahibi olarak bulabilir” dedi.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Şarku'l Avsat